Makale

MÜSTEHCEN Mİ, MÜSTEKREH Mİ?

MÜSTEHCEN Mİ, MÜSTEKREH Mİ?


RİVAYETLER MUHTELİF

MÜSTEHCEN ve neyin müstehcen olup olmadığı konusunda rivayetler muhtelif.. Kimimiz kanun boşluğundan söz etmişiz. Bazımız "kanun var ama işletilmiyor" demişiz. Ticarî maksattan söz eden olmuş, ideolojik şartlanmaya bağlayan bulunmuş.. Dahası, savunmaya geçenler görülmüş. Onlar da ileri-geri lâflar etmişler. Bir kısmı "yasaklamayalım, yoksa artar.. Zira insanda yasağa karşı meyil var" buyurmuş. Bir kısmı "müstehcen’den sözedeni "çağdışı" bulmuş.. Diğer bazıları ise "San’at eserinde müstehcenlik aramayalım" demiş..
Sonuç olarak, "müstehcen" üzerine söylenecek bütün sözler söylenmiş.
Şimdilerde "hukukî tedbir"den ediliyor. Küçüklerin adı ile ve büyük beklentilerle yürürlüğe konulan, ancak hiç te bekleneni vermeyen kanun yeniden gündemde..
Demek kanunî tedbire ihtiyaç duyuluyor. Doğru olan da budur.

UYGULAMADAKİ BOŞLUK
ASLINA bakarsanız, problem kanun boşluğundan kaynaklanmıyor. Belki "elfaz tartışması" dediğimiz, lâfızlar ve hatta mefhumlar üzerinde fikirbirliği olmamasından kaynaklanıyor. Zira, Türk Ceza Kanununun yerleşik tabirlerinden olan "müstehcen" ve "hayasızca" mefhumlarının ne olduğu konusunda bugün bile, hâlâ tarif bütünlüğü yok.. Bu tabirler insanın yetişme tarzına, kültür durumuna göre değişiyor. Birinin "hicab" duyduğunu, öbürü normal karşılıyor. Birinin "ar" ve "haya" duygusu galip gelirken, diğeri bu duygulara sahip çıkmıyor. Hatta bu duyguları "çağdışı" buluyor. "-San’at eserinde müstehcenlik aranmaz" deniyor. Bu görüş hukuk doktrinine kadar da girmiş...
"San’at" denilen şey, "nezih" olmalı değil mi? San’atla kabalık, çirkinlik, ayıp nasıl bağdaşır?. Sonra hangi "san’at", hangi maksatla san’at?.
Şöhrete ulaşmayı soyunmada bulan birtakım genç ve tecrübesiz heveslilerin üryan resimlerini gazete ve dergilerde teshir etmek, hangi nezih san’at çabasının mahsulüdür?. Bu teşhir (daha doğrusu terzil) o üryan zavallının şöhret bulması maksadıyla mı, bunu yapan yayın organının tiraj kazanması için mi yapılıyor? Yoksa her iki sebeple mi? Bu çıkarlardan hangisi ulvî san’at maksadına matuf?. Yeni düzenlemeler yapılırken inşallah bir "tarif" bir "kriter" getirilir de, kapı bulanık görüşlere açık bırakılmaz!.

GENÇLİK MÜSTEHCENLİK KISKACINDA

HER devirde millî bünyeyi tehdit eden tehlikeler olmuştur. Bu dönemin tahrip silâhı da, işte bu üryan heveslerdir. Bu üryan heveslerin zararı, özellikle gelişme çağındaki gençlerin gençlik heyecan ve duygularını tahrik etmesi; onların sadece ahlâkını değil, fizik ve ruh sağlığını da bozmasıdır.
Gelişme halindeki bir kız veya erkek çocuğun tecrübesiz gençlik heyecanını alarma geçirir, onun henüz olgunlaşmamış delikanlılık duygularını cinsî duygulara yönlendirirseniz, bunun körpe fizik, körpe ruh ve zihin sağlığı üzerinde menfî tesirleri olmaz mı? Henüz olgunlaşmamış meyvenin koparılması gibi, aslında meşru olan duyguları zamansız koparmış, bitirmiş olmaz mısınız?.
Bir de görünüşü değil, kendisi müstehcen olaylar var. Bazı dizi ve filmlerde genç kızının-oğlunun-torununun gözü önünde yatak odasına yabancı alan sözüm ona anne-babalar gibi..
Bu sapıklıklar, karakter hamuru bunları seyrederek yoğurulan körpe dimağlarda önce bağışıklık, sonra özenti-taklit ve alışkanlık doğurmaz mı?
T.C. Anayasasının 5’inci maddesinde Devlete "insanın manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama" görevi verilmiştir.
41’inci maddede "Aile Türk toplumunun temeli" sayılmış; madde gerekçesinde "Ailenin ahlâkî bir çevre", "mukaddes bir temel" olduğu belirtilmiştir. 28’inci maddede ise "Genel ahlâkın korunması" maksadıyla alınabilecek tedbirlerden sözedilmiştir.
Müstehcen sınırını çoktan aşıp, müstekreh hale gelen ayıp yayıncılığa karşı, insanımızı korumak için hukukî ve idarî tedbirler getirmek, bir anayasa emridir.