Makale

İnsanlığı İslamiyetle Buluşturmak Zorundayız

RÖPORTAJ:

"İnsanlığı İslamiyet’le buluşturmak zorundayız.”

Danimarka Müslümanlarının Dinî Lideri REİNO ABDÜLVAHİD PEDERSEN
NİÇİN MÜSLÜMAN OLDUĞU
İSLÂM ÂLEMİNİN DURUMU
DÜNYANIN GELECEĞİ - BATI TOPLUMUNDAKİ MANEVÎ BOŞLUK
MÜSLÜMAN İLE GAYRİMÜSLİM ARASINDAKİ FARK
konularında sorularımızı cevaplandırdı.

Kendinizi tanıtır mısınız?
Finlandiya’n bir anne ve Danimarkalı bir babadan İsveç’te doğdum. Danimarka’da büyüdüm. Anne-babamdan Hristiyan terbiyesi aldım. Ilk-orta-lise tahsilim boyunca hep. Hristiyanlık telkinleri ile büyüdüm. Arhus Üniversitesi Etnografya Bölümü’nde oku dum. Orada, ağırlıklı olarak bize Marksizm’i öğrettiler.
Avrupa, Asya, Afrika’yı; özellikle de Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güneydoğu Asya’yı dolaştım. Branşım gereği insanları, kültürleri, inançlan inceledim. Hindistan’da iki yıl kaldım, orada bir Hindu gibi yaşadım. Aynı zamanda da Kuran, İncil ve Tevrat’ı inceledim. Hin-duizmin öğretilerini tetkik ettim.
Kendi iradenizle islâmiyeti’! seçtiniz.. Niçin? İslâmiyet’le nasıl
buluştunuz?.
Benim yaptığım incelemeleri yapan için İslâmiyet’i tercih etmek zor değil. Zira İslâmiyet bir sentez.. Allah inancı, Peygamber inancı, Ahiret inana bütün dinlerde var. Ahlâk ve yaşayış prensipleri de var. İslâmiyet diğer semavî dinleri kabul ediyor. Ama onun prensipleri ve öğretileri yeni, taze... Aynı zamanda akılcı, çelişkisiz.. Dünya-ahiret dengesi var. Gizli-açık, her yerde dürüstlük emrediliyor. Çalışma ve ibadet birbirine engel değil.. İlk defa karşılaşan için, insanı ona çeken bir merkezkaç, bir cazibe var.
Kafamda, gönlümde bütün bunlar oluşmuştu. Danimarka’ya döndüğümde, İslâmiyet’le şereflenmiş üç bölgedaşımla tanıştım. Biri İngiliz, biri Norveçli, diğeri vatandaşım yani Danimarkalı idi. Yaptığım incelemeleri, ulaştığım birikimi onlarla paylaştım. Baktım, onlar çok mesafe almışlar, benim henüz ulaşamadığım noktalara ulaşmışlardı. Demek bilmek yetmiyordu. İnanmak lâzımdı, yaşamak lâzımdı. Bendeki noksanı anladım, şehadet getirdim, bütün yükle-rimden kurtuldum. Huzuru buldum. Gerçeği yakaladım.
Yani bu kadar kolay oldu?
Bir kapının kolunu tutuyor olduğumu farkettim. Bir de nasıl açıldığını öğrendim. O anahtar kelime-i şehadet idi. Eğer kapıyı açmasaydım, kendimi inkâr e-derdim. Zira artık gerçeği biliyordum.
Ahlâkı olmayan teknoloji, insanlığa yıkım ve felâket getirir.
Müslüman olduktan sonra hangi faaliyetleri gösterdiniz! Sizin gibi İslâmiyet’i seçenler var mı? Vatandaşlarınıza İslâmiyet’i telkin ve tebliğ ediyor musunuz?
Benim işim bu. Konferanslar veriyorum, seminerler düzenliyorum. Haftada bir defa ders yapıyoruz. Haftada iki defa da okullara, toplu yerlere gidiyor, oralarda İslâmiyet’i anlatıyorum. Ulaşabildiğim insanlarda, İslâmiyet’e büyük bir alâka, sıcaklık uyanıyor. İslâmiyet’i seçen çok insan var. Gelip, bize katılıyorlar. Bir derneğimiz var. Orada buluşuyoruz. İslâmiyet i tahsil, tedris ediyoruz. Sayımız çoğalıyor.
Size katıldıktan, İslâmiyet’i seçtikten sonra, sizden ayrılanlar, İslâmiyet’ten dönenler oldu mu?
Hiç olmadı. Aksine, giderek daha çok ısınıyorlar. Daha şuurlu oluyorlar.
Neler diyorlar! İslâmiyet’in hangi hükmünü beğenerek onu seçtiklerini söylüyorlar!
Her biri bir başka yönünü.. Veya bildiği kadar hepsini.. Huzur bulduklarını söylüyorlar. Hayatımıza bir mana geldi diyorlar. Boşluktan kurtulduklarını ifade ediyorlar. Her biri neyi öğrenebilmişse, nereye ulaşabilmişse onu görüyor, onu söylüyor. O mutluluk büyük bir mutluluk. Tatmayan bilmez. Kaybetmeyen anlamaz..
"Batının geleceğini nasıl görüyorsunuz!
Batının geleceğini çok karışık problemli görüyorum. Maddi ve teknolojik ilerleme var. Ama ahlâkı yok Ahlâkı olmayan teknoloji insanlığa yıkım ve felâket getirir. O felâket ise, müştereken, hepimizi etkiler. Bu sebeple, dünyanın geleceği müşterektir, öyleyse, insanlığı İslâmiyet’le buluşturmalıyız. Bu, bizim için de gerekli...
Batı insanına son iki nesil materyalist felsefe hakim oldu. Herşey madde ile, para ile ölçülüyor. Gençler, babalarına bakıyorlar: Para var, araba var, ama huzur yok Aile sıcaklığı yok Ruhu tatmin olmayan insanda mutluluk olmaz. Onun için Batılı genç, ruhî tatmin arıyor.
Aradıklarını bulabilecekler mi?
O bize bağlı. İslâmiyet tek gerçek tek kurtuluş yolu.. Başka bir şeyle tatmin olamazlar. Onun için islâmiyet’i iyi takdim etmeliyiz. Bu da onu yaşamamıza bağlı. İyi yaşarsak iyi temsil edersek iyi tebliğ ve takdim edersek kolayca benimseyeceklerdir
Bu konuda, yani İslâmiyet’in temsili, yaşanması ve takdimi konusunda müslümanları nasıl buluyorsunuz!
Çok üzücü, çok kötü. Müslüman toplum ve insanlar İslâmiyet’i yaşamıyorlar. İslâmiyet’in telkin ettiği iç güzelliği, düşünce temizliği, ahlâkî olgunluk yok Düşünce temizliği olsa, ahlâkî olgunluk ta olacak İmanda kemâl olsa, Düşünce, ahlâk çevre, her türlü temizlik ve iyilik olacak
Bunun sebebi nedir sizce? Müslümanlar islâmiyet’i niçin yaşamıyor, niçin iyi temsil etmiyorlar? O İslâmiyet’in temel esprisini kaybetmişler. Her halde ondan diyorum.
Konuyu biraz daha açar mısınız?
Şöyle izah edeyim: İki türlü müslüman görüyorum. Biri i-simde, kimlik belgesinde müslüman görünüyor. Ama gerçekte İslâm’dan kaçıyor. Batı kültürüne adapte olmaya özeniyor. Müslüman kimliğini gizliyor.
Bir de sözde, gösterişte müslüman.. Slogan müslüma-nı.. "Müslümanım" diye bağırıyor, İslâmî sloganlar atıyor. Bunların dernekleri, lokalleri de var. Toplantılarında heyecanlı nutuklar atılıyor. Sivri, sert yayınları var..
Belki bir de 3’üncü grup müslüman var. Namazını kılıyor, orucunu tutuyor, etliye-sütlüye karışmıyor. Tebliğ, temsil, takdim gücü, niyeti ve çabası yok.
l ’inci ve 3’üncü grubu anladık." 2" nd grup müslüman dediğiniz kesimi biraz daha anlatır mısınız?
Onlara ben "slogan müslümanı" diyorum. Hedef olarak "islâm" demiş, orda kalmış., islâmın insanı ulaştıracağı kemal mertebesi unutulmuş. Ellerine "İslâm" diye bir slogan almışlar; onu şekilleştirmiş, bir "madde", bir "silâh" haline sokmuşlar; birbirlerinin başlarına vuruyorlar. "-Benim müslümanlığım iyi, hayır benim ki!.." gibi bir şekilcilik.. Ben bunlara "kolaycı" diyorum. Radikal, sert, hedefe kestirmeden, kolayca, çabucak varmak.
"Müslûmanım" demekle iş bitmiyor. Onu işimize, yaşayışımıza geçirmek gerek,. Pey-gamberimiz Efendimiz bunlar gibi yapsaydı, etrafında tek kişi bulamazdı.
Daha somut bir misalle anlatabilir misiniz kastınızı!
"Şekilcilik" diyorum, tek kelimeyle.. Hedef şu çiviyi yerine rabtetmek.. Onun için bir alet lâzım. Diyelim ki çekiç. Onu bulmuşuz ve "buldum" diye, çekiçle övünmeye, avunmaya çalışıyoruz.. Bir de yarışa, reklâma, sertliğe giriyoruz. "-Benim çekiç güzel, hayır benimki güzel!." diye.. Hedef şu çivinin yerine rabtedilmesi ise onu yapmalı değil mi?
"İslâmiyet" ve hükümleri bile birer vasıtadır. O hükümleri hayatımıza raptedemezsek, o da şekilde kalmaz mı?.
Hedef şu karşı adaya çıkmak ise, bir kayık gerek.. Kayığı bulmuş, denize açılmışız, ama denize açıldıktan sonra, hedefimiz olan adayı unutmuşuz, kayıkla, denizle oyalanır, avunur olmuşuz.. Onun gibi bir şey...
Bu durumda sizi "kötümser" görüyorum, istikbal hakkında gerçekten kötümser misinizi
Hem evet, hem hayır.. Evet, zira Allah’ın son dinini, mesajını yaşamaktan, takdim ve tebliğden uzağız.. Hayır, zira bu kötümserliğe gönlüm razı değil. Böylesine bir kurtuluş reçetesi varken, insanlık karanlıkta kalmamalı..
Türkiye’yi tanıyor musunuz?
Kitaplardan okuduğum kadar tanıyorum. Osmanlının merkezi olarak.. Osmanlıdan sonra, derin kültürel kökenini bırakıp, hatta inkâr edip, kimlik arayışına girdiğini de.. Batıya yöneldi ama, teknolojisini alacak yerde, gündelik hayat tarzını tercih etti.. Yani kültürünü.. Çok yanlış oldu.. Size Batının teknolojisi lâzımdı, ahlâkı değil-
Buraya gelen vatandaşlarınızda bu kimlik inkârı ve şahsiyet bunalımı da var, ona tepki olarak ortaya çıkan radikal sert reaksiyonlar da.. Hani o slogan müslümanlığı dediğimiz şekil müslümanlığı
Türkiye’de bir şey daha var: Bir şuurlu, İslâm’ı uyanış...
Ümit ediyorum, bekliyorum.. "Olmalı!" diyorum. Bütün İslâm ülkelerini biliyorum, gezdim-dolaştım. Türkiye hariç.. Türk Milleti, geçmişte İslâm ülkelerinin lideri ve müs-lümanlığın temsilcisi idi.-Bu temsilciliği yüklenecek başka bir islâm ülkesi göremiyorum ve üzülüyorum. Türk Milleti, tarihî rolünü yeniden ele almalıdır. Eğer siz, bana böyle bir müjdeyi verebilirseniz müsterih olacağım, ümitvar olacağım. İstikbale ümitle bakacağım.
Siz yine de müsterih olunuz. Biz kendimizi oraya hazırlıyoruz...
Allah herşeye kaadir...

“Dünyanın geleceği müşterektir. Bu sebeple, insanlığı İslâmiyet’le buluşturmak zorundayız. Aksi halde, felâkete hep beraber sürükleniriz.”