Makale

ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLİŞ

Prof. Dr. Alparslan ÖZYAZICI / Hacettepe Üniv. Tıp F. Ûğr. Ü.

ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLİŞ

Öldükten sonra tekrar dirilip yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimiz yüce dinimizin altı iman esasından birisidir. Ahirete iman Kur’an-ı Kerim’de çok ayetlerde yer almış, insanların buna dikkatleri çekilmiştir.
Mesela, Tekvir Sûresi’nde, baştan itibaren peşpeşe gelen ayetlerde mealen şöyle buyurulmaktadır; “Güneş dürülüp ışığı kalmadığı zaman”; “Yıldızlar düşüp söndüğü zaman”, “Dağlar yürütüldüğü zaman” denilerek kıyamet olayı tarif edilmektedir. Zilzal Süresi, 1,2 ve 3. ayetlerde, mealen; “Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın: “Buna ne oluyor” dediği zaman” denilerek kıyamet saatinden bahsedilmektedir. Bu misalleri artırmak mümkündür.
Kur’an-ı Kerim’de, tevhidden yani Cenab-ı Allah’ın varlık ve birliğinden sonra üzerinde en çok durulan konulardan biri de haşr; yani insanın öldükten sonra tekrar diriltilmesidir. Kur’an’ın dörtte birisi haşr ve ahiretle alâkalıdır.
Ahireti yaratmak Cenab-ı Hak için zor bir iş değildir. Kâinatı, galaksileri, milyarlarca yıldızları yoktan yaratan, gezegenleri biribirlerine çarptırmadan intizamla gezdiren, yeryüzünde mevsimlerin değişmesi gibi büyük değişiklikleri yapan, güneşi belli mesafede ışık veren lamba ve ısıtan bir soba gibi milyonlarca yıl muhafaza eden Cenab-ı Hak için, ahireti, cenneti, cehennemi yaratmak niçin zor olsun? Niçin ebedi alemi yapmasın veya yapamasın? Yasin Sûresi’nin 81. ayeti bu hakikata işaret eder; “Gökleri ve yeri yaratan onların benzerlerini yaratmaya kadir değilmidir? Evet! Elbette kadirdir. O, (bütün kâinatı) yaratandır, (her şeyi) hakkıyla bilendir.”
Kur’an-ı Kerim’de bazı ayetlerde, insanın öldükten sonraki yaratılışına delil olarak, kıştan sonraki baharda, yeryüzünün yeniden diriltilişi delil olarak gösterilmektedir. “Rum Sûresi 50. ayette mealen söyle buyurul- maktadır; “Allah’ın rahmet eserlerine bir bak. Arzı ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Sühhesiz ölüleri O diriltir. O herseye Kadirdir.”
Güz mevsimi sonunda yaprakları dökülmüş, kupkuru bir halde olan ağaçların ilkbaharda, birkaç hafta içerisinde nasıl yeşerdiğini, yapraklarla ve çiçeklerle nasıl süslendiğini hepimiz görüyoruz. Dağlarda, ovalarda kurumuş olan yerlerin, tepeciklerin, baharın gelmesi ile, rengarenk çiçeklerle donatıldığını fark ediyoruz. Evet kış mevsiminde bembeyaz kar ile adeta kefenlenmiş olan yeryüzü, ilkbaharda nasıl diriltiliyorsa, insanoğlunun ikinci yaratılışı da öyle olacaktır. Her kısın baharı ne kadar akla uygun ve kat’i ise, her bir insanın öldükten sonraki diriltilişi de o kadar kesindir. Cenab-ı Hak’kın kudretine göre, ölümden sonra hasrın gelmesi, kıştan sonra baharın gelmesi gibidir.
Kur’an-ı Kerim’de haşr inancını insanlara izah etmek için, Cenab-ı Hak’kın dünyadaki harika fiillerinden misaller verilmekte, insanları ikna edecek akli deliller getirilmektedir. Yasin Sûresi, 78 ve 79. ayetlerde, mealen; “İnsan derki; "Çürümüş kemikleri kim diriltecek?”
“Sen onlara de; “Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O, her türlü yaratmayı bilendir.” buyurulmaktadır. Hacc Sûresi, 5. ayet: “Ey insanlar! Öldükten sonra tekrar dirilmek hususunda herhangi bir şüphe içinde iseniz, şu muhakkaktır ki, Biz sizin (aslınızı) topraktan, sonra (onun zürriyetini) nutfe- den, sonra alâkdan, daha sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık..” diyerek, ayet-i kerime devam etmektedir. Bunu takip eden 6. ve 7. ayetlerde söyle buyurul- maktadır; “Bunlar yalnız Allah’ın gerçek olduğunu, ölüleri dirilttiğini, gücünün her şeye yettiğini, şüphe götürmeyen kıyamet saatinin geleceğini, Allah’ın kabirlerde olanı dirilteceğini gösterir.”
Görüldüğü gibi, Kur’an-ı Kerim’de insanın öldükten sonraki dirilişine insanoğlunun dünyada, anne karnındaki ilk yaratılışı delil olarak gösterilmektedir. Yani yüzlerce harika organı olan insanı, tek bir hücreden, ruhlu, akıllı, şuurlu, idrak sahibi, binlerce hisle donatılmış olarak mu’cizevi bir şekilde yaratan C. Hak, insanı öldükten sonra neden yarata- masın? Öldükten sonraki yaratılış, dünyadaki yaratılışın bir benzeri ve belki daha da kolayıdır.
Bir de insanın kendi duygularına, hislerine bakalım. Dünyanın neresine gidersek gidelim, insanlarda mevcut olan müşterek hislerden birisinin, genç kalmak ve ebedi yasamak arzusu olduğunu görürüz. Evet insan kendi vicdanını dinlese, ebed özlemini işitecektir. Hatta bütün dünya o insana verilse, o şahsın ebedi yasama arzusunun yerini dolduramıyacaktır. Bu hissin dünyada tatmini mümkün değildir. Merhameti nihayetsiz olan Cenab-ı Hak, bu şiddetli ihtiyacı karşılıksız bırakmıyacak, biz insanlar için ebedi bir alemi yaratacaktır.
Cenab-ı Hakkın Adi ismi, yani o mutlak adaletli olan Allah’ın, o nihayetsiz izzetine uygun bir ceza yeri ve ayrıca bir de mükâfat yeri olmasını icab ettirir. Çünkü bu âlemde görüyoruz ki, pekçok zalim, gaddar insan, hatta katiller yaptıklarının karşılığını görmeden ölüp giderler. Pekçok mazlum insan da ahım alamadan vefat eder.
Bir ilahi adalet gerektir ki, zalim cezasını, mazlum da ahını alabilsin. Bu ise ahiret alemini icab ettirir. Elbette nihayetsiz derecede âdil ve merhametli olan C. Hakkın, zalimlere layık oldukları cezayı vereceği daimi bir cehennemi ve iman edenleri, mazlumları mükâfatlandıracağı ebedi bir cenneti olacaktır. Fussilet Sûresi’nin 46. ayeti bu hakikata işaret etmektedir; “Kim iyi bir is yaparsa, bu kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa bu da kendi aleyhinedir. (Yoksa) Rabbin kullarına (zerrece) zulmedici değildir.”