Makale

Ahilik Teşkilatının Kültürümüzdeki Yeri

Ahilik Teşkilatının Kültürümüzdeki Yeri

Yahya Çankaya
Derepazarı Müftüsü

Müslüman ecdadımızın ekonomik, sosyal ve kültürel hayatına yaklaşık dokuz yüzyıl damgasını vuran ve aynı zamanda cihana hükmeden Osmanlı İmparatorluğunun kurulmasında da önemli görevler üslenen "AHİ"lik, Arapçadaki "kardeşim" anlamındaki "AHİ" ya da Türkçedeki cömert anlamında kullanılan "AKI"dan türetildiği ileri sürülmektedir (1).
Ahilik teşkilatının yapısında İslâm’ın ruhunu yansıtan ana unsurları görmek mümkündür. Zira, bu sistem müslümanların inanç, ahlâk ve düşünce sistemiyle yoğrulmuş ve ihtiyaca göre kurulmuştur. Ahilik, tasavvufta önemli bir yer olan (uhuvvetle) çok yakın ilişkisi olması dolayısıyla islâm dünyasınd hüsn-ü kabul görmüş ve kolaylıkla yayılabilmiştir. Ahilik, Türkistan ve İran’dan Anadolu’ya kadar uzanan topraklarda sanayi ve ticaret merkezlerinde daha çok esnaf ve sanat erbabını bir çatı altında toplayan ve onlara her türlü desteği veren bir teşkilatın adıdır.
Teşkilatın kurucusu olarak tanınan "AHİ EVRAN" (asıl adı şeyh Mahmud Nasıruddin olup İran’ın Hoy şehrinde doğmuştur) (2) Anadolu’daki bütün san’atların piri olarak kabul edilmekte olup, kendisi daha çok dericilik san’atı ile uğraşmıştır. Anadolu’ya geldiğinde Kayseri, Denizli ve Konya yörelerinde belli bir zaman kaldıktan sonra Kırşehir’e gelmiş, teşkilatın kurulmasını sağlayarak 93 yaşında iken aynı yerde vefat etmiştir.
Ahiler, siyasi bir güç olmamakla beraber, anarşi ve kavganın vuku bulduğu zamanlarda varlıklarını hissettirmişler ve huzurun sağlanmasında önemli görevler üstlenmişlerdir (3). Faydalı olduğu alanlar dikkate alındığında teşkilatın sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi yönlerinin var olduğu görülmektedir. Ahi tekilatı, aynı zamanda bir eğitim kurumu gibi görev yapmıştır. Şu farkla ki, öğrenci "çırak" adıyla isimlendirilmekte, ancak yalnız mesleki yönden değil, manevi ve kültürel yönden de en iyi bir şekilde yetiştirilmekteydiler. Ustalar ise, hem bir öğretmen, hem de çırağın ahlaklı, dürüst ve çalışkan iyi bir insan olarak yetişmesinden sorumlu bir eğitimciydi. Bundan dolayıdır ki, çırağını her yönüyle iyi yetiştirmeyen ustalar (eğitimcilere) iyi gözle bakılmazdı.
Ahilik teşkilatına ilk giren kişi, önce şerbet içer, sonra peştemal kuşanıp şalvar giyerek teşkilatın mensubu olabilmekteydi. Esnaf birlikleri ustalar, kalfalar ve çıraklardan meydana gelmektedi. Çırakların mesleğinde yükselmesi için, mesleki bilgi gerekli görülmekte, mesleğinin sırlarını öğrenmeyene ise dükkan (işyeri) açmaya izin verilmemekteydi.
Ahilikte sosyal dayanışma önemli bir yer tutmaktadır. Ahiler hem mensubu oldukları mesleği en iyi şekilde yapmak, hem öğrenci (çırak)leri ahlaklı ve kaliteli olarak yetiştirme, hem helal yönden kazanıp geçimini sürdürmek, hem de teşkilat üyeleri ve toplum içinde sosyal dayanışmayı sağlamak gibi bir çok gayeleri düşünürlerdi. Sosyal dayanışma duygusu o derece ilerdeydi ki, kazancı ihtiyaç fazlası, fakir ve ihtiyaç sahiplerin yardım maksadıyla dağıtılmaktaydı. Bugün eksikliği hissedilen "yaşamak için yaşatmak" prensibine göre yaşayan ahilerde insanlar toplumun bir parçası olarak kabul edilir, bir kişinin huzursuzluk ve rahatsızlığının kademeli olarak bütün toplumu kapsayacağına inanılır, "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" düstûruna sıkı bir şekilde bağlı kalınırdı.
Ahilerde, günümüzde olduğu gibi daha fazla kazanmak, spekülasyon ve rekabetin aksine, karşılıklı yardım ve sosyal dayanışma esaslarına bağlı kalmak prensip olarak kabul edilmiştir. Mesela, toplum içinde dayanışma duygusunu bozacağı endişesiyle aşırı kazanma duygusu men edilmiştir. Sabahleyin ilk müşterisinden alış verişini yapan esnaf, ikinci müşteri geldiğinde veya ilk müşteri ikinci bir şey istediğinde "henüz siftah yapmayan esnaf komşusuna gitmesinin daha iyi olacağını" tembihlerdi. Bununla şahsi kazanç yerine toplumun kazancı ön planda tutulmaktaydı. Aslında şahsi kazançlar daha çok teşkilatın ana sermayesini meydana getirmekteydi. Bu sermaye ile hammadde ve diğer ihtiyaçlar karşılanmakta, yeni tezgahlar ve işyerleri açılarak, ihtiyacı olanlara yardım edilip herkesin hak sahibi olması sağlanmaktaydı. Böylece bu güzel gaye ile yetiştirilen bir ahi, önce kendisinin gözcüsü olmakta, ölçü ve tartıda da eksiklik yapmamaya özen göstermekteydi.
Ahilik teşkilatında, çalışmak ibadet sayılmıştır. İşyerleri onların Hakk kapısıdır. Samimiyetle çalışılır, helal yolla elde edilen gelir, helal yerlere harcanırdı. Bu duyguya sahip ahi esnafı, malına değerinden fazla fiyat koymaz ve zenginleşme hırsıyla değişik kazanca tevessül etmezdi. Mal biriktirip kısa ve kolay yoldan para kazanmaya, hırslı ve istismarcı ticarete kesinlikle karşı olan ahilerde makbul olan kazancın şekli, alınteri ve el emeği karşılığında elde edilen kazançtır. Bozuk kantar kullanan esnafın ibret için çarşı pazar dolaştırılması, dürüstlüğün ne derece önemli olduğunu anlatması bakımından manidardır.
Ahilikte sosyal dayanışmanın yanında zaman zaman üretilen malda sınırlama getirilerek, emeğin karşılığını alması sağlanmış ve tüketicinin korunması temin edilmiştir. Hatta, belirlenen miktarda üretilen mallar üretici tarafından imalat kârı üzerinden satılarak (günümüzde olduğu gibi), üretici ile tüketici arasına aracının girmesine engel olunmuş, böylece ürünlerin ucuz olarak vatandaşa satılması sağlanmıştır.
Bunun yanında, üretilen mallarda bugün olduğu gibi T.S.E. belgesi gibi bir standart uygulanmakta, satın alınan mal, belirtilen zamandan önce bozulur ve kullanılamaz hale geldiğinde geri verilip ya yenisiyle değiştirilmekte ya da ödenen ücret geri ödenmekteydi. Bununla da yetinilmeyip, sadece bu iş için denetim mekanizması devreye sokulup tüketici korunmakta, buna uymayan esnaf ise, ibret için cezalandırılıp gerektiğinde onunla irtibat kesmeye kadar gidilebilmekteydi.
Bir ahi esnafı, yaptığı ticari işini değiştirmeye ve başka bir iş ile uğraşma hakkına sahip değildi. Böylece, o esnafın bulunduğu iş kolunda uzmanlaşması sağlanmakta ve hakkaniyet içerisinde bir iş bölümü yapılmaktaydı. Temelinde müslümanın anlayış biçimi, yaşama şekli, inanç ve ahlak prensiplerine ait unsurlar bulunan Ahilik Teşkilatı, kurulduğundan sonra da diğer teşkilat ve hizmet birimleri için örnek olmuştur.
Teşkilat yönetiminde görev alanlar seçim sistemiyle belirlenmekte, birlikler bir başkan ve beş kişilik yönetim kurulunca idare edilmekteydi. Her esnaf kolunun yönetici seçiminde, sadece o mesleğin usta olanları oy kullanabilirdi. "Esnaf Şeyhi" diye isimlendirilen teşkilat başkanının önemli görevleri vardı. Mesela, esnafların dert ve taleplerini yönetim kuruluna götürüp görüşülmesini sağlar, esnaf orta sandığı diye bilinen bölümü idare eder ve gerektiğinde orada biriken meblağın teşkilata ait binaların ihtiyaçları için kullanılmasını sağlar, toplantı ve törenlere başkanlık ederdi. Teşkilata ait bütün idarecilerin denetimleri de, birliğin yetkili en üst makamı olan ve esnaf şeyhlerinden teşekkül eden "Büyük Meclis" tarafından yapılırdı. Bu meclis, esnaf şeyhlerinin yıllık hesaplarını denetler, haklarındaki şikayetleri inceler ve gerekirse, idari görevde olup suçlu görülenlerin görevlerinden azledilme işini yerine getirirdi.
Teşkilattaki ustalar, esnaf şeyhi ile yönetim kurulu üyelerinin seçimlerinde ayrı ayrı oy kullanırlardı. Ancak, esnaf şeyhinin seçimine girebilmek için, o meslekte çalışıyor olmak ve yönetim kurulu içinde enaz beş yıl usta olarak görev almış olmak gibi şartlar aranmaktaydı.
Ahilik teşkilatını bir müessese olarak bugün çalıştırmak ve teşkilatlandırmak mümkün görülmese de, ilkeleri, şartları, çalışma ve uygulama biçimlerinden alınacak dersler ve ibretler vardır.
Batı dünyası, maalesef 1800’lü yıllarda bir temsilcisini gönderip, teşkilatın daha çok yaygın olarak çalıştığı İç Anadolu bölgemizde inceleme yaptırtmış, elde ettikleri raporun bir ürünü olarak endüstri kolunda bir nevi kooperatifçiliğin geliştirilmesini sağlamışlardır. Böylece, bizde unutulmaya terk edilmiş olan ahilik teşkilatı, batının sanayi ve ticaret kollarında örnek alınarak ilerlemelerini sağlamıştır.
Netice olarak şunu söylemekle yetinelim ki, ahilik teşkilatı erbabınca incelenmeli, yeniden gözden geçirilmeli, ülkemizdeki bir çok iş çevrelerine verebileceği orijinal mesajlarını bir millet olarak alabilmeliyiz. Bunun içki gerekli olan şey, bu teşkilata ilgi gösterip değerlendirmektir. Teşkilatın her kademesinde görev alıp aktif hizmet veren kişileri rahmetle anıyor, bir kez daha ilgilileri göreve davet ediyorum.

(1) Sosyal Bilimler Ansiklopedisi 1/8.
(2) İslâm Ansiklopedisi 1/540-541.
(3)a.g.e.