Makale

İMAM-I GAZALÎ

İMAM-I GAZALÎ

Yusuf KOL

Eş’arî kelâmcısı, Şafiî fakihi, mutasavvıf, İslâm düşünürü İmam Gazâlî; (450 /1058) yılında bugün İran sınırları içinde yer alan Horasan civarındaki Tûs şehrinde doğdu.
Asıl künyesi, Ebû Hamid Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Gazâlî et-Tû- sPdir<1>.Babası fakir bir adamdı. Ancak, salıh ve alimleri seven bir adam olduğu için, çok kabiliyetli gördüğü çocuklarına, iyi bir tahsil yaptırmak arzusunda idi. Bu arzusunu ger- çekleştiremeden hastalandı.Ölmeden evvel iki oğlunu (Ahmed-Mehmed) yakın bir aile dostuna emanet ederek pek genç yaşta vefat etti. Bu vefakâr dost, arkadaşının emanet ettiği yetim çocukları, varını yoğunu feda ederek tahsillerine gayret etti. Nihayet parası kalmayınca, zekâsına hayran olduğu ve tahsilinin ilk kademelerini aşmış bulunan Mehmed’e,(Cürcan’da) bir medreseye devam ile tahsilini ikmal etmesini tavsiye etti’2
İleri düzeydeki ilk öğrenime,(465/1073) Ahmed b. Muhammed er-Râzkânfden fıkıh dersleri alarak Tûs’ta başlayan Gazâlî, daha sonra Cürcan’a giderek burada Ebu’l -Kasım el-İsmailfnin öğrencisi oldu.Daha önce Tûs şehrinde hıfzını tamamlamış olan Gazâlî, Cür- can’da fıkıh, özellikle de hadis ilmi ile meşgul oldu.
Es’ad el-Meyhenî adlı bir dostunun kendinden naklen anlattığına göre Gazâlî, beş yıl süren Cürcan’daki öğreniminden sonra bir kâfile içinde Tûs’a dönerken eşkiyalar tarafından yolları kesilir ve her şeyleri alınır.. Gazâlî eşkiyanın peşine düşer ve reislerinden hiç olmazsa ders notlarının iade edilmesini ister. Cürcan’da beş yıl boyunca sırf o ders notlarındaki bilgileri edinmek için uğraştığını söyler.. Eşkiya reisi notları iade eder, lâkin; bilgileri hafızasına yerleştirmek yerine kağıtlara yazmasından dolayı da kendisiyle alay eder.Bu eleştiriyi Allah’ın bir ikazı sayan Gazâlî,üç yıl içinde notların tamamını ezberlediğini belirtir. Ve "arak hiç bir hırsız ilim servetimi benim elimden alamaz’ der.Sem’anî de aynı hatırayı nakleder. Bir müddet Tûs’ta kalan Gazâlî, daha sonra Tûs’lu bir grup öğrenci ile birlikte Nişabur’a gitti (473/1080). Burada Nizamiye Medresesi’ne girdi ve dönemin en tanınmış kelam alimi olan İmamû’l-Hara- meyn el- Cüveynrnin öğrencisi olma şerefini elde etti.
Olağanüstü bir zekâ ve hafızasıyla dikkatleri çeken ve başta fıkıh olmak üzere hadis, akaid, gramer gibi geleneksel bilgi dallarında hayli yetişmiş olan Gazâlî, Nişabur’da mantık ve çeşitli tartışma disiplinleriyle kelam ve felsefe üzerine çalışmalarda bulundu.
Supkî,Gazâirnin Nişabur’a gittikten sonra gayet sıkı geçen bir öğrenim süresince Şâfiî Fıkhı, hukuk ekolleri arasındaki tartışma teknikleri (hilâf), cedel, akaidle fıkhın kaynakları ve mantık alanlarında parlak bir âlim olarak yetiştiğini, hikmet ve felsefe okuduğunu, bütün bu disiplinlerde sağlam bir formasyon kazandığını ifade eder..
“Gazâlî derin bir denizdir" diyen hocasının (İmamu’l- Harameyn el-Cüveynî) ona sempati duymakla birlikte, için için onu kıskanmaktan kendini alamadığı da söylenmektedir. Gazâlfnin bu sıralarda yazdığı El-Menhûl adlı fıkıh kitabını inceleyen Cüveynî, eseri çok beğendiğini, "beni sağken mezara gömdün; ölümümü bekleyemez miydin?”sözleriyle ifade etmiştir. Çağdaşı Abdulğâfir el-Fârisî;”İs- lam’ın ve Müslümanların hücceti, din önderlerinin imamı, konuşma ve ifade kaabiliyeti mantık-zeka ve tabiat itibarıyla benzeri görülmemiş bir kişi” diye nitelediği Gazâlfnin bu dönemde genç yaşına ramen, bütün arkadaşlarını geride bıraktığını, öğretim faaliyetlerinde hocasına yardım ettiğini ve eser telif edecek düzeye ulaştığını belirtir.131
Cüveyninin vefatı üzerine (478/1085) büyük bir boşluğa düştüğünü hisseden Gazâlî, memleketi olan Tûs’a dönerek burada ilimle meşgul oldu, bu arada Gazâlî’nin şöhreti etrafa yayılmaya başladı. Katıldığı İlmî müzakere ve tartışmalarla ünü Bağdat’a ulaşınca’4’ Selçuklu Veziri Nizamü’l-Mülk’ün ilgisini çekti ve Bağdat’a davet edilerek Nizamiye Medresesi Müderrisliğine getirildi. Burada İslâm Bilimleri okuttu..’51 Bir çok ilim adamı ile müzakere ve münakaşalara katıldı. Baş müderris olmadan önce altı yıl Nizamülmülk’ün ilim meclisinde bulundu.
Gazâlî artık halkın ve ilim çevrelerinin gözde alimi olmuştu. Uzak yerlerden ona ders almak için geliyorlar, sohbetlerini dinliyorlar, özellikle lisânındaki fesâhat ve belagata hayran kalıyorlardı. Gazâlî’nin bu hareketli hayatı (448/1095) otuz sekiz yaşına kadar devam etti. Daha sonra îmanın us (akıl)’tan üstün olduğu düşüncesine koyularak medreseyi ve ilim meclislerini terk edip Şam’a gitti.161 Orada Camii Emeviyye’de bir hücreye kapanıp tasavvufla ilgili eserler okumakla, nefsini murakabe ve tezkiye ile uğraştı.17’
Şam’da iki yıl kalan Gazâlî, hac görevini îfa etmek için Hicaz’a gitmek üzere Şam’dan ayrıldı. Yolculuk esnasında Kudüs’e ve İskenderiye’ye uğradı. Hac sonrası kırk yaşında iken Bağdat’a dönerek Şam’da iken yazmaya başladığı İhya’sını öğrencilerine okuttu. Ancak gönlünü kaplayan inziva hayatı, onu tekrar doğum yeri olan Tûs şehrine çekti. Burada uzun müddet kalan Gazâlî inziva hayatı sürdürmekle birlikte en verimli eserlerini de telif etmeye devam etti. Bu dönemler onun önemli eserler verdiği en verimli yıllardır.Fev- kalâde İlmî bir mesai ve derûnî bir mücahede ile yorulmuşsa da aradığını bulmuş ve manevî bir huzura da ermişti.
Bağdat’da Nizamülmülk’ten sonra yerine geçen Fahrü’l-Mülk’ün ısrarı üzerine, kırk dokuz yaşındaki Gazâlî Nişabur’daki Nizamiye Medresesi’nin başına geçti. Böylece ikinci defa tedris hayatına dönmüş oldu. Elli üç yaşına kadar bu görevine devam ettikten sonra tekrar Tûs’a dönen Gazâlî; evinin yanına bir medrese ile tekke yaptırıp, ömrünün sonuna kadar burada sade bir ortamda eğitim-öğretim ve telifine devam etti.’81
El emeği, göz nuru yün ipliklerini satarak elde ettiği gelirle evlatlarına iyi bir ilim tahsil ettirme düşüncesinde olup, bu düşüncesini gerçekleştiremeden ölen bir babanın oğlu olan Gazâlî; İslâm âleminde, Hüccet’ül-İslâm (İslâm’ın delili) ve Zeynuddîn (dinin zineti-süsü)9 ünvanları ile anılır oldu.
Gazâlî; kısa ama hareketli olan hayatını zühd ve takva içinde geçirmiş, bilgi ve kaynak olarak elimize alacağımız pek çok önemli eserler yazmıştır. Eserlerinden en çok tanınanları şunlardır: "İhyâu-Ulûmiddın, Kimyâ-ı Saadet, Cevâhirü’l-Kur’an, Kavâidü’l-Akâid, Ki- tâbü’l-İkdsâd fil-ftikâd, İlcâmü’l-Avâm an ilm’il-Kelâm, Mizânii’l-Amel, Dürretü’l-Fahire, Eyyühe’l-Veled, Kıstâs’ül-Müstekîm, Tahâfet- ül-Felâsife, Mekâsıd-iil-Felâsife, El-Munkızu Mineddalâl, El-Fetâvâ, Hülâsâtü’t-Tasnîf fit-Tasavvuf.10
İmam Gazâlî; irşad faaliyetlerine devam ederken, 18 Aralık 1111 ’de doğum yeri olan Tûs şehrinde vefat etti. Ünlü şair Firdevsfnin mezarının yanına defnedildi.Allah rahmet eylesin.’11

1- T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, C.13, S. 489.
2- OKHAN, Mehmet Ali, İmam Gazâlî, Gayret Kitabevi, Istanbul-
1964, 5. 32.
3- T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, C.J3, S. 490.
4- OKHAN, Mehmet Ali, imam Gazâlî, Gayret Kitabevi, Istanbul-
1964, 5. 33.
5- Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 5, S. 2329.
6- KÖKER, Prof. Dr.Ahmet Hulusi, El-Gazâlî, Kayseri-1988, 5. 12.
7- OKHAN, Mehmet Ali, İmam Gazâlî, Gayret Kitabevi, istanbul-
1964, S. 34.
8- KÖKER, Prof. DrAhmet Hulusi, El-Gazâlî, Kayseri-f 988, S. 13-14.
9- OKHAN, Mehmet Ali, İmam Gazâlî, Gayret Kitabevi, istanbui-
1964, 5. 35-37.
10- Yeni Rehber Ansiklopedisi, C.13, 5. 494.
11- T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, C.13, S. 494.