Makale

Camii Dersleri Üzerine Bir Değerlendirme

Cami Dersleri Üzerine
Bir Değerlendirme

Doç. Dr. Fikret KARAMAN

Bilindiği gibi dünya ve ahiret dengesini bir arada tutan tek din İslâm’dır. Hz. Peygamber (s.a.s.) her zaman dünya işinde de ashabına önderlik ederek onları çalışmaya, doğru ve güzel işler yapmaya teşvik ederdi. İşte cami yapımı da bu örnek davranışlarından biridir. Zira Medine’de henüz ikamet yerine uğramadan etrafındaki mü’minleri yardımlaşmaya teşvik ederek Mescid’in ilk temelini atmışlardır. Bu mabedin tamamlanması için bir yardımlaşma örneği sergilendiğini görüyoruz. Kendisinin de bizzat bu sosyal hizmette görev aldığı ve bedenen çalıştığı görülmektedir. Mescidin yapımı tamamlanınca vakit namazları, Cuma vs. tebliğ, irşad ve hutbe okunması gibi kültürel, sosyal ve eğitsel faaliyetlerin yoğunlaştığı bir merkez olmuştur. Batılı düşünür Sir Villiam Mayor bu hususu şöyle ifade etmektedir: "Mescid-i Nebevî bir ibadethane, bir dershane, bir karargah aynı zamanda bir devlet başkanının sarayı gibi bir yerdi. Burada verilen hükümler dünyanın bir çok ülkelerine ulaşır ve gerektiğinde bütün Arabistan’ı harekete geçirirdi." Görüldüğü gibi cami İslâm’ın ilk devirlerinde müslümanları her hususta aydınlatan, onların bir arada görüşüp tanışmalarını sağlayan önemli bir mekandır. Hz. Ömer (r.a.) bir gurup insanın Cuma namazından sonra Allah’a tevekkül ettikleri iddiasıyla camide toplandıklarını görünce onları ikaz ederek şöyle demiştir: "Sizden hiçbiriniz rızık hususunda "Allah’ım beni rızıklandır” diyerek oturmasın. Şunu iyi bilsin ki, gökten ne altın yağar, ne de gümüş.” Nitekim Cenab-ı Hakk da bu hususta şöyle buyurmuştun “Namaz kılınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfun- dan isteyin" (Cuma, 62/10). Emeviler, Selçuklular ve OsmanlIlar döneminde yapılan camiler ve müştemilatı incelendiğinde ibadet, eğitim, kültür ve insan unsurunun ihtiyaçlarını ilgilendiren diğer birçok sosyal etkinliklerin yerine getirildiği bir mekan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemlerdeki camiler ve çevresindeki ilmiye medreseleri toplumun en hareketli ve verimli kurumlarıydı. Deniz, astronomi, matematik, tıp, fizik vc diğer alanlarda yapılan birçok bilimsel keşiflerin ve buluşların ilk sesi, müjdesi buralardan gelmiştir. Farabi, İbn-i Sina, Uluğ Bey, İbn-i Haldun, Mevlânâ, Yunus Emre gibi tarihe malolmuş nice ilim otoriteleri cami ve mabed kültürü içinde yetişmişlerdir. Böylece dünya ve ahiretin dengesi ve teminatı olan ibadet ve maarif (eğitim) birbirini tamamlayan iki unsur olarak aynı çatı altında varlığını sürdürmüştür. Bu güzel ahenk Yüce Allah’ın insanlara en büyük lütfudur.
Günümüzde de camiler; toplumun ikamet ve yerleşim şekline göre önemli hir sosyal ihtiyaç olarak yerini korumaktadır. Sadece ülkemizde 75 bin civarında cami bulunmaktadır. Bunlar genelde şehir, ilçe, mahalle, belde, köy ve mezra gibi ülke şartlarında insanların birlikte yaşayabildiği bütün yerleşim birimlerinde bir ihtiyaç olarak yapılmışlardır. Gelişen ve değişen ülkemizin fiziki kalkınmasına ve nüfus artışına orantılı olarak bazen bir vatandaşın yalnız başına yaptığı bazen de halkın ortak yardım ve destekleriyle tamamlanan camilerimizi toplumun manevi harcını oluşturmaktadırlar. Cami, okul ve üniversite başta olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşları, basın ve yayın organları kendi alanlarında örgün ve yaygın eğitime katkıda bulunsalar bile, henüz olmamız gereken düzeye gelmediğimiz bir gerçektir. Oysa ki bu değişim sürecinden geçen insanımız, itikat ibadet, barış, huzur, güvenli, sevgi, birlik ve beraberlik gibi temel değerlere her zamankinden daha fazla muhtaçtır. Yıllardır insanımızın eğitim ve kültür hizmetine katkıda bulunmak üzere yaygın eğitim programları, halk eğitim kursları ve gönüllü çevrelerce çalışmalar yapılmaktadır.
Aslında camilerimizde verilen vaaz, okunan hutbe, mevlid ve topluca yapılan ibadetler sayesinde yaygın eğitime büyük destek sağlanmaktadır. Ancak günümüzde gelinen nokta ve karşılaşılan problemlerden de anlaşıldığı gibi, camilerde bu mu’tad hizmetin üstünde ve ötesinde bir tür çalışma yapmanın gerekli olduğu ortaya çıkmıştır. Zira yapılan araştırmalar sonucu, ülkemizde Cuma günleri 23-25 milyon kadar insanımızın camiye geldiği gözlenmiştir. Bu büyük ve sosyolojik bir olaydır. Bu birikim ve potansiyel, fert, toplum ve kamu vicdanı yararına değerlendirilmelidir. Bu maksatla yaklaşık bir yıldır Diyanet İşleri Başkanlığımızın gündeminde bulunan "Cami Dersleri"nin ilke olarak çok yerinde ve isabetli bir teşebbüs olduğunu belirtmek gerekir. Nitekim konu, ilgili birimlerde İl ve İlçe Müftüleri Seminerinde, din görevlileri toplantılarında hatta basın ve yayın organlarında konuşuldu ve tartışıldı. Tespit ettiğim kadarıyla genel eğilim cami derslerinin yararlı olduğu şeklindedir. Yapılan ön hazırlıklardan sonra bilindiği gibi Ekim ayının başında bütün illerde sınırlı da olsa uygulamaya geçildi. Biz de kendi ilimizde bu uygulamaya 18 cami ile katıldık.
Başkanlığımızın toplumu din konusunda aydınlatmak gibi önemli bir hizmetine çözüm ve kolaylık getireceğine inandığımız cami dersleri şu anda bir test dönemindedir. Bu projeyi bütünüyle başarıp hedefe ulaştırmak için zaman kaybetmeden şu çalışmaların da bir bütünlük içinde yapılması gerekmektedir.
1- Bu derslerin bütün camilerde değil il ve ilçe müftülüklerinin mahalli özellikleri dikkate alınarak uygun görülecek bazı pilot camilerde başlatılması.
2- Ders vermek konumunda olan kimsenin psikolojik, sosyolojik ve pedagojik açıdan son derece rahat, hazırlıklı, iradeli, azimli, karar ve sabırlı davranması.
3- Derslerin işlenmesine örnek olmak üzere öncelik ve önem sırasına göre konuları belirten haftalık ve aylık ders müfredatının ilgili müftü- lüklerce hazırlanması.
4- Mahalli şartlar dikkate alınarak ders saatlerinin vatandaşların camiye en çok devam edebilecekleri bir vakte alınması, ders sürelerinin ise kısa tutulması (25-40 dakikalık).
5- Zamanla cami derslerinin yaygınlaştırılacağı düşünülerek her il ve ilçe düzeyinde bu hizmeti yürütecek elemanların yetiştirilmesi amacıyle kurslar düzenlenmesi.
6- Cami derslerinde disiplin, devam, verim ve kaliteyi yükseltmek, özellikle bilimsel, disiplinli ve sorumlu bir hizmet anlayışı haline getirmek için diğer kurumlardaki yaygın eğitim programlarında olduğu gibi mutlaka ders ücret sisteminin getirilmesi.
7- Her yaştaki insanın katılımını sağlamak, özellikle anlatılan konuların daha cazip ve anlaşılır hale getirmek için gerektiğinde tahta, kalem, not vs. malzemenin kullanılması.
8. Derslerin tarihi bir geçmişi olan vaaz hizmetine engel olmayacak şekilde düzenlenmesi, böylece ders sisteminde üslup, metod, soru ve cevap yönünden daha dikkatli davranarak yer yer dinleyicinin de katılımını sağlamak suretiyle daha yararlı hale getirilmesi.
Evet bütün iş, plan ve projelerin hayata geçirilmesi safhasında tereddüt ve endişeler ola- biilir. Fakat dikkat, azim, denetim ve kararlılık her zaman başarının yolunu açar. Bu fırsatın iyi ve dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi durumunda bahse konu derslerin yüce milletimizin barış, huzur-, güven, hürriyet, kardeşlik vc eşitlik gibi temel değerlerine katkı sağlayacağı muhakkaktır. Diğer yandan da Kur’an ve Sünnetin camilere yüklediği bu önemli görev ve fonksiyonu yerine getirmeye bir adım daha yaklaşmış oluruz. Konuyu bu düşüncemizi te- yid eden Muhammed İkbal in şu sözleriyle tamamlayalım: "Camiler, Müslümanların tek kıbleye yöneldikleri mekanlardır. Burada birlik ve cemaat şuuru vardır, renk, ırk, sınıf üstünlüğü ile nifak ve başka ayrıcalık yoktur. Onlar insanlar arasında sosyal adaleti, kültürü, eğitimi ve eşitliği temin etmek için müstesna yerlerdir.”