İSTİÂZE
Abdullah AYDEMİR
Kur’ân-ı Kerîm’in 16. sûresi olan en-Nahl’de Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur:
“Kur’ân okuduğun (okumak istediğin) zaman, o koğulmuş şeytandan Allah’a sığın”.
İsti’âze, lûgatta “sığınmak” manasınadır.1 Kur’ân-ı Kerîm’in 16. sûresi olan en-Nahl’de Cenâb-ı Hak; “Kur’ân okuduğun (okumak istediğin) zaman, o koğulmuş şeytandan Allah’a sığın” buyurmuştur.2 Âyette geçen “sığınmanın” hükmü ile ilgili olarak yapılan açıklamalar şöyledir:
1. Âyetteki “sığınma” emri, namaz hâricindeki okuyuşlarda cumhûra göre sünnettir.3 Namaz dâhilindeki okuyuşlarda ise ihtilâf vardır:
a) En-Nakkaş’ın ’Atâ’dan rivâyetine göre; namaz içinde ve namaz dışında isti’âze vâcibdir. İbn-ü Şîrîn, en-Nehaî ve bunların görüşünde olan bir grup, namazın her rek’atinde isti’âzeyi okumuşlardır.4 Es-Süddî’nin rivâyetine göre, Medîne ulemâsı Kur’ân okurken besmele ile başlamışlardır. Ebu’l-Leys es-Semerkandî’nin bir kısım müfessirlerden nakline göre; isti’âze farzdır. Eğer Kur’ân okuyan kimse başlangıçta isti’âzeyi söylememişse ve bunu, okumaya devam ettiği anda hatırlarsa, okumayı keser, isti’âzeden sonra kaldığı yerden devam eder, demişlerdir.5 Kur’ân okumakta olan bir kimse, okuyuşla ilgili bir soru veya sözden dolayı kırâatı kesmek zorunda kalırsa, isti’âzeyi tekrar etmez. Eğer kendisine tevcih edilen sual başka bir mes’ele ile ilgili olursa (verilen selâmı almak gibi) isti’âzeyi tekrar eder.6
b) Ebû Hanîfe ve eş-Şâfiî, isti’âze’nin, namazların yalnız birinci rek’atında okunmasını kâfi görmüşlerdir. Bu okuyuş sünnettir.
c) İmam Mâlik’e göre farz namazlarda isti’âze okunmaz. O’na göre isti’âze sâdece teravih ve diğer nâfile namazlarda okunur.7
2. İsti’âze bir âyet midir?
Mü’minlerce malûm olan ( … ) cümlesi, Kur’ân’dan bir âyet değildir.8
3. İsti’âze’nin lâfzı:
Din âlimlerinin çoğunluğuna göre, isti’âze ( … ) dir9. Öteden beri Müslümanlar arasında bu lâfız meşhur olmuştur. İbn-ü Mes’ûd’un anlattığına göre, Peygamberimiz (S.A.S.) değişik bir lâfızla isti’âze okuduğunu duymuş ve kendisini; “Cebrail’in bana öğrettiği gibi sen de ( … ) de!” buyurmak sûretiyle uyarmıştır.10
Ebû Dâvud ve İbn-ü Mâce’nin Sünen’lerinde, Cübeyr İbn-i Mut’ım’den; yine Ebû Dâvud’un münferiden Ebû Sa’îd el-Hudrî’den rivâyetine göre Peygamber Efendimiz namazlarında aynı cümleyi değişik lâfızlarla okumuştur.11
İsti’âzenin bilinen ve meşhur olan yukarıdaki lâfzı dışında şu lâfızlar da vardır:
a) ( … )
b) ( … )
c) ( … )
d) ( … )
e) ( … )
f) ( … )
g) ( … )
Bütün Müslümanlarca bilmen lâfız dışında kalan lâfızlar için müfessir İbn-ü ’Atıyye; “Bâzı kimseler isti’âzedeki lafızları değiştirerek okuyorlar. Ben buna, ne güzel bid’at! demediğim gibi; bu câiz değildir hükmünü de veremem” demiştir.13
4. Kırâat imamlarına göre isti’âze:
El-Mehdevî’ye göre; el-Fâtiha Sûresi’nin evvelinde Hamze’den başka bütün kurra’, isti’âze’yi cehren okumuşlardır. Yalnız Hamze sirren okumuştur14. Umum kurra’ya göre, Kur’ân’ın ister baş tarafından, isterse başka bir yerinden olsun okumaya niyyet edilince cehren (aşikâre olarak) isti’âze çekilir. İshak el-Müseyyebî’nin rivâyetine göre Nâfi’, eûzü’yü Kur’ân’ın her yerinde gizlice okumuştur. Süleym’in rivâyetine göre de Hamze, yalnız el-Fâtiha Sûresi’nin evvelinde cehren; Kur’ân’ın geri kalan kısımlarında ise sirren okurdu. Halef’in Hamze’den rivâyeti de aynı meâldedir. Hallâd’ın rivâyetine göre ise Hamze, Kur’ân’ın her yeri için isti’âze’nin sirren veya cehren okunmasını câiz görmüştür. Diğer kırâat imamlarından bu konu ile ilgili herhangi bir rivâyet mevcut değildir.15
5. Namaz dışında Kur’ân okurken isti’âze’nin vakti:
Ebû Hüreyre’den; isti’âze’nin, Kur’ân okumayı bitirdikten sonra olduğu yolunda bir rivâyet vardır.16 Ebû Sa’îd el-Hüdrî’den gelen rivâyette ise Peygamberimiz (S.A.S.)’in namazda kırâata başlamadan önce isti’âze’de bulunduğu tasrih edilmektedir. İbnü’l-’Arabi’ye göre, itimada lâyık, gerçek rivâyet budur.17
6. İsti’âze’nin faydası:
a) Allâh’ın emrine uymaktır.18 Zîrâ Cenâb-ı Hak; “Kur’ân okuduğun zaman, o koğulmuş şeytandan Allah’a sığın” buyurmuştur (en-Nahl, XVI/98).
b) Şeytanın vesvese ve dürtmelerini, insanın kalbine getirdiği kötü düşünceleri silip atmaktır. Şeytan, insana vesvese verir ve onun sanatı budur. Bunu; “Biz senden evvel hiçbir rasûl, hiçbir nebi göndermedik ki, o, bir şey arzu ettiği zaman şeytan onun dileği hakkında ille bir fitne atmış olmasın. Nihayet Allah, şeytanın ilka’ etmek istediği o fitneyi giderir ve iptâl eder” meâlinde olan âyetten (el-Hâcc, XXII/52) anlıyoruz. Şeytan, insanlara karşı yapmış olduğu bu vesveseyi aynı şekilde Allah elçilerine karşı da yapmaya yeltenmiş, fakat âyetten anlaşıldığı gibi bunda muvaffak olamamıştır. Allah, onun bu arzusuna mâni olmuştur.
El-Buhârî ve Müslim’in rivâyetlerine göre Hazret-i Peygamber, kavgaya tutuşan ve biri ötekine kötü şeyler söyleyen (söven) iki adama rastlamış ve “Ben öyle bir cümle biliyorum ki, eğer bu adam onu okursa, bu kızgınlık ve hiddet hâli ondan gider” buyurmuş ve o bildiği cümlenin (isti’âze) olduğunu tasrih etmiştir.
Yine Müslim’in rivayetine göre, Osman İbn-i Ebi’l-’As es-Sekafî Peygamberimiz (S.A.S.)’e gelerek, namaz kılarken ve Kur’ân okurken şeytanın kendisini rahatsız ettiğini söyleyince Efendimiz ona da, isti’âze okuması yolunda tavsiyede bulunmuştur.
Özet olarak söylemek gerekirse; isti’âze, farz değildir. Vâcip de değildir. Sâdece sünnettir. Hem namazda, hem de namaz hâricinde Kur’ân okumadan önce söylenir. Kur’ân okuyan bir kimse, başlangıçta eûzü çekmemişse hatırladığı anda çeker ve okuyuşuna devam eder. Bütün müslümanlarca malûm ve meşhur olan isti’âze lâfzı ( … ) dir ve bu lâfız, Kur’ân-ı Kerîm’den bir âyet değildir. Peygamberimiz’den, Sahâbeden ve din büyüklerinden bize intikal eden ve Kur’ân okumaya başlarken söylenmesi gereken güzel bir cümledir. Kur’ân okumak istediği zaman, Peygamberimiz (S.A.S.)’in bu cümleyi terk ettiği yolunda herhangi bir haber bize ulaşmamıştır. Bilâkis muhtelif vesilelerle Efendimiz onu bize (ümmetine) tavsiye ve telkin etmiştir.
_________________________________________
(1) El-Cevherî, es-Sıhah, II. 566, Mısır, 1956/1375; ÂsIm Efendi, Kamus Trc., II. 95, İst.
(2) En-Nahl, XVI/98.
(3) El-Kurtubî, el-Câmi’u lî Ahkâmi’l-Kur’ân, I. 86, Mısır, 1967/1387.
(4) Mukaddimetan, s. 285; el-Cessas, Kitâbü Ahkâmi’l-Kur’ân, III. 191; el-Kurtubî, Tefsir, I. 86; İbnü Kesir, Tefsir, I. 16 v.d., Beyrut, 1966/1385.
(5) El-Kurtubî, Tefsir, I. 88; İbnü Kesir, Tefsir, I. 25.
(6) İbnü’l-Cezerî, en-Neşr fi’l-Kıraâti’l-’Asr, I. 259 (tarihsiz). Mısır.
(7) Mukaddimetân, s. 285; el-Cessas, Ahkâmü’l-Kur’ân, III. 191; İbnü’l-’Arabi, Ahkâmü’l- Kur’ân, III. 1164, Kahire, 1958/1362; el-Kurtubî, Tefsir, I. 86; İbnü Kesir, Tefsir. I. 28 (Yalnız Ramazanın ilk gününün teravih namazında istiâzeyi okuduğu yolanda da bir kayıt vardır. İbnü Kesir, Tefsir, I. 28).
(8) Mukaddimetân, s. 285; ed-Dânî, Kitâbü’t-Tefsir, s. 16., İst., 1930.
(9) El-Kurtubî, Tefsir, I. 86; Mukaddimetan, s. 85; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I. 243.
(10) El-Kurtubî, Tefsir, I. 87.
(11) El-Kurtubî, Tefsir, I. 87.
(12) İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I. 244 v.d.; el-Fürkan, İbnü’l-Hatib, s. 95, Mısır, 1948/1367.
(13) Mukaddimetan, s. 286; el-Kurtubî, Tefsir, I. 87.
(14) El-Kurtubî, Tefsir, I. 87.
(15) Ebû ‘Amr ed-Dânî, et-Tefsir, s. 17.
(16) İbnü’l-‘Arabî, Ahkâmü’l-Kur’ân, III. 1163; el-Kurtubî, Tefsir, I. 88.
(17) İbnü’l-‘Arabî, Ahkâmü’l-Kur’ân, III. 1163; el-Kurtubî, Tefsir, I. 88.
(18) İbnü’l-‘Arabî, Ahkâmü’l-Kur’ân, III. 1163; İbnü Kesir, Tefsîr, I. 28.