Makale

Mübarek Gecelerimizden REGAİB GECESİ

Mübarek Gecelerimizden

REGAİB GECESİ

Sami Uslu
Başkan Yardımcısı

Recep ayının ilk Cuma akşamı Regaib gecesidir. Bu mübarek gece 16 Aralık 1993 Perşembe akşamına rastlamaktadır. Milletimizin kâhir çoğunluğu dini gün ve gecelerimizi sevinçle karşılarlar, tebrikleşirler, camilere dolarlar. "Kandil" diye isimle- dirdikleri mübarek gecelerini vecd içinde kutlarlar.
Yıllar itibariyle çok gerilere gidersek, bu değerli gecenin akşama yaklaşan günleri, bilhassa ikindi sonraları Kur’an okunarak, rahmeti rahmana kavuşmuş, mevtalarımızın ruhlarına Yasin’ler, Tebâre- ke’ler tilâvet edilerek, buhur kokuları ile, komşuların birbirlerine ikram ettikleri lokma veya pişirilmiş hamur işlerinin dağıtılmasıyla tes’id edilirdi. Bunlar artık geride kaldı. Büyük bir kesim bu adetlerimizi adeta unuttu.
Mübarek gecelerimizde, bugün için de güzel manzaralarımız camilerimizde görülür. Minareler mahyalarla süslenir, camilerimiz ışıklandırılır, mü’minler arka bölmelere varıncaya kadar camilerin her yerinde diz çöker, namazdan önce yapılan gecenin önemini içeren konuşmayı dinlerler. Herkes huşu içinde ruhunu yücelere yükseltmiş, bir nevi yaratılış sırrındaki espriyi yakalamaya çalışmaktadır. Her mü’min içinden yükselen şu sesi cevaplamakla meşguldür: Ben neyim? Niçin bu âleme gönderildim? Yaratılışımdaki esrar nedir? Belli bir süre yaşayan insan, kendisine verilen süreyi doldurunca niçin bu âlemi terketmektedir? Günah nedir? Sevap nedir? Yapılınca içinin tırmalandığını hissettiğin hallerde günah mı işlemiş oluyorsun? Bunun aksine; huzurlu olunca yaptıklarından dolayı sevap mı kazanıyorsun? Yüce kitabımız Kur’an bizlere neler emrediyor? Okunduğu zaman bile insanın gönlüne inşirah veren bu ses nedir? Seslerdeki mananın kaynağı neresidir? Şu kadar yıldır insanlar bu sese niçin doymuyor? Gönüller susadığı zaman niçin Kur’an’a yöneliyor? Bu kur’an niçin hiçbir zaman eskimiyor, berraklığı kaybolmuyor?
Daha bir çok sorular... sorular...
Mü’minler daha nicelerini düşünürken mübarek gecenin bereketiyle yatsı namazlarını kılarlar. Namazı takiben tebrikle- şirler, dağılırlar, evlerine çekilirler. Kur’anlar okunur, kaza namazları kılınır. Bu hal, tan yeri ağarıncaya kadar devam eder.
Mübarek gecelerimizin hemen hepsinde bu manzaraları yaşarız. Mü’minler şarza bağlanmış bir akü misali bu gecelerde enerji ile yüklenirler. Bu enerji manevî bir güçtür. Onun küçük bir zerresi, idraki olanı sonsuza uçurur. Rabbine kavuşturur. İyiliklere, güzelliklere koşturur. Onun için müslüman- lar bu mübarek gecelere kavuşmayı çok arzu ederler, sevinirler, dolup dolup taşarlar.
Bütün günlerin sonunda güneş çekilir gider, bir libas şeklinde gece yerini alır. "Aya erişmek güneşe düşmez.
Gece de gündüzü geçemez. Her biri bir yörüngede yürürler." ayetinde Cenab-ı Allah gece-gündüz ilişkisinden birbirleri ile olan münasebetten söz etmektedir.
Görüldüğü üzere gece ve gündüz Rabbimizin âyetlerin- dendir. Ibretengiz nimetlerin- dendir. Bu anlamda geceler, gündüzler hepsi aynıdır. Dünyamız üzerinde cereyan eden fizik olaylarındandır. O halde mübarek olan nedir? Beş mübarek gecede değerlilik nereden gelmektedir?
Önce konumuz olan Rega- ib’ten söz edelim. Rağbet edilen, değer verilen bir gece anlamına gelmektedir. Bazı rivayetlerde Recep ayının ilk Cuma gecesi ile 27. gecesi vuku- bulan Miraç olayına çok önem verilmiştir. Her ikisi de övülmüştür. Bilhassa Miraç gecesi ayetle müeyyed, Sahabe-i kiramın müşahedesi, Resulullah’ın müjdesiyle haber verilmiştir. Recep ayı üç aylar diye bildiğimiz kutsal zaman bölümünün ilk ayıdır, bundan sonra Şaban ayı gelecektir. Bu ayın ortası da rivayetler de medh-ü sena edilmiştir, milletimizin Berat gecesi diye kutladığı mübarek gecelerimizden birisidir.
Berat gecesini takiben artık Ramazan’a onbeş gün kalmıştır. Manevî feyiz ve bereket ayının sıcaklığı mü’minlerin burunlarında tütmektedir. Ramazan ayı, oruç ayı sabırsızlıkla beklenir durumdadır.
Müslümanlar büyük bir heyecanla Ramazan ayına doğru yaklaşmaktadırlar. Heyecan doruktadır, mukabeleler başlamıştır. Günah işlemeye mütemayil nefisler, tevbelere hazırlanmadadır. Gufran ayı görünmüştür. Cenab-ı Allah kullarını bağışlayacaktır, affedecektir. O’na bir karış yaklaşana, O çok daha fazla yaklaşacaktır. O’na yürüyerek gidene O koşarak gelecektir. Kullar Rableri önünde eğilecekler, yemeden içmeden kesilerek büyük bir nefs mücadelesine gireceklerdir. Her türlü kötülüğün müsebbibi nefis değil midir? İnsanların helâklarını isteyen nefisten başka nedir?
Böyle bir af denizinde müslümanlar coşku ile yüzerlerken, bin aydan daha hayırlı Kadir gecesine mülaki olurlar. Ardından bayram gelir.
Günler geceleri, geceler gündüzleri takib eder...
"Sen olmasaydın, sen olmasaydın ben bu âlemleri yaratmazdım" dediği Yüce Allah’ın en şerefli kulu, insanların en mütekâmili, örnek insan, gaye insan son Peygamberin doğum gecesi olan Rebiul evvel ayının onikinci gecesi müslümanlar için ayrı bir mübarek gecedir. Müslümanlar o mübarek geceyi de neşe ile kutlarlar, Resulullah’a salat ve selâmlar getirirler, affedilmeleri için Yüce Rablerine yalvarırlar... Namaz kılarlar, Kur’anlar okurlar.
Görüldüğü üzere dinî gün ve gecelerimiz bizler için çok önemli fırsatlardır. Manevî bereket iklimleridir. İnsan Rabbine kavuşmak ve O’nu idrak etmek için yaratılmıştır. Hiç bir şey başıboş değildir. Herşey bir gayeye matuftur. Her yaratılan Rabbini teşbih eder. Hiçbir şey yoktur ki, O’na hamd etmesin. Herşey fanidir. Baki olan yalnız O’dur.
Bu yüce duygular içerisinde üç ayların müjdecisi mesabesinde bulunan mübarek Regaib gecemiz müslümanların intibahına vesile olsun. Cenab-ı Allah dua ve niyazlarımızı kabul buyursun.