Makale

GÜZEL AHLÂK VE HAYA

GÜZEL AHLÂK
VE
HAYA

HİMMET METİN
Mihalıcçık Müftüsü

Allahü Teâla’ nın insanoğlunun gönderdiği en son din olan
İslâmiyet, başta iman olmak üzere, ibadet ve güzel ahlâk esaslarını ihtiva eden bir bütündür.
İslâm Dinini meyveli bir ağaca benzetirsek; bu ağacın kökleri ve gövdesi İman, dalları ve yaprakları İbadetler, meyvası ise güzel ahlâktır. Zira güzel ahlâk, sağlam ve samimi imanla ihlaslı ibadet ve itaatin olgun ve tatlı meyvesidir.
Güzel ahlâk ve fazilet dini olan islâmiyet, ahlâkî emir ve kaidelere uymayı da dinin temel esaslarından sayarak ahlâka çok büyük değer vermiştir. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz (S.A.S.) her sahada olduğu gibi, güzel ahlâkın da en güzel ve en mükemmel örneği ve mümessili olmuştur. Yüce Allah Kur’an-ı Ke-rim’de O’nun güzel ahlâkını övmüş ve O biz müslümanların da uymamız gereken en güzel örnek olduğunu bildirerek şöyle buyuruyor:
"Ey Muhammedi Hiç şüphe yok ki sen, büyük bir ahlâk üzerindesin, yüce bir ahlâka sahipsin."(1)
Yaratılan varlıklar içerisinde sadece insanlara ait olan ahlâk,
İslam’da dinin ana bölümlerinden biridir.
Hadis kitaplarımızın "Edep" bölümlerini dolduran yüzlerce hadis, ahlâki üstünlükleri bize göstermekte ve öğretmektedir.
Müslüman, üstün ahlâk sahibi olan bir kimsedir. Peygamber efendimiz, (S.A.S.) bununla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
"Müslümanların iman yönünden en olgunu, ahlâkı en üstün olanlarıdır."^)
Müslüman, sadece belli ibadetleri yerine getirmekle dini vazife ve vecibelerini tamamlamış sayılamaz. İslâmiyet yönünden en olgun ve mükemmel mü’min, eli ile, dili ile hiçbir, müslümana zarar vermeyen, daima hakkına razı olan ve insanlar kendisinden incinmeyen, güzel huy ve ahlâka sahip olan, ibadet ve tâatı ile birlikte İslami âdap ve erkâna riayetkar, kendisi için sevdiğini başkası için de seven, kendisine yapılmasını arzu etmediği şeyleri, başkalarına da yapılmasını arzu etmeyen kişidir.
Bakınız, bütün bunlarla ilgili olarak Allah Rasülü ne buyuruyor:
"Sizin en hayırlılarınız, ahlâkça en güzel olanınızdır."(3)
"Ben, ahlâkın en güzelini tamamlamak için gönderildim."(4) "Kıyamet Günü, amellerin tartışıldığı teraziye konacak şeylerin en ağırı Allah korkusu ve güzel ahlâktır.
Allah, çirkin ve kötü sözlü kimseyi sevmez."(5)
"Benim katımda en sevimliniz, ahlâkça en güzel olan ve etrafındakilerle hoş ve iyi geçi-nenizdir ki, onlar herkesi sever ve herkes de onları sever. Benim katımda en sevimsizleriniz ise, koğuculuk yapan, dostların arasını açan ve temiz kimselerde kusur arayanlarınızda." (6)
İnsanlığın iki cihanda hidayet ve saadeti için gönderilen her peygamberin ümmetinin, kendilerine has üstün bir ahlâkı vardır. Son Peygamber Hz. Muhammed (SAS.)’in ümmeti olan bizlerin ise bu üstün vasfı ve güzel ahlâkı "Haya"dır. Yani utanma hissidir.
Haya, kişinin imanının gereği, ahlâk ve edebe aykırı, dinî emirlere muhalif hal, tavır ve çirkin sözler, muameleler karşısında utanması, yüzünün kızarıp sıkılması ve hoşlanmayıp üzülmesi-dir. Zira haya, imandan bir şubedir. Mü’minin en kıymetli zineti ve yüce şerefidir. Bu kıymetli zineti kaybedenler, manevî hayatlarından ve gönüllerinden pek çok şeyi de kaybettiklerini bilmelidirler. Çünkü Peygamber efendimiz (S.A.S.):
"Haya, imandan bir şubedir (parçadır). Hayası olmayanın kâmil ve olgun bir imanı yoktur." buyurmuştur.(7)
Yine efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Haya, hayırdan başka bir şey getirmez."(8)
İslâm ahlâkının temelinde Allah’ın emirlerine saygı yatmaktadır, islâm ahlâkının en kısa ve özlü anlatımı "Allah emirlerine saygı ve yaratıklarına şefkatedir. Bu formülün aslını Kur’an-ı Kerim’de bulmaktayız. Şöyle ki:
"Doğrusu Rabbimiz Allah’tır deyip, sonra da dosdoğru hareket edenlere korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir."(9)
Bununla ilgili olarak da, Sevgili Peygamberimiz (S.A.S.); bir sahabenin:
"İslam’ı bana öyle anlat ki bir daha başkasına birşeyler sorma ihtiyacı duymayayım" sorusuna:
"-Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol" buyurmuşlardır.(10)
Yüce Rabbimizin emirlerine saygı, her türlü hayrın ve ahlâkî davranışın temel prensibidir. Yani bütün faziletlerin kaynağında ve temelinde Allah’a saygı yatmaktadır.
Şimdi bir düşünelim; hikmet, şecaat, iffet, sevgi, adalet, cömertlik, tevazu, sabır, şükür, şefkat, merhamet gibi bütün güzel huylar ve faziletler teker teker incelendiği zaman, Cenab-ı Hakk’ın emirlerine saygıya dayandıkları görülecektir.
Ne denmiştir; Her hayrın başı Allah korkusudur. Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundan-dır. Bu hususu, Merhum Akif, ne güzel ifade etmiştir:
"Ne irfandır veren ahlâka
yükseklik, ne vicdandır,
Fazilet hissi insanlarda Allah
korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş
farzedilsin havf-ı yezdanın
Ne irfanın kalır te’siri
kat’iyyen, ne vicdanın. ’(11)
İyi müslüman, ahlâklı müslüman etrafına zararı dokunmayan insandır. Herkesin kendine güvendiği ve saygı duyduğu insandır. Peygamber efendimiz (S.A.S.) meşhur hadis-i şeriflerinde:
"iyi bir müslüman, elinden ve dilinden diğer müslümanların emin olduğu kimsedir." buyurmuşlardır.^)
Hadis-i Şerifin arapça aslında, önce dilin zikredilmiş olması, müslümanlara zarar vermekte dilin, elden önce geldiğine işaret vardır. Fiilen zarar vermek daha zor, fakat sözle zarar vermek daha kolay ve yaygındır.
Hadiste geçen, eliyle müslümanlara zarar vermemek mes’elesi, müslümanın fiilen zararsızlığının prensibidir. Aslında "el"in zikredilmesi, fiilî zararların genellikle el ile yapıldığından ötürüdür. Her türlü güç, kuvvet, makam, mevki, hatır, gönül gibi etkileme vesileleri de "el" kapsamında değerlendirilebilir.
Dostlarımıza kötülük etmemek şiarımız ve değişmeyen tavrımız; İslâm mutasavvıflarının, eline-diline ve beline sahip ol, tavsiyesi ise kulaklarımızın küpesi olsun.
Hangi yönden bakılırsa bakılsın, ahlâksızlığın girdiği yerlere mutlaka felaket yağmıştır. Tarih boyunca bu, hep böyle olmuştur.
iktisadî imkanlara sahip olmasına rağmen ahlâkını yitirmiş milletler uzun zaman ayakta duramamış, yıkılmak ve çökmek zorunda kalmıştır. Ad ve Semûd kavmi, Lût kavmi, Bizans ve Roma İmparatorlukları buna birer örnektir. Meşhur Vezüv yanardı-ğı, Roma’nın ünlü ve en büyük şehri Pompei’yi nasıl yerle bir ettiği herkesin malumudur. Çünkü buralarda fuhuş, ahlâksızlık ve edepsizlik çok ileri boyutlara ulaşmıştı.
Ahlâklı müslüman o kimsedir ki; başkalarında gördüğü ayıp ve noksanları kendinden bilir ve uğradığı her felaketi kendi amelinin neticesi sayar. Bu sözün manasını daha iyi anlayabilmek için şu kıssaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
"Mısır da bir kıtlık hüküm sürer. Mısır ahalisi, zamanın alimlerinden Zünnûn-î Mısrî hazretlerine yağmur duası yapması için ricada bulunurlar. Bu Allah dostu, mübarek insan ahalinin isteğini kabul eder ve derhal Mısır’ı terkederek Medine’ye gider, orada dua ve zikirle meşgul olmaya başlar. Allah’ın yardımı ve inayetiyle çok geçmeden Mısır’a çokça yağmur yağar ve kıtlık tehlikesi atlatılır.
Zünnûn-î Mısrî hazretleri, daha sonra Mısır’a döndüğünde sevenlerinden biri şöyle sorar:
Efendim, duanızı niçin Mısır’da yapmayıp Medine ’de yaptınız?
Büyük Veli şu cevabı verir:
- Kıtlığa sebep, o belde halkının günahlarıdır. Uzun uzun düşündüm ve Mısır’da kendimden ziyade günahkâr bir kimse görmedim. Belki bu kıtlık benim yüzümdendir dedim ve bundan dolayı duamı Medine ’de yaptım."
Güzel ahlâk sahibi olmanın bazı alâmetleri vardır. Bunlardan önemlilerini şöylece sıralayabiliriz:
1. insaflı ve merhametli olmak,
2. Arkadaşlarının hatasını görmemek,
3. Hüsn-ü zan etmek, kötü zanda bulunmamak,
4. Hep kendi ayıp ve kusurlarını düşünmek,
5. Güler yüzlü olup, herkesle yumuşak konuşmak,
6. Kimseyi çekiştirmemek, az konuşmak,
7. Allah için sevmek, Allah için düşmanlık etmek,.
8. Emaneti korumak, verdiği sözde durmak,
9 Komşu hakkını ve arkadaşlarını gözetmek,
10. Kendisi için istediğini müslüman kardeşi için de istemek,
11. Haline şükretmek, başkalarının malında gözü olmamak,
12. İbadet hayatı başta olmak üzere her konuda sabırlı olmak,
13. Kanaat sahibi olmak, hak etmediği bir şeyi almamak,
14. Yalan ve yalan şahitlikte bulunmamak,
15. Kimseye kötülük ve iftira etmemek,
16. Kötülüklere iyilikle mukabelede bulunabilmek,
17. Her yönüyle güvenilir bir kimse olmak,
18. İffet ve namusu korumak, hayalı olmak,
19. Helalinden kazanıp, helalinden yemek,
20. İçki, kumar, zina, fuhuş gibi yasaklanan şeylerden f\ uzak durmak.

Hepimiz biliyoruz ki din düşmanları bizi dinimizden, imanımızdan, Kur’an’ımızdan ve güzel ahlâkımızdan sıyırmak için her türlü yola ve hileye başvurmaktadırlar.
Dergileriyle, kitap ve gazeteleriyle, filmleriyle, televizyonu ile, modasıyla müslüman milletimizi ve genç dimağları İslâm’dan uzaklaştırmakta, başıboş, şuursuz, gayesiz bir nesil haline getirmeye çalışmaktadırlar.
Beşeriyetin bugünkü felaketi, ahlâk ve edep düşüklüğünden olacaktır. Ahlaken çökmüş bir milletin hiçbir şeyi sağ kalmamıştır. Bu sebeple, daha uzun seneler yaşamak istiyorsak, İslâm’ın bizlere sunduğu ahlâk prensipleriyle kendimizi düzenlemek, İslâm ahlâkı üzerine yaşamak zorundayız.
Allahu Teala iki cihan güneşi, Sevgili Peygamberimizi bize, iyi huylarda örnek olarak göndermiştir. Beşeriyet, ancak iyi huylu ve güzel ahlâk sahibi insanların varlığı ile içtimaî nizamını muhafaza edebilir. İnsanlar arasında saadet güneşi iyi huylardan doğar. Kötü huylu kimseler karanlık bir geceye benzetilecek olursa, iyi huylu kimseler de nurlu gündüzler gibidir.
Ruhî hastalıkların ilacı olan güzel huyların İslâm’da çok mühim bir mevkiî vardır. İslâm’ın gayesi güzel ahlâktır. Böyle olmasaydı Peygamber Efendimiz (S.A.S.):
"Ben, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim."(13) buyurmazdı.
Şahsında güzel örnek olma vasıflarını her manası ile taşıyan, güzel ahlâk üzere bulunan, en güzel ahlâkı (Mekârim-i ahlâk) tamamlamak üzere gönderilen Hz. Peygamberin ahlâkı Hz. Aişe validemizin ifadesiyle Kur’an idi.(14)
Hz. Ömer’i önder, Hz. Ebu Bekir’i sıddık, Hz. Osman’ı hayâlandıran, Hz. Ali’yi ilim beldesinin kapısı yapan, Fatih’e atını denize sürdüren Kur’an ve Hadis-i Nebevî’dir. İşte Mü’minlerin takip ve örnek alacakları ahlâk numuneleri bunlardır. Ferdin ve toplumun ihtiyacı olan ahlâk örnekleri bunlarda vardır.
Müslüman Türk’ün şerefini, tarihi itibarını rencide edecek istikamette gelişim gösteren ahlâk buhranını yenmek zorundayız. Ecdadımıza layık evlatlar olduğumuzu isbat etmek, cemiyetimizi çöküntüye götürecek her kötü davranışı terketmeliyiz. Kur’an ahlakıyla ahlâklanmayan bir cemiyet sonunda Allah’ın gazabına uğramaya mahkûmdur.
Bizlere ışık tutan mübarek hadis-i şeriflerinde, Allah Rasülü (S.A.S.) efendimiz bakınız ne Duyuruyor:
"Bir Mü’min güzel ahlâkı ile, gece ibadet eden, gündüz oruç tutan kimselerin derecelerine erişir."(15)
"Nerede olursan Allah’tan kork. Fenalık yaparsan, arkasından iyilik yap, fena işi silip götürsün. İnsanlara karşı güzel ahlâkla muamele et.(16)
Güzel ahlâk, peygamberler mesleği, meleklerin sıfatı, Allah’ın çok sevdiği hasletlerden biridir. Sevabı büyük, ecri sonsuzdur. Artık kim dünyada ve ahirette huzur içinde mutlu olmak istiyor ve ilâhi rızaya erişmenin sonsuz saadetini tatmak istiyorsa, sağlam bir imanla birlikte güzel ahlâk sahibi olmaya baksın. Bundan daha büyük bir servet, üstün bir meziyet düşünülemez.

(1) Kalem Suresi, Ayet: 4
(2) Buhari, Edep, 38
(3) Riyazu’s-Salihin, C.2, Sh.51, Had. No.627
(4) I. Malik, Keşfü’l-Hafa, C.1, Sa:211, Had.No. 637. Muvatta, Hüsnü’I Huluk8.
(5) Riyazu’s-Salihin, C.2, Sh. 51, Had. No.628
(6) Ebu Davud, Edep, 8
(7) Buhari, İman, 3
(8) Buhari, Edep, 77
(9) Ahkâf Sûresi, Ayet: 13
(10) Müslim, İman, 62
(11) M. AkifErsoy, Safahat, Sh.308, 1973 baskı
(12) Buhari, İman 4, Müslim, İman 64
(13) Muvatta, Hüsnü l-Hulûk, 8
(14) Müslim, Misafirûn, 139
(15) Ebu Davud, Edeb 8
(16) Tirmizi, Bin, 55