Makale

"Ehl-i Beyt Muhiblerine Kelâm-ı Kadim KUR'AN-I HAKİM VE ÖZ TÜRKÇE MEALİ" adlı eser hakkında DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU KARARI

"Ehl-i Beyt Muhiblerine Kelâm-ı Kadim KUR’AN-I HAKİM VE ÖZ TÜRKÇE MEALİ" adlı eser hakkında
DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU KARARI

Kur’an-ı Kerim’in aslı, yeni harflerle okunuşu, Türkçe meali, önsöz ve bazı ayetlerin mealine düşülmüş dipnotlardan ibaret olan söz konusu eser, Başkanlığımız Din İşleri Yüksek Kurulu’nca incelenmiş ve şu hususlar tespit edilmiştir.
1. Sözkonusu eser, Kur’an-ı Kerim’in aslı, yeni harflerle okunuşu ve Türkçe meali ile önsöz ve bazı ayetlerin meallerine düşülmüş dipnotlardan ibarettir.
2. Bu eserin Kur’an-ı Kerim’in aslı ve yeni harflerle okunuşu kısımlarında, baskı hatasından kaynaklanan bazı önemsiz yanlışlar dışında, mevcut Kur’an-ı Kerimlerden herhangi bir farklılık bulunmamaktadır.
3. Türkçe meali ise, eski ve yeni harflerle müteaddit baskıları yapılmış Debbağzade Muhammed Ayıntabî’nin ’Terceme-i Tefsîr-i Tıbyan" adiyle maruf tefsirinin Süleyman Fahir tarafından sadeleştirilerek yapılmış baskısından bazı küçük değişiklikler ("namazı dosdoğru kılarlar" yerine "salatı dosdoğru kılarlar" gibi) yapılarak iktibas edilmiştir. Bu itibarla bu meal kısmı da, mevcut meallerden, önemli bir farklılık göstermemektedir.
Ancak "Kur’an ve İnsan" başlığını taşıyan 6 sahifelik önsözde:
a. "...Peygamberimizin vefatından sonra, saltanat koltuğuna oturanlar, Kur’an’ı kendi düzenlerinin göstergesine çevirdiler."
b. "...Ebu Bekir, Ömer ve Osman’ın Arabistan hükümdarlığı devirlerinde Kur’an, asıl şeklinden çıkarılarak, topluma zorla kabul ettirilmiştir."
c. "...Kur’an, bugün gözleri görmeyenlerin, kulakları hak sesi duymayanların bile kabul edeceği gibi, tamam değildir. Kur’an şu andaki haliyle noksandır."
d. "Kur’an’da gerçek olan hesap ile 400 küsur âyet noksandır."
e. "Şu anda ülkemizde piyasalara çıkarılan Kur’an, Peygamberimizin vefatından sonra, Arabistan hükümdarlığı makamına geçen Ebû Bekir b. Kuha-fe’nin, değişikliğe uğrattığı Kur’an’dır."
f. "Fetva veren bir müftü, "Kur’an okuyun" beyanının yanına "ehl-i beyti sevin, sayın, onlara salatü selâm getirin" sözünü ilave etmiyorsa, apaçık olarak peygamber buyruğuna ve de Kur’an’a ihanet etmiş olur."
g. "...Beş vakit namaz uydurmasını, sanki İslâm’ın emri imiş gibi takdim edenlerin..."
... gibi tarihî, ilmî ve dinî hiçbir dayanağı bulunmayan, asılsız iddia, iftira, yanlış görüş ve yorumlara yer verilmiş bulunmaktadır.
4. Meal kısmında bazı ayet meallerine düşülen dipnotlarda ise:
a. "...Allah Teâla (şiddet ve belaya) sabredenleri sever" (Al-i Imran 3/146) anlamındaki ayet-i kerimeye düşülen dipnotta:
"Sabredenler, ehl-i beyte itaat ederek, buyruklarına uyarak amel eden mü’minlerdir."
b. "Bu iki fırkanın (kâfir ile mü’minin) meseli, kör ve sağırla gören ve işiten gibidir. Bunlar hiç müsavî olur mu? (Hud 11/24) anlamındaki ayet-i kerimeye düşülen dipnotta:
"Kör ve sağırlar, ehl-i beyt haberini işitmemekte inat edenlerdir ki, çoğu din görevlileridir."
c. "İnsanların hesaba çekilmeleri vakti yaklaştı. Halbuki onlar hesap ve muahezeden gaflette ve bunu tefekkürden yüz çeviricidirler." (Enbiya 21/1) anlamındaki ayet-i kerimeye düşülen dipnotta:
"İlk hesap, ehl-i beyt emanetinden sorulacaktır."
"Hakkı batıla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin" (Bakara, 2/42) anlamındaki ayet-i kerimeye düşülen dipnotta ise:
"Hakkı gizleyenler, ehl-i beyt’e ihanet edenlerdir."
şeklinde, ilgili ayet-i kerimelerle uzaktan ve yakından hiçbir ilgisi bulunmayan haksızlık, zulüm, küfür... gibi kavramları ehl-i beyte karşı olmakla; sabır, itaat, ihsan gibi kavramları ise ehl-i beyte sevgi ve itaatla yorumlayan;
d. Yasin Sûresi’ndeki "Gökleri ve yeri halkeden Allahü azîmüşşan onların tıpkısını yaratmağa kadir değil midir? Elbette kadirdir. Bütün varlıkları yaratan O’dur ve her şeyi hakkıyle O bilir." anlamındaki 81. ayet-i kerimeye düşülen dipnotta:
"Hz. Ali Efendimizin uluhiye-ti hakkında." denilmek suretiyle Hz. Ali’ye uluhiyet isnatı gibi sapık bir görüşe yer veren;
ifadelerin yer aldığı görülmüştür.
Sonuç
Tarihî ve ilmî bir gerçektir ki, Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygambere Allah tarafından indirilmiş en küçük bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar tevatüren intikal etmiş, bundan sonra da öylece devam edecek ilâhi bir kitaptır. Çünkü Onu koruyacağını bizzat yüce Allah va’detmiştir. (Hicr, 15/9)
Elimizde mevcut Kur’an-ı Kerim’in, Hz. Peygambere nazil olan Kur’an’ın aynısı olduğu ve bunun hiç bir devirde bir kelime dahi değişmediği, sadece müslümanlarca değil, müslüman olmayan ilim adamlarınca da kabul ve teslim edilen bir gerçektir.
Hal böyle iken, kendilerine "Alevî dedeleri" deyip kimliklerini saklayan bazı ard niyyetli kimseler hariç, tarihin hiçbir devrinde yapılmamış olan bu iftira bahis konusu mealin önsözünde Kur’an-ı Kerim’e reva görülmüş bulunuyor.
Bu iddia, Cenab-ı Hakk’ın korumasında bulunan Kur’an-ı Kerim’e hakaret olduğu kadar, müslümanlara da en büyük saygısızlıktır. Kaldı ki bu iddiayı ileri sürenler, noksan ve değiştirildiğini söyledikleri Kur’an-ı Kerim’i, kendileri de aynen yayınlamışlardır.
Bazı ayet-i kerime meallerine düşülen dipnotlardan yorumlara gelince:
Yukarıdaki örneklerde de görüleceği üzere, bunlar genel olarak ehl-i beyt’le ilgilidir. Ayet-i kerimelerde; mutlak olarak ifade buyurulan inkâr, nifak, zulüm, haksızlık... gibi kavramlar, hiç ilgisi olmadığı halde, ehl-i beyte karşı olmakla yorumlanmış; adalet, ihsan, itaat, emanet... gibi kavramlar ise ehl-i beyt’e bağlılık ve onları sevip saymakla açıklanmış, böylece müslümanlar arasında sanki ehl-i beyte karşı olan zümreler varmış intibaı uyandırılmak istenmiştir.
Oysa, Rasûlüllah (S.A.S.)’in neslinden olmaları itibariyle, bütün müslümanlar ehl-i beyti severler. Ehl-i beyt’ten olmaları dolayısıyle onlara karşı olmak, hiçbir müslüman için sözkonusu olamaz. Nitekim, Rasûlüllah’a yapılan her sa-lat-ü selam’da ve dolayısıyle her namazda ehl-i beyte de dua edilir. Ancak, ifade etmek gerekir ki, -Kur’an-ı Kerim’in genel mesajı içinde hiçbir müslümanın, takva ölçüsü dışında diğer müslümanlara herhangi bir rüçhaniyeti yoktur. Ancak bu yorumlar arasında, Yasin Sûresi’nin 81. ayeti kerimesi meali için düşulen dipnotta Hz. Ali’ye uluhiyet isnadı gibi, O büyük insana da hakaret sayılacak ve O’nun ruhaniyetini incitecek, hiçbir müslümanın katılması mümkün olmayan yorumlara yer verilmesi, bu dipnotların ne derece tutarsız ve dinî ve ilmî ölçülere aykırı olduğunu açıkça göstermektedir.
Görülüyor ki, kitabın önsözünde ve meallere düşülen dipnotlarda tarihi ve ilmî gerçeklere aykırı, bu itibarla hiç bir değer taşımayan fakat kendileri gibi düşünmeyen tüm müslümanları tahkir, tezyif ve tahrik edici iddia ve ifadeler yer almış bulunmaktadır. Şayet tahrik kasdı yoksa, maddi çıkar sağlama dışında bir hedefi olmayan bu yayının, birlik ve bütünlüğe muhtaç toplumumuz arasında, zihinleri karıştırıcı, şüphe, tereddüt ve fitne uyandırıcı nitelik taşımaktadır ve halkımızın sağduyusu bu tür zararlı yayınlara itibar etmeyecek seviyededir.
İsmail ÖNER
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı İmza
Mustafa ATEŞ
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İmza
Yaşar İŞCAN
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İmza
Prof. Dr. Mehmet HATIBOĞLU
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İmza
Dr. Fahri DEMİR
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İmza
Seyfettin YAZICI .
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İmza
Doç. Dr. İbrahim ÇALIŞKAN
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili İmza
Şükrü ÖZBUĞDAY
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İmza
Prof. Dr. Şerafeddln GÖLCÜK
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İmza
Lütli ŞENTÜRK
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İmza
H. Şakir SANCAKTAR
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İmza
İrfan YÜCEL
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İmza
GÖRÜLDÜ Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı İmza