Makale

Başyazı - CAMİLER HUZUR MEKÂNLARIDIR

Başyazı

CAMİLER HUZUR MEKÂNLARIDIR

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı

Müslümanlara bir araya gelme ve topluca ibadet etme imkanı veren en önemli mekanlar hiç şüphesiz cami ve mescitlerdir. Camiler, bütün insanların, maddi güç, ırk, ünvan ve makam süz konusu edilmeksizin, Yüce Yaratan’ın huzurunda eşit şartlarda ibadet ettikleri kutsal huzur mekanlarıdır. Şüphesiz orada, fakiri zenginin, memuru amirin, isçiyi patronun önünde ibadet ederken görmek mümkündür.
Kelime olarak "birleştiren, toplayan, bir araya getiren” anlamına gelen cami, terim olarak; “herhangi bir ayırım ve istisnaya tabi tutulmadan bütün mü’minlerin bir araya geldikleri, omuz omuza, diz dize, gönül gönüle kaynaştıkları, elem ve sevinçleri paylaştıkları, Yüce Mevtamızın manevi huzurunda dua ve ibadetlerini, samimi yalvarış ve niyazlarını bütünleştirerek eda ettikleri kutsal mekan” demektir.
Camilere ibadet kutsiyetinden dolayı “Beytullah” [Allah’ın evi] de denilmiştir. Zira Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de; yeryüzünde inşa edilen ilk beyt’in “Kabe” olduğu bildirilmiştir. Bu anlamda yeryüzündeki bütün cami ve mescitler Kabe’nin birer şubesidir.
Camide namaz kılınır, dua edilir, Kur’an okunur, va’z ve nasihatlerde bulunulur, gönüller aydınlatılır, ruhlar kötülüklerden arındırılır, kalplere; Allah, Peygamber, vatan, millet ve insan sevgisi ile güzel ahlak nakşedilir, bilmediklerimiz öğretilir, irfanlarımız yükseltilir. Bu yönüyle camilerimiz; birer ilim tahsil müessesesi, insanlara ilahi mesajın ulaştırıldığı, Allah ve Rasülü’nün emir ve yasaklarının tebliğ edildiği kutsal mekanlar ve halk mekteble- ridir. Birlik ve beraberliğimizin ilham kaynağı, feyz odakları olan camiler, gönüllerin birleştiği, kaynaştığı, temizlendiği şifa merkezleri, dünyevi sıkıntıların aşıldığı, streslerin atıldığı huzur evleridir.
Camiler ibadet yeri olma özelliği yanında, din eğitiminin temel konuları olan; iman, ibadet ve ahlak gibi insanın ruhi ve bedeni yönden işlendiği, bir anlamda halk eğitiminin en geniş biçimde yapıldığı, toplum eğitim merkezlerinin başında gelir. Buralarda din eğitimi teorik ve pratik yönden verimli hale getirilmektedir. Basta Cuma günleri olmak üzere, her gün; mü’minlerin, herhangi bir propagandaya ihtiyaç duyulmaksızın, koşarak geldiği bu kutsal mekanlarda eğitilmesinin, dini kültürle birlikte, asrımızın ilim anlayışının değişik örneklerini dinlemesinin, milletçe topyekün birlik ve bütünlüğümüzü sağlamaya ve kalkınmaya, büyük faydalar sağlayacağı aşikardır.
Günlük ibadet vakitleri dışında, İslam tarihinde fonksiyonları itibariyle bulundukları bölgelerdeki birer kültür merkezi olarak da önem kazanan camiler, bir yandan kuruluş gayesine uygun bir şekilde hizmet verirken, diğer yandan Sevgili Peygamberimiz (s.a.vjin Medine’ye hicret ettiklerinde bizzat kendileri de çalışarak inşa ettirdikleri Mescid-i Nebevi’de olduğu gibi, İslam’ın ilk günlerinden itibaren birer ilim merkezi olma özelliği kazanmış, cami ile okul aynı çatı altında toplanmıştır. İslam Medeniyeti bu birliktelikteki canlılığı daima korumuş, özellikle Selçuklulardan başlamak üzere medreseler, camilerin ayrılmaz birer parçası olarak varlığını sürdürmüştür.
Camiler inşa edildiği bölgelerde hissedilir bir canlılık meydana getirmiş, müslümanlar arasında bir kaynaşma ve birlik ruhu oluşturmuştur. Huzur içinde yapılan ibadetler, kürsü ve minberlerden gönülleri aydınlatan ve birleştiren öğretici konuşmalar, dinleyenlerin fikir ve düşünce ufuklarını açmış, kafalar ve kalpler terbiye edilmek suretiyle dini şuurla beraber, milli şuurda da gelişmiştir, insan da yaratılış itibariyle var olan din duygusunun toplumsal huzur ortamını sağlamada, insanlar arasında birlik-beraberlik, sevgi-saygı, karşılıklı haklara hürmeti tesis etmekteki rolü inkar edilemez bir realitedir. Bu açıdan, camilerimizde verilen dini eğitimin önemi büyüktür. Şehirde veya mahalledeki bir cami, o yerde mevcut ilim-irfan yuvası okullar kadar önem taşır. Okullar, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız için genel kültürün öğretildiği, kafaların disipline edildiği mekanlar ise, camilerimiz de; çeşitli yas ve tahsil seviyesindeki insanlarımızın; iman, ibadet ve ahlak yönünden yetiştirildiği, bilgi ve şuur verilen kutsal yerlerdir.
Tarihi seyir içinde bütün dinler, mabede büyük önem vermiştir. Tarihte, mabedsiz bir topluma rastlanmamıştır, ilkel kabile din ve toplumlarında dahi mabedler yapılmış ve bunlar kutsal sayılmıstır. Sanlı ecdadımız gittikleri her yerde, dinlerinin birer mabedlerini kurmuşlar, Türk- islam Medeniyeti ve Sanatı’nın eşsiz abidesi olan cami ve minareleri yükseltmişlerdir. Bununla birlikte Yüce Dinimiz, her türlü mabede dokunulmazlığı prensip olarak getirmiş, buralara saygılı davranmayı istemiştir. Bu nedenle; İslam Tarihi’nde mabedlere dokunulmamış, tahrip edilmemiştir. Esasen, günümüz uluslararası hukuku da mabed dokunulmazlığı hükmünü taşımaktadır. Ancak, asrımızda bazı toplumların tavrı hiç de öyle değildir.
Dinimizde özel bir yere ve büyük öneme sahip olan camilerimize, elbette vatandaşlarımız gereken ilgiyi göstermekte ve bu kutsal mekanları koruyup kollamaktadırlar. Bununla birlikte cami ve cemaat ilişkilerini yeniden gözden geçirmek, ibadet mahalleri olan camilerimizin her zamankinden daha temiz tutulması, imkanlar nispetinde bakım ve onarımlarının yaptırılmasını sağlamak amacıyla, ülkemizde her yıl 01-07 Ekim tarihleri “Camiler Haftası” olarak kutlanmaktadır.
Bu yıl da, Camiler Haftası aynı tarihler arasında kutlanacaktır. Hafta boyunca va’z ve hutbelerde konu islenecek, yurt çapında konferans, panel, yarışma ve seminerler tertip edilecektir. Bu hafta münasebetiyle hasta ve muhtaç olanlar araştırılacak, bunlara yardımcı olunacak; halkın, mahalli vakıf ve derneklerin de katkısıyla camilerimizin temizlik, bakım ve onarımları için kampanyalar açılacaktır.
Bu hafta münasebetiyle gerçekleştirilecek her türlü faaliyette katkısı bulunanları kutluyor, haftanın amacına ulaşmasını niyaz ediyorum.