Makale

İslam Kültüründe Aile Planlaması

Kitap Tanıtımı

İslam Kültüründe Aile Planlaması

Yaşar ÇOLAK
Başkanlık Müfettişi

Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları Ankara, 1995, (ilk baskı), 1997 (2. baskı) xxvii+5314 sayfa.

Aile planlaması ifadesinden günümüzde, ailelerin istedikleri sayıda ve istedikleri zaman çocuk sahibi olmaları kasdedilmektedir. Bu konu bütün dünyanın gündemini uzun zamandır meşgul etmektedir. Yapılan araştırmalar, aile planlamasının İslam dünyasının gündeminden başlangıcından günümüze kadar hiç düşmediğini ortaya koymuş bulunmaktadır. Konu hakkında lehte ve aleyhte görüş sahibi olanlar arasındaki fikri tartışmalar sürüp gitmektedir.
Aile planlaması, bir başka deyişle nüfus kontrolü konusunda İslam’ın görüşünü yansıtmak ve bu konuda halkımızı aydınlatmak maksadıyla Diyanet İşleri Başkanlığımız Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı ile işbirliğine giderek bu alanda gerçekleştirilmiş önemli bir çalışmayı Türkçe’ye çevirtmiş ve yayınlayarak kültür dünyamıza kazandırmıştır.
Bu yazımızda bu kitap hakkında sizlere bilgi vermeye çalışacağız.
Orijinal ismi Family Planning in the Lagacy of İslam olan bu önemli eser İslam Kültüründe Aile Planlaması adıyla 1995 yılında yayınlanmıştır. Eserin müellifi Ezher Üniversitesi Uluslararası İslam Nüfus Çalışmaları ve Araştırmaları Merkezi Başdanışmanı, Maryland Üniversitesi Nüfus ve Sağlık Programı Direktörü, Washington Üniversitesi Koruyucu Tıp Profesörü Abdel Rahim Omran’dır. Müellif aynı zamanda Müslüman Ülkeler İlim Adamları Nüfus, Sağlık ve Geliştirme Birliği’nin kurucusudur. Görüleceği üzere kitabın yazarı uluslararası vizyona sahip nitelikli bir araştırmacıdır. Eser Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı tarafından kurulan bir komisyon marifetiyle tercüme edilmiş, Din İşleri Yüksek Kurul Üyelerinden Dr. Fahri Demir tarafından kontrol edilerek tashihi yapılmıştır. Ülkemizin birçok saygın ilim adamı yazdıkları takdim yazılarıyla eser hakkında olumlu kanaatlerini beyan etmişlerdir.
Kitaba, Ezher’in Baş İmamı Şeyh Cadel Hak Ali Cadel Hakk’ın, hamileliği önleme konusundaki görüşlerini ihtiva eden bir giriş yazısı ile başlanmış ve bilahare konular beş kısım ve on iki bölümde ele alınmıştır.
Birinci kısımda aile kurumunun İslami temelleri üzerinde durulmuştur. Burada önce ailenin rolü anlatılmış ve aile müessesesi için evliliğin önemi belirtilmiştir. Daha sonra ana baba ve çocukların hak ve sorumlulukları ayet ve hadisler ışığında kapsamlı bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu kısımda çocukların genetik sağlık ve temizlik, yaşama, meşruiyet ve güzel isim, süt emme, korunma, bakım, destek ve sağlıklı beslenme, ayrı yataklarda uyuyabilme, güvenli bir gelecek, iyi yetişme ve din eğitimi, spor ve savunma tekniklerini öğrenme gibi on temel hakka sahip oldukları dini referansları gösterilerek özlü bir şekilde izah edilmiştir. Ayrıca İslam’da kadının konumu üzerinde de temelli değerlendirmelerde bulunulmuştur. Özellikle miras hakkı ve şahitlik konusu gibi doğuda ve batıda en çok tartışılan ve yanlış anlaşılan hususlara açıklık getirilmiştir. Bu kısım aile planlamasını tecviz eden alimlerin dayandıkları genel ilkeleri belirten bir bölümle sona ermiştir. Bu bağlamda İslam’ın kolaylık dini olduğu; itidalden yana olduğu, nicelikten daha ziyade niteliğe önem verdiği, planlı olmayı teşvik ettiği ve nihayet evrensel olduğu hususları vurgulanmıştır. Yazarın bu ilkeleri ön plana çıkarmasının nedeni, bunların aile planlamasını tecviz edenlerin dayandıkları genel ilkeler olmasındandır.
İkinci kısımda önce İslam hukukunun kaynaklan ve prensipleri anlatılmış ve Kur’an, sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas hakkında kısa değerlendirmelerde bulunulmuştur. Daha sonra Kur’an ve aile planlaması hakkında bir bölüm yer almıştır. Yazar, Kur’an’da aile planlamasını yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmamasına rağmen aile planlamasına karşı çıkanlar veya bunu savunanların kendi görüşlerini kuvvetlendirmek için Kur’an’dan delil aradıkları hususuna işaret etmiş ve sonra her iki grubun istinat ettiği ayetleri yorumlarıyla birlikte vermiştir. Aile planlamasına karşı çıkanlar, azil veya gebeliği önleyici herhangi bir tedbirin, Kur’an’da birçok yerde kınanan ve yasaklanan çocuk öldürme (ve’d) olduğunu, keza gebeliği önlemenin veya kontrol etmenin kadere karşı gelmek olduğunu, Allah’ın rezzak sıfatına ve Ona tevekkül edilmesi, güvenilmesi gerektiği inanışına zıt düştüğünü ileri sürmüşlerdir. Bu uygulamaya taraftar olanlar da bu ayetlere düşüncelerine uygun tarzda yorumlar getirmişler, müslümanlarm sayısı çoğalsın derken kaliteden taviz verilemeyeceği, kalabalık fakat zayıf, az gelişmiş, dağınık, hastalık, yokluk, cehalet ve bilgisizliğin hakim olduğu bir müslüman topluluğun, Hz. Peygamber’in kıyamet gününde övüneceği bir topluluk olamayacağı görüşü üzerinde durmuşlardır. Kitapta her iki görüş de tafsilatıyla işlenmektedir. “Aile Planlaması ve Sünnet” başlığını taşıyan müteakip bölümde ise, konu ile ilgili Hz. Peygamber’den nakledilen yaklaşık 54 hadis konu ve tarz itibariyle dokuz gruba ayrılarak değerlendirilmiştir. Bundan sonra da farklı mezheplerde olan ve farklı zamanlarda yaşamış Ebu Cafer et-Tahavi (ö. 933), İmam Gazali (ö. 1111), İbn Kayyım-el-Cev- ziyye (ö. 1350) İbn Acer el-Askalani (ö. 1449) gibi din alimlerinin bu hadisleri nasıl yorumladıkları anlatılmıştır.
Üçüncü kısım İslam hukukunda, 7. yüzyıldan 9. yüzyıla kadar, aile planlaması konusuna tahsis edilmiştir. Bu kısımda önce dokuz ayrı mezhebin (Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbeli, Zeydi, Caferi, İsmaili, Zahiri ve İbadi) çıkış kaynakları ve farklılıkları kısaca anlatılmıştır. Akabinde her mezhebin bazı önde gelen temsilcilerinin aile planlaması ile ilgili görüşleri irdelenmiştir. Bir diğer bölüm din adamlarınca caiz görülen aile planlaması sebeplerine ayrılmıştır. Kadının hamile kalması ile süt emmekte olan çocuğun karşılaşacağı sağlık riskinden kaçınılması, çok hamilelikten dolayı annenin karşılaşacağı sağlık risklerinden sakınılması, hasta kadının hamilelikten kaçınması, hastalığın sirayetinden korkulması, İmam Ga- zali’nin de ileri sürdüğü gibi, kadının güzelliğinin korunmak istenmesi, kocanın ekonomik sıkıntıya düşmek istememesi ve çocukların eğitimini sağlayabilme düşüncesi aile planlamasına başvurulması için meşru ve geçerli sebepler olarak gösterilmiştir.
Keza İmam Gazali’ye göre aile planlaması için kabul edilemeyecek iki şartın mevcut olduğu, bunların da kız çocuğu sahibi olmak istenmemesi veya kadının hamile kalmaktan ve süt emzirmekten hoşlanmamasıdır. Bu sebeplerden dolayı aile planlaması yapmasının caiz olmadığı görüşü yansıtılmıştır. Kitabın bunu izleyen sahifelerinde ise kısırlaştırma, genetik mühendisliği, kürtaj ve hamileliği önleyici tedbire rağmen olan çocuğu reddetme gibi problemli meseleler üzerinde durulmuş ve ikna edici tarzda konular işlenmiştir.
Dördüncü kısım, 20. yüzyılda İslam ve Aile Planlaması konusuna ayrılmıştır. Burada yirminci yüzyılda beklenmedik nüfus patlaması baskısı sonucu aile sağlığına yeni bakışlar ile yeni aile planlaması kavramı, yeni hamilelik önleyici metotlar, aile planlamasının sağlık ile ilgili yönleri ve görülmemiş derecelerde ortaya çıkan birçok yeni boyutlar değerlendirilmiştir. 11. bölümde aile planlaması ile ilgili yapılmış toplantı ve konferansların sonuçlan ile din adamları tarafından özellikle aile planlaması hakkında yazılmış kitaplara dair değerlendirmeler yer almaktadır. 12. bölümde ise İslam dünyasının farklı yerlerinde verilen fetvalara dair bir yorum ve 20. yüzyılın önde gelen bazı din adamlarının görüşleri aktarılmıştır. Son olarak Şeyh Ebu’l-Feth Hattab adlı bir din adamının aile planlaması üzerinde yazdığı bir şiir eklenmiştir.
Son kısım, eklerden oluşmuştur. Ek l’de 7. yüzyıla kadar yaşamış olan ilim adamlarının çağlarına göre hazırlanmış çok dikkatli bir kronolojisi verilmiştir. Ek 2’de ise 1937’den 1991 ’e kadar verilen fetvaların tercümeleri yer almaktadır.
Ömrünün büyük bir kısmını İslam toplumlarının nüfus yapılan üzerinde yaptığı bilimsel araştırmalara tahsis etmiş olan yazarın, netice itibarıyla, aile planlaması meselesine ideolojik tarzda yaklaşmanın bazı sağlıklı sonuçlara ulaştıramayacağı, bazı kimselerin öne sürdüğü gibi nüfus planlamasının Batının İslam dünyasına karşı hazırladığı bir komplo olduğu görüşünün doğru olmadı, bu görüşten artık vazgeçilmesi gerektiği, taşıdıkları sorumlulukları yerine getirmek açısından müslümanların sayılarından ziyade niteliklerinin önemli olduğu, varlıklannı hissettire- bilmeleri için müslümanların tüketen bir çoğunluk değil, ürettiği tükettiğinden fazla olan bir topluluk haline gelmesi gerektiği kanaatinde olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekçi davranarak bu sese kulak vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
210 adet kitaptan yararlanılarak 20 yılı aşkın bir sürede hazırlanmış bu bilimsel eseri konuyla ilgili herkesin, özellikle de halkımıza din hizmeti sunan bütün görevlilerimizin okumalarının lazım geldiğine inanıyorum. Çünkü bu eser sadece konusuyla ilgili malumat vermiyor, aynı zamanda bir meselenin 14 asırlık İslam kültür tarihi içinde nasıl ele alınması gerektiği hususunda okuyucuya metodolojik açıdan da rehberlik ediyor. İslam’da aile kurumu ve hukuku hakkında önemli bir boşluğu doldurduğuna inandığımız böyle bir eseri meydana getirdiği için yazara şükran borçluyuz.