ALLAH’IN RAZI OLDUĞU GENÇLİK
Prof. Dr. Zülfikar DURMUŞ
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı
Yüce Allah’ın akıl ve irade yetenekleriyle donattığı insanın en önemli dönemi gençlik dönemidir. Bu dönem, insanın en zinde, hareketli, cesaretli aynı zamanda en kaygan ve kırılgan olduğu dönemdir. Bu dönemde hem bedensel hem de ruhsal bakımdan olgunlaşmaya doğru bir yol alınabilir.
Hayat, insanın anlam arayışının toplamıdır. Bu, gençlik yıllarında daha da önem arz etmektedir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) çağrısına ilk olarak gençlerin olumlu cevap verişi, zihinleri berrak, akılları da işlevsel olduğu için hakikati daha çabuk anlayabilmelerindendir. İçinde bulundukları toplumda şirk ve ahlaksızlık neredeyse toplumun tamamını kuşatmıştı. Bu nedenle Allah Resulü’nün getirdiği hakikatin ve güzel ahlakın akli ve vicdani olduğunu kavrayabildiler.
Allah, aklını ve iradesini yerli yerinde kullan(a)mayan insanı kendi hâline bırakmamış, ona rehberlik etmek üzere peygamberler göndermeyi yöntem olarak belirlemiştir. Onların rehberliğinde ancak Allah’ın razı olduğu/olacağı bir gençlik inşa edilebilir. Bu bağlamda ahlaki tutumları rol model olan başta Peygamberimiz olmak üzere Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Yusuf, Hz. Yahya, Hz. İsa, Hz. Meryem ve Ashab-ı Kehf’in hayatlarından kesitler sunularak bu yazıya yol haritası belirlenmeye çalışılacaktır.
Hz. İbrahim: Tevhid davasının sembol peygamberi
Tevhid inancını benimsediği için “Allah’ın dost edindiği” genç İbrahim (Nisa, 4/125.), müminler için örnek, putperestlikle mücadelesinde âdeta tek başına bir ümmet, şirkten arınmış bir inanca sahip, Allah’ın nimetlerine hakkıyla şükreden bir peygamberdir. (İbrahim, 14/39; Nahl, 16/120-121.) İmtihanlardan yüzünün akıyla çıkan Hz. İbrahim, insanlara önder gösterilir. (Bakara, 2/124.)
Hz. İbrahim, oğlu İsmail ile birlikte Kâbe’yi inşa edince Rablerinden, soylarından ihlas ve samimiyetle Allah’a yürekten teslim olmuş (Müslüman) nesiller meydana getirmesini ve onlara şirkten ve günahlardan arınmalarına vesile olacak bir peygamber göndermesini talep etmişlerdir. Hz. İbrahim, tevhid inancını evlatlarına da vasiyet etmiştir. (Bakara, 2/127-132.) Yüce Allah da Hz. Muhammed’i peygamber olarak göndererek onların bu samimi dualarına icabet etmiştir. (Âl-i İmran, 3/164; Cuma, 62/2.)
Putperest babasıyla yakından ilgilenip iman etmesi için gayret gösteren Hz. İbrahim, ince ruhlu ve yufka yürekli bir peygamberdir. Özü sözü dosdoğru olan Hz. İbrahim’in (a.s.) babasının gönlüne dokunabilmek için ona “babacığım” şeklinde hitap etmesi; babası için Allah’tan af dilemesi, onun ne kadar nahif bir rol model olduğunu gösterir. Hz. İbrahim, babasının Allah düşmanı olduğunu anlayınca ondan, putperest halkından ve tapındıkları putlardan uzaklaşmıştır. (Tevbe, 9/114; Meryem, 19/41-49.)
Kendini Allah’a adayan Hz. İbrahim, sadece kendisini değil neslini ve hatta tüm müminleri düşünen ufuk sahibi mümtaz bir şahsiyettir. Hz. İbrahim’in çocuklarının ve neslinin namazı hakkıyla kılmaları için titiz davranan sorumlu bir baba olduğu şu dualardan anlaşılmaktadır: “Rabbimiz! Beni ve soyumu namaz kılanlardan eyle. Rabbimiz! Bu dualarımı, ibadetlerimi kabul eyle. Rabbimiz! Hesap gününde beni, anamı, babamı ve bütün müminleri affeyle.” (İbrahim, 14/40-41.) Hz. İbrahim’in namaz üzerinde bu kadar durmasının temel nedeni de namazın hakkıyla kılındığında insanı her türlü çirkin işlerden ve kötülüklerden alıkoyma gibi bir işlevinin olmasındandır.
Hz. İsmail: Teslimiyetin öncüsü, salih ve sadık bir kul
Hz. İsmail, babasıyla birlikte Kâbe’yi inşa etme şerefine eren, peygamberlikle görevlendirilen bir genç; Kâbe’yi, tavaf edenler, orada ibadet edenler için her türlü şirkten arınmış hâlde tertemiz tutmaları emredilen rol model bir peygamberdir. (Bakara 2/125, 127.)
İsmail, babasının yaptığını anlayacak yaşa geldiğinde babası İbrahim (a.s.), rüyasında kendisini kurban ettiğini gördüğünü söyleyerek bu konuda onun ne düşündüğünü sorar. Teslimiyetin öncülerinden olan İsmail, hiç tereddüt etmeden babasının kendisine emredilen şeyin gereğini yapmasını ve bu konuda Allah’ın izniyle sabırlı biri olduğunu göreceğini bildirir. Nihayet ikisi de Allah’ın emrine tam bir teslimiyet gösterir ve böylece Allah’ın rızasına nail olurlar. (Saffat, 37/102-109.)
Hz. İsmail yumuşak huylu, sabırlı, ağır başlı bir evlat; Allah’ın emir ve yasaklarına uyma konusunda sabırlı bir genç; ahdine sadık, ailesine ve halkına namazı ve zekâtı emreden, Rabbinin rızasını kazanmış bir kimsedir. (Meryem, 19/54-55.)
Hz. Yusuf: Hayatı ibretlerle dolu genç peygamber
Hz. Yusuf (a.s.), çocukluğundan beri hayatın birçok cenderesinden geçen, yaşamının her aşaması mesajlar içeren, özellikle gençler için rol model bir peygamberdir. Hayatının dönüm noktası, çocukken gördüğü bir rüyadır. Küçüklüğünden beri birçok meşakkate ve zulme maruz kalan Hz. Yusuf, iffet ve izzet abidesi bir genç olarak takdim edilir.
Yusuf, kıskanç kardeşleri tarafından kuyuya atılır, oradan Allah’ın izniyle çıkar ve Mısır’ın yöneticilerinden bir aileye köle olarak satılır. Barındığı evin hanımının kendisine yaklaşma isteğine karşın o, Allah’ın korumasına sığınarak kadını reddeder. Allah da onun bu talebini kabul ederek Hz. Yusuf’u iffetsizlikten korur. Çünkü Yusuf, Rabbinin delilini görmüş, ihlasa erdirilmiş ve hayırlı bir kuldur. (Yusuf, 12/23-24.) Yusuf (a.s.), masum olduğu hâlde zindana atılır. “Hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde Allah’ın kendi arşının gölgesine alacağı yedi sınıf insandan biri de mevki sahibi güzel bir kadının beraber olma isteğini, ‘Ben, Allah’tan korkarım!’ diyerek reddeden kişidir.” (Buhari, Ezan, 36; Zekât, 16; Rikak, 24; Müslim, Zekât, 30.) şeklindeki hadis, Hz. Yusuf’un bu durumunu tefsir etmektedir.
Hz. Yusuf umutsuzluğa kapılmadan zindanı âdeta okula çevirir. Oradaki gençlere tevhidi anlatarak gençlerin gönlüne ilahi esintilerin girmesine yardımcı olur. O, ayrıca insanların çoğunun bu büyük lütfun kıymetini bilip de Allah’a iman ve itaat üzere şükretmediklerinin de altını çizer.
Allah’ın kendisine öğrettiği rüya yorumu ile hükümdarın rüyasını yorumlayan Hz. Yusuf, ülkenin hazinesinden sorumlu olacağı bir makama getirilmesini talep eder; çünkü hazineyi iyi koruyacağını ve mali işlerden iyi anladığını bildirir. Böylece Allah ona iktidar gücü ve imkânı verir. (Yusuf, 12/54-55.)
Hz. Yusuf, yıllar sonra kıtlık sebebiyle Mısır’a erzak almak için gelen kardeşlerine yardım ederek onca eziyetlerine rağmen onları affetme erdemliliğini gösterir. Bu yüce ahlakın bir tezahürü de Sevgili Peygamberimiz tarafından ortaya konulur: Yıllarca İslam’a ve Müslümanlara her türlü eziyeti reva gören Mekkeli müşrikleri Mekke’nin fethinden sonra affettiğini beyan ederek asıl meselenin gönüllere girmek olduğu mesajını vermiş olur.
Hz. Yahya: Adını Allah’ın koyduğu iffetli genç peygamber
Hz. Yahya, Kur’an’da örnek ahlaki nitelikleri ile öne çıkan genç bir peygamberdir. Yahya (a.s.), babası Hz. Zekeriya’nın Allah’tan temiz bir nesil/evlat istemesine yönelik duasının kabulü ve ismi bizzat Allah tarafından konulan, ağırbaşlı, nefsine hâkim ve faziletli bir şahsiyettir. (Âl-i İmran, 3/38-39; Meryem, 19/7; Enbiya, 21/90.)
Yahya (a.s.), sağlam bir akla ve idrake, şefkatli bir yüreğe ve tertemiz bir karaktere sahipti. Allah’ın emir ve yasakları konusunda duyarlı bir kul, ana babasına saygıda kusur etmeyen hayırlı bir evlat olan Yahya Peygamber, başkaldırıp zorbalık eden bir kimse değildi. Her hâliyle gençlere örnek kişiliklerden olan Hz. Yahya (a.s.), doğduğu gün de öldüğü gün de ilahi inayet ve selamete mazhar olmuştur. Diriltileceği gün de aynı mazhariyete nail olacaktır. (Meryem, 19/13-15.)
Hz. İsa: Dünyaya babasız gelen mucize çocuk
Allah’ın razı olduğu ve çok özel yeteneklerle donattığı bir şahsiyet, son peygamber Hz. Peygamber’i müjdeleme şerefine nail olmuş kutlu bir elçidir Hz. İsa. (Saf, 61/6.)
Allah’ın kulu ve peygamberi olan Hz. İsa’nın, Allah’ın razı olduğu kimi ahlaki özellikleri şunlardır: Bulunduğu her yer ve konumda feyizli ve bereketli; namaz kılan, zekât veren faziletli bir kul; anasına saygıda kusur etmeyen hayırlı bir evlat ve merhametli bir peygamberdir. Bunun içindir ki doğduğu ve öldüğü gün ilahi inayet ve selamete mazhar olmuş, diriltileceği gün de aynı mazhariyete nail olacaktır. (Meryem, 19/30-33.)
Hz. Meryem: Allah’a adanan iffetli genç kadın
Yüce Allah’ın, ismini ve ahlaki özelliklerini Kur’an’da ebedîleştirdiği mümtaz bir kişilik olan Hz. Meryem, Allah’ın dinine yardım için adananların sembol ismidir. Annesi onu ve soyunu, rahmetten kovulmuş şeytandan koruması için Allah’a emanet etmiştir.
Mabede hizmete adanan Meryem’e Yüce Allah hüsnü kabul gösterir, onu nadide bir çiçek gibi yetiştirir. Hz. Zekeriya’yı da ona bakmakla görevlendirir. Zekeriya (a.s.), mabede her uğradığında Meryem’in yanında yiyecek bulunduğuna tanık olur; Hz. Meryem de Allah’ın bunları bir şekilde lütfettiğini, O’nun dilediğine hesapsız rızık bahşettiğini söyler. (Âl-i İmran, 3/37.)
Allah’ın seçkin kıldığı, her türlü günahtan uzak tuttuğu, diğer kadınlardan üstün bir konuma yükselttiği Hz. Meryem, müminlere örnek olarak gösterilen, iffetini koruyan, Rabbinin vahiylerinin doğruluğunu şeksiz şüphesiz tasdik eden, dindar, itaatkâr ve ihlaslı bir şahsiyettir. (Âl-i İmran, 3/42; Tahrim, 66/12.)
Ashab-ı Kehf: İnançları uğruna fedakârlık yapan gençler
Ashab-ı Kehf, imanlarıyla ve ahlaklarıyla Allah’ın razı olduğu bir grup gençtir. Yaşadıkları yerin kralı, halkı putlara tapmaları için zorlar. Ancak Rablerine gönülden bağlanmış bu gençler, imanlarını korumak için bir mağaraya sığınırlar. Mağarada Rablerinin rahmetini ve içinde bulundukları durumdan kendilerine bir çıkış yolu göstermesini talep ederler. Allah da bu yakarışlarına karşılık onları mağarada yıllarca uyutarak şirk ve zulüm bataklığından kurtarır. (Kehf, 18/10-11.)
Ashab-ı Kehf, Rablerine yürekten inanıp güvenen, inançları uğruna hicret eden, kalplerine sabır ve cesaret verilen, putperest ve zalim yöneticiye karşı kıyam eden, dua eden, Allah’ın rahmetine bel bağlayan, yiyecek ve içeceklerinin temiz/helal olmasına çok dikkat eden (Kehf, 18/13-16, 19.) örnek gençlerden oluşur.
Hz. Muhammed: Gençlerin mihmandarı son elçi
Hz. Peygamber’e (s.a.s.) ilk iman edenlerin çoğunun gençlerden oluşu dikkat çekicidir. Resul-i Ekrem, İslam’ı tebliğ ederken toplumun yeniliğe açık, idealist ve enerjik kesimini oluşturan gençlerden büyük ölçüde destek alır. Hz. Peygamber (s.a.s.), İslam toplumunun şekillenmesinde, gençlere büyük görevler vermiştir. Onların cesaret ve enerjilerinden yararlanmak için gençlerin kendine güvenen sağlam bir kişilik geliştirmelerine imkân sağlamıştır. Sevgili Peygamberimiz, sorumluluk gerektiren yüksek görevlere hazırlanmalarını gençliğin tabii hakkı ve toplum yararının bir gereği olarak görüyordu. Bundan dolayı gençlere özel ilgi gösteriyor ve onları sürekli teşvik ediyordu. O dönemde görev ve sorumluluklarının bilincinde olan kumandanlar, âlimler ve hâkimler yetişmiş ise bu, Hz. Peygamber’in yardımı ve ilgisi sayesinde olmuştur. Bazı gençleri de Süryanice ve İbranice gibi o gün için ihtiyaç duyulan yabancı dilleri öğrenmeye teşvik etmiştir.
Hz. Peygamber, gençlerin ilim alanında yetişmesine büyük önem vermiş; gençleri hür düşünmeye, doğru bildiğini cesaretle ifade etmeye yönlendirmiştir. Dinin en iyi bir şekilde gençlikte yaşanacağının bilincinde olmalarını tavsiye ederek hiçbir gölgenin fayda vermeyeceği kıyamet gününde, arşın gölgesinde gölgelenecekler ve mutlu olacaklar arasında, gönlü Allah’a bağlı, O’na ibadet eden gençlerin olacağını bildirmiştir.
Gençler, bir milletin ümididir. Yarınları kendilerine emanet edeceğimiz bu zinde güç, ne kadar iyi yetiştirilir; dinine, milletine, vatanına, geleneklerine ne kadar bağlı kılınırsa istikbalden o derece emin olunabilir. Gençliğin hem bedenen hem de ruhen eğitilmeye ve her türlü zararlı alışkanlıklardan korunmaya ihtiyacı vardır. Gençliğin önemi kavranarak sahip oldukları enerji ve dinamizm, Hz. Peygamber’in, gençlere verdiği önemi ve yaklaşım metodunu da dikkate almak suretiyle iyi bir eğitim ve rehberlikle yönlendirilmeli ve onlara salih hedefler gösterilmelidir.