Makale

Ölümünün 718. yıldönümünde hâlâ gönüllerde, hâlâ gündemde... MEVLÂNA'NIN İSLÂMLASTIRMA FAALİYETLERİ

Seyfettin ERŞAHİN

Ölümünün 718. yıldönümünde hâlâ gönüllerde, hâlâ gündemde...

MEVLÂNA’NIN İSLÂMLASTIRMA FAALİYETLERİ

Mevlâna’nın yaşadığı XIII. yüzyıl, Anadolu’nun siyasî, dinî, içtimaî ve ekonomik bakımdan yapı değiştirdiği bir dönemdir. Savaşlara ve çatışmalara rağmen Müslümanlarla gayri müslimler arasında içtimaî ve ekonomik ilişkiler kesilmeden devam etmiştir. Bu ilişkiler çerçevesinde pek çok gayri müslimin din değiştirerek (ihtida ederek) İslâm’a girdiklerini görüyoruz.
Türkler Anadolu’ya geldiklerinde yerli halkı imha etmek gibi insanlık dışı bir Fiile hiç bir zaman tevessül etmemişler, halkın zorla din değiştirmesi yolunda da bir girişimde bu-lunmamışlardır. Zaten buna İslâm’ın kendisi müsade etmezdi. Bunun için Anadolu’da yaşayan gayri müslim halkın İslâmlaşması yüzyıllar içinde ihtida yoluyla olmuştur.

İhtida, psikolojik bir olaydır. Bu bakımdan insan psikolojisini, onun ruhî yapısını çok iyi bilen gönül erleri mutasavvıflar, bu olayların baş kahramanlarıydı. Anadolu’da XIII. yüzyıldan itibaren gelişen tasavvuf, gayri müslim halka İslâm’ı, bir hayat iksiri olarak en güzel şekilde sunmayı başarabilmiştir. Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar yayılan mutasavvıflarımız, mütevazi yaşayışlarıyla örnek teşkil edecek şekilde İslâm’ı şahıslarında temsil etmişler ve i-sanların kalplerini İslama kazanmayı bilmişlerdir. Bu devrin en büyük tasavvuf! Şahsiyeti olarak karşımıza çıkan Mevlânâ Celaleddin Rûmi (1207 - 1273) çok sayıda gayri müslimin İs-lama girmesine vesile olmuştur. Günümüzde dahi ihtifalleriyle ihtida olaylarına vesile olan Mevlânâ "Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin", emr-i Nebevi’sini kendine metod edinmiş, şahsiyeti, İslâm’ı anlama ve anlatma üslubuyla binlerce kişinin kalbini fethetmiştir.
Mevlânâ ve Mevlevîliğin en önemli kaynaklarından olan Menâkibu’l Arifin adlı eserde Büyük Mürşidin gayri müslimlerle olan ilişkilerine ve onları nasıl irşad ettiğine dair pek çok rivayetler bulabiliriz. Meselâ: Mevlânâ bir Şam yolculuğu sırasında uğradığı bir mağaradaki 40 tane rahibin ihtidasına vesile olur ve onları kendine mürit yapar. (1) Mevlânâ bir gün Konya sokaklarında dolaşırken cellatların elinde imdat diye bağıran Siryanus adında bir Rum de-likanlısına rastlar. Adam öldürmek suçundan yargılanarak idama mahkûm edilen bu gencin suçsuzluğuna inanan Mevlânâ delikanlının serbest bırakılmasını ister. Bu söz üzerine serbest bırakılarak hayata dönen mahkûm, din olarak İslâm’ı seçer ve Alaaddin adını alır. (2)
Bir defasında Mevlânâ Meram mescidinden Konya’ya dönerken yolda karşılaştığı bir rahiple yaptığı ayaküstü küçük bir sohbet, onun Islama girmesini sağlamıştır. (3) Mevlânâ sadece Hıristiyan din adamlarıyla ve yüksek sınıftan insanlarla ilişki kurmakla kalmamış, gayri Müslim halk tabakasıyla da ilgilenmiştir. Söz gelimi sıradan bir Hıristiyan vatandaş olan Rum marangozu, söylediği bir iki hikmetli sözle Islama kazandırmıştır. (4)
Mevlâna’nın etkisi bütün Anadolu’yu hatta komşu ülkeleri bile kaplamıştır. Komşu ülkelerde oturan din adamlarından bir kısmı da Büyük mürşid’in manevî nufûzuyla Is-lâmiyete girmişlerdir. Bunu örnek alarak İstanbul yakınlarında bir manastırda rahiplik yapan Hristiyarın, daha Mevlânâyı görmeden İslâm’ı din olarak seçerek O’na mürid olduğunu zikredebiliriz. (5)
Mevlânâ’nın yerli Hıristiyan halk üzerindeki etkisini görmek için O’nun cenaze törenine iştirak edenlere bakmak yeterlidir. Müslümanlar, kendisine ekmek, su kadar ihtiyaç duydukları büyük pirlerinin tabutunu eller üzerinde taşırlarken cenaze alayına Hıristiyan halkın da akın akın katılmakta olduğunu görürler. Bu durumu engellemek isteyen Müslümanlara, Hristiyanların ve Yahudilerin cevabı şu olun
"Siz Müslümanlar Mevlânâyı bu devirde Hz. Muhammed’in temsilcisi kabul ediyorsanız biz de O’nu Hz. Musa’nın, Hz. İsa’nın temsilcisi olarak biliyoruz" diyerek törene sonuna kadar iştirak etmişlerdir. (6)
Mevlânâ düzenlediği semâ gösterileriyle çevresindeki insanları daha çabuk ve kolay din değiştirme atmosferine getirebiliyordu. Bir defasında bir semâ sonunda çevresindeki halkdan yüz kadar Hristiyan -Rum ihtida etmişti. Yine bir Ermeni kilisesinde düzenlediği semâ göste-risinden sonra çok sayıda Hristiyan Müslüman olmuştur. (7)
Mevlânâ yaşadığı müddetçe çevresine hep İslâm’ı anlatmaya çalışmıştır. Hristiyanların, kiliselerine, evlerine hatta meyhanelerine giderek İslâm’ı yayıyordu. Bu gayretleri sonunda Rum, Ermeni ve Yahudilerden 18.000’ne yakın gayri müslimin İslâm’a girmesine vesile olduğu kaydedilmiştir. (8)
XIII. yüzyılın başından itibaren İslâm dünyasını istilâ etmeye başlayan Moğollar, Kösedağ Savaşı (1243) sonunda Anadolu’ya da girmişlerdir. Girdikleri her yerde yaptıkları zulümden dolayı yönetim ve halk köşesine çekilip menfi veya müspet en ufak bir hareket göstermez hale gelmişti. Böyle bir vaziyette Mevlânâ ortaya atılarak onların geleceğinden ümitli olduğunu ve Moğollara müsamaha ile bakılmasını öğütlemiş, bir şiirinde bu duygularını şöyle dile getirmiştir:
"Sen Tatarlardan (Moğollardan) korkuyorsan Allah’ı tanımıyorsun demektir.
Ben ise onları yüz tane iman sancağı ile karşılıyorum."
Mevlânâ’nın yaktığı bu iman meşalesi daha sonraları parlayarak bütün Moğollan aydınlatmış, onlann Islama girmelerini sağlamıştır. Bir süre sonra Müslüman olan İlhanlı (Moğol) hükümdarı Kazan Han, Mevlânâ’nın bu şiirini altın sırma ile kaftanına işletmiştir. (9)
Görüldüğü gibi "O yaşadığı müddetçe Kur’an’ın kölesi, Muhammed (S.A^.)’in yolunun toprağı olarak İslâm’ın yücelmesine ve yayılmasına çalışmış "Gel, gel, kim olursan gel / Kafir, putperest, mecusî olsan da gel" diye gücünün yettiğince bağırarak etrafına topladığı insanları İslâm inancının potasında eriterek Anadolu’nun İslamlaşmasına yardımcı olmuştur.

1 - Eflâki, Ahmet, Menâkibul - Arifin I, -159
2- a.g.e. 1-294 3 ■ a.g.e. I -194
4- a.g.e. 1-195
5- a.g.e. I-179 6 - a.g.e. I ■ 436
7- O. Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, V. Baskı İST. 1981 S. 502
8- a.g.e., l-s.503
9- Z.V. Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş. III. Baskı İST. 1981 S. 264