Makale

Kıbrısta Rum Terörü

Dr. Halil Fikret ALASYA

KIBRIS’TA RUM TERÖRÜ

KIBRIS, tarihî seyir içinde İslâm ordularının fethe çalıştığı ülkeler arasında yer almıştır. Nitekim M. S. 632 tarihinde, Hz. Ebûbekir zamanında, Kıbrısta Kitiyon zaptedilmiştir. Ancak, islâm donanmasının güçlü olmamasından dolayı, bu fütuhat geçici olmuştur. Halife Osman devrinde Şam Valisi olan Muaviye, büyük donanma ile M. S. 647 tarihinde Kıbrıs’a sefer yapmıştır. Bu sefere Hazreti Ubeyde’nin eşi Ummü Haram binti Milhan Ensari ( rivayete göre. Hz. Muhammed’in halası)’ da iştirak etmiş ve fakat muharebe sırasında katırdan düşerek şehit olmuştur. Osmanlının Kıbrıs’ı fethinden sonra şehit düştüğü yere Hala Sultan tekkesi inşa edilmiştir. Kıbrıs Türkü, Eyyüp Camii gibi, Hala Sultan tekkesini de ziyaretgâh olarak kabul etmiştir. Tekke, bugün maalesef Rum kesiminde kalmıştır. Müslümanların Kıbrıs’a 24 seferi olmuştur. Fakat uzun süreli bir hakimiyet kurulamamıştır. Ancak, Katolik Venedik zulmü altında inleyen Kıbrıs Ortodoks halkı, bu zalim idareden, Osmanlı Devletinin âdil idaresine geçmekle kurtulacaklarına kani olduklarından, sürgündeki Ortodoks Başpiskopos’un II. Sultan Selim’e Kıbrıs’ın fethe-dilmesini arz etmesi üzerine, Kıbrıs 1570 - 1571 yılları arasında 50 bin şehit kanı ile sulanarak bir Müslüman Türk ülkesi haline getirilmiştir. Ada’nın Türkleştirilmesi ve camilerin müslüman halk ile dolması için Anadolu’nun hemen hemen her vilayetinden, her on haneden 1hane halkını, takriben 40 bin kişiyi Kıbrısta yerleşmek üzere göndermişlerdir. Böylece, Kıbrıs’ın bir islâm ülkesi olması, Hıristiyan alemince hoş karşılanmamış ve Ada’nın tekrar Hıristiyan dünyasına katılması için, Kıbrıs’a Rusya ve Fransa tarafından misyoner papazlar yollanmış ve Osmanlı aleyhine propaganda faaliyetine geçilmiştir.
Hıristiyan halk, İslâm’a düşmanlıktan asla vazgeçmemiştir. Bugün de Kıbrıs’taki Müslüman Türk halkını, bir gecede imha etmeyi öngören AKRİTAS terör planı vardır.
Kilise tarafından Kıbrıs’ta 1821 ve 1931’de çıkarılmış bulunan isyanlar başarılı olmamıştır, çünkü silahlı bir terör örgütüne sahip değillerdi. Bu durumu gözönüne almış bulunan Başpiskopos Makarios ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını arzu eden, bu suretle Türkiye’yi tamamen çevirmek isteyen Yunanistan, 1953 yılında EOKA terör örgütünü kur-muşlar ve 7 Mart 1953 tarihinde Atina’da Rum-Yunan yetkilileri EOKA andını içmişlerdir.
Yunanistan’ın maddi ve manevi desteği ile kurulmuş, eğitilmiş ve silahlandırılmış olan EOKA teröristleri, Makari-sos’un emri ile 1 Nisan 1955 tarihinde İngilizlere karşı harekete geçmişlerdir. EOKA’nın komutanı Albay Grivas, 1 Nisan 1955 günü Dighenis takma adı ile yayınladığı bildiride : " Karşımızda iki düşman vardır. Birincisi İngilizlerdir. İkincisi Müslüman Türklerdir. İlk evvela İngilizler ile mücadele edeceğiz ve onları A-dadan kovacağız. Bundan sonra Türkleri imha edeceğiz" demiştir.
Müslüman Türk’ün kaderi 1600 yılından beri imha edilmek olarak öngörülmüştür. 1955 yılında teşkilatsız ve silahsız olan Kıbrıs Türk halkı, EOKA karşısında vatanı, dini, imanı, namusu için balta ile, taş ile, sopa ile Rum-Yunan ikilisine karşı iman dolu göğsünü siper etmiştir. Can vermiş, kan dökmüş ama teslim olmamıştır. Nihayet 1958 yılında 1 Ağustos tarihinde Türk Mukavemet Teşkilatı ( TMT ) kurulmuştur. Anavatan’ın yardım ve desteği ile kurulmuş bulunan TMT, düşmana karşı daha ciddi direniş göstermiş ve 1959 yılı Şubat ayında imzalanmış bulunan Zürih ve Londra andlaşmaları ile kurulacak olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit, siyasi statülü kurucu ortağı olmak hakkını kazanmıştır.
15/16 Ağustos 1960 gece yarısında ilân edilmiş olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, Makarios, İLHAKA giden yolda bir aşama olarak görmüş ve Türk halkına, Anayasa’da öngörülmüş olan hakları vermek istememiştir.
Nitekim, 15 Ağustos 1962 tarihinde Lefkoşa CİKKO manastırında yapılan bir törende Makarios:
" Rum Kıbrıslılar, EOKA teröristleri tarafından başlatılmış bulunan istiklal mücadelesine devam etmeli ve onların başlattığı işi tamamlamalıdırlar. Mücadele şimdi yeni bir şekilde devam ediyor ve hedefimize ulaşıncaya kadar devam e-decektir." demiştir. Makarios, 4 Eylül 1962’de Panaya’da yaptığı konuşmada: " Helenizmin müthiş düşmanı olan Türk ırkının bir parçasını teşkil eden küçük Türk toplumu Ada’dan kovulmadıkça E-OKA kahramanlarının görevi sona ermiş olmaz" demiştir.
1 Nisan 1963 günü Makarios verdiği beyanatta:
" Her şey sadece ENOSİS (İLHAK) i-çin" demiştir.
Bu şekildeki beyanatları çoğaltmak mümkündür. Bu konuşmaların gayesi, Türkleri yönetimden atmak ve Kıbrıs’ı bir Yunan adası yapmaktı. EOKA bu şekilde daima teröre hazır bir güç olarak elde bulundurulmakta, bugün de en modern silahlarla donatılmaktadır.
Andlaşmalarda, Türklere tanınmış bulunan hakların, Türklerden alınmasını öngören 13 maddelik Anayasa tadil teklifi, T.C. ve Kıbrıs Türk liderliği tarafından 6 Aralık 1963 günü reddedilince, EOKA terör örgütünü Makarios harekete geçirmiştir. 21 Aralık 1963’de başlatılmış olan bu hareket, 23-25 Aralık 1963 Kanlı Noel faciasına dönüşmüştür. Savunmasız Kıbrıs Türk halkı, iman dolu göğsünü siper etmiş direnmiş, 92 şehit 475 yaralı ve pek çok kayıp vermiş, ama teslim olmamıştır. Kıbrıs’ta ezan sesinin susmasına imkan vermemiştir. Başpiskopos Makarios, bu feci olayları dünya kamuoyuna: " Türkler isyan etti. Tenkil hareketi başlatılmıştır" sözleri ile ilan etmekten, vicdan azabı duymamış; yüzü kızarmamıştır. Esasen vicdanı olsaydı Bnb. Dr. ilhan’ın eşi ile 3 çocuğunu canlarını kurtarmak için sığındıkları banyo küvetinde kurşun yağmuruna tutturarak katlettirir miydi?
Garantör Türkiye, 25 Aralık 1963 günü jetlere ihtar uçuşu yaptırarak ateş-kes sağlamış ama Makarios, 26 Aralık 1963 günü Ayvasıl köyündeki müslümanları evlerinden alarak köyün dışına götürtmüş, kendilerine çukur kazdırtmış ve bu çukurun başında hepsini kurşuna dizdir-terek topluca katlettirmiş ve çukura artırmıştır. Böyle bir terör dünyada görülmüş değildir. Bu durum karşısında. Müslüman-Türk halkının feryadına, Hıristiyan âleminden kulak verenin olmayışından cesaretlenmiş bulunan Makarios, 1 Ocak 1964 günü Kıbrıs antlaşmalarını feshettiğini ilan etmiş ve böylece Kıbrıs Cumhuriyeti, gayrimeşru Rum yönetimi haline girmiştir, bu yönetim bugün de gayri meşrudur.
Rum-Yunan ikilisi, EOKA terör örgütüne camileri yıktırtmış, okulları yaktırtmış-tır. Böylece ada sathında çan seslerini hakim kılmaya, ezan seslerini susturmaya gayret etmiştir. Türk köylerine saldır-tılmış bulunan EOKA teröristleri, Geçit-kale köyünde 80 yaşındaki gözleri görmeyen köy imamının üzerine gazyağı dökerek yakacak kadar ileri gitmiş, böylece islâm dinine karşı olan düşmanlığını sergilemiştir. Ancak, Allah’ına sığınan ve Anavatanına güvenen Kıbrıs Türk’ü teslim olmamıştır. Kıbrıs’ta, Türke hayatı yaşanmaz hale getirmiş olan Makarios’a karşı, bir an önce İLHAKI arzu eden Yunan cuntası, 15 Temmuz 1974’de EO-KA-B terör örgütü ile Yunan askerleri darbe yapmıştır. Makarios, kaçarak ölümden kurtulmuş ve 19 Temmuz 1974 günü BM Güvenlik Konseyinde yaptığı konuşmada Kıbrıs’ın Yunanistan tarafından işgal edildiğini ve Türklerin de tehlikede olduğunu açıklamıştır. 15 Temmuz 1974 günü Cumhurbaşkanı ilân edilmiş bulunan Nikos Sampsonda Paris’te bir gazeteciye verdiği demeçte:
"Türkiye müdahele etmeseydi, sadece İLHAK’ı ilan etmekle kalmayacaktım; aynı zamanda Türkleri de imha edecektim" demiştir. Muratağa, Atlılar ve Sandallar toplu katliamları bunun isbatıdır. Toplu mezarlar ibret levhası olarak sergilenmektedir.
İşte bu imha tehdidi, Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkını mutlak bir imhadan kurtarmak, Kıbrıs semalarında ezan-ı Muhammedi’yi susturmamak için, 20 Temmuz 1974’de, Kıbrıs Türk Barış Harekâtının başlatılmasına sebep olmuştur.
Kıbrıs Türk Barış Harekâtı, asgari zayiatla azami netice almış olan bir olağanüstü hadisedir.
Mehmetçik ile Mücahidin kanları ile çizdikleri sınırlar içinde bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vardır. Anavatan dışında kurulmuş bulunan KKTC, Türk İstiklâl savaşı sonunda kurulmuş bulunan T. C. gibi dünyadaki esir milletlere örnek olmuştur. Güçlü Anavatan varoldukça, KKTC de sonsuza dek payidar olacaktır. Özgür KKTC semalarında şanlı Türk Bayrağı ile KKTC Bayrağı yanya-na ebediyete kadar şerefle dalgalanacaktır. Ezan-ı Muhammedi ona saygısı olmayanları huzursuz edecektir. Cenab-i Allah’tan niyazımız, teröre başarı fırsati tanımaması, Türk’e zeval vermemesi, e-zan seslerimizi susturmamasıdır. Rum-Yunan ikilisinin KKTC’yi ortadan kaldırma çabası karşısında bu Müslüman-Türk Devletinin daha güçlü bir hale gelmesi için 28 yıldan beri devam etmekte olan İkili görüşmelerden İLHAK’ı gerçekleştirmek gayesi ile bir netice alınmasına mani olan ve KKTC’yi ortadan kaldırmaya, böylece Kıbrıs’ta ezan sesini susturmaya çalışan Rum-Yunan ikilisine karşı islâm âleminin T.C. ve KKTC yanında yer alarak, KKTC’yi resmen ve fiilen tanımalarının gerektiğine hiç şüphe yoktur. Temennimiz, bir an önce, Kıbrıs gerçeğinin islâm alemince anlaşılması ve KKTC’yi tanımak için olumlu adımların atılmasıdır. Böyle bir gelişme olduğu takdirde EOKA-EOKA-B ve GENÇ EOKA örgütü teröristlerinin baskı ve tehdidinden kurtulmuş olacaktır.