“BAŞKALARININ VERMEDİĞİNİ MİLLET YAPAR”
KAMPANYASINA DAİR BİR HUTBE
Hazırlayan: Ragıp İMAMOĞLU
Muhterem Müslümanlar,
Millet olarak hürriyet, egemenlik ve vatan gibi bir takım hak ve nimetlere sahip bulunmaktayız. Bunlardan her biri baha biçilmez kıymette ve hayatî önemdedir. O kadar ki, bunların birinden mahrum olmak ölüm demektir.
Bu nimetlerin değeri büyük olduğu kadar, düşmanları da çok ve çeşitlidir. Binaenaleyh bu nimetler tehlikeye düşebilir hattâ elden de çıkabilir. Onları gözetmek, düşmanlara karşı korumak ve bekçiliğini yapmak bize düşen çok önemli müşterek bir vazifedir, Kur’ân-ı Kerîm, bu nimetlerin korunması yolunu da gösterir. Cenâb-ı Hak, Enfal Sûresinin, 60 ıncı âyetinde şöyle buyurmaktadır:
Ey iman edenler! Allah’ın düşmanını ve sizin düşmanınızı, ayrıca Allah’ın bilip de sizin bilmediğiniz diğer düşmanları, yıldırmak üzere, kuvvet hazırlayınız, bu uğurda sarfettiğinizin mükâfâtı size tamamen ödenecektir.
Muhterem cemaat, tam hazırlıklı olmak, günün şart ve icaplarına göre kuvvet hazırlamak, Kur’ân-ı Kerîm’in açık emridir. Çünkü düşman ancak kuvvetle dizginlenir, uslu durmaya mecbur edilir. Buna mukabil düşmanı korkutacak şekilde hazırlığa ve güce sahip bulunmayanların ülkeleri çiğnenir, can, mal ve namusları ayaklar altında kalır. Bu sebepledir ki “Hazır öl cenge, eğer ister isen sülh-u salâh” denilmiştir. Gerçekten harbe hazır olmak barışın teminâtıdır.
Bu gayenin geniş ölçüde gerçekleşmesi için lüzumlu araçlara sahip olmak, dinimizin emridir. Görüyoruz ki zaman ve İçtimaî ortam, durmadan değişmekte, ilim gelişmektedir. Zaman bir kararda durmaz, kâinatta her zerre devamlı bir inkılâp halindedir. Bu gün yarma, bu ay gelecek aya benzemez, kuvvetin şekli de bunun gibi zaman içinde değişmektedir. Onüçüncü asırda toprağı elleri ile kazan köylü bugün makina ile kazmak zorundadır. Bu asırda hâkim yaşamak isteyen bir millet, en ileri milletlerin ziraatından, ticaretinden, sanat ve iktisadiyatından daha ileri olmak mecburiyetindedir.
Keza millî varlığın korunma ve savunmasında elzem olan savaş araçlarının da en yeni ve en kuvvetlisine sahip olmak millî varlığın teminatıdır.
Hz. Peygamber, kendilerinden kuvvetin mahiyetini sual edenlere: “Bilin ki kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır, kuvvet atmaktır” buyurmuşlardır. Resûlullah Efendimiz’in cevaplarını üç defa te’kit buyurmalarının büyük hikmetleri vardır. Ayrıca buradaki kuvvet mefhumu zaman içinde değişmektedir. Ok, yay, kılıç, kalkan devri geride kalmıştır. Bu gün kuvvet deyince en yeni uçaklar en kuvvetli donanma ve en mütekâmil tankları anlamak lâzımdır.
Muhterem cemaat, buluşlar ihtiyaçlardan doğar. Her buhranlı devir yeni eserlerin doğuşunu müjdeler, içinde bulunduğumuz günlerde milletçe bir kalkınma halinde bulunmamız için ciddî sebepler vardır. Deniz kuvvetlerimizi takviye amacı ile yurdun her yerinde donanma cemiyetleri kurulup faaliyete geçmiş ve bağışlar toplanmaya başlanmıştır. “Başkalarının vermediğini millet yapar” adı ile adlandırılan bu kampanyaya milletimizin lâyık olduğu önemi verdiği muhakkaktır. Başkalarının imdadına muhtaç olmak, zaferden ümidi kesmek demektir. Bu sebepten kendi imkânlarımızla Kara ve Hava Kuvvetlerimiz gibi Deniz Kuvvetlerimizi de en yeni araçlarla takviye etmek, denizlerimizi en mütekâmil harp gemileri ile doldurmak dinî ve millî vazifemizdir. İçinde bulunduğumuz şartlar ise bu görevi ifa için hızlanmamızı gerektirmektedir.
Muhterem Müslümanlar!
Tarihte Kartaca adı verilen bir millet, deniz savaşlarında, gemilerine kadınlarının saçını keserek halat yapmıştır. Bu tarihî olaydan ve bu kavmin hassasiyetinden ders almak gerekir, hattâ onu gölgede bırakmak ve Cenâb-ı Hakk’ın şu emrindeki mânâya kulak vermek lâzımdır:
“İnanmayanlar yakalarını kurtarıp geçtiklerini ve sizi âciz bırakacaklarını asla zannetmesinler. Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayın ki bununla Allah’ın düşmanını, kendi düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilemeyip de Allah’ın bildiği diğerlerini korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız, ecri size eksiksiz verilir...”
NOT: Bu hutbe 14 Mayıs 1965 Cuma günü Ankara camilerinde okunmuştur.