Makale

KIZ ÇOCUKLARI VE İSLÂM

İHSAN ÖZKES / ÜSKÜDAR MÜFTÜSÜ

KIZ ÇOCUKLARI VE İSLÂM

Cahiliyye dönemi anlayışı ile kız çocuklara erkek çocuklardan farklı davranılmasını Hz. Peygamber (s.a.s.) hoş görmemiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in yanında bir adam otururken bir erkek çocuğu çıkageldi. Adam onu öpüp dizlerine oturttu. Daha sonra bir kız çocuğu geldi. Onu da yanına oturttu (fakat öpmedi). Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.s.), adama: “Niçin ikisini bir tutmadın?”"1’ buyurarak tepki gösterdi.
Rasulüllah (s.a.s.): "Allah’dan korkun, çocuklarınız arasında adaletli davranın.”2’ “Allah (cc); çocuklarınızı öperken bile eşit davranmanızı sever."3 “Bağışlarınızda çocuklarınızı eşit tutunuz. Eğer birisini üstün tutacak olsaydım, kız çocuklarını üstün tutardım."4 “Kimin kız çocuğu olur da, ona eziyet etmez, onu diri diri toprağa gömmez, onu hor görmez ve erkek çocuğunu ona tercih etmezse-, o kız çocuğu sebebiyle, Allah bu kimseyi cennete sokar."5 ve “kadının ilk çocuğunu kız doğurması, onun bereketindendir. Çünkü Allah (c.c.),” Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. O dilediğini yaratır. İstediğine dişiler, dilediğine de erkekler bahşeder." 6 buyurmuştur.7 Ayette önce dişi, sonra erkek zikredilmiştir. “Yuvayı dişi kuş yapar” deyiminde kullanıldığı gibi, dişi sözcüğü, bütün canlılarda geçerli olduğu için tercemede tercih edilmiştir. Bu ayeti takip eden diğer ayette ise Allah (cc.): "Yahut onları çifter çifter erkek ve kız yapar. Dilediğini de kısır yapar. Şüphesiz Allah her şeyi bilir ve her şeye gücü yeter."8 buyurmuştur. Nitekim Şuayb ve Lut Peygamberlerin kız, İbrahim Peygamberin erkek, Hz. Muhammed’in kız ve erkek çocukları vardı.
Peygamberimiz (s.a.s.)’in dört kızı, üç oğlu vardı. Bunlar: Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ile Kasım, Abdullah (Tahir ve Tayyib de denilmiştir.) ve İbrahim’dir. Peygamberimiz (s.a.s.) hayatta iken Fatıma (r.a) hariç diğer çocukları vefat ettiler. Hz. Fatıma, Peygamberimizden altı ay sonra vefat etmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.)’in büyük kızı Zeynep’ten doğan Ali, küçükken ölmüştür, ümame’nin de çocuğu olmamıştır. Peygamberimiz (s.a.s.)’in diğer kızı Rukiye’den doğan Abdullah’da küçük yaşta ölmüştür. Peygamberimiz (s.a.s.)’in bir diğer kızı Ümmü Gülsüm’den ise doğum olmamıştır. Bu itibarla Peygamberimiz (s.a.s.)’in soyu Fatima (r.a)’nın çocukları Haşan ve Hüseyin (r.a) ile devam etmiştir.
Aişe (r.a), Peygamberimiz (s.a.s.) ile kızı Fatıma (r.a)’nın birbirlerine sevgi ve saygısını şöyle anlatın Ben, Rasuûlullah (s.a.s.)’a her bakımdan Fatıma’dan daha fazla benzeyen hiç bir kimseyi görmedim. Fatıma Peygamber (s.a.s.)’in yanına girince Rasûlullah (s.a.s.) ayağa kalkar, onu öper ve meclisine alırdı. Peygamber (s.a.s.) Fatıma’nın yanına girince, Fatıma ayağa kalkar, onu öper ve meclisine alırdı.9 Hz. Ali, Fatıma (r.a)’ya talip olup evlenmek isteyince, Peygamberimiz (s.a.s.), Fatıma ile Ali’yi evlendirmiştir."10 Nesei bu rivayeti “Kadının kendi yaşıtı ile evlenmesi” başlığı ile nakletmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.), kızı Fatıma ile evliliği konusunda istişare etmiş ve onun da kabulü üzerine evlilik hazırlığı başlamıştır. Hz. Ali, Peygamberimiz (s.a.s.)’in kızı Fatıma’ya, kadife elbiseler, mutfak malzemeleri ve yatak odası eşyası gibi mütevazi bir çeyiz hazırladığını anlatır."11
Peygamberimiz (s.a.s.), bir sefere çıkacağı zaman en son Hz. Fatıma’ya uğrardı. Dönüşünde de ilk önce Fatı- ma’yı ziyaret ederdi. "12
Peygamberimiz (s.a.s.), kızı Rukiye kocası Osman (r.a.) ile Habeşistan’a hicret ettiğinde, bir müddet onlardan haber alamamıştı. Bu sıralar Peygamberimiz (s.a.s.) o taraftan gelenlere kızı ve damadından haber sorardı. Hz. Rukiye öldüğünde, Peygamberimiz (s.a.s.) kızının kabri başına oturmuştu. Yanında bulunan Fatıma ağlıyordu. Peygamberimiz (s.a.) de şefkatle, elbisesi ile kızının gözyaşlarını siliyordu.13
Peygamberimiz (s.a.s.): “Cennet annelerin ayakları altındadır.”"14 buyurmaktadır. Hz. Âişe’nin anlattıkları, anne şefkatini ve kız çocuklarının faziletini ortaya koymaktadır: Yanıma beraberinde iki kız çocuğu olan bir kadın geldi. Bir şeyler istedi. Yanımda bir hurmadan başka bir şey yoktu. Onu verdim. Kadın hurmayı aldı ve ikiye bölerek iki kızına verdi. Kendisine birşey bırakmadı. Kadın ve kızları gittiler. Arkadan Rasûlullah (s.a.s.) geldi. Olanları anlattım. Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kimin kızları olur da onlara iyi davranırsa, kızlar onun için ateşe karşı perde olurlar.”"15’ Fakir bir kadın iki kızı kucağında bana geldi, kendisine üç hurma verdim. Kadın kızların her birine birer hurma verdi, bir hurma da ağzına alıp yiyeceği anda, kızları onu da yemek istediler. Kadın yemek istediği hurmayı, hemen ikisinin arasında pay etti. Onun bu hali hoşuma gitti. Yaptığını Rasulullah (s.a.s.)’a anlattım. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.): ’’Bu hurma nedeniyle Allah ona cenneti farz kılmıştır veya bu hurma sebebiyle onu cehennemden azad etmiştir.”16 buyurdu.
Peygamberimiz (s.a.s.) kızı Zeyneb’ten doğma kız torununun hastalığının ağırlaşması üzerine Zeyneb’in evine gelerek torununu kucağına almıştır. Can çekişmekte olan çocuğa şefkatle dokunan Rasulullah (s.a.s.)’ın gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Sa’d b. Ubâde “Ya Rasûlallah! Bu göz yaşları, bu ağlayış nedir?” diye hayretle sordu. Rasûlullah (s.a.s.): "Bu göz yaşı bir rahmettir ki, Allah onu kullarından istediği kimselerin kalplerine koymuştur. Allah kendi kullarından ancak merhametli olanlara merhamet eder.”17 buyurdu.
Peygamberimiz (s.a.s.) ’’Oğullarınızı ve kızlarınızı evlendiriniz. Kızlarınıza altın ve gümüş ziyneti takınız. Yeni elbiseler giydiriniz. Rağbet edilsin, tâlip çıksın diye onlara hediyelerle, ikramlarla iyi davranınız.”18’ buyurmuştur. Peygamberimiz (s.a.s.), kendisine hediye gelen bir gerdanlığı "Bu gerdanlığı ailemden en çok sevdiğime vereceğim" buyurarak onu kız torunu Ümame’ye vermiştir. Peygamberimiz (s.a.s.)’in erkek torunları Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin (r.a.)’e olan sevgisini belirten hadisler daha çoktur. Ancak gerdanlığı kadınlar ve kızların takmaları ve o sırada Ümame ailenin en küçüğü olması sebebiyle, kız torununu tercih etmiştir.
Rasûlullah (s.a.s.) "Kim, erginlik çağına varan iki kızına, onlar yanında kaldıkları veya kendisi onların yanında kaldığı müddetçe iyilik yapar, ihsanda bulunursa-, bu kızlar onun mutlaka cennete girmesini sağlarlar." ve: "Büluğa erinceye kadar, kim iki kız çocuğu yetiştirirse; -parmaklarını birleştirerek- kıyamet günü o ve ben beraber oluruz.’’21" buyurmuştur.
Bir kimsenin kız kardeşleri, kendi kızları ile aynı değerde tutulmuştur. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.): “Kim "üç kız" veya "üç kız kardeş” veya “iki kız kardeş" veya “iki kız” yetiştirir, eğitim ve öğretimlerini güzel yapar, iyi davranır ve evlendirirse; cenneti hak eder."22 buyurmuştur.
Kız çocuğunun evlilik sonrasında yardıma ihtiyaç duyması halinde de, korunup kollanması teşvik edilmiştir. Rasûlullah (s.a.s.): "Size sadakanın en faziletlisini haber vereyim mi? (Boşanma veya kocanın ölümü gibi bir sebeple) senin yanına gönderilmiş ve senden başka çalışanı (geçimini temin edeni) olmayan kızın (için harcadığındır.”23’
Peygamberimiz (s.a.s.)’in sevgili torunları Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin (r.a.)’i omuzuna alarak namaz kıldırdığı gibi, kız torunu omuzunda olduğu halde namaz kıldırdığı da olmuştur. Ebu Katade anlatıyor: Rasulullah (s.a.s.), Zeyneb’ten olan kız torunu Ümame’yi omuzlarında taşıdığı halde halka namaz kıldırırdı. Secdeye vardığı zaman çocuğu yanına bırakır, kıyam için doğrulunca tekrar omuzuna alırdı.’24
Kızlara yönelik hadislerde geçen görevler şöyle özetlenebilir:
Çocuklar arasında kız-erkek ayırımı yapmamak.
İhtiyaçlarını gidermek; yedirmek, içirmek ve giydirmek.
Gerekli harcamalarda bulunmak.
Maddi ve manevi sıkıntılarına katlanmak, sabretmek.
Terbiye (eğitim ve öğretimlerini güzel yapmak.
Merhametli ve şefkatli olmak.

Hal ve hareketlerde güzel davranışlı, tatlı dilli ve güleryüzlü olmak.
Korumak ve kollamak.


1. Bakınız, Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, Beyrut, 1967, VIII, 156.
2. Buhari, Hibe, 11; Müslim, Hibat, 13.
3. Kenzu’l-Ummal, XVI, 445 (45350); Ayrıca bakınız, Tirmizi, Ahkam, 30 (1367).
4. Muttaki, Kenzu’l-Ummal, XVI, 444 (45346).
5. Ebu Davud, Edeb, 121; Ahmed, Müsned, 1,223; Muttaki, Kenzu’l-Ummal, XVI, 454, (45400).
6. Şura Suresi, 49.
7. Kenzu’l-Ummal, XVI, 611, (46046, 45567).
8. Şura Suresi, 49,50.
9. Tirmizi, Menakıb, 61; Ebu Davud, Edeb, 144.
10. Bakınız, Nesei, Nikah, 7.
11. Bakınız, Nesei, Nikah, 81.
12. Bakınız, Ebu Davud, Tereccül, 21.
13. Bakınız, Ahmed, Müsned, l, 335.
14. Keşfu’l-Hafa, I, 335,(1078).
15. Buhari, Zekat, 10-, Edeb, 19; Müslim, Birr, 147 (2629); Tirmizi, Birr, 13 (1916).
16. Müslim, Birr, 148 (2630).
17. Bakınız, Buhari, Merda, 9.
18. Muttaki, Kenzu’l-Ummal, XVI, 586 (45961).
19. Bakınız, Müsned, VI, 261.
20. Canan, Hadis Ansiklopedisi, XVII, 488.
21. Müslim, Birr, 149 (2631); Tirmizi, Birr, 13 (1917).
22. Ebu Davud, Edeb, 130 (5147); Tirmizi, Birr, 13 (1913).
23. Canan, Hadis Ansiklopedisi, XVII, 487.
24. Buhari, Salat, 106; Müslim, Mesacid, 41 (543); Ebu Davud, Salat 169-, Nesei, Mesacid, 19; Sehv, 13.


KIZ ÇOCUKLARININ EĞİTİM VE ÖĞRETİMİ

Sevgili Peygamberimiz(s.a.s.)’in, “İlim öğrenmek, her müslüman üzerine farzdır.”1 sözündeki, “her müslüman" tabirine kadınlar dahildir. Islamda bir emir, bir iş “erkek veya kadın yapacaktır" diye belirtilmez. Meselâ oruç, namaz, hac, zekat ve diğer farzlar erkek-kadın ayırımı yapılmaksızın emredilmiştir. Kadınlar da erkekler de bu farzları yaparlar.
Şifa (Ümmü Süleym) isimli kadın sahabe, Peygamberimizin hanımı Hz. Hafsa’ya yazı yazmayı öğretmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.) Şifa’ya “Haf- sa’ya yazı yazmayı öğrettiğin gibi tedaviyi de öğret” buyurmuştur. 2
Peygamberimiz, hür olmayan kadınların eğitim ve öğretimini dahi ihmal etmemiştin “Yanında bir kadın köle bulunan bir kimse, onu terbiye eder, eğitimini ve öğretimini güzel yapar, öğretimini sağlar, hürriyete kavuşturur ve evlendirirse, onun için _ iki kat mükafat vardır." buyurmuştur.13’ Rasûlüllah (s.a.s.) kadınlara sü- j rekli öğütte bulunmuş,14’ kadınların i öğretimi için bir gün tahsis etmiştir. . Ebu Said el-Hudri (r.a.) şöyle demiştir: Kadınlar Peygamber (s.a.s.)’e gele- . rek: Senin sözlerini erkekler bizden fazla dinliyorlar. Bize de bir gün ayır, ! dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.s.), kadınlara, bir gün belirledi. Kadınlar o günde Peygamber (s.a.s.)’in yanına geldiler. O da kendi, lerine va’z etti ve onlara yapacakları şeyleri anlattı."5 Bu konuda bir diğer hadis şöyledir: Bir kadın Rasûlullah (s.a.s.)’a gelerek: Ya Rasûlallah! Erkekler senin sözlerini öğreniyorlar, biz kadınlar için de bir gün ayır, bizler o günde sana gelelim, Allah’ın sana öğrettiği şeylerden bizlere öğretirsin dedi. Rasûlullah (s.a.s.): “Falan ve falan günlerde şu ve şu mekanlarda toplanın.” buyurdu. Kadınlar o günlerde ve yerlerde toplandılar. Rasûlullah onların yanına geldi. Allah’ın kendisine öğrettiği şeylerden kadınlara da öğretti..."6’
Hz. Aişe, ilim öncülerindendir. Hz. Aişe, ilim öğrenmeye teşvik etmiş ve kadınların her konuda bilgilenmelerini desteleyerek: “Ensar kadınları ne güzel kadınlardır. Utangaçlık, onların dini doğru öğrenmelerine engel olmadı" demiştir.7
Allah (c.c.) ve Peygamberimiz (s.a.s.), kadın ve erkeğin eğitim-öğretimi konusunda hiç bir ayırım yapmamışlardır. Kadını aşağılayan ve onu toplumdan soyutlayan bir anlayış, İslam’ın yüceliği ile bağdaşmaz. Fitneye düşer diye kızların eğitim ve öğretimlerine engel olmak, onların cahil kalmalarına sebeptir. Cahil kadının hata yapması daha kolaydır. Zira cehalet, kötülüklerin anası ve temelidir, iyi bir eş, iyi bir anne ve iyi bir nine olmak, ancak iyi bir eğitim ve öğretim ile olur; çünkü kişinin çevresine faydası, bilgisi oranındadır.


1. Ibni Mace, Mukaddime, 17
2. Ebu Davud, Tıb, 18; Müsned, VI, 372.
3. Buhari, İlim, 31.
4. Bakınız, Buhari, İlim, 36.
5. Buhari, İlim, 36; Ahmed, Müsned, III, 34.
6. Buhari, l’tisam, 9.
7. ibni Mace, Tahare, 124.