Makale

GÜNAH KAVRAMI VE BÜYÜK GÜNAHLAR

Vaaz Örneği

GÜNAH KAVRAMI
VE
BÜYÜK GÜNAHLAR

Lütfi ŞENTÜRK

Değerli mü’minler!
Günah, Farsça bir kelime olup, elinde suç sayılan, Allah’ın yasak ettiği söz ve davranışlar demektir. Allah’ın yapın dediği bir şeyi yapmamak günah olduğu gibi, yapmayın dediği bir şeyi yapmak da günahtır.
Bir örnek olmak üzere, Allah Teâlâ inananlara namaz kılmayı emretmektedir. Ergenlik çağına gelen aklı başında her Müslüman, Allah’ın bu emrini yerine getirmekle yükümlüdür. Böyle bir kimse namaz kılmayacak olursa büyük günah işlemiş olur.
Bir başka örnek; Allah Teâlâ, aralarında nikah bağı bulunmayan başka bir kadınla erkeğin cinsel ilişkide bulunmalarını yasaklamıştır. Allah’ın bu yasağına uymayanlar da büyük günah işlemiş olurlar.
Kur’an-ı Kerim, günahları, büyük ve küçük olmak üzere iki kısma ayırır. Ancak büyük ve küçük günahların nelerden ibaret olduğu hakkında fazla bilgi vermez. Konu ile ilgili ayetlerden bir tanesinde şöyle buyurulun
"Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan sakınırsanız, (küçük) günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız." (Nisa, 31)
Şüphesiz günahların hepsi eşit değildir. Bir adamı haksız yere dövmek ve yaralamak günah olduğu gibi, onu öldürmek de günahtır. Fakat bunlar, aynı seviyede değildir.
Bedrüddin Aynı diyor ki: "Günahın büyüklük ve küçüklüğü izafî yani bağıntılıdır. Bir günah ki ondan daha büyük bir günah varsa o günah kendisinden daha küçük olana nispetle büyüktür.’" Bu itibarla günahlar, birbirlerine nispetle büyük ve küçük olmak üzere iki kısma ayrılır.
Büyük Günah (Kebire)
Büyük günahın, herkesin üzerinde ittifak ettiği bir tanımı yoktur. İslam alimleri bu konuda farklı tanımlar yapmışlardır. Bu tanımlardan birisi ve belki de en uygun olarak kabul edileni şu tanımdın
"Allah’ın adam öldürmek ve zina etmek gibi ceza tayin ettiği ve işleyene Cehennem’de azap edeceğini bildirdiği her günah, büyük günahtır.
"İbn Hacer el-Heytemi (H. 909-974, M. 1504-1567) büyük günahlar hakkında yazdığı "ez-Ze-vacir an iktirafi’l-Kebair" adlı eserinin baş tarafında büyük günah hakkındaki çeşitli tanımları naklederken birinci sıraya bu tanımı almıştır. Bu şu demektin
Bir günah ki onu işleyen kimsenin Cehennem’de azap edileceği Kur’an-ı Kerim ve sahih hadislerde bildirilmiş ise, o günah, büyük günahtır.
Kur’an-ı Kerim’de, "şunlar büyük günahlardır" diye bildirilmiş değildir. Ancak yasaklanan hususlar Kur’an-ı Kerim’de yer almıştır.
Hadis-i şeriflere gelince; Peygamberimizin;
"Büyük günahlar, Allah’a ortak koşmak, ana-ya-babaya eziyet etmek, (haksız yere) adam öldürmek ve yalan şahitliği yapmaktır."3’
"İnsanı mahveden yedi günahtan kaçının: Ey Allah’ın elçisi, bu yedi günah nedir? Diye sorduklarında, Peygamberimiz: "Allah’a ortak koşmak, efsun (sihir, büyü) yapmak, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı bir kimseyi haksız yere öldürmek, yetim malı yemek, riba (faiz) yemek, düşmana hücum anında savaştan kaçmak, namuslu, kendi halinde mümin kadınlara zina iftirası yapmaktır’"4’ gibi bazı hadisi şeriflerde sayı bildirilmiş ise de, Ayni’nin de ifade ettiği gibi,’51 "Büyük günahlar bunlardan ibarettir, başka büyük günah yoktur" demek değildir. Peygamberimiz bu ve benzeri sayı bildiren hadisi şerifleri ile büyük günahlardan toplumu fazlası ile etkileyenlere dikkat çekmiştir. Yoksa, "Bunlardan başka büyük günah yoktur" demek istememiştir. Nitekim sayı bildiren hadisi şeriflerde yer almayan bazı günahların da büyük günah olduğunu bildirmişlerdir. İşte bu hadisi şeriflerden birisi de sudun
-Bir kimsenin anne ve babasına sövmesi, büyük günahlardandır.
-Ey Allah’ın elçisi, hiç insan anne ve babasına söver mi? dediler. Peygamberimiz:
-Evet, bir adamın babasına söver, o da onun babasına söver, Adamın anasına söver, o da onun anasına söver, buyurdu ve bu davranışı büyük günahlardan saydı.16’
Demek ki ne Kur’an-ı Kerim’de ne de hadisi şeriflerde, "Büyük günahlar şunlardır, bunlardan başka büyük günah yoktur" gibi bir ifade yer almamaktadır. Bunun için İslâm alimleri bu konuda da farklı sayılar bildirmişlerdir. İbn Abbas (r.a.):
-Büyük günahlar yedi midir? diye sorulmuş: "Onlar yetmişe daha yakındır" diye cevap vermiştir. Başka bir rivayette de:
"Yediyüze yakındır, ancak tövbe ve istiğfar ile büyük günah diye bir şey kalmadığı gibi ısrar ile de küçük günah büyük günaha dönüşür", diye cevap vermiştir. İbn Abbas (r.a.)’a göre Allah’ın yasak ettiği her şey büyük günahtır.8’
İbn Hacer el-Heytemi, az önce adını verdiğim kitapta 467 büyük günah saymıştır. Meşhur hadis alimi Zehebî (ö. 748/ 1347) "Kitabu’l-Kebair" adlı eserinde yüz küsur büyük günahtan söz etmiştir. Bunun için mü’min, büyük olsun küçük olsun kime karşı günah işlediğini düşünmeli ve bütün günahlardan sakınmalıdır.
Günahın İnsan Üzerindeki Etkisi
Günah insanın duygu ve düşünceleri üzerinde olumsuz etki yapar. Bakınız Peygamberimiz günahın bu etkisini nasıl açıklıyor.
Ebu Hureyre (r.a.) diyor ki, Peygamberimiz şöyle buyurmuştur.
"Şüphe yok ki mü’min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Eğer mü’min pişman olur, tövbe ve istiğfar ederse siyah nokta silinir. Mümin günaha dönerse o leke de artar. Sonra arta arta (bir kılıf gibi) kalbini kaplar ki, "Hayır, onların işleyip kazandıkları şeyler kalplerinin üzerine pas tutmuştur." (Mutaffifin,14) ayetindeki "rân" budur."1
Hadisi şerif iki noktaya dikkatimizi çekiyor: Birincisi, bir günahı hiç işlememek esastır. 0 günah ilk defa işlendiği zaman kalbi kirletmekte ve kalbin bazı özelliklerini yitirmesine sebep olmaktadır. Mümin yaptığı bu hatanın, işlediği bu günahın farkına varır, hemen tövbe ve istiğfar ederse kalbi de eski halini alır.
İkincisi, mümin, işlediği bu günahı tekrarlar ve devamlı yaparsa bu leke kalbini tamamen kaplamaktadır.
Günahın Cezası Şahsîdir
Günah işlemekten doğan ceza şahsidir. Yani herkes işlediği günahın cezasını kendi çeker, başkasının günahından sorumlu olmaz. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: "Kim hidayet yolunu seçerse bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur. Kim de doğruluktan saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü çekmez." (isrâ,15) buyurulmuştur.
Ancak işlediği günahla kötü çığır açmış ve başkalarına kötü örnek olmuş kimseler, aynı davranışta bulunanların günahı kadar günah taşımış olurlar. Konu ile ilgili olarak şöyle buyuruluyor.
"Onlara, "Rabbiniz ne indirdi?" denildiği zaman, "öncekilerin masallarını" derler, kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak taşımalarından başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat edin, yüklendikleri günah ne kötüdür." (Nahl, 24-25)
Ayet-i Kerime, başkalarını yoldan çıkaran kimselerin sadece yoldan çıkarma günahını değil, yoldan çıkardığı kimselerin günahlarından bir kısmını da yüklenmiş olacakları bildirilmektedir.
Bir kısım Bedevîler Peygamberimizi ziyarete gelmişlerdi. Yün elbiseleri vardı. Peygamberimiz kılık ve kıyafetlerinden muhtaç olduklarını görünce, halkı onlara yardım etmeye çağırdı. Halkın bu çağrıya katılmada ağır davranması Peygamberimizi üzdü. Bu esnada Medi-neli birisi bir kese gümüş getirdi. Bunu bir başkası izledi, derken bir çokları yardım getirdi. Buna memnun olan Peygamberimizin sevinci yüzünden belli oldu. Şöyle buyurdu:
"Her kim islam’da güzel bir çığır açar da kendisinden sonra onunla amel edilirse, o kimseye açtığı bu çığırla amel edenlerin sevabı kadar sevap yazılır. Amel edenlerin ecirlerinden de bir şey eksilmez. Her kim de İslam’da kötü bir çığır açar ve kendisinden sonra onunla amel olunursa, o kimseye açtığı bu çığırla amel edenlerin günahı kadar günah yazılır. Amel edenlerin günahından da bir şey eksilmez.""01
Değerli mü’minler!
İnsanı günah işlemeye sevkeden nefistir. Nefis, insanda bulunan kötülüklerin kaynağıdır. İnsan nefsi daima fena ve kötü olan tarafa meyleder. Bütün gücü ile kötülüğü telkin eder. Yani genel olarak insan nefsinin tabiatında şehvete, günaha ve kötülüğe meyil vardır. Nefis, kendi gücünü ve emrindeki araçla o yönde kullanır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
"Muhakkak nefis, aşırı şekilde kötülüğü emreder." buyurulmuştur. (Yusuf, 53)
Ancak Allah Teâlâ insana iyiyi ve kötüyü ayırt edecek ve insanın zararına olacak şeylerden koruyacak akıl vermiştir. İnsan, kendisini diğer varlıklara üstün kılan akıl sayesinde nefsinin aşırı derecedeki isteklerini dengeler ve zararına olan şeylerden korur. Esasen insanın değeri de buradadır.
Bundan başka insanı günaha sokan dış etkenler de vardır. Bunların başında dünya hayatının çekiciliği gelir. İnsanın aşırı istekleri onu günah işlemeye sevkeder. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulun
"İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar ve ekinlere karşı düşkünlük, çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir." Âl-i imrân,14)
Ayet-i Kerime’de sayılan dünya nimetleri ve dünya hayatının insana sevdirildiği ifade edilmektedir. Bu, tabiidir. Çünkü insanoğlu dünyada yaşıyor. Elbette bu nimetlerden yararlanacaktır. Allah Teâlâ bu nimetleri insan için yaratmıştır. Bu nimetlerden insanın kendisini mahrum etmesi doğru değildir. İnsan, çalmadan, çırpmadan, hile ve haksızlık yapmadan meşru bir şekilde bu nimetlerden yararlanacaktır. Zira bu nimetler onun için yaratılmıştır. Allah Teâlâ buyuruyor:
"(Ey Peygamberim)! De ki: Allah’ın kulları için yarattığı, süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde iman eden kimseler içindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz. (Araf, 32)
Ancak insan, bu nimetler için yaşadığını sanmayacak ve hayatı dünya hayatından ibaret kabul edip bu nimetleri elde etmek için meşru olmayan yollara başvurmayacak, günah işlemeyecektir. Bu nimetlerin daha güzelinin de var olduğunu düşünecek ve onlara erişmek için Allah’ın koyduğu ölçülere uyacaktır. Bu husus şöyle hatırlatılmaktadır:
"De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Muttakîler için Rableri katında içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah’ın rızası vardır. Allah, kullarını çok iyi görür." (Âl-i İmran, 15)
Günah İnsanı Dinden Çıkarır mı?
Peygamberlerden başka hiç kimse masum yani günah işlemekten korunmuş değildir. Peygamberlerde bulunması gerekli sıfatlardan birisi "İsmet" sıfatıdır ki, onlar günah işlemekten korunmuşlar demektir. Peygamberlerin dışında bu sıfat kimsede bulunmaz. Peygamberimiz (s.a.s.) buyuruyor:
"Ademoğlunun hepsi günah işler. Günah işleyenlerin en hayırlısı ise tövbe edenlerdir.""
Büyük de olsa günah işleyen kimse dinden çıkmaz, günahkar olur. Kalbinde inancı olduğu halde ibadet görevlerini ihmal eden, şirk, nifak ve küfür dışındaki günahlardan birini veya birkaçını işleyen kimse, işlediği günahı helal saymıyorsa bu kimse mü’mindir, ama günahkâr mümindir. Elbette yükümlü olduğu ibadetleri yapmadığı ve büyük günah işlediği için cezayı haketmiştir. Allah Teâlâ dilerse onu bağışlar, dilerse günahı oranında cezalandırır, ama imanı olduğu için er geç cennete girer.
Ebû Zer (r.a.) şöyle diyor: "Peygamberimizi ziyarete gittim. Üzerinde beyaz bir elbise vardı, uyuyordu (uyandırmadım, geri döndüm. Bir süre sonra yine gittim, uyanmıştı. Şöyle buyurdu:
- "Lailahe illallah" -Allah’tan başka ilah yoktur- diyen ve bu ikrar üzerine ölen hiçbir kul yoktur ki cennete girmiş olmasın. Zina etse de hırsızlık yapsa da mı? dedim. Peygamberimiz: "Evet, zina etse de hırsızlık yapsa da girer" buyurdu. Ben tekrar: "Zina etse de hırsızlık etse de mi" dedim. Peygamberimiz (s.a.s.): "Evet, zina etse de hırsızlık etse de girer" buyurdu. Ben; tekrar sordum: Peygamberimiz: ( Evet, Ebû Zer istemese de cennete girer" buyurdu. "2I
Değerli mü’minler!
Günah hakkında bu kısa bilgiden sonra şimdi de büyük günahlardan söz edelim.
1- Allah’a Ortak Koşmak
Büyük günahların en büyüğü Allah’a ortak koşmaktır. Bu sadece büyük günah değil, aynı zamanda küfürdür. Bütün Peygamberler Allah’ın bir olduğunu, ortağı ve dengi bulunmadığını ve yalnız O’na ibadet edilmesi gerektiğini duyurmuşlardır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyon "İlahınız bir tek İlahtır. O’ndan başka ilah yoktur. O Rahmandır, Rahimdir." (Bakara, 163)
"De ki O Allah birdir. Allah samettir. O doğurmamış ve doğrulmamtştır. Hiçbir şey O’na eş ya da denk değildir." (İhlas, 1-4)
Evet Allah birdir, ortağı ve dengi yoktur. Evrende her şeyin yerli yerinde olması ve herhangi bir düzensizliğin bulunmaması, onu yaratan ve yönetenin bir olduğunu ve ortağının bulunmadığını gösterir. Enbiya Sûresinin 22’nci ayetine bakınız bunu ne güzel ifade ediyor:
"Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı yer ve gök kesinlikle bozulup gitmiş (düzeni bozulmuş) ti. Demek ki Arş’ın Rabbi olan Allah onların yakıştırdıkları ve uydurdukları (sıfatlardan) münezzehtir."
Peygamberimiz putperest bir topluluk içinde büyümüştü. Bugün Müslümanlar için birliğin sembolü olan Kabe putlarla dolu idi.
Putlara tapanlar Allah’ı tanıyor, ancak O’nun ortakları olduğuna inanıyor ve bu ortaklar aracılığı ile O’na yaklaşacaklarını sanıyorlardı. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
"Andolsun ki onlara (Allah’a ortak koşanlara) "gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, "Allah" diyecekler. De ki: (Öyle ise) övgü de yalnız Allah’a mahsustur, ama onların çoğu bilmezler. (Lokman, 25)
Allah’ı tanıdıkları, yer ve gökleri Allah’ın yarattığına inandıkları halde putlara niçin tapıyorlardı? Onlar buna şu cevabı veriyorlardı: "Biz putlara, bizi Allah’a yaklaştırsınlar ve Allah katında bize şefaatçi olsunlar diye tapıyoruz" diyorlardı. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
"Dikkat et, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp kendilerine birtakım dostlar edinenler, onlara, bizi sadece Allah’a yaklaştırsınlar diye tapıyoruz derler" (Zümer, 3) buyu-rulmuştur.
Halbuki bilemiyorlardı, Allah katında şefaat Allah’ın iznine bağlıdır. Allah izin vermedikçe hiç kimsenin şefaat etmesi söz konusu değildir. Nitekim Allah Teâlâ:
"Allah’ın izni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir?" (Bakara, 225)
"Allah’ın huzurunda kendisinin izin verdiğinden başkasının şefaati fayda vermez..." (Sebe, 23) buyurmuş ve Allah’a ortak koşan putperestlerin yanıldıklarını bildirmiştir.
Değerli kardeşlerim,
Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: "Allah’a ibadet edin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın..." (Nisa, 36)
En üstün saygı demek olan ibadet yalnız Allah’ın hakkıdır. O’ndan başkasına ibadet yapılmaz. Bunun için O’na yapılan ibadete başkasını ortak etmek, şirktir, en büyük günahtır. Allah’a gösterilen saygının benzeri, kim olursa olsun, başka hiç kimseye gösterilmez. Pek çok insan bu noktada yanılmakta ve şirke yönelmektedir. Kendisine itaatin Allah’a itaat olacağı Kur’an-ı Kerim’de bildirilen Peygamberimiz bile kendisine, ilahlaştırırcasına, saygı gösterilmemesine dikkat çekmiş ve şöyle buyurmuştun
"Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı övdükleri gibi beni övmeyin, şüphesiz ki ben, Allah’ın kuluyum. Bana, "Allah’ın kulu ve elçisi" deyiniz (yeter).’"13’
Peygamberimiz şirke düşme konusunda Hı-ristiyanları örnek veriyor. Çünkü Hıristiyanlar Hz. İsa’yı aşırı derecede överek O’nu ilahlaştır-mışlar ve küfre gitmişlerdir. Halbuki Hz. İsa ilah (Tanrı) değil, bizim Peygamberimiz gibi bir Peygamberdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur:
"Andolsun ki, Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesihtir" diyenler kafir olmuşlardır. Halbuki Mesih: "Ey İsrailoğulları, Rabbim ve Rab-biniz olan Allah’a kulluk ediniz. Biliniz ki, kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak Allah ona Cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir. Ve zalimler için yardımcılar yoktur." (Mâide)
Âyet-i kerime, Hz. İsa’nın bu konuda Hıristiyanları uyardığını bildirmektedir. Buna rağmen onlar bu uyarıya kulak vermemişler, ona tanrılık isnad ederek küfre gitmişlerdir. Peygamberimiz de Hıristiyanların düştükleri bu korkunç hataya düşmememiz için bizi uyarıyor. Çünkü Peygamber de olsa bir insanı aşırı derecede övmek ve onda yalnız Allah’da bulunması gereken birtakım yetkilerin bulunduğuna inanmak-Allah korusun insanı şirke götürür.
Bazı kimselere birtakım cahil insanların onları ilahlaştırırcasına- saygı göstermeleri ve onların eteklerine yapıştıkları takdirde Cennete gideceklerine inanmaları da insanı şirke yönelten davranışlardır.
Allah’a yapılan ibadete başkasını ortak etmekten şirk olduğu gibi gösteriş için ibadet etmek, hayır yapmak da şirkin başka bir çeşididir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor.
"Her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi O’na ortak koşmasın." (Kehf, 110)
Gösteriş için yapılan ibadeti, hayır ve hasenatı Allah kabul etmez. Esasen Allah, kendi rızası için olmayan hiçbir şeyi kabul etmez. İbadeti, her türlü gösterişten uzak yalnız Allah rızası için yapmalı, bunda dünya ile ilgili hiçbir çıkar sağlama düşüncesi olmamalıdır.
Değerli müminler!
Allah’a ortak koşan kimse en büyük günahı işlemiş olur. Bundan tövbe etmedikçe, yani şirki terk etmedikçe Allah Teâlâ onu bağışlamaz. Allah Teâlâ’nın tek bağışlayamayacağını bildirdiği günah, budur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:
"Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz. Bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük günah ile iftirada bulunmuş olur." (Nisa, 58) Çünkü Allah’ın ortağı yoktur.
Sohbetimizi, Lokman Aleyhisselam’ın oğluna yaptığı öğüt ile tamamlamak istiyorum:
"Yavrucuğum, Allah’a ortak koşma, doğrusu Allah’a ortak koşmak, büyük bir zulümdür." (Lokman, 13)

Dipnotlar
Umdetü’l-Kâri, Şerh ü Sahîhi’l-Buhârî. 13/216.
Şerhu’l-Makâsfd, 2/175-176.
Buhâri, Şahâdât, 10; Müslim, İman, 38.
Buhâri, Tıp, 48; Müslim, İman, 38.
Umdetü’l-Kâri, 13/216.
Buhâri, Edep, 4; Müslim, İman, 38.
İbn Kesir, 1/486.
Mecmeu’z-Zevâid, 1/103.
9- Tirmizf Kitabu Tefsiri’l-Kur’an, 75; İbn Mâce, Zühd, 29; Ahmed b. Hanbel, 2/279.
Müslim, İlm, 6.
İbn Mâce Zühd, 30.
Buhâri, Libas, 34; Müslim, İman, 40.
13-Buhâri, Enbiya 48.