Makale

Serçenin Öğüdü

Dr. Mehmet Önder

Serçenin Öğüdü

Avcının biri, bir tuzak kurmuş, bir serçe avlamıştı. Serçeyi avucuna aldı. Tam bu sırada serçe dile geldi. Avcıya dedi ki:
- Ey avcı... Sen bunca zaman koyunlar, sığırlar yedin. Bunlarla doymadın da benim birkaç dirhemlik etimle mi doyacaksın?... Beni bırak, karşılığında sana faydalı üç öğüt vereyim.. Bu öğütlerden birini avucunda, İkincisi, şu karşıdaki damın üzerinde, üçüncüsünü de ağaçta söyleyeceğim.
Avcı: "Peki..." dedi. Serçe, ilk öğüdü verdi:
- Olmayacak şeye, kim söylerse söylesin, inanma.
Avcı, ikinci öğüdü dinlemek için serçeyi bıraktı. Serçe dama kondu, ikinci öğüdünü söyledi:
- Geçmiş gitmiş şeyler için gamlanma. Fırsatı kaçırdın- sa üzülme. İçinde bulunduğun vaktin değerini bil. Pişmanlıkla vakit geçirme.
Sonra ilave etti:
- Ev avcı, benim karnımda on dirhemlik paha biçilmez bir inci vardı. Seni de, senden sonrakileri de ihya ederdi. Yazık, kısmetin değilmiş, elden kaçırdın... Bu incinin dünyada başka bir eşi bulunmaz.
Avcı: - Ah! Ne yaptım, neden salıverdim?... diye, dövünmeye, ağlamaya başlamıştı. O zaman serçe:
- Yahu, ne bağırıp çağırıyorsun. Ben sana "Geçmiş gitmiş şeyler için gamlanma. Fırsatı kaçırdınsa üzülme." diye öğüt vermedim imi?.. Sonra sana yine demedim mi: "Olmayacak şeye, kim söylerse söylesin, inanma..." diye. Sen ne aptal adammışsın... Ben kendim üç dirhem gelmem. Nasıl olur da karnımda on dirhemlik inci bulunur.
Avcının aklı başına gelmişti. Karşısında kendisiyle alay eden zeki kuşa:
- Peki şu üçüncü güzel öğüdün neymiş. Onu söyle de git!
Serçe duvardan atlayarak, karşıdaki ağaca kondu. Alaylı bir dille:
- Allah için, iki öğüdümü tuttun da üçüncüsünü mü tutacaksın?... Boş ver, vaktimi alma.
Diyerek, gökyüzüne kanat açtı... Avcı donakalmıştı.
MESNEVİ: - Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak yere tohum saçmaktır. Aptallık ve bilgisizlik yırtığı yama kabul etmez. Ey öğütçü, ona hikmet tohumunu saçmadan önce, onu yamasız, yırtıksız hale getir.
(Beyit: 2264-2265)