Makale

30 AĞUSTOS VE MANEVİ KAYNAĞI

30 AĞUSTOS VE MANEVİ KAYNAĞI

MİTHAT BUĞUŞ

Ağustos ayı zaferlerin dalga dalga destanlaştığı, milletlerin ve devletlerin hafızalarına ebediyyen silinmez bir mührün vurulduğu, şanlı zaferler ayıdır. Zaferlerle dolu bu ay Türklüğe ve İslâm’a gönül birliğiyle hizmet eden asil Türk Milleti’nin şahlanışıdır. Anadolu’ya Türk ve İslâm damgasının vurulduğu 26 Ağustos 1071’den 22 Ağustos 1922 Sakarya Muharebeleri ile 30 Ağustos Başkumandanlık Meydan Muharebesi’ne kadar tarih sayfaları milli ve dini zafer belgelerimizle doludur. Türk Milleti’nin tarihi karakteri hürriyet ve istiklal içinde yaşamaya müsaitti. Esaret ve zillet altında yaşamaktansa şerefle ölmeyi tercih ederdi. Ya şehit, ya da gazi olmak onun en büyük idealiydi. Hürriyeti olmayanın, ibadet hürriyetine de sahip olamayacağına ve onları yerli yerince îfa edemiyeceğine inanıyordu. Cenab-ı Allah’ın "Gevşemeyin, üzülmeyin, İnanıyorsanız muhakkak üstün geleceksiniz"(1) fermanı onun en büyük iman dayanağını teşkil ediyordu.
Elbette zulmün topu ve güllesi vardı. Fakat Müslüman Türk’ün de ona karşı bükülmez bileği, sarsılmaz yüreği ve parçalanmaz imanı vardı. Şairin dediği gibi,
Bir azm, eğer iman dolu bir
kalbe girerse İnsan da o imandaki sırra
ererse
En azgın ölümler ona zincir vuramazlar.
Volkan gibi coşkun akıyor
durduramazlar.
Ezelden beri hür yaşamış ve yaşayacak olan asil Türk Milleti iman ve İslâm’dan gelen asil hürriyet duygusu ile Allah’a boyun eğip, düşmana silahını teslim etmedi. Allah-u Teala Kur’an-ı Keriminde böyle bir bütünleşme için "Şüphesiz Allah kendi yolunda birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saflar bağlayarak çarpışanları sever."(2) buyurmaktadır.
30 Ağustos Zafer günü verilen komut şöyleydi:
"Askerler! Vakit gelmiştir. Sıdk-ı sadakatla Allah’a dua ediniz. Ta ki ordumuzu muvaffak etsin."(3) Bu bir emir ve aynı zamanda bir dua idi. Askerlerimiz de Kur’an-ı Kerim ve dualar okuyarak, ellerini Allah’a açıp yalvararak savaştılar ve Allah’ın yardımı ile başardılar. Zaferi değerlendiren ve yukarıdaki komutu veren Başkumandanımızın "Muharebeleri kazandıran yüksek ruh ve imandır."(4) beyanatı milli ve dini gururumuzdur.
Gerçekten 30 Ağustos Zaferi, Türk Milleti’nin ve kahraman or-muzun şeref tablolarından biridir. Türk’ün tarihi, kahramanlıklarla, başarılarla ve övünçlerle doludur. Çünkü O, fıtraten asker bir millettir. Her Türk asker doğmuş, asker olarak ölmeyi şeref bilmiştir. Vatan görevi ve yurt savunması Türk evladının severek üstlendiği şanlı bir görevdir.
Türk evladı için, Türk askeri için, ölüm, yokluk ve hiçlik değil, ancak bir diriliş, dünyadan ahirete bir terhis tezkeresidir. Alınan yaralar bir nişan, ölüm ise askerliğin şerefli ve en son rütbesidir. Cenab-ı Allah bir müjdesinde: "Allah yolunda öldürülenler için ölüler demeyiniz. Onlar ölü değil, diridirler. Fakat siz farkında değilsiniz"(5) buyurmaktadır. Bu inançtır ki Türk’ü ölümsüzleştirmiş, ölümü güzelleştirmiş, Mehmetçiğin ölümü adeta düğüne ve gül bahçesine gidercesine gitmesine sebep olmuştur. Tarih Mehmetçiğin ve Türk evladının böyle kahramanlıklarda doludur. Sarıcığını dinin şerefi olarak bilen bir asker, elbette maddiyatıyla değil, manevi güçlerini kullanarak, güçlü iradesiyle mücadele edecekti. "Vatan sevgisi imandandır." buyuran Peygamberimizin hem dini kişiliği, hem de askeri ve komutanlık kişiliğini örnek alacaktı. Onun için askerimizin adı herhangi bir ad değil de "Mehmetçik’tir. Bilindiği gibi Mehmed, Peygamberimizin ismi olan Muhammed’in Türkçedeki okunuş şeklidir.
30 Ağustos 1922 Başkumandanlık Meydan Muharebesi Yüce Türk Milletinin, şanlı Ordumuzun ve kahraman Mehmetçiğimizin abideleştiği bir destandır.
30 Ağustos Zaferi ve buna benzer başarılarımız, her safhası ile düşünülmüş, hazırlanmış, yönetilmiş ve itina ile sonuçlandırılmıştır. Başkumandanımızın dediği gibi ’Türk Ordusunun, Türk subaylarının ve komutanlarının yüksek güçlerini ve yiğitliklerini tarihe bir defa daha tesbit ettiren yüce bir eserdir. Bu eser Türk Milleti’nin hürriyet ve bağımsızlık idealinin ölümsüz bir anıtıdır."(6)

(1) Kur’an-ı Kerim, AN Imran s. 139.
(2) Saf, 5.
(3) Yıllar Boyu Dergisi, C.2, Sayı:8
(4) Diyanet Dergisi, 11/5
(5) Bakara s. 154.
(6) Nutuk, S.444.