Makale

Zaferlerin Manevi Dinamikleri

Başyazı

Zaferlerin Manevî Dinamikleri

Ağustos ayı Müslüman Türklerin tarihinde büyük askerî zaferlerin ve başarıların yıldönümüdür. Her yıl bu zaferleri anmak, bu başarıların milletimizin tarihindeki önemini belirtmek için çeşitli resmî ve özel toplantılar düzenlenmekte; mil- lî-hamasî nitelikli konuşmalarla toplumumuzun her zamankinden daha çok muhtaç olduğu millî- toplumsal birlik ve dayanışma ortamı kuvvetlendirilmeye çalışılmaktadır.
Türklerin Anadolu’daki tarihlerini çok yakından ilgilendiren iki büyük askerî olay Ağustos ayında meydana gelmiştir. Birincisi Anadolu’nun İslamiyet’le şereflenmesini ve Türklere anayurt olmasını sağlayan 1071 Malazgirt Zaferi; İkincisi ise bundan dokuz asır sonra, koyu bir haçlı ve müstemlekecilik zihniyetiyle Anadolu’yu ele geçirmek isteyen Yunanlıların Büyük Taarruz ile (26 Ağustos - 30 Ağustos) kesin bir yenilgiye uğratılarak İzmir’de denize dökülmelerini sağlayan sürecin başlatılması olayıdır. Her iki olay da haklı bir sevinç ve mutlulukla, coşku ile kutlanmaktadır.
Dokuzuncu miladî asırda büyük kitleler ve kabileler halinde İslâm’ı kabul eden Türkler, zayıflamaya yüz tutan Abbasi Halifeliği’nin en hassas askerî görevlerini ihraz etmişlerdir. Bağdat’ın kuzeyindeki Samarra kenti bu amaçla, askerî bir garnizon kenti olarak kurulmuştu. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, İslâm dünyasınca yeni bir kurtarıcı olarak karşılanmıştı. Selçuklu Sultanı Alparslan Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapılarını Türklere açarken; bir yandan da baş vezir Nizamül- mülk aracılığı ile ülkede geniş bir eğitim seferberliği başlatmış; Nizamiye Medreselerini kurdurarak, eğitimi bir kamu hizmeti olarak müesseseleştirmiştir. Anadolu’nun coğrafyadan vatana dönüşmesi Sultan Alparslan’ın Malazgirt Zaferiyle başlamış ve bu süreç yaklaşık üç asır devam etmiştir.
Aradan geçen dokuz asra yakın bir zamanda Anadolu’da Büyük Selçuklu Devletinin bir uzantısı "Anadolu Selçukluları" kurulmuş; Moğol İstilası, Haçlı Seferleri ve İç İsyanlar sonucu yıkılan bu devleti; Bizans’a yakın bir yerde "Uç beyi" olarak görev yapan Osmanlı Beyliği’nin gelişerek kurduğu “Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye” izlemiştir. "Din-ü Devlet-Mülk-ü Millet" idealinin bütünleştiği bu devlet; dünyanın en büyük ve kudretli devletlerinden biriydi. İslâm dünyasının büyük bir bölümü de bu devletin sınırları veya kontrolü altında idi. Payitaht ve Dersa-1 adet olarak da isimlendirilen İstanbul bütün Türk-İs- lâm dünyasının gözbebeği ve güvencesiydi. Ancak çeşitli iç ve dış sebepler yanında, Batılı ülkelerce hazırlanan planlar sonucunda, önce bölünmeye ve sonra yıkılmaya mahkum edilen Devlet-i Aliyye, en bunalımlı döneminde, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Üçüncü Ordu Müfettişi olarak Samsun’a çıkışıyla birlikte yeni bir ümide kavuştu. Anadolu’daki din bilginleri ve müderrislerin büyük bir çoğunluğu onun ve Heyeti Temsiliyyenin etrafında birleştiler. Ona maddî ve manevî destek sağladılar. 27 Aralık 1919’da Heyeti Temsiliyye ile birlikte Ankara’ya gelen M. Kemal Paşa’yı, burada başta Müftü Rifat (Börekçi) Hoca ve Müderris hacı Atıfla birlikte din bilginleri ve çeşitli toplulukların önderleri coşkun bir törenle karşıladılar. Karşılamada seğmen alayı düzenlendi. 23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi İstanbul’dan ve Anadolu’dan gelen bilginlerle ve münevverlerle ayrı bir manevî ortam yaşadı. Olağanüstü bir kurucu meclis niteliğinde olan bu meclis bütün mahrumiyetlere rağmen, üç yıl içinde vatanın istiklâli için bütün himmet ve gayreti gösterdi. İslâm Dünyasının şuurlu aydınları Türk Kurtuluş Savaşına destek oldular. Millî şairimiz merhum Mehmet Akif, bu mecliste mebus olarak bulundu ve İstiklâl Marşı’nı yazma şerefi ona nasip oldu.1921 yılında kazanılan Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra kendisine Müşir (Mareşal) ve "Gazi" ünvanı verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, ordularını ve milleti Büyük Taarruz’a bu manevî atmosfer içinde hazırladı. Denizli Müftüsü A. Hulusi, Erzurumlu Raif Hoca, Sivaslı Ali Kemali Efendi, Balıkesirli Haşan Basri Çantay ve daha yüzlerce din bilgini ve İslâm aydını millî mücadeleyi maddeten ve manen desteklediler.
Bir Ağustos ayında; yurdumuzu coğrafyadan vatana dönüştüren kahramanları rahmet, minnet ve saygı ile anıyorum.
Gelecek sayımızda buluşmak üzere.

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı