Makale

BESMELE

BESMELE

Abdullah AYDEMİR

( … )

Bu yazımızda bütün Müslümanlarca bilinen ve hertürlü işin anahtarı kabul edilen “Besmele”yi çeşitli yönlerden ele alıp incele­yeceğiz. Bu konuyu birkaç başlık altında toplamak daha faydalı olacaktır.

I. Besmelenin âyet olup olmaması:

Kur’ân-ı Kerîm’in ilk sûresi olan el-Fâtiha (I) ittifakla yedi âyettir.1 Bu ko­nuya dâir İslâm bilginleri arasında tam bir görüş birliği vardır. Acaba, yedi âyet­ten ibâret olduğu kabûl edilen el-Fâtiha Sûresi’nin âyetleri arasına besmele dâhil midir, değil midir? Mezhep sahibi imam ve müctehidlerin ve diğer İslâm bilginle­rinin bu soruya verdikleri cevaplar şöyledir:

Hanefîler ve Mâlikîler, besmele’nin Fâtiha’dan bir âyet olduğunu kabûl etmişler fakat ( … ) ’i bir âyet saymışlardır.2

Şafiî’ler besmele’yi Fâtiha’dan bir ayet saymışlar fakat ( … )’i müstakil bir âyet olarak kabûl etmemiş­lerdir.3

Kur’ân’da iki türlü besmele vardır:

a. En-Neml (XXVII) Sûresi’ndeki besmele;

b. Sûre başlarında yazılan besmele.

a. En-Neml (XXVII) Sûresi’ndeki besmele, içinde bulunduğu âyetin bir parçasıdır. Bu bakımdan besmele’nin Kur’ân’dan olduğunda şüphe yoktur. Kur’âniyyeti tevatürle sabittir4. Besmele Kur’ân’dan değildir veya âyet değildir di­yen kâfir olur5.

b. Sûre başlarında yazılan ve sûre­leri yekdiğerinden ayıran besmele’ye ge­lince:

Sa’îd b. Cübeyr, Zührî, Abdullah b. el-Mübârek ve diğer bâzı ulemâ; besmele’nin, başında bulunduğu her sûreden birer âyet olduğuna kail olmuşlardır.6 Böylece, Kur’ân’da 113 âyet eder. İmam Şafiî ve ashabının kanâati da budur7. Bu görüşe göre, el-Fâtiha Sûresi’nin yedi âye­tinden biri besmeledir8. ( … ) müsakil bir âyet değildir. Bundan dolayı Şâfiî’ler namazda besmele’yi cehren (âşikâre) okurlar9. Bunların ileri sürdüğü gö­rüşün mesnedi şudur: Kur’ân’ın Kur’ân ol­mayan şeylerden tecridini tavsiye eden selef, besmele’yi Mushaflarda tesbit et­mişler ve yazmışlardır. Kur’ân’ın vahiy ol­mayan şeylerden arınması yolundaki titiz­likten ötürü de, el-Fâtiha Sûresi’nin sonu­na (Âmîn) yazmamışlardır. Eğer bu bes­meleler Kur’ân’dan olmasaydı, onları da yazmazlardı. Mushaf’ın iki kapağı arasın­da, Kur’ân’dan başka bir şey bulunmadığı hakkında icma’ vardır. Bunu te’yid eden başka haber ve rivâyetler de mevcuttur.

İbn-ü Abbas (R.A.): “Besmele’yi terkeden Kur’ân’dan 114 âyet terk etmiş olur” demiştir. Ebû Hüreyre (R.A.): “Peygam­ber Efendimiz (S.A.S.); Fâtihatü’l-Kitap yedi âyettir. Birincisi de besmele’dir, bu­yurdu” demiştir10. Ümmü Seleme (R.A.)’nin anlattığına göre, Peygamberimiz (S.A.S.) Fâtiha’yı okumuş ve ( … )’i bir ayet saymıştır.11 ( … ) Ed-Dârakutnî’nin sahîh bir senetle tahrîcine göre Hazret-i Ali (K.V.)’ye “es-Seb’ü’l-Mesânî”nin ne olduğu sorul­muş, o bunun Fâtiha Sûresi olduğunu söy­lemiştir. Suâl sâhibi Fâtiha’nın altı âyet­ten ibâret olduğunu, hâlbuki burada bir yedi rakamından bahsolunduğunu beyan ederek sorusunu tazeleyince Hazret-i Ali (R.A.), “Evet, söylediğin gibi Fâtiha altı âyettir. Fakat besmele de Fâtiha’dan bir âyet sayılır” şeklinde cevap vermiştir12.

Bu görüşlere göre besmele, Fâtiha’­dan müstakil bir âyet değilse de, âyetten bir parçadır. Bu sebepten dolayı da na­mazda okunması farzdır.

İmam Mâlik’e göre; sûre başlarındaki besmeleler, Fâtiha’dan ve diğer sûre­lerden bir âyet değildir13. Yalnız en-Neml Sûresi (XXVII)’ndeki besmele Kur’ân’dandır ve âit olduğu âyetin bir parçasıdır. Besmelelerin sûre başlarına yazılması, sûreleri biribirinden ayırmak ve teberrüken okunmak içindir. Bu sebepten dolayı da İmam Mâlik, ister cehren olsun isterse sırren olsun besmele’nin namazda okun­masını câiz görmemiştir. Büyük müctehidin bu kanaatından ötürü Mâlikîler, besmele’yi namazda okumazlar14.

İmam Mâlik, herhangi bir şeyin Kur’ân’dan olduğunu ilân ve isbat için tevatürü şart koşmuştur. Ona göre; teva­türle sâbit olmayan bir şeyin Kur’ân’dan olduğu öne sürülemez. İhtilâflı delillerle bir şeyin Kur’ân’dan olduğu isbat edile­mez15.

Hanefîlere gelince; sûre başlarında bulunan besmele, Kur’ân’dandır ve münferid bir âyettir. Fakat başında bulundu­ğu sûreden bir âyet değildir. Sûreleri yekdiğerinden ayırmak ve teberrüken okunmak için nazil olmuştur16. Hanefîlerce, besmele’nin müstakil bir âyet olarak kabûl edilmesi; Mushaf’ın deffeteyni bey­ninde Kur’ân’dan gayri bir şeyin mevcut olmadığı görüşüne dayanır.

Hanefîlere göre besmele’nin Fâtiha gibi her namazda okunması vâcip değil­dir. Lâkin gerek namazda ve gerek na­maz hâricinde Kur’ân okumaya veya mü­him bir işe başlarken söylenmesi sünnet­tir17. Bunun için Hanefîler namazın her rek’atinde, kıraatin evvelinde okurlar. Kur’ân’dan bir cüz olduğu anlaşılmasın diye de, cehrî namazlarda da gizlice okurlar18.

II. Berâe Sûresinin evve­line niçin Besmele yazılma­mıştır?

Kur’ân-ı Kerîm’in yalnız bir sûresinin evvelinde besmele yoktur. Bu sûre de, daha ziyade et-Tevbe adıyla bilinen Berâe (IX) Sûresidir. Acaba bu sûrenin evvelinde niçin besmele yoktur? sorusu­na iki sebep ileri sürülerek cevap veril­miştir:

a. Aradaki uzun nüzûl fasılasına rağmen bu sûre, mânâ yönünden kuvvetli bir tarzda el-Enfâl (VIII) Sûresi’ne bağlı­dır.19

b. Berâe Sûresi, harb mesaili ile il­gilidir. Bu yönü ile de; aradaki münâse­bet ve müşâbehetten ötürü onun devâmı gibi addedilmiştir. Rivayete göre, ashabdan bazıları bile onun ikisini bir sûre zan­netmişlerdir. Fakat:

a. Âyetlerinin çokluğu,

b. Birçok isimlerle meşhur olması (Meselâ: et-Tevbe, Berâe... 12 tane).

c. Peygamber Efendimiz (S.A.S.)’in, bu sûrenin başka bir sûreden olduğunu tasrih etmemiş olması; onun el-Enfâl’in (VIII) devamı olduğu yolundaki görüşle­re hak verdiremez. Rasûlullah (S.A.S.)’ın, bu sûrenin başka bir sûreden olduğunu söylememesi onun müstakil bir sûre ol­duğunu isbata kâfidir.

Sonra şunu da hatırlamak gerekir ki, Kur’ân-ı Kerîm’in bütün sûreleri arasında âhenk, tenâsüp ve temas edilen vak’alar yönünden çok kuvvetli irtibatlar vardır. Bir kısım sûrelerde, bunu daha bâriz ola­rak görmek mümkündür. Bu sebeplere bağlı olarak, bu sûre evvelinde besmele’­nin yazılmamış olduğunu ileri sürmek esaslı bir delil değildir.

Bir sûre evvelinde besmele nâzil ol­mamıştır. Bu kat’îdir20. Hz. Ali (R.A.)’ye bu sûre evvelinde niçin besmele yazılmadığı sorulduğunda: ( … ) bir emandır. Bu sûre ise, kılıç ve nebz-i ’uhud ile nâzil oldu, cevâbını vermiştir21.

İyi düşünülürse; aklen ve naklen bu sûrenin evvelinde besmele’nin nüzulüne, yazılmasına ve okunmasına cevaz tasav­vur edilemez. Hattâ bu sûrenin evvelinde sâdece ( … ) demekte bile büyük mahzur vardır. Çünkü bu bir tenakuz olur. Zîrâ besmele, Allah (C.C.)’ın ismine açıkça sığınma ve vuslat demektir, ( … ) ise “Allah’tan alâkayı kesmek” demektir. Bu ikisi ise biribirine zıt şeylerdir.

Netîce olarak söylemek gerekirse; bu sûre evvelinde besmele nâzil olma­mıştır ve yazılmamıştır. Bu sûre evvelin­de besmele çekmek câiz değildir. Bu gö­rüşe göre, namazda böyle bir yanlışlık yapılsa, namazın fâsid olması gerekir. Bu mahzur sâdece sûrenin evvelindedir. Sû­renin geri kalan kısımlarının ahkâmı, di­ğer sûrelerden farklı değildir. Teâmül de bu yoldadır22.

Câhiliyye devrinde Arap kabileleri, aralarında mevcut olan ahdi ve anlaşma­yı bozmak istedikleri zaman, şâyet bu hâli karşı tarafa bildirmek üzere yazılı bir şey gönderirlerse, onun başına bes­mele yazmazlardı. Kâfirlere karşı mevcut ahdin bozulmasını emreden Berâe Sûre­si (IX) nâzil olunca, Hz. Ali (R.A.) bu sûreyi halka duyurmak ve tebliğ etmek üzere hac mevsiminde bizzat Hz. Peygam­ber (S.A.S.) Efendimiz tarafından vazife­lendirildi ve bu sûreyi okuyacağı zaman onların âdeti veçhile besmele çekmedi23.

Hz. Osman (R.A.); “Peygamber Efen­dimiz bu dünyâdan göçtü gitti de bize, Berâe Sûresi (IX)’nin el-Enfâl (Vlll)’den olup olmadığını açıklamadı. Biz bidâyette onu, el-Enfâl’den zannederdik. Sonra ben onların arasını ayırdım (yâni Berâe’yi müstakil bir sûre olarak ele aldım. Ve Peygamberimiz’den herhangi bir beyan olmadığı için, Berâe’nin başına besmele yazmadım” demiştir24.

Berâe Sûresinin baş tarafından bâzı âyetlerin mensuh olması dolayısıyla, bes­mele’nin de onlarla birlikte neshedilip düşürüldüğü yolunda da bir söylenti var­dır.25 Fakat buna itibar etmeye imkân yoktur. Hattâ Berâe Sûresi’nin, uzunluk ve âyet çokluğu yönünden el-Bakara (II) Sûresi’ne denk olduğu da söylenmiştir.26

III. Kırâat ilmi yönün­den Besmele:

Namaz hâricinde Kur’ân okurken (eğer sûre başından başlanıyorsa) ( … ) ( … ) demek sünnettir. ’Ata gibi bâzı imamlara göre de vâcibdir. Yalnız, Berâe Sûresi okunurken besmele çekilmez27. İki sûre arasında durum şöyledir: İbn-ü Kesîr, Âsım, Kalun, Ebû Ca’fer ve el-Kisâî’ye göre iki sûre arasında yâni, bir sûreyi bitirip ötekine geçerken besmele çekmek mebdubtur28. Bir sûre’nin başından değil de, ortasından veya herhangi bir yerin­den (meselâ sonuna yakın bir yerden) okunacaksa “eûzü besmele” yine mendubtur. Yukarıda da geçtiği gibi, Hanefîlere göre namazda Fâtiha’dan evvel gizli­ce besmele çekmek sünnet; Şâfiî’lere göre, sırren veya cehren besmele farzdır. Mâlikîlere göre okunmaması mendubtur.

İki sûre arasında besmele’nin okun­ması Hanefîlere göre de mendubtur.

Bir sûreyi okuyup bitirdikten sonra diğerine geçerken, iki sûre arası besmele ile fasledilebilir. Veya vasledilir veya sek­te yapılabilir. Bu üç türlü okuyuş tarzın­dan hangisini benimsemiş olursa olsun, bütün kurra’ herhangi bir sûreyi okuma­ya başlarken mutlaka besmele çekmişler­dir29.

Yine bütün kurra’ el-Fâtiha Sûresi­’nin evvelinde besmele’yi okumuşlardır. Kur’ân-ı Kerîm’in son sûresi olan en-Nâs Sûresi bitirilip de hemen akabinde Fâtiha okunacağı zaman da durum aynıdır30.

El-Enfâl ile Berâe Sûresi arasında besmele çekilmez. Okuyuşa Berâe’den baş­lanacağı zaman da netîce aynıdır, yine besmele çekilmez31.

IV. Besmelenin ahkâmı:

Mühim ve meşru’ olan bir işe başlarken besmele çekmek yâni (Bismillâh) veya (Bismillâhir-Rahmâni’r-Rahîm) de­mek, derecesine göre; mendub veya sün­net veya vâcibdir.

Mushaf yazarken, Berâe’den başka her sûrenin evveline ( … ) yazmak farzdır32.

İlmî kitap ve risalelerin evveline bes­mele yazmak câizdir. Eğer baş tarafına besmele yazılması arzu edilen kitap, bir şiir dîvânı veya antoloji olursa, buna bes­mele yazılmaz. İslâm büyüklerinden yalnız Saîyd b. Cübeyr —şiirlerin baş tarafına değil de— dîvanların baş kısmına besme­le yazılmasını tecvîz etmiştir. Müteahhirînden olan İslâm bilginleri bu görüşü benimsemişlerdir33.

El-En’âm Sûresi (Vl)’nin 121. âyetinde Cenâb-ı Hak; “Üzerinize Allah’ın ismi zikredilmedik şeyden yemeyin” bu­yurur. Bu âyetin şümûlü içine yenmesi ve içilmesi melhuz olan her şeyin girme­si muhtemeldir. Âyetteki bu umûma ba­karak ’Atâ: “İster yenen, isterse içilen cinsten olsun, bir şeyin üzerine Allâh’ın ismi zikredilmemişse o şey haramdır” de­miştir. Fakat bu âyetten maksadın “zebh” olduğu müttefekun-aleyhtir.

Ava çekilen besmele ile ilgili olarak şu ihtilâflar vardır. İbn-ü Şîrîn, Nâfi’ ve Şâbi’; “Ava, avcıl kelp veya kuş salınırken besmele çekmek farzdır. Bilerek ve­ya unutarak besmele çekilmezse, muallem dahî olsa av hayvanının tuttuğu yenmez” demişlerdir. Bu ictihad Ebû Sevr ve Za­hirî ulemâsının mezhebidir.

İmam Mâlik, Süfyan es-Sevrî, Ebû Hanîfe ve ashâbı ise; “Avcı, köpeğini ve­ya kuşunu salarken besmeleyi bile bile terkederse o avın eti yenmez, haramdır. Eğer unutmuşsa yenir” demişlerdir.34 İbn-ü Münzir’in beyânına göre bu ictihad, İbn-ü Abbas (R.A.), Ebû Hüreyre (R.A.), Saîyd b. el-Müseyyeb (R.A.), Hasen b. Sâlih (R.A.), Ahmed b. Hanbel, Zührî, Katade gibi sahâbî ve tabiîn âlimlerinden naklolunmuştur. İbn-ü ’Atıyye, bu kanaa­tin cumhur kavli olduğunu söylemiştir. Hz. Ali (R.A.), Mücâhid (R.A.), ’Ata’ b. Ebî Rebah (R.A.), İbn-ü Şihâb da aynı görüşe iştirâk ederler.

İmam Şafiî’nin ictihâdı ise müsbettir. Şafiî’ye göre besmele ister bilerek, isterse sehven terkedilsin avın da, ke­silen hayvanın da eti yenir. Şafiî’nin bu ictihâdı; Ebû Hüreyre (R.A.), İbn-ü Abbas (R.A.) ve ’Ata’ (R.A.) dan rivayet edil­miştir35.

Ava silâh atarken veya hayvan keserken ( … ) ­demek farzdır. Besmele’nin bir parçası olan ( … ) kelimelerini, ava silah atarken veya hayvan keserken söylemek sünnettir. Kesme esnasında sünnet olan tesmiye sadece ( … )’dir. Yemek yerken veya su içerken tesmiyenin sünneti ise, ( … ) demektir. Yemek yerken veya su içerken tes­miyenin sünneti ise, ( … ) demektir. Müslümanlar; müşrik, putperest, âteşperest, zındık ve dinsiz kimselerin kesmiş olduğu hayvanların etini yiyemez­ler. Bu gibi kimselerin bizzat silâh atarak vurmuş oldukları kuş ve hayvan etleriyle, muallem olsun olmasın avcıl köpeklerinin ve kuşlarının yakalamış oldukları şeyler de aynı hükümdedir. Mü’minlere, yalnız ehl-i Kitap olanların kestiklerini yemek helaldir.36

V. Besmelenin fazileti:

İslâm ulemâsından bâzıları, ( … ) Cenâb-ı Hakk’ın her sûrenin evvelinde in­zal etmiş olduğu bir yemindir, demişler­dir. Allah (C.C.); "Bu sûrede size inzal etmiş olduğum şeyler hak ve gerçektir. Emrime uyup gereğini yapanlara ben de va’d ve lûtfumu gerçekleştireceğim." de­mek istemiştir. Besmele, Süleyman (A.S.) dan sonra Allah (C.C.) ın bu’ümmete has kıldığı bir lûtufdur37. Bir kısım âlimlere göre besmele, bütün İlâhî kanun ve şeriat­ların özünü içine almaktadır.

El-E’meş ve eş-Şâ’bî’nin rivâyetine gore Peygamber Efendimiz (S.A.S.), ( … ) yazmakla emrolununcaya kadar ( … ) yazardı. ( … ) ayeti (el-İsrâ, XVII/110) nâzil olunca ( … ) yazdı. ( … ) âyeti (en-Neml, XXVII/30) nâzil olduktan sonra ( … ) yazmaya başladı38.

İbn-ü Kesîr’in tefsirinde (c. I, s. 32) bulunan bir hadîse göre Peygamber Efendimiz (S.A.S.), besmele’nin Allah (C.C.)’ın isimlerinden biri olduğunu ifâ­de buyurmuştur.39

Rivâyete göre Câfer es-Sâdık: “Bes­mele sûrelerin tâcıdır” demiştir40. Meşru’ ve müstahsen olan bir işe başlarken bes­mele çekilir (yeme, içme, zebih, temizlik, binme, inme vs. gibi).

Peygamber Efendimiz (S.A.S.) bir gün muhâtabına: “Kapını besmele ile ka­pat; kandilini (elektriğini) besmele ile söndür; kapların ağzını besmele ile ört; su tulumunun ağzını bağlarken de bes­meleyi oku” buyurdu41.

Yine bir gün Peygamber Efendimiz (S.A.S.):

“Biriniz ehline yaklaşmak istediği za­man şu duâyı okusun: ( … ) Bismillah, yâ Rabbî, bizi şeytan­dan ve şeytanı da bize bahşedeceğin yavrudan uzaklaştır.

Eğer, onlara bu yakınlıktan dolayı bir çocuk mukadderse şeytan ona ebediyyen zarar veremez” buyurdu42.

Bir gün sofrada kaşığını sağa-sola daldıran Ebû Seleme (R.A.)’yi Peygam­berimiz (S.A.S.): “Ey çocuk; yemeğe başlarken besmele çek, sağ elinle ve kendi önünden ye” diyerek ihtar etti43.

Yine bir gün. Peygamber (S.A.S.) sofrasına atılırcasına gelip elini uzatan birinin bileğini Efendimiz tuttu ve: “Baş­larken Allâh’ın ismi zikredilmeyen (bes­mele çekilmeyen) yemeği şeytan benim­ser” buyurdu44.

Müslüman olduğu günden itibâren vücûdundan ağrı eksik olmayan Osman b. Ebi’l-Âs (R.A.) Rasûlullah (S.A.S.)’a geldi ve durumu arz etti. Peygamberimiz (S.A.S.) ona: “Elini ağrıyan yerin üzeri­ne koy ve üç ( … ) ; yedi kerre de ( … ) duasını oku” dedi45.

Et-Tirmizî ve İbn-ü Mâce’nin tahrîc ettikleri bir hadîse göre Peygamberi­miz (S.A.S.) şöyle buyurmuştur:

“Helaya girmek isteyen Müslüman (Bismillah) derse, bu söz onunla cinler arasında perde olur. O kişi bu perde sa­yesinde avret yerlerim cinlerden gizlemiş olur”.46

______________________________________________

(1) Mukaddimetan, s. 288, Mısır, 1954; es- Süyûtî, el-ltkan, 1.191, el-Kâhire, 1967/ 1387.
(2) El-Cessas, Ahkâmü’l-Kur’ân, I. 8, İst., 1335; el-Kurtubî, Tefsir, 1. 97, Mısır, 1967/1387, es-Şafi’î, el-Üm, I. 93, Mısır, 1968/1388; Mukaddimetan, s. 288; İbnü’l-‘Arabî, Ahkâmü’l-Kur’ân, I. 2, Mısır, 1957/1376.
(3) El-Cessas, Ahkâmü’l-Kur’ân, I. 8, 13; Mukaddimetan, s. 288.
(4) El-Cessas, I. 8, 12; İbnü Kesir, Tefsir, I. 30; el-Kurtubî, Tefsir, I. 93; İbnü’l-Arabî, Ahkâmü’l-Kur’an, III. 1448; I. 2; es-Şevkânî, Fethu’l-Kadîr (tefsir), I. 17, Mısır, 1383/1964.
(5) İbnü’l-’Arabî, Ahkâmü’l-Kur’ân, III. 1448.
(6) Mukaddimetan, s. 288 (Müfessir İbnü Atiyye bu görüsün şâz olduğunu söyler).
(7) El-Cessas, I. 9; el-Kurtubî, Tefsir, I. 93; İbnü Kesir, Tefsir, I. 30.
(8) Mukaddimetan, s. 287.
(9) Fazla bilgi için bak: eş-Safi’î, el-Üm, I. 93-94.
(10) El-Kurtubî, el-Câmi’u li Ahkâmi’l-Kur’ân, I. 93.
(11) Es-Süyûtî, el-ltkan, I. 191; Elmalılı Hamdi Yazır, Tefsir, I. 15 v.d., İstanbul, 1960.
(12) Es-Süyûtî, el-ltkan, I. 191.
(13) İbnü’l-’Arabî, Ahkâmü’l-Kur’ân, I. 2; el-Kurtubî, Tefsir, I. 93; İbnü Kesir, Tefsir, I. 31.
(14) İbnü Kesir, Tefsir, I. 31; Elmalılı, Tefsir, I. 15 v.d. (Mâlikîler’in bu ko­nuya ait delilleri ve bu delillerin mü­dafaası isin bak: el-Kurtubî, Tefsir, I. 95 v.d.).
(15) İbnü’I-’Arabî, Ahkâmü’I-Kur’ân, I. 2; el-Kurtubî, Tefsir, I. 93, 95.
(16) El-Cessas, Ahkâmü’l-Kur’ân, I. 9-10, 12. el-ltkan, I. 195; Elmalılı, I. 16; İbnü Kesir, Tefsir, I. 31; İbnü’l-‘Arabi, Ahkâmü’l-Kur’ân, I. 2.
(17) El-Cessas, I. 8; el-Kurtubî, Tefsir, I. 97; Elmalılı, I. 17.
(18) Aynı kaynaklar, aynı cilt ve sahifeler; Ayrıca: İbnü Kesir, Tefsir, I. 31.
(19) El-Bürhan, ez-Zerkeşî, I. 263, Mısır, 1957/1386; Elmalılı, IV. 2442.
(20) El-Bürhan, I. 263; Elmalılı, IV. 2443.
(21) El-Bürhan, I. 263.
(22) Elmalılı, IV. 2443.
(23) El-Bürhan, I. 263-264.
(24) El-Cessas, Ahkâmü’l-Kur’ân, I. 10, el-Bürhan, I. 263.
(25) El-Bürhan, I. 263.
(26) Aynı kaynak, I. 263.
(27) Ebû ‘Amr ed-Dânî, et-Teysîr, s. 17; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I. 259, Mısır, 1384/1965; Elmalılı, I. 45.
(28) Et-Teysîr, s. 17; en-Neşr, I. 259, Elmalılı, I. 45 v.d.
(29) En-Neşr, I. 263.
(30) En-Neşr, I. 263.
(31) Aynı eser, I. 263-264.
(32) Elmalılı, I. 44.
(33) El-Kurtubî, Tefsir, I. 97; Elmalılı, III. 2043.
(34) El-Cessas, Ahkâmü’l-Kur’ân, III. 5; Elmalılı, III. 2042.
(35) Eş-Şafii, el-Umm. II. 192 v.d.; el- Cessas, Ahkâmü’l-Kur’ân, III. 5.
(36) Ehl-i Kitabın kestikleri ile ilgili ola­rak Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın tefsirinde
(III/1578-1579) şu ma­lûmat vardır:
( … ) ayeti (el-Mâide, V/3)’nden anlaşıldığına gö­re, Allah’tan başkası adına boğazlanan
her şey mutlak sûrette haramdır. Bu­rada, acaba kitap ehli olan yahûdi ve hristiyanların
kestiği yenir mi, yen­mez mi diye bir soru hatıra gelir. Bu­na verilecek cevap söyledir:
Kitap ehli olan bu milletler, za­hirde tevhid inancını iddia ettiklerin­den dolayı, onların zahir hallerine ba­karak, kesme esnasında Allah’tan baş­kasının adını anmadıkları nazarı itibara alınır.
Bir yahûdinin veya hıristiyanın kesmiş olduğu hayvanı, acaba nasıl kesti diye araştırmaya tabî tutmadan yemek caizdir. Eser bu kimselerden birinin kesim esnasında veya köpeğini ava salarken; “İsa’nın adına” diyerek kestiği veya saldığı duyulursa, o ada­mın bu şekilde kestiği hayvanı veya yakaladığı avı yemek asla caiz değildir. Çünkü bunun ( … ) olduğunda şüphe yoktur.
Ehl-i kitabın hükmü bu olunca bir Müslümanın, hatta fırak-ı İslâmiyye’den olan bir kimsenin kestiğini yemek haydi haydi caizdir. O kimse ister ehli-Sünnet olsun, isterse olmasın.
Mürted olan kimsenin hâli ise tamamiyle değişiktir. Mürted olan bir kisi, ehl-i kitaba da intisap etse kes­tiği asla yenmez. Haramdır.
(37) El-Kurtubî, el-Câmi’u li Ahkâmi’l-Kur’an, 1/91.
(38) Aynı kaynak, 1/91.
(39) Aynı kaynak, 1/92.
(40) Aynı kaynak, 1/92.
(41) İbnü Kesir, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 1/32.
(42) El-Kurtubî, el-Câmi’u li Ahkâmi’l- Kur’ân, I/92.
(43) El-Buhârî, es-Sahih, Kitâbü Bed’il-Halk bâb: 11; Ebû Dâvûd, Sünen, Kitâbü’l- Eşribeti, bâb: 22; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/319.
(6) Mukaddimetan, s. 288 (Müfessir İbnü ‘Atıyye bu görüşün şaz olduğunu söy­ler).
(44) El-Buhârî, es-Sahih, Kitâbü Bed’il-Halk; bâb: 11; Kitâbü’l-Vüdû’, bâb: 8; Kitâbü’n-Nikâh, bâb: 66; Kitâbü’d-De’vât, bâb: 55; Kitâbü’t-Tevhîd, bâb: 13; Müslim, el-Sahih, Kitâbü’t-Talâk, hadis no: 6; et-Tirmizî, Sünen, Kitâ­bü’n-Nikâh, bâb: 6; Ebû Dâvûd, Sünen, Kitâbü’n-Nikâh, bâb: 45; İbnü Mâce, Sünen, Kitâbü’n-Nikâh, bâb: 27; Ed-Dârimî, Müsned, Kitâbü’n-Nikâh, bâb: 29; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/217, 220, 243, 283, 286.
(45) El-Buhâri, es-Sahîh, R. Et’ıme, bâb: 2; Müslim, es-Sahîh, K. Eşribe, hadis no: 107-109; Ebû Dâvûd, Sünen, Kit. Et’ıme bâb: 19; et-Tirmizî, Sünen, Kit. Et’ıme, bâb: 47; İbnü Mâce, Sünen, Kit. Et’ıme, bâb: 8; Ed-Dârimî, Müsned, Kit. E’ıme, bâb: 8.
(46) Müslim, es-Sahîh, Kit. Eşribe, hadis no: 102; Ebû Dâvûd, Sünen, Kit. Et’ıme, bâb: 15; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/383, 398.
(47) Müslim, es-Sahîh, K. Selâm, hadis no: 67; Ebû Dâvûd, Sünen, K. Tıb, bâb: 19; et-Tirmizî, Sünen, bâb: 29 (K. Tiz); K. Dâ’vât, bâb: 35, 125; İbnü Mâce, Sünen, K. Tıb, bâb: 36; Mâlik, el- Muvatta’, K. Ayn, hadîs no: 9, Ah­med b. Hanbel, Müsned, IV/217; VI/390.
(48) Et-Tirmizî, Sünen, Kitâbü’l-Cümi’a, bâb: 73; İbnü Mâce, Sünen, Kitâbü’t- Tahâre, bâb 9.
!!! ( … ) !!! Ayet veya arapçe metinler için lütfen dergi orjinallerine gidiniz!!!