Makale

İNTİKAR

İNTİKAR

Mehmet Şevket KUŞAK

İntikâr, insanların ihtiyacı olan yiyecek maddelerini toplamak, fırsat bulunca pahalı fiatla satmak gayesiyle malı elde tutmak, gizlemektir. Bu ise, dînen günah, kanunen yasaktır. Çünkü muhtekir toplum üzerinde beklenmedik yol açabilir. Hattâ İktisadî düzeni bozacak devlet ve hükümeti meşgul edecek kadar güçlük ve darlık da doğurabilir. İhtikâr, yüzünden çoklar azalır, azlar yok olur. Bu yüzden, yerine göre bir çok hastalar ilâçsız-tedavisiz, işçiler işsiz, fabrikalar ham madde s iz ve nice kimseler de aç sefil düşebilirler. İhtikâr: Islâm ve insanlığa sığmıyan, ahlâk dışı kalan çok kötü bir şeydir. İhtikâr, kişiyi, İnsanî, İslâmî duygulardan alıkor. Ahlâk meziyet, gibi yüksek sıfatlardan sahibini mahrum eder. Cemiyetin huzur ve sükûnunu temelinden sarsar. Yerine göre, yuvaların yıkılmasına, ocakların sönmesine sebep olacak fiil ve hareketlerin işlenmesini zorlayabilir. Ahlâkın bozulmasına, şeref ve itibarın kırılmasına da yol açabilir. Zaman göstermiştir ki, ihtikâr, istifçilik ve karaborsacılığın hüküm sürdüğü memleketlerde akıl ve hayâle gelmedik felâketler zuhur etmiş, o memleketin millet ve hükümeti bu yüzden büyük zarar ve İktisâdi sıkıntılara giriftar olmuştur. İhtikâr: Bir taraftan da zulümdür. Şahsî menfaat için, insanları ıztırap ve sıkıntı içinde kıvrandırmaktır. Halbuki, insanlara zulüm ve eziyette bulunmak günahtır. İnsanlık, İslâmlık için bir lekedir. Sevgili Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde: «Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden selâmet bulduğu kimsedir. Mü’min de, diğer müminlerin canlarını ve mallarını kendine inandıkları kimsedir» buyurmakla îman ve ahlâkda kemâle ermiş bir Müslümanın elinden, dilinden kimseye zarar gelmiyeceğini ve insanların her hususta, ona emniyet ve îtimad edeceklerini beyan ediyorlar. O halde, îman ve İslâm sâhibi olan kişi hiç ihtikâr yapar mı? İnsanların, Kur’ân-ı Kerîm’in ifâdesiyle, bilhassa biribirlerinin kardeşi olan mü’minlerin ihtiyaç duyduğu, darlığını çektiği, yiyecek, içecek, giyecek mallan ve hele gıda ve tedâvî maddelerini, istediği zaman dilediği fiatla satmak için gizler mi? Ve hırs u tama’a kapılarak kendi kârını başkalarının zararında arar mı? Şu halde bunca haksızlığa göz yuman muhtekir = ihtikârcı, din ve kanun dışı yolsuz ve haksız olarak çıkarını temin etmek, hasis arzusuna kavuşmak için, Allah’ı Peygamber’i, din ve vicdanını unutacak kadar bayağılaşan, her türlü haksızlık ve kötülüğü başkalarına revâ görecek kadar insanlık duygusundan uzak kalan bir kişi demektir. Hiç aklı olan, Müslümanım diyen kişi, ihtikâr gibi bu kadar âdı, zararlı, insanlık ve İslâmlık dışı olan bu kötülüğü yapabilir mi? Din kardeşlerine bu haksızlığı revâ görür mü hiç? Asla... Dînimizde, Allah ve Peygamber’in haber verdiği ve emrettiği şekilde, çeşitli işlerin dallarında, kollarında çalışmak, para kazanmak boynumuza borç olduğu gibi, üzerimize farz kılındığı üzere, ihtikâr ve emsali gibi meşru, olmıyan yollarda çalışmak, para kazanmaktan uzak durmamız, meşru olmayan bu gibi işlerden sakınıp, korunmamız emredilmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde: «İnsanların hayırlısı, insanlara hayrı, iyiliği dokunandır» buyurmuşlardır. Demek ki insanın iyisi kimseye zarar vermeyen, başkalarına iyilik eden, hiç olmazsa kendinden başkalarına zarar ulaşmayan kimsedir. Nisa sûresinin 29. âyet-i kerîmesinde : «Ey îman edenler! Biri birinizin mallarınızı haram sebeplerle yemeyin. Meğer ki o mallar, sizden karşılıklı bir rızâdan doğma ticaret malı ola...» buyurulmakla elde edilen malların, kazançların helâl ve meşru yollardan edinilmesi, hile ve hud’adan uzak olması, bâtıl ve haksız yollarla sağlanmaması emredilmektedir. Şüphesiz ki ihtikâr, bâtıl ve haksız olarak elde edilen malların, kazançların başında gelir. İnsanların varlık içinde darlık çekmesine, sıkıntı ve ıztıraba düşmesine sebep olan istifçilik, karaborsacılık yolu ile halkın ihtiyaç duyduğu mallar ı,/ gizlemek de aynı derecede günahdır. Dîn ve dünyasını düşünen, dünya ve âhiretde iyilik ve saâdet uman kimse, kendini iyiliğe vermeli. İstifçilik, karaborsacılık, muhtekirlik gibi yüz karası olan, ferd ve toplumu sıkıntı ve felâketlere sürükleyen, fiil ve hareketlerden elini eteğini çekmeli, yaptığından nedamet duyup, yürekten Allah’ın rahmet ve mağfiretine sığınmalı, meşrü yollardan, kazanç sağlamalıdır. - Resûl-i Ekrem Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde : «Müslümanların yiyecekleri üzerinde ihtikâr yapana Allah’ın türlü musibetler vereceğini beyan buyuruyorlar. Diğer bir hadîs-i şeriflerinde : «Pahalı satmak gayesiyle Müslümanlara ihtikâr yapan kimse, günahkârdır. Allah ve Resûlünün de himayesinden uzaktır» (2) buyurur. Başka bir hadîs-i şeriflerinde; «Ümmetime kırk gün yiyecek ihtikârı yapan kimse, sonra bu malı sadaka olarak dağıtsa kabul olunmaz» (3) buyurmuşlardır. Peygamber Efendimizin bu mübârek sözlerinden anlıyoruz ki, ihtikâr, çok kotu bir şeydir. > Sevgili Peygamberimiz diğer bir hadîs-i şeriflerinde: «Mü’mine zarar veren, yahud onu aldatan mel’undur» (4) buyurmakla müminlerin yalnız yiyecek maddelerinde değil, diğer bütün ihtiyaçlarında da mutazarrır etmenin memnû olduğunu açıklamış bulunmaktadırlar. Bir başka hadîs-i şeriflerinde de : «İhtikârı, ancak âsî olan yapar» (5) buyurmakla, ihtikâr gibi bir günahı ancak, isyankâr olan, Allah ve Resulüne karşı duran yapar demekle muhtekirin ne fena bir yol tuttuğunu, işinde ne kadar haksız olduğunu apaçık ortaya koymuş olmuyorlar mı? Netice : Memleket ve millete büyük zararı dokunan insanları çeşitli sıkıntı ve ıztıraplara düşüren; istifçilik, karaborsacılık ve ihtikâr gibi, iki cihanda yüzkarası olan fiil ve hareketlerden son derece uzak kalmalı. Mal ve kazancı, helâl ve temiz yollardan Allah ve Resûlünün emir ve beyan buyurdukları şekilde elde etmeğe çalışmayı, din ve dünya bakımından bir insanlık borcu saymalı ki, kişi iki cihanda saadete ersin, arzusuna kavuşsun ve sıkıntılardan selâmet bulsun. Muvaffakiyet ve hidâyet yalnız Allah’dandır.

(1) Feyzü’I-kadir, C. 6, S. 35.
(2)............» C. 6, S. 35.
(3) > C. 6, S. 35.
(4) » C. 6, S. 4.
(5) Müslim, C. 5, S. 56.