Makale

Çocuk ve Eğitimi

Çocuk ve Eğitimi

Ahmet BULUT
Alaçam Müftüsü

Çocuk, ayağını hayatın eşiğine uzatmış, hayattan bir çok şeyler bekleyen kıymetli varlık (1) ananın-babanın sermayesi. Çocuk, Mevlâmızın ifadesi ile dünya hayatının zi- netidir (2). Onsuz hayat boştur. Çocuk ailenin göz aydınlığı, gönül meyvesidir. Evin gülü, evliliğin gayesi, ebeveynin ciğerparesidir. Gönüllerdeki sevginin şefkatle cilalanmış aynasıdır. Çocuklar, ailenin huzurudur. Aile onunla devam eder. Evlilik onunla kuvvet bulur. O halde çocukları hem sevmeli, hem sevindirmen, severken de eğitmeliyiz. Çocuğun bu derece önemli ve kıymetli olduğunu çocuğu olanlar belki çok iyi takdir edemeyebilirler. Bu durumu çocuğu olmayanlara sormak lazım, O zaman görülecektir ki, o kişilerin hayattan en büyük beklentileri bir çocuk sahibi olmaktır.
Her konuda yegane önderimiz Allah Resulü (s.a.s.) çocukları çok severdi. Onların güzelce yetiştirilmelerini, haklarına riayet edilmesini özenle büyütülmelerini ister ve emrederdi. Bir defasında torunu Hz. Hasan’ı öpüp okşarken onu (çocuk sevgisinden nasibi olmayan) bir bedevi görmüş ve “Ey Allah’ın Resulü, benim on çocuğum var, hiçbirini sizin gibi öpmem” deyince Allah Resulü (s.a.s) “Senin gönlünden Cenab-ı Allah sevgiyi çekip almışsa ben ne yapabilirim” (3) buyurdular. Böylelikle her tür sevginin, merhametin yanında çocuk sevgisinin de Allah vergisi bir lütuf ve nimet olduğunu; bu eksikliği Allah’tan başka kimsenin telâfi edemeyeceğini anlatmıştır. Ve yine Peygamberimiz bir hadislerinde “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” (4) buyurmakla cahiliye devrinin, çocuklara karşı uyguladığı acımasız adetleri ayaklar altına almış, reddetmiştir. Yüce Peygamberimiz böyle yaptığı gibi onun sadık arkadaşları da bu yoldan gitmiştir. Islâm’ın ikinci Halifesi Hz. Ömer (r.a.)’in hilafet günlerinde idi. Bir yetkili zatı bir bölgeye vali tayin etmiş, meseleleri konuşurlarken bir çocuk içeri girer; Emirü’l-Mü’minin çocuğu kucağına alır, sever, okşar. Yanındaki vali adayı “Ey Emirü’l-Mü’mi- nin, bu çocuk kendi oğlunuz mudur?” diye sorar. Hz. Ömer (r.a.) “Hayır babası bir gazada şehit olmuş bir öksüzdür” der. Adam buna şaşırır ve “Zat-ı Aliniz başkasının çocuğunu sevip okşuyorsunuz. Halbuki ben üç çocuğumdan hiçbirini böyle sevmem” der. Bu defa şaşkınlık içindeki Hz. Ömer (r.a.) hükmünü verir ve der ki; “Öyleyse evladına şefkati olmayanın, Allah’ın kullarına da merhameti olmaz, seni o bölgenin valiliğinden azlettim” (5).
Görüldüğü üzere Hz. Ömer (r.a.) vali adayının liyakatini çocuk sevgisi ile ölçmüştür. Anlaşılıyor ki çocukları sevmeyen, yaşlıları saymayan kişi insanlarla iyi ve uyumlu geçinemez. Bu konuda Hz. Peygamberimiz buyurmuştur ki; “Küçüklerini sevmeyen, büyüklerini saymayan bizden değildir” (6). Demek oluyor ki çocukları hem sevmeli, hem sevindirmeliyiz. Yine Peygamberimiz buyuruyor ki; “Cennette bir köşk vardır, buna ferah-sevinç köşkü denir. Oraya sadece çocukları sevindirenler girecektir”. Başka bir hadiste de “Çocuk cennet çiçeklerinden bir kokudur” buyurulmuştur.
Çocuk sevgisi bu derece büyük ve önemli olmasına ragmen; çocuklara duyulan bu ilgi, gösterilen bu sevgi onların güzelce terbiye edilmesine iyi yetiştirilmesine engel olarak bir aşırılığa veya ihmale vardırılmamalıdır. Yani onlara olan sevgimiz, onların iyi yetişmesine mani olmamalıdır. Çocukları sadece sevmekle kalmamalı, onlara İslâmî terbiyeyi, millî kimliği, vatan aşkı ve sevgisini, dünyevî bilgi ve becerileri de vermeliyiz. Maalesef günümüzde çoğu ebeveynler bu konuda aldanma ve hata içindedirler. Üç günlük dünya hayatı için evlatlarına karşı lazım gelen ve hatta lazım gelenden daha fazla ilgiyi göstermelerine ragmen çocuklarının ahiret hayatı ile yeteri kadar ilgilenmedikleri görülmektedir. Oysa dünya hayatı fani, ahiret yurdu ebedidir. Dünya hayatını ihmal etmeden, yani başkasına muhtaç olmadan, hatta başkalarına faydalı olarak geçirmenin yanında ebedî âlemin mutlaka düşünülmesi ve buna göre eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bunu böyle yapmayan, aksini yapan, çocuğunu sevmiş olamaz, ona düşmanlık yapmış olur. Peygamberimiz “Çocuklarınıza değer ve kıymet veriniz ve terbiyelerini güzel ediniz” buyurmaktadır. Başka bir hadisinde "Hiçbir baba evlâdına güzel terbiyeden daha kıymetli bir şey bırakmış değildir” buyurarak, güzel terbiyenin önemini vurgulamıştır. Çocuklarımıza dinini, diyanetini, mukaddesatını öğretmeli, millî ve manevî değerleri aşıla- malı, iyi bir müslüman, faydalı bir insan, ahlâklı bir vatanperver olmalarını sağlamalıyız.
Onlara sözden ziyade işlerimizle örnek olmalıyız. Böyle evlâtlar yetiştiren ebeveynlerin, böyle öğrenciler yetiştiren hocaların ve öğretmenlerin amel defterlerinin kıyamete kadar kapanmayacağını yüce Peygamberimiz bildirmektedir.
Ne mutlu Cenab-ı Allah’a karşı iyi bir kul, Resulü kibriyasına karşı iyi bir ümmet, Milletine ve vatanına karşı iyi bir vatandaş, bütün Müslümanlara karşı ahlâklı ve dualı bir mü’min, bütün insanlığa ve çevremize karşı faydalı bir evlât yetiştiren ebeveynlere. Allah bu nimeti hepimize lutfeylesin.

1) Örneklerle Islâm Ahlâkı, 164.
2) Kur’an-ı Kerim, Kehf Suresi, 46.
3) Buhari, edep, 18.
4) Buhari, edep, 18.
5) Tasvir-i Ahlâk, 195.
6) Tırmizi, Birr, 15.