Makale

UYDURMA HADİSLERE DAİR

UYDURMA HADİSLERE DAİR

Ahmet SERDAROĞLU

Geçen yazımda anlattığım gibi, bir yandan uydurma hadisler ala­bildiğine yayılırlarken öte yandan gerçek hadis münekkitleri, bu uydur­maları ayıklayarak onların çanlarına ot tıkamaktan geri kalmıyorlar ve uydurma hadisleri tanımak için senedlerinden başka bâzı genel kaideler vaz’ ediyorlardı. Bu kaidelerden bâzıları:

1 — Lâfzından, yâni hadis diye öne sürülen sözün Resûl-i Ekrem’in ifâde tarzına uymaması ve mübarek ağızlarına yakışmamasıdır. Meselâ;

a — “(Sübhâne’llâhi ve bi-hamdih) diyen kimse için Allâhu Teâlâ, Cennet’te kökleri altımdan olmak üzere bir milyon hurma ağacı diktirir.”

b — “ (Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm) yazan kimse, daha “Allah” Lâfza-i Celâli’nin (He) sini yazmadan bir milyon günâhı mahvolur, bir milyon sevap kazanır, Cennet’te bir milyon derece alır.”

c— “Aşûrâ günü oruç tutan kimseye Allâhu Teâlâ 60 senelik sevap yazar” gibi rivâyetler.

Bunlara benzer daha birçok ay, gün ve gecelere tahsis edilen ibâdetler ve bunlara pek çok mükâfatlar va’deden rivâyetler de bu kabilden uy­durmalardır. Ne yazık ki, sözde zahit ve fakîh geçinen bâzı câhiller tamâmen bu uydurmalara bağlanmış, farzları bu gibi ibâdetlere nisbetle kü­çük bile görmeğe kadar ileri gitmişlerdir.

“(Lâ ilâhe illallah) diyen kimse için Allâhu Teâlâ 70 bin dili bulunan kuşlar yaratır. Bu dil 70 bin lügat konuşur ve bütün bu diller ile bu adam için istiğfâr ederler.”

“Şu iyilikleri yapanlara Cennet’te 70 bin nehir verilir.” şeklindeki rivâyetler de bu kabildendir.

2 — Akıl ve mantığın kabûl etmeyeceği bütün rivâyetler böyledir. Tabâbet ile ilgili olarak sebze ve meyvalar hakkında, pirinç hakkında ve horoz hakkındaki rivâyetler gibi. Yalnız “Horoz öttüğü vakit Allah’dan isteyiniz. Çünkü o, melek görür.” rivâyeti doğrudur.

3 — Sünnete uymayan rivâyetler de böyledir. isimler hakkındaki rivâyetler, “Ahmet, Muhammed ismini taşıyanlar Cehennem’e girmez­ler” gibi. Halbuki öte tarafta isimlerle kimse kurtaramaz, mealinde ke­sin rivâyetler vardır.

4 — Hadîsin bâtıl bir söz olup Resûl-i Ekrem ve Ashabının sözlerine uymamasıdır. Meselâ:

a — Uc b. Unuk hakkındaki rivâyetler gibi. Aslında bu adam Amâlika denen cebbarların hükümdârı idi. Hz. Mûsâ onu öldürdü. Hepsi bu kadar.

b — “Sadaka verecek malı olmayanlar yahûdîlere lânet etsin.”

c — “Güzele bakın, güzele bakmak ibâdettir. Allah güzeli Cehennem’de yakmaz.” seklindeki rivâyetler gibi.

5 — Hadislerde târih bulunması veya tarihleri ile gelecekteki bâzı olaylardan haber verilmesi ve hadisin, Kur’ân’ın sarahatine aykırı olma­sıdır.

“Filân ay şöyle olursa böyle olur, şu târihten sonra böyle böyle olur, veya o târihten sonra evlâd iyi değil, veya şu târihte kıyâmet kopar, Resûl-i Ekrem her şeyi bilir, şeklindeki rivâyetler gibi.

Hızır’ın hayatta olduğuna dâir dolaşan rivâyetler ile gûya Resûl-i Ekrem’in Arafat dönüşünde bütün Ashâb’a olan bir tavsiyesini bütün Ashâbın gizlediklerine dâir bâzı yollardan gelen rivâyetler de bâtıldır. Aslı ve astan yoktur.

6 — Hadîsin lâfzındaki rekâket Meselâ:

“Serhoş olarak ölen, serhoş dirilir ve serhoş olarak Cehennem’e atı­lır.” rivayeti gibi.

Ayrıca, Sûdanlılar, Habeşîler ve Türkler aleyhindeki bütün rivâyet­ler de bâtıldır.

7 — Hadîsin, bâtıl olduğunu ifâde eden karinelerin bulunması. Me­selâ:

Güvercin hakkındaki bütün rivâyetler, şu târihlerden sonra evlâd yetiştirme hakkındaki rivâyetler.

Kur’ân sûrelerinin faziletlerini bildiren rivâyetler,

Emevî ve Abbâsiler arasında karşılıklı olarak uydurulan bâzı hadîs­ler. Meselâ: Allâhu Teâlâ’nın, Ebû Bekr’e kıyâmet günü özel bir şekilde tecellî edeceğine dâir rivâyet,

Ehl-i Beyt ve Hazret-i Ali ile karşı tarafta Hazret-i Muâviye hak­kında uydurulan rivâyetler.

İmâm-ı A’zam ve Şâfiî’nin isimleri tasrîh edilerek birinin leh, diğe­rinin aleyhindeki rivâyetler.

Serhad ve memleketleri öğen rivâyetler.

Kına yakınmak hakkındaki bütün rivâyetler.

Taşa, da hüsn-i zan eden mükâfat alır, gibi putperestlerin uydurduk­tan rivâyetler.

Mağfiret edilmiş kimseler ile yemek yiyenlerin de affedileceğine dâir rivâyetler.

Resûl-i Ekrem’in semâ’ ve raksederek omuzundan ridâsının düştü­ğünü ifâde eden rivâyetlerin hepsi bu kabilden uydurma, asıl ve esası olmayan şeylerdir.

Bütün bunlan daha açık şekilde anlamak için Aliyyü’l-Kaarî Mev­zuatının tercemesine müracaat edilmesi ve hadîs husûsunda Sıhâh-ı Sitte denen altı kitap ve özellikle Buhârî ile Müslim rivâyetlerinin tercih edil­mesi şâyân-ı tavsiyedir.