Makale

Kutlu Gece ve Mutlu Gün KADİR GECESİ VE RAMAZAN BAYRAMI

Kutlu Gece ve Mutlu Gün

KADİR GECESİ VE RAMAZAN BAYRAMI

Şükrü ÖZBUĞDAY
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

İçerisinde bulunduğumuz ayda, mübarek bir geceyi ve önemli bir günü idrak edeceğiz. 11 Aralık Salıyı 12 Aralık Çarşamba’ya bağlayan gece, Kadir Gecesi; 16 Aralık Pazar günü ise Ramazan Bayramıdır.
Ramazan Ayı’nın yirmi yedinci gecesi İslâm âleminde "Kadir Gecesi" olarak bilinir ve kutlanır. Çünkü bu gece hayırlarla dolu olayların meydana geldiği bir gecedir.
Kadir Gecesi, gecelerin en feyizlisi ve bereketlisidir. Bu gece çok şerefli ve müstesna bir gece olduğundan Kur’an-ı Kerim’de müstakil bir sûre ile şerefi yükseltilmiş, doksan yedinci sûre olan "Kadir Sûresi" buna tahsis edilmiştir. Bu sûrede gece ile ilgili olarak şöyle buyurulun "Doğrusu biz Kur’an’ı Kadir Gecesi’nde indirmişizdir. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu bilir misin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve ruh (Cebrâil) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.""’
Yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı üzere, insanlara dünya ve ahirette mutlu olmanın yollarını gösteren, beşeriyyeti karanlıklardan çıkarıp, aydınlığa kavuşturan kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim, ramazan ayında Kadir Gecesi’nde inmiştir. Kur’an-ı Kerim gibi, insanlık için bir hidayet rehberi olan kitabın böyle bir gecede inmesi ona çok büyük bir şeref kazandırmış, kadrini yüceltmiştir. şâir bunu ne güzel ifade eder. Hakk’ın en şa’şaalı nüm tecellî etti,
Doğdu Kur’an güneşi, leyle-i fetret bitti. Kur’an-ı Kerim’in bu gecede inmesi, bu gecenin bin aydan daha hayırlı olması, Cenab-ı Hakkin, ezelde takdir ettiği şeylerden bir yıllık olayların, ana kitaptan alınarak, görevli meleklere bildirdiği gece olması sebebiyle de Kadir Gecesi üstün bir değer taşımaktadır. Büyük melek Cebrail’in diğer meleklerle beraber bu gecede yer yüzüne inerek Allah’a ibâdet eden kulları selamlamaları ve bu gecenin tan yeri ağarana kadar selam ve esenlik olması da İlâhî rahmetin çok güzel bir tecellisidir.
Buhâride yer alan pek çok rivayete göre, Kadir gecesinin ramazanın son on gecesinden birinde olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Hz.
Peygamber, ramazanın son on gününde her zamankinden daha çok ibâdet eder, âile fertlerini de ibâdet için uyandırırdı.121 Bu arada Peygamberimizin rastladığı Kadir geceleri hakkındaki rivayetler arasında yirmi yedinci geceye ait olan rivayet, âlimlerin çoğunluğu tarafından tercih edilerek, bu gece Kadir Gecesi olarak kutlanagelmiştir.
Bin aydan daha hayırlı olduğu açıkça bildirilen bu gece bizim için Yüce Allah’ın bir lûtfudur. Hiç şüphesiz Kadir Gecesi’ne yetişmek, biz mü’minler için büyük bir mutluluk olduğu gibi en iyi şekilde değerlendirilmesi gereken bir fırsattır. Kadir Gecesini ibâdetle geçirmek büyük bir kazançtır. Çünkü bu gecede yapılan ibâdet bin ayda yapılan ibâdetten daha hayırlıdır. Hz. Peygamber, gece ile ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır: "Kim faziletine inanarak ve sevabını umarak Kadir Gecesi’ni ibâdetle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır.3
Kadir Gecesi’ne mahsus bir ibâdet yoktur. Ancak bu geceyi namaz kılmak, tevbe ve istiğfarda bulunmak, duâ etmek suretiyle ihyâ etmek uygun olur. Üzerinde namaz borcu bulunanların hiç olmazsa bir günlük kaza namazı kılmaları iyidir. Böylece, hem namaz borçlarını ödemiş, hem de geceyi ibâdetle geçirmiş olurlar. Namaz borcu olmayanların ise, nafile namaz kılmaları, sevap kazanmaya ve geceyi değerlendirmeye vesile olur.
Kur’an-ı Kerim’in yeryüzüne inmeye başladığı bu gecede bol bol Kur’an-ı Kerim okumak da, bu Yüce Kitabın şefaatçi olmasına sebep olabilir. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadırlar: "Kur’an’ı okuyunuz, çünkü O, kıyamet gününde şefaatçi olarak gelir."141
Ayrıca bu gecede okunabilecek bir duâyı Hz. Peygamber, eşi Hz. Aişe’ye öğretmiştir. Hz. Aişe, bunu şöyle anlatın "Hz. Peygamber’e dedim ki:
"Ey Allah’ın Rasûlü; Kadir Gecesi’ne rastlarsam nasıl duâ edeyim?
Peygamberimiz:
"Allah’ım sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet" diye duâ et buyurdu.’51
Ramazan bayramına yaklaşmış bulunuyoruz. Bu bakımdan biraz da bayramların dini ve millî hayatımızdaki öneminden bahsetmek yerinde olur.
Toplumlara ve uluslara ait toplu sevinç, mutluluk ve ortak kutlama vesilesi olarak kabul edilen belirli zamanlar vardır. Bu zamanlara bayram denir. Ötedenberi her toplumun ve din mensuplarının bayramları olagelmiştir. Bayram neşe ve sevinç günü demektir. Belli günlerde süslenmek, neşelenmek ve eğlenmek suretiyle dinlenmek, sıkıntıları atarak rahatlamak, üzüntüleri bırakıp topluca hoş vakit geçirmek bir ihtiyaçtır.
Bayramların, millî ve dînî duyguların, inanışların pekişmesi, taze ve canlı tutulması fonksiyonu yanında, toplumun birlik ve beraberliğini sağlamada ve bunun bireylerin bilincinde yer etmesinde de büyük önemi vardır. Gerçekten dînî bayramlar, insanlar arasında kaynaşmanın, dostlukları ve ahbaplıkları ilerletmenin bir yolu olarak belli bir öneme sahip oldukları gibi, dînî his ve şuurun sosyal hayatta tazelenmesinin de bir vesilesidir.
Bayramlar sosyal dayanışma ve barış şuurunun fertlere kuvvetle hâkim olduğu günlerdir. Dargınların kucaklaşması, aralarında kin ve nefret bulunan kabile, âile ve şahısların düşmanlık ve husûmet duygularının sevgiye dönüşmesi, küçüklerin büyüklere saygı, büyüklerin küçüklere sevgi göstermesi, hastaların ziyaret edilmesi, verilecek küçük hediyelerle çocukların gönüllerinin alınması, hısım ve akrabanın bir kere daha yeniden kaynaşması, genellikle bayram günlerinde mümkün olmaktadır.
Hz. Peygamber, Medine’ye hicret ettiklerinde, Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı. Hz. Peygamber:
"Bu günler nedir?" diye sorduğunda, Medineliler:
Biz câhiliyetten beri bu günlerde eğleniriz." dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz:
Allah size, o iki gün yerine daha hayırlı iki bayram vermiştir" buyurmuştur.161 0 günden beri kutlanagelen bu iki bayram,
Müslüman milletlerin aynı zamanda millî bayramları yerine de geçmiştir.
Bayram günleri mutlak ve hâlis ibâdet günü olmadığı gibi, katıksız eğlenme günü de değildir. Bu iki hususu bir arada toplayan günlerdir. Bayramları ibâdet ve taatten tecrit edip, sadece oyun, eğlence, zevk ve safâ günü olarak anlamak yanlış olduğu gibi, meşru oyunlardan ve mubah eğlencelerden soyutlayarak sırf bir ibâdet ve taat günü olarak anlamak da hatalıdır. Çünkü insanın manevî varlığı yanında, maddî varlığının da beslenmeye ihtiyacı vardır. İbâdet ve taatlarla ruh ve kalp gibi mânevî varlığımız tatmin edildiği gibi, çeşitli ikram ve ziyâfetlerle, belli ölçüler içinde yapılan meşru oyun ve eğlencelerle de maddî varlığımız tatmin edilmiş olur.
Meşru sınırlar içinde yapılan oyun ve eğlenceler, bayramların özünde mevcuttur. Nitekim Hz. Peygamber, bir bayram günü Ha- beşliler tarafından oynanan kalkan ve mızrak oyununu Hz. Aişe ile birlikte seyretmiş-, yine Hz. Aişe’nin hâne-i saâdette muganniye kızlara bazı ezgiler söyletmesine ses çıkarmamıştır.171 Ancak şurası unutulmamalıdır ki, her şeyin ifradı olduğu gibi, oyun ve eğlencenin de ifradı iyi değildir. Bu sebeple oyun ve eğlence konusunda ölçülü hareket etmek, meşruiyet ve cevaz sınırlarına dikkatle riâyet etmek gerekir.8
Bayram günlerinde annemizin-babamızın ellerini öpüp hayır duâlarını almalıyız. Kur’an-ı Kerim’de, Yüce Allah’a ibâdetten sonra, ana-babaya saygı ve iyilik emredilmiş, onlara karşı "öf" bile demek yasaklanmıştır.’9’ Akraba ve komşularla tebrikleşerek karşılıklı sevgi ve saygı duygularımızı aktarmalıyız. Karşılaştığımız herkese selâm vermeli, tanıdığımız ve tanımadığımız kimselerin bayramını kutlamalıyız. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek, hatırlarını sormalı ve gönüllerini almalıyız. Hastanelerde ve evlerde yatan hastaları ziyaret etmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimlerin ve kimsesiz çocukların başlarını okşamalı, onlara anne ve baba gibi davranmalıyız. Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı, onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız. Bizden duâ bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek ruhlarını şâd etmeliyiz. Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız. Çocuklara hediyeler dağıtmalı ve onları sevindirmeliyiz. Her zaman olduğu gibi, bayram günlerinde de, yüce dinimizin emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmalıyız. Bütün bunlar, toplum fertlerini birbiriyle kaynaştırarak millî birlik ve beraberliğin sağlanmasında; devleti ve milleti rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların bertaraf edilmesinde etkili olan hususlardır.
Değerli okurlarımızın Kadir Gecesini ve Ramazan Bayramını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.

1- Kadir, 1-5.
2- Bkz. Bulıâri, Fadl’u Leyleti’l-Kadr, 3.
3- Buhâri, Teravih, 2; Müslim, Salât, 25.
4- Müslim, Misafirin, 252.
5- Tirmizî, Deavâc, 85.
6- Ebü Dâvud, Salât, 245; Nesâî, Salâtü’l-!deyn,l; Tecrid-i Sarih Tercemesi, c. 3, s. 157.
7- Bkz. Buhar/, îdeyn, 3; Müslim, Îdeyn,f6.
8- Prof. Dr. Süleyman ULUDAĞ, İslam’da Emir ve Yasakların Hikmeti, TDV Yayını, Ankara-1989, s. 101,102,103.
9- Bkz. İsrâ, 23.