Makale

İSLÂMİYET VE ÇOCUK EĞİTİMİ

İSLÂMİYET VE ÇOCUK EĞİTİMİ

-II-

Dr. İbrahim Agâh ÇUBUKÇU

Bundan önceki yazımızda, Gazzâlînin Çocuk Eğitimi hakkmdaki fikirlerini hülasa etmiştik. Şimdi de kendi düşüncelerimizi arz edeceğiz.

Ancak çok geniş bir incelemeyi gerektiren bu konuya dair bizim burada ifade edeceğimiz fikirler, bazı genel mülâhazalardan ve müşahedeler­den ibaret olacaktır:

Çocuklar muayyen bir yaştan sonra her şeyi bilmek isterler ve akıl­larına gelen her şeyin nedenini bulmağa çalışırlar. Bunun için de durma­dan sualler sorarlar. Ana ve babanın veya mürebbînin bu sorulara doğra olarak bıkmadan, usanmadan cevap vermeleri gerekir. Bu sorulara doğ­ru ve müsbet cevap aldıkça çocuğun zihni gelişir ve bilgisi artar.

Çoklarımız, çocuk ağladığı zaman veya çocuğun bir arzusuna engel olmak istediğimiz zaman, onu susturmak için, korkutma yoluna saparız. Birtakım muhayyel varlıklar uydurarak bunların kabahat işleyen çocuğa kötülük yapacağını söyleriz. Evet bu gibi tehditlerle çocuğun susması mümkün olur. Fakat zavallı yavru, o muahayyel varlıkları kafasında can­landırarak huzurunu kaybeder, kötü rüyalar görür ve korkak bir insan olur.

Acaba çocuk bir yaramazlık yaptığı veya önemli bir kabahat işlediği zaman onu döğmeli miyiz? Bu soruya musibet bir cevap vermek güçtür. Zira dayak o kabahatin tekrarını bir süre için önlese bile, çocuğun psiko­lojisi üzerinde fena tesir bırakır ve onun hırçınlaşmasına sebep olur. Neticede dayak sebebiyle hoş olmıyan reaksiyonlar zuhur eder. Bir çok annelerin çocuklarım döğdükleri ve yine de onlara sözlerini tutturamadıkları sık sık raslanan olaylardandır. Dayakla çocuk terbiye edilmez. Ancak döğen, kendi öfkesini tatmin etmiş olur. Aynı zamanda kendisine Allah tarafından emanet edilmiş müdafaasız bir varlığı manen ve bilfiil hırpalamış olur. Dayak yerine çocuğa yaptığı hareketin veya kabahatin kötülükleri uygun bir dille anlatılmalı ve ona iyi örnekler göstermelidir.

Bazı babalar çocukları arasından birini ’diğerlerine tercih ederler. Bu, hem adalete aykırıdır, hem de diğer çocukların eğitimi üzerine fena etkiler yapar. Ana ve babanın çocuklarına eşit muamele yaparak onlara iyi birer Örnek olmaları gerekir. Onlardan birini ister istemez fazla sevseler bile, bunu yerli yersiz izhar etmekten sakınmaları ve çocuklara bir şey verirken eşitlik prensibine uymaları uygun olur.

Oyun, çocukların tabiî haklarıdır. Çocukların belirli saatlerde oyna­maları onların bedenî ve ruhî gelişmelerine yardım eder. Çocuk tabiatla yani kum, toprak, ağaç ve saire ile başbaşa kaldıkça, iyi seçilmiş arka­daşları ile oynadıkça olgunlaşır, hayatı anlar ve normal olarak büyür. Çocuğu daima evde tutmak, onun tembelleşmesine ve nisbeten cemiyete yabancı kalmasına sebep olur.

Çocukların beslenmesi de önemli bir meseledir. Ana ve babalar onla­rın gıdaları ile ilgilenmelidirler. Onların sıhhatları bozulduğunda doktora başvurmalıdırlar. Çocuklara bol harçlık vermek veya onları tamamen harçlıktan mahrum etmek de mahzurludur. Çok harçlık çocuğu israfa ve hatta sıhhat için zararlı şeyler alıp yemeğe yöneltir. Harçlıksız bırakmak ise, onu arkadaşları arasında mahzun eder. Bu sebeple her aile bütçesi­ne ve çocuğun yaşına göre ona bir miktar harçlık vermelidir.

Çocuğun okuyacağı kitapları ve seyredeceği filimleri ebeveyninin kontrol etmesi gereklidir. O, film ve kitapların çabuk tesirinde kalır. Gördüğünü ve okuduğunu taklid etmeğe koyulur. Alıcı, vurucu, kırıcı ve­ya açık saçık filmlerden çocukları korumalıdır. Bunun yerine onları öğ­retici ve ruhen geliştirici ilimlere götürmelidir. Yardımcı ders kitapları, zararsız hikâyeler ve resimli romanlar okumalarını temin etmelidir. On­lara, zamanlarını faydalı şeylerle geçirecek imkânlar hazırlanmalıdır.

Son olarak üzerinde duracağımız mesele, çocuğun dini eğitimidir. Çocuklar henüz çok küçük yaştan itibaren var olmanın nedenini ve bu âlemin nasıl meydana geldiğini bilmek isterler. Bunu onların sordukları bir çok suallerden anlıyoruz. Onlara her şeyi yaratan Allah’dır dediğimiz vakit, sorularını daha da derinleştirdikleri görülür. Bu, şunu gösterir ki, çocuk düşünmeğe başladığından itibaren kendisini yaratan hakkında bil­gi öğrenmek arzusunu duyar. O halde biz onun bu tabiî hakkını, ondan niçin esirgiyelim? Şayet ana ve baba cahilse çocuğun kulaklarını hurafî bilgilerle doldurabilir. Böylece çocuk gerçek din bilgisi yerine yanlış inançlara ve bilgilere sahip olabilir. Bunu önlemenin tek yolu, henüz okul çağından itibaren, ilmî usullerle onun din bilgileri öğrenmesini sağlamak lâzımdır. Gerçek din bilgisi, çocuğun ilme karşı hevesini artırır ve onu kendine güvenen inançlı bir şahsiyet yapar. Bilhassa dinlerin sonuncusu ve en olgunu olan İslâmiyet, ilme ve ahlâka ışık tutan bir dindir. Bu öyle bir dindir ki, bilenle bilmiyeni bir tutmamış ve ilmi beşikten mezara ka­dar emretmiştir. Ve yine bu öyle bir dindir ki, Kitabının ilk âyeti «Oku» emrini verir. O halde çocuklarımızı hurafecilerin elinden kurtarmak, bil­gili, inançlı ve güvenilir bir hale getirmek için, onları okula gönderelim ve gerçek dinî bilgilerle eğitelim.