Makale

Basın ve Yayında Müstehcenlik

Basın ve Yayında Müstehcenlik

Hacer KOCABAŞ

TÜRKİYEMİZ’DE sabah yapılan kanunlar, akşam olmasa bile kısa bir süre sonra etkisini kaybedebilen, geçerliliğini yitirebilen özelliklere sahiptir. Nedendir bilinmez, geçmiş -bugün- gelecek sacayağıyla bizi ayakta tutan, kültür meselelerimiz, dinî ve ahlakî değerlerimiz ise bundan en fazla pay kapan alanlardandır. Ve kültürümüzü ayakta tutacak kıymetlerimiz, gün-demden uzak bir köşeye itilir her zaman... İşte bir misal: Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu...
Bahsettiğimiz kanundan maksat, gençleri, çabuk etki altında kalabilen o saf zihinleri "müstehcenlik esaretimden uzak tutmaktı. Çıktığı zaman da üzerinde uzun süre tartışılan belli bir kesimin olumlu, bazı kesimlerin de çığırtkanlıkla yanlış olarak nitelendirdiği bu kanun, artık çalışmıyor. Ya da faaliyetlerini askıya aldı da bize duyurulmadı. Kültür Bakanlığına bağlı bir kurul ile, belli kıstasları basın ve yayın hayatında uygulamaya çalışan bu kanunun faaliyetleri askıya alındı...
İnsanlarımız bugün aile olarak televizyon karşısına oturamaz durumda. Yüzümüzün kızarmasına meydan vermeyecek pek az yayın var maalesef... Sıradan yerli ve yabancı kalite filmler (hatta düşük kalite) allanıp pullanıp hiçbir ön denetime yer verilmeden TV. kanallarında arz-ı endam ediyor. Yalnız görüntülü basınımız değil, yazılı basın ile de çarşaf çarşaf çıplaklık sergileniyor. Bu durumdaki gazetelere sarılmış ekmeği almaktan hicap duyan vatandaşlarımız az değil.
Ölçü olarak pek çok kereler örnek aldığımız batı âleminde bugün erotizm ve onunla birlikte meydana gelen pek çok tahribat önlenmeye ve gençler bunlara karşı muhafazaya çalışılırken, bizim bu konuya kayıtsız kalmamız anlaşılır gibi değil. Bu durum daha ne kadar sürer ve sanatsızlığın ortasında sanat (Sanat insanı Allaha yaklaştıran bir yol ise) nakaratı ne kadar sürer, belli değil. Yalnız temenni ediyoruz ki, çok şey kırılıp dökülmeden, bu konuda ciddi faaliyet gösterilsin. Erotik yayınların sınırlandırılması, bu konudaki teşvik edici faaliyetlerin ortadan kalkması gerekir. Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu tekrar ve geliştirilerek bağlayıcı konuma getirilsin. Direkt maruz kaldığımız ve engellenemez yayınların hiç olmazsa "alternatifi" bulunsun. TRT, özel televizyonlar karşısında uğradığı ve uğrayacağı kan kaybını telafiye, halkın manevî-dinî değerlerine sahip çıkarak engel olsun... Kamunun olduğunu is-bat etsin...
Muzır Neşriyatın sınırlandırılmasından öteden beri rahatsız olan bir takım çevreler gidişattan memnun olacak ki, herhangi bir tepkide bulunmuyorlar. Fakat bu konuda inanan insanlar hassasiyetlerini ortaya koymak zorunda. Müstehcenliğin ayan beyan ortada olduğu bir konumda, ferdî çabalar belki çok şey ifade etmiyor gibi gelebilir. Ama her bir ferdin şuuru, toplumun gidişatına ve yetkili mercilerin daha da dikkatli olmasına bir vesile olacaktır. Tepkilerimizi, taleplerimizi belirtelim lütfen...
Anadolu’da güzel bir tabir vardır: "Ar daman (haya duygusu) çatlamış İnsandan kork" diye. Bugün çocuk ve gençlerin üzerinde -hatta büyüklerin- bir nevi saltanat sürme sevdasında olan veya oldurulan açık sa-çıklık, ar damarını çatlatacak sınırı çoktan aşmıştır. Temiz zihinleri uyuşturup, tek bir konuya yöneltmek; ne kişiye, ne aileye ve ne de cemiyete-vatana bir hayır getirir. Araştıran, öğrenen, düşünen bir nesil, yazılı ve görüntülü basının erotizminden fırlayacak değilse...
Elimizden geleni yapmak hepimizin vazifesi...