Makale

Asr-ı Saadet

Asr-ı Saadet

Doç Dr. Hüseyin ALGÜL
Uludağ Univ. İlahiyat Fak. Öğretim üyesi

“Asr-ı Saadet” terimi Hz. Peygamberin, peygamberliğinden ölümüne kadar geçen süreyi ifade eder. Günümüz Türkçesiyle “mutluluk devri, insanların en mutlu olduğu çağ veya kutlu zaman dilimi” şeklinde söylenebilir. İslam tarihi devirlerinin birinci halkasını teşkil eder. Son zamanlarda bazı İslam Tarihi araştırmacıları bu kavramın içine Hulefa-i Raşidin devrini de dahil ederler. Fakat daha ziyade birinci şekliyle yaygındır.
Asr-ı Saadetin hususiyeti, alemlere rahmet olarak gönderilen, örnek insan Hz. Muhammed (s.a.v)’in önderliğinde temelini Muhacirun ve Ensar’ın oluşturduğu sahabe kitlesinin imanlı, iyi davranış (amel-i salih) sahibi, İslam’ı tabliğde gayretli ve bu uğurda karşılaştıkları sıkıntılara sabırlı olarak yetiştirilmiş olmasıdır. Ayrıca Kur’an-ı Kerim bu döneme şeref vermiştir.
Asr-ı Saadet neslinden bahseden Kur’an ayetleri ve hadisler incelendiği zaman bunların Allah’ın rızasını kazanmış kimseler olduğu anlaşılır. Yaptıkları her işte Allah’ın rızasını ölçü alırlar, Allah’ın yardım ve desteğine güvenirler. Bunlardan kimileri, “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için yurtlarından, yuvalarından kovulmuş, mallarını kaybetmiş kişilerdir. Bir hata yaptıklarında Allah’ın rahmetini dileyen bu kimseler ilahi bağışa erişmişlerdir. Allah katında dereceleri yüksek olup, kendilerine altından ırmaklar akan cennetler armağan edilecektir. Ziyana, hakarete ve işkenceye uğratılmış olup her güçlüğe göğüs germişlerdir. Ümmet arasında insanlar için çıkarılmış hayırlı nesillerdir.
Asr-ı Saadet nesli birbirlerini severler, ihtiyaç sahiplerini barındırırlar, yardım ederler. İsar ve İhsan sahibidirler; ihtiyaçlı bile olsalar muhtaç din kardeşini kendilerine tercih ederler, bundan dolayı içlerinde bir üzüntü duymazlar. Zühd ve takvada da önderdirler.
Asr-ı Saadet insanı en üst düzeyde birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışma bilincine sahiptir. Hz. Peygamber’e, “atını denize bile sürsen peşinden geliriz!” diyecek kadar İtaat ve sadakat sahibidir. Canı ile malı ile cihada hazırdır. Canını ve malını, Allah yolunda feda edebilecek bir şuur sahibidir. İyi komşuluk ilişkisine sahiptir, komşusu açken kendi yatağında rahat uyuyamaz. İş hayatında dürüsttür, hile yapmaz, zulmetmez, zulme rıza göstermez, hak yemez ve yedirmez. Büyüklerine hürmetli, küçüklerine şefkatlidir. Teşebbüs, azim, sebat sahibidir. Yalan söylemez, gıybet ve dedikodu yapmaz. Eksik araştırmaz, kardeşinin ayıbını teşhir etmez, aksine örter.
Asr-ı Saadet insanı ince zevkli, nazik ve zariftir. Giyim-kuşamda, ev eşyasında lüks ve israftan kaçınır, sadeliği tercih eder. Bununla beraber, estetik ve sanat duygusu kuvvetli olup kendisine yakışanı bilir. İnsanların gözlerini rahatsız edici görüntülerden kaçınır. Sürekli bir öğrenme cehdine sahiptir. Ya öğretici, ya öğrenici, ya da dinleyici olmalıdır, dördüncüsü değil!
Asr-ı Saadet, kıyamete kadar her asırda gelecek müslümanların, tanımaya ve öğrenmeye çaba gösterecekleri bir kutlu zaman dilimidir. Orada Hz. Peygamber (s.a.v), çeşitli metodlarla müslümanları birbirlerine bağlamış, yek- vücut bir toplum meydana getirmiş, düşmanların oyunlarını bozmuştur. Muntazam ordular çıkararak kendilerinden sayıca fazla düşman ordularını yenilgiye uğratmış, idari hayatta ortaya koyduğu kural ve uygulamalarda fevkalade başarılı olmuş, üstün nitelikli valiler, muktedir kadılar (hakimler), becerikli amiller (vergi ve zekat memurları), liyakatli mürşidler, mübelliğler, öğretmenler yetiştirmiş; karar vermede yetenekli, insiyatif sahibi, içtihat kabiliyetine haiz kadrolar çıkarmıştır.
Dolayısıyla, daha sonraki tarih devirlerindeki hizmet kadroları Asrı Saadet’e mana, düşünce ve temel olarak benzer işler gerçekleştirilebildiği sürece başarılı olmuşlar; insanlar da Asr-ı Saadet neslinin özelliklerini kavrayarak hayatlarını tanzim edebildikleri ölçüde olgun ve örnek müslüman sayılmışlardır.
Nitekim Asr-ı Saadet neslinin çekirdeğini teşkil eden Muhacirler ve ensar hakkında Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“İyilik yarışında önceliği kazanan Muhacirler ve Ensar ile onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnut olmuştur, onlar da Allah’tan hoşnutturlar. Allah onlara, içinde temelli ve ebedi kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş budur” °>
Hz. Muhammed (s.a.v.) de; “İnsanların hangi tabakası hayırlıdır?” sorusuna, “Benim asrimdir” diyerek hem Asr-ı Saadetin değerliliğine, hem de bu asırda yaşayan müslümanların kıymetine işaret etmiştir®.
Yüce Allah; “Onlardan sonra gelenler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla, kalbimizde mü’minlere karşı kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin derler"(3) ayetiyle de kıyamete kadar gelecek müslümanların, Asr-ı Saadet neslini hayırla yad etmelerini istemektedir.

1-Tevbe, 9/100.
2-Müslim, Fedail, 211-214.
3-Haşr, 59/10.