Makale

Çanakkale Unutulmasın

KİTAPLIK

Çanakkale Unutulmasın

Sezgin Çevik

M. Kâmil YAYKAN

Yeryüzünde cereyan etmiş pek çok savaş içerisinde, Âkif’in “Var mı ki dünyada eşi” diyerek kıymet biçemediği, Türk tarihindeki en önemli dönemeçteki en şiddetli savaştır Çanakkale Harbi. Milletin topyekûn vahdet ederek, düşmanın karşısına geçip “Buradan öteye geçiş yok!” dediği; İslam’ı saf dışı bırakmak, gayesiyle gelenlerin, geldikleri gibi gittikleri vatan topraklarının kurtuluşunun anlatıldığı kutlu bir destan…
Çanakkale… Eskisiyle yenisiyle bütün dünyanın, akvam-ı beşerin kum gibi kaynadığı mahşer yeri… Türk milletinin ölüm kalım mücadelesi… Küfrün karşısında yekpare olan bir milletin vatanını düşman çizmeleri altında ezdirmeme gayesi… Sadece bizde değil, savaşa katılan tüm milletlerde derin izler bırakan ve asla unutulmayacak bir destan…
Bu destan hakkında yazılan kitaplardan bir tanesi de Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarından çıkan Sezgin Çevik’in hazırladığı “Çanakkale Unutulmasın” isimli eser. Kitap, Çanakkale Savaşı’nı bir bütün olarak ele alıp, gerek deniz gerekse de kara savaşlarını bol miktarda görselle destekleyen bir anlatımla karşımıza çıkıyor. Atalarımıza olan borcumuzu ödeyebilme amacı ile kaleme alınan bu eser, gelecek nesillerin Çanakkale ruhu ile yetiştirilmesine katkıda bulunmayı hedefliyor.
“Her kemalin bir zevali vardır.” sözü ile başlayan giriş bölümü 600 yıl boyunca hüküm süren Osmanlı Devleti’nin iyiden iyiye zayıflayıp artık son demlerinde olduğunu, Batı dünyasının da bu zayıflıktan faydalanarak sömürgecilik faaliyetlerine hız verdiğinden bahsediyor. Şüphe yok ki bu faaliyetler siyasi dengeleri değiştirerek dünyayı büyük bir savaşa sürüklemiştir. Yazarımız tam bu noktada Çanakkale savunmasının bu büyük savaş içindeki ehemmiyetini dile getiriyor. Çünkü bu savunmanın Türk milletinin dünya sahnesinden yok olma tehlikesi karşısındaki asil duruşunu ve İslam’ın son kalesi hükmünde olan topraklarımıza saldıran yedi düvelin dünyada eşi görülmemiş bir kahramanlıkla geri püskürtülmesini temsil ettiğini belirtiyor.
“Çanakkale’ye Giderken” isimli birinci bölüm dünyayı savaşa hazırlayan etkenleri anlatmıştır. Bu bölümde yazarımız bir tarihçi titizliği ile çalışıp, olayları yer ve zaman bildirerek bizlere sunmuştur. Birinci Cihan Harbi’nin başlangıç süreci ayrıntılı bir şekilde işlenmiş ve Batı’nın gözünde “Hasta Adam” olan Osmanlı’nın savaşa nasıl çekildiği gözler önüne serilmiştir. Bölümün sonunda ise Azhab suresinin 23. ayeti düsturunca hareket eden Türk milletinin bu zaferi kazanmasındaki en önemli unsurun iman gücü olduğu ifade ediliyor.
Kitabın ikinci bölümü ise o güne kadar girdiği tüm muharebelerden galip ayrılan İngiliz armadasının, denizlerin tek hâkimi olmak maksadıyla düzenlediği saldırıyı işliyor. 18 Mart 1915 Perşembe sabahı yapılan deniz harekâtı dakika dakika ayrıntılı bir şekilde ele alınarak düşman gemilerinin hangi sıra ile boğaza girdiği, hangi geminin hangi bataryayı hedef aldığı ve savaşın hangi planlar doğrultusunda gerçekleştirildiği âdeta savaşı yaşıyormuşçasına bizlere naklediliyor.
Büyük bir plan ile boğazı kolay bir şekilde geçip İstanbul’a ulaşma gayesi güden; kendilerine yenilmez armada diyen; gemilerinin adlarını dahi “Karşı Konulamaz, Boyun Eğmez” şeklinde belirleyip güç gösterisi yapmaya çalışan İtilaf Devletleri’nin hiç hesaba katmadığı bir şey vardı. O da Allah’ın iradesinin tüm plânların üstünde olduğuydu… Kitap bu hakikati çok çarpıcı ve etkileyici bir şekilde ele alıyor.
Üçüncü bölümde ise deniz harekâtında bozguna uğrayıp arkasına bakmadan kaçışan düşmanın kara harekâtı ile Çanakkale’yi geçmeyi planladığından bahsediliyor. Yazarımız yine bu bölümde de önceki bölümlerde olduğu gibi iyi bir çalışma göstererek savaşa katılan tugay, tümen ve birliklerin neredeyse tamamının hangi mevzilere konuşlandırıldığını ortaya koyuyor. Bu teknik ile Çevik, savaşın şiddetini bizlere canlı birer tanıkmışız gibi hissettiriyor.
“Oyunlar Bozuluyor” isimli dördüncü bölümde ise atalarımızın sahip olduğu müthiş savunma zekâsından söz ediliyor. Çünkü bu zekâ ve Allah’ın inayeti sayesinde ecdadımız düşmanın oyunlarını bozmuş ve Çanakkale’den yüzünün akı ile çıkmıştır. Kitapta ele alından örneklerde ise harbe başta şen şakrak bir hâlde gelen, mızıkalar çalarak resmî geçit yapan düşman askerlerinin çarptıkları sert kaya karşısında nasıl şaşkına döndüğü ve darmadağın bir vaziyette kaçıştığı oldukça akıcı bir üslupla anlatılıyor.
Kitabın en kapsamlı ve Çanakkale ruhunun en güçlü olarak aksettirildiği beşinci bölümünde ise savaşta görev almış sayısız binlerce kahraman Mehmetçikten birkaçının efsaneleşen hikâyeleri ile savaşın gidişatını değiştiren pek çok olay dile getiriliyor. Bu bölümde atalarımızın insanüstü bir fedâkârlıkla sergiledikleri bireysel katkıların savaşı kazanmamızdaki en önemli unsurlardan birisi olduğunu görüyoruz. 215 okkalık gülleyi tek başına sırtlayan Seyit Onbaşı’dan savaşa “ilk gönüllü” olarak yazılan 646 Celal İbrahim’e; “Bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye olunacaktır.” ibareli parayı hazırlayan Mehmet Muzaffer’den “Sağ kolumu kaybettim, ziyanı yok, sol kolum var.” diyen Bombacı İbrahim’e kadar isimli isimsiz pek çok kahramanın konu edildiği bu bölüm okuyucuların ruh dünyalarına seslenerek onları kimi zaman düşünmeye, kimi zaman da hüzünlenmeye sevk ediyor.
Kitabın son bölümünde ise Gelibolu yarımadasındaki şehitlikler, anıtlar, tabyalar ve kitabeler fotoğrafları ile birlikte tanıtılıyor. Bu görseller ise kitaba hem zenginlik kazandırıyor, hem de okuyuculara olayların yaşandığı yerleri göstermesi bakımından bir rehber olma niteliği sağlıyor. İşte “Çanakkale Unutulmasın” isimli eser tüm bu duygu yoğunluğu içinde yazılmış ve bizlere Çanakkale’yi tekrar tekrar hatırlatan bir kitap olarak karşımıza çıkıyor.