GİRİŞ
Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ve Hizmet İçi Eğitimi Daire Başkanlığınca Kütahya İmam-Hatip Lisesinde 3-7 Temmuz 1989 tarihleri arasında Din Kültür ve Ahlâk Bilgisi öğretmenleri için düzenlenen 149 No.lu Hizmet İçi Eğitim Kursuna öğretim üyesi olarak görevlendirilmiştik. Görevlendirilme haberi tarafımıza ulaşır ulaşmaz, derhal 124’te çıkarılan 430 sayılı Tevhîd-i Tedrisat Kanunu ve bu kanunun 4. maddesi gereği açılan imam ve Hatip Mektepleri aklımıza, geldi. Çünkü Tevhîd-i Tedrisat Kanunu gereği; Osmanlı Devleti döneminde acılan her tür eğitim öğretim kurumu yeni isimleri ve hüviyetleri ile Maarif Vekaletine (Millî Eğitim Bakanlığına) bağlanmalardı. Tevlıid-i Tedrisat Kanununun 4. maddesinde aynen şu ifadeler yer almakta idi:
“Maarif Vekâleti, yüksek dîniyat mütehassisları yetiştirmek üzere Dâru’l-Fünûn’da bir İlahiyat Fakültesi tesis ve İmamet ve Hitabet gibi hıdemât-ı dıniyyenin îfası vazifesi ile mükellef memurların yetişmesi için de ayn mektepler küşad edecektir.”
Tevhîd-i Tedrisat Kanununun bu maddesi gereği ilk yıl 29 yerde öğretim süresi 4 yıl olan ve ilkokul mezunu olup, en az 12, en fazla 15 yaşında bulunanların imtihansız girebilecekleri imam ve Hatip Mektepleri açılmıştır. (1) Daha doğrusu, kanun yürürlüğe girer girmez, Osmanlı Devleti döneminde açılan Medresetü’l-Eimme ve l-Huteba, Medresetü’l- Vâizîn ve Medresetü’l-îrşad yerine geçmek üzere imam ve Hatip Mektepleri açılmıştır. Vilayetlerde Dâru’l-Hilâ- fethi’islâmiye Medreselerinden birisi İmam ve Hatip Mektebi haline dönüştürülmüşlerdir. İstanbul’da ise, birçok medrese bulunmasına rağmen öyle yapılmayarak Fazlı Paşa’da bir bina kiralanıp, imam ve Hatip Mektebi orada açılmıştır, (2)
Bu durumda denilebilir ki bu mektepler; ilk defa Öğretime açılan birer eğitim-öğretim kurumu olmaktan ziyade, önceden mevcut olan bazı mekteplerin tmam ve Hatip Mektepleri haline dönüştürülmeleri şeklinde ortaya çıkmışlardır. Bundan dolayı mekteplerin açılış tarihi olarak; 1923-1924 öğretim yılı kabul edilebilir. Hatta aşağıda belge olarak vereceğimiz İbrahim oğlu 1320 Kütahya doğumlu Ali Osman Erdun’un dilekçesine Kütahya Millî Eğitim Müdürlüğünce 8.12.1965 tarih ve 520/2525 sayılı yazı ile verilen cevaba (bkz. BELGE : 4.) ve ayrıca Kütahya Lisesi Müdürlüğüne teslim edilmiş olan ve bizzat tarafımızdan incelenen “İmam ve Hatip Mektebi İmtihanları Neticesi Defterindeki yıllara göre mevcut öğrenci listelerine bakılırsa, 1923-1924 öğretim yılında yapılan intibakla bu okulun yalnızca 1. sınıfı değil, diğer sınıflarının da teşekkül ettirilmiş olduğu anlaşılmaktadır, Osman Ergin’in verdiği bilgiye göre ise; (3) İmam ve Hatip Mekteplerine o sıralarda Medreselerde kayıtlı bulunan talebeler de devam ederek diploma alabilmişlerdir. Ancak söz- konusu edilen deftere göre; asıl îmam ve Hatip Mektebi İlk mezunlarım 1925-1926 öğretim yılı sonunda vermiştir. Ondan önceki İki yılda mezun olanlar ise, sözü edilen mekteplerden intibak yapan Öğrencilerdir.(*) Bu durumda İmam ve Hatip Mektebinin ilk kuruluş yılında .„intibaklar haricinde normal sınıflar olarak 1. ve 2. sınıfların teşekkül ettirilmiş oldukları anlaşılmaktadır.
Tevhîd-ı Tedrisat Kanunu gereği, 1923-1924 Öğretim yılında tedrisata başlayan İlk İmam ve Hatip Mekteplerinin açıldıkları yerler şunlardır :
Edirne, Erzurum, İsparta, İstanbul, Eskişehir, ödemiş, Urfa, Afyon, Amasya, Antalya, Ankara, Balıkesir, Bursa, Bozok (Yozgat), Bolu, Tire, Hopa, Harput (Elazığ), Sivas, Şavşat, Uşak, Gaziantep, Kastamonu, Konya, Kayseri, Kütahya, Maraş, Manisa, Niğde.
Ertesi yıl; Edirne, Ödemiş, Hopa, Şavşat ve Niğde İmam ve Hatip Mektepleri kapatılmış, Artvin ve İzmir’de iki yenisi açılarak Mekteplerin sayılan 26 ya indirilmiştir. Bir sonraki yıl ise; Erzurum, Eskişehir, Urfa, Amasya, Gaziantep, Maraş, Artvin ve İzmir’- dekiler kapatılmış, Of ve Akşehir’de iki yenisi açılmış ve sayılan 20’ye düşürülmüştür. Böylelikle toplam olarak 33 yerde açılmış olan İmam ve Hatip Mekteplerinden 1926-1927 öğretim yılında İse, İstanbul ve Kütahya’dakiler hariç, tamamı kapatılmışlardır. Yalnız’ca bu iki yerdeki İmam ve Hatip Mektepleri birkaç dönem mezun verebilmişlerdir. Nihayet 1929-1930 öğretim yılı sonunda onlar da kapatılarak, bu mektepler tarihe intikal ettirilmişlerdir. (4)
İşte Tevhîd-İ Tedrisat Kanunu gereği açılan ve mezun verebilen iki İmam ve Hatip Mektebinden birisinin Kütahya’da olması, içimizde yukarıda bahsettiğimiz "göreve gittiğimizde orada bu mektebe ait belki bir ize rastlarız ve bazı bilgiler ve dökümanlar elde edebiliriz..." Ümidinin doğmasına sebep oldu. Çünkü, açılıp-kapatılma tarihleri çok eski olmamakla birlikte, bu mekteplerle İlgili elimizde
yeterli bilgilerin mevcut olduğunu söyleyebilmemiz mümkün değildir. Konu ile ilgilenenler genellikle yukarıda açılış ve kapanış yerlerini ve tarihlerini verdiğimiz mekteplerin (okulların) sayılan ve öğretim yıllan ile ders müfredatı dışında fazla malûmâta sahip olamamışlardır. Meselâ; bugüne kadar bu mekteplerle ilgili yazılı bir evrakın veya belgenin yayımlandığım hatırlayamıyoruz. (*) Mektepler hakkında ciddî bir araştırmanın yapılmamış olması, bilgi noksanlığının asıl sebebi olsa gerek.
2 Temmuz 1989 pazar günü Kütahya’ya varır varmaz ilk tanıştığımız kişi olan İmam-Hatip Lisesi Müdür yardımcılarından Alaaddin Güven ve daha sonra tanıştığımız Müdür Mehmet Eroğlu Beylere konuyu açtık. Onlar da konuya ilgi duydular. Hattâ, aslında kendilerinin de söz konusu İmam ve Hatip Mektebini merak ettiklerini, ancak şimdiye kadar ciddi bir araştırma ve soruşturma yapamadıklarından bahisle; bana bu konuda yardımcı olacaklarını ifade ettiler. Gerçekten de ilgilendiler ve ertesi gün, bir emekli Öğretmen olan Sabri Eskiçubuk Beyle tanıştırdılar. Bu zat, bizi Kütahya eski İmam ve Hatip Mektebi mezunlarından Ahmet Özebeoğlu (öğrencilik yıllarındaki adı ile; Ebezâde Şerif Ahmed Efendi) ile tanıştırmak üzere gelmişti. 5 Temmuz 1989 günü Ahmet özebeoğlu’nun evine giderek tanıştık. Yaptığımız bir saatlik sohbetten sonra rica ettik, birlikte Îmam-Hatip Lisesine geldik.
İmam-Hatip Lisesine geldikten sonra, Öğretmenler Odasında sohbete başladık. Bu arada Okul Müdürü Mehmet Eroğlu Bey, video çekimi için gerekli hazırlıkları yaptırdı. Biz de o esnada “Ebe- sâde Şerif Ahmed Efendi”ye sorabileceğimiz bazı sorulan oluşturmaya çalıştık. Nihayet, Hizmet îçi Eğitim Kursunda öğretim üyesi veya Yönetici olarak görevli olan arkadaşlarımız; Samsun llâhiyat Fakültesinden Doç. Dr. Hüseyin Peker, İstanbul ilâhiyat Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. H. Mahmut Çamdibi, Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Gene! Müdürlüğü Daire Başkanlarından Bekir öner ve aynı Genel Müdürlüğün Şube Müdürlerinden Muhiddin Eşsiz Bey ile Kütahya İmam-Hatip Lisesi Müdürü Mehmet Eroğlu Beylerin de hazır bulundukları ve yer yer sorduklan sorulan İle bizzat katıldık, lan sohbet şeklinde bir mülâkât yaptık. Yaklaşık 45 dakika süren mülâkâtın tamamı video ile kaydedildi.
Sözlerimizin burasında, 1923-1924 öğretim yılında tedrisata başlayıp ancak, 1929-1930 öğretim yılma kadar eğitim-öğretim faaliyetlerine devam edebilmiş Kütahya imam ve Hatip Mektebi mezunlarından olan ve kendi döneminden tanıdıkları İçerisinde o yıla kadar hayatta kalan son ve tek insan olan Ebezâde Faruk oğlu Şerif Ahmed Efendi ile yaptığımız mülakata geçmeden önce, kısaca Ebezâde’nin kendisini biraz daha tanıtmak ve bu arada birkaç noktayı daha açıklığa kavuşturmak istiyoruz :
Kendisi ile mülakat yaptığımız 1326(1910) doğumlu Ebezâde Şerif Ahmed Efendi (Ahmet Özebeoğlu), Kütahya İmam ve Hatip Mektebinden mezun olduktan sonra Konya Muallim Mektebine giderek kurs görmüş ve ilkokulu öğretmeni olmuştur. Toplam olarak 33 yıl 2 ay Türk Millî Eğitimine hizmet etmiştir. Bunun 10 yılını fiilen öğretmen olarak, yaklaşık 23 yılını ise Kütahya Maarif (Millî Eğitim) Müdürlüğünde idareci olarak geçirmiştir.
Ebezâde Şerif Ahmed Efendi ile mülakat tarafımızdan yapılmıştır. Ancak o esnada orada hazır bulunan ve yukarıda adlarını zikrettiğimiz meslektaşlarımız da yer yer sordukları sorulan ile mülakata katılmışlardır. Tarafımızdan sorulanların dışındaki soruların kimlere ait oldukları belirtebilmek için, ilgili meslektaşlarımızın adlan soruların baş tarafında (6) içinde verilmiştir.
Mülakat tamamlandıktan sonra; Kütahya Lisesi Müdürlüğüne teslim edilmiş bulunan eski İmam ve Hatip Mektebinin “İmtihanlar Neticesi Defteri" adlı defterde kayıtlı olarak tespit ettiğimiz ve yıllara göre mezun olan öğrenci sayılarını belirten Iisteyi(7) ve arkasından da Ebezâde Şerif Ahmed Efendi’nin bu Defterde resminin olduğu ve 4 yıl boyunca okuduğu dersleri ve aldığı notları gösteren sayfayı (Bkz. BELGE : 1.) ve ayrıca;
Ebezâde Şerif Ahmed Efendi’nin kardeşi ve 5. dönem mezunlarından Hüseyin Hilmi Efendi’ye ait ve sonradan asıl “Şehâdet- nâme verilinceye kadar, şehâdetnâme makamına kaim olmak üzere” verilen vesika (çıkış belgesi) nın (Bkz. BELGE : 2) Örneğini belge olarak vereceğiz.
Bunlardan başka, Kütahya İmam ve Hatip Mektebinde bir müddet okuyup da, çeşitli sebeplerle mektepten mezun ol amadan ayrılan veya okulun lağvedilmesi üzerine tahsillerine son vermek durumunda kalan ve sonradan bu mektepte okuduklarına dair belge talep edenlerin dilekçelerinden ve bu dilekçelere verilen resmî cevaplardan bazılarım örnek olarak vereceğiz. Çünkü söz konusu dilekçeler ve cevapları, aynı zamanda imam ve Hatip Mektebi ile ilgili bazı hususları da açıklığa kavuşturucu niteliktedirler. (Bkz. BELGE : 3/1, 3/2 ve 4.)
B. EBEZÂDE ŞERÎF AHMED EFENDİ İLE YAPILAN MÜLÂKÂT
Burada, Ebezâde Şerif Ahmed Efendi ile 45 dakika boyunca yaptığımız mülâkâtta söz konusu edilenleri aynen aktarmayı uygun buluyoruz. Onun için konuşulanların bazı kısımlarım özetleyerek kompoze edeceğiz, önemli kısımlarını ise aynen vereceğiz :
Ebezâde Şerif Ahmed Efendi’nin açıklamalarına göre; o dönemlerde İlkokullar 6 yıllık imiş, ilkokuldan mezun olduktan sonra kendisi, henüz Tevhîd-İ Tedrisat Kanunu çıkmadığı için o zaman mevcut olan okullardan Dâru’l-Hilâf eti ’1-Islâmİye’ye kayıt yaptırmış. Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi 1924 te Tevhîd-i Tedrisat Kanununun çıkması üzerine, Osmanlı dönemine ait okulların bir kısmı kapatılmış, bir kısmı da yeni hüviyetlerine büründürülmüşIerdir. Bu arada Dâru’l-Hilâf e ti’l-Islâm i ye de imam ve Hatip Mektebine dönüştürüldüğü, yahut da bir başka ifade ile ona en yakın programa sahip olarak bu mektep açıldığı için, birçok Öğrenci gibi Ebezâde de bu mektebe naklen kayıt yaptıranlardan olmuştur. 19271928 öğretim yıl sonunda da A. Âlâ (Pekiyi) derece ile mezun olmuştur. Kütahya İmam ve Hatip Mektebinin ilk Müdürünün adı Fevzi Bey imiş. Daha sonra Ankara’lı Ahmed Tevfik Bey Müdür olmuş. ( Mektebin kapatıldığı dönemdeki müdürünün ismi ise Meh- med Şükrü Beydir.)
Kütahya îmam ve Hatip Mektebi öğretime devam ettiği süre içerisinde bina olarak üç yer değiştirmiş. Ebezâde’nin kendi ifadesine göre :
— Şimdi... İlk bina, Dolarlüarın evinde, Ulucami yanındaki eski Tahıl Pazarının oralarda Ahi Erbasan (Ağırbasan) Dolarlı Rasih Efendi’nin evinde Dânı’l-Hilâfe açılmıştı. Dârul-Hilâfe lağvedildikten sonra, aynı yerde İmam ve Hatip Mektebi olarak devam etti. Orada bir yıl okuduk. Bir sene sonra biz binayı tekrar sahiplerine iade ettik. Bizi tuttular, Kurtuluş Mahallesinde Sinema aralığının yukarısında halen Sağlık Dairesi olan yere getirdiler. Bir sene de orada kaldık. Sonra aynı sokakta Sinema aralığının karşısında Kız Mektebi (tik Mektep) vardı. Kız Mektebini aldılar, bizim yere verdiler. Bizi de Kız Mektebinin olduğu binaya naklettiler.
— O mahallin (yerin) adı ne idi?
— Sinema Sokak.
— Hocam, imam ve Hatip Mektebi 4 yıldı değil mi? Siz 4 yıl okudunuz ve mezun oldunuz.
— 4 yıldı.
— imam ve Hatip Mektebinde dersleri nasıl işliyordunuz? Hatırlayabilecek inisiniz? Meselâ; hocalar nasıl ders anlatıyorlardı? Siz nasıl dinliyordunuz?..
... Hoca kürsüye gelir, anlatırdı, biz de dinlerdik. Sıralarda otururduk.
— Sınıflarda sıralar vardı değil mi? Minder veya post değil.
... Sıra, sıralarımız vardı. Hoca anlatırdı. Bazan da bizi dinlerdi, derse kaldırırdı.
— Kılık-kıyafet olarak?..
— Kılık-kıyafet olarak aynı, şimdiki gibi.
— Yani sarık filan yok.
— Yok, sarık yok, baş açık vaziyette.
(M. Çamdibi) — Sakallı hoca var mıydı?
— Vardı. Sonra, ortaokuldan hocalar geliyordu bazan. Ek ders ücreti alanlan vardı.
— O zamanki hocalar ne kadar maaş alıyorlardı? Duydunuz mu hiç? Hatırlayabilecek misiniz?
— Valla, bilemeyeceğim.
— Peki Hocam, o zaman okuduğunuz derslerden bazılarını, hocalarının isimleri ile birlikte hatırlayabildiklerinizi söyleyebilir misiniz?
— Hatırladıklarımı söyleyeyim : Müdür Ankara’lı Ahmed Tev- fik Bey; Hayvanât, Nebâtât, Arziyât Hocası idi. Maarif Müdürü Şükrü (Sindel) Bey vardı. Okulun Hocası değildi, dışarıdan gelirdi; Riyaziye ve felsefe okuturdu. (Bu zat sonradan Ankara Maarif Müdürlüğü de yaptı.) İsmail Hakkı Bey Tarih, Coğrafya; Hüseyin Efendi Arapça; Kütahya Müftüsü Hafız Bekir Efendi Kur’ân-ı Kerîm, Tevhîd, Tefsîr, Hadîs; Muhittin Bey Fizik, Kimya; Halil İbrahim Beyki Deli Müdür derlerdi Edebiyat; Necip Hoca Din- derslerine gelirlerdi.
— Hocam, bir şey daha sorayım : imam ve Hatip Mektebinde okurken kullandığınız harfler Arap harfi mi idi, şimdiki gibi Latin harfleri mi?
— Arap harfi. Mezun oluncaya kadar hep Arap harfi. Zaten Konya’da öğretmenlik kursunda bulunduğumuz müddetçe de yine Arap harfi idi.
Ebezâde’nin anlattığına göre; imam ve Hatip Mektebinde dersleri genellikle kitaplardan takip ederlermiş. Kendisi, okudukları kitaplardan hatırlayabildiklerinden bazılarının isimlerini de örnek_oIarak verdi. Meselâ; Mustafa Şekip’in “Rûhiyat”ı, Ali Canip Bey’in ‘ Edebiyat”ı gibi.
Bu dönemde İmam ve Hatip Mektebinden mezun olanlara devlet resmî bir görev vermediği için, mezunlarının çoğunluğu yaklaşık 3 aylık Pedagojik Formasyon Kursundan geçirildikten sonra İlkokul öğretmenliğine yöneltilmişler. Ebezâde de onlardan birisi. Bu geçiş olayını ve kurs dönemini kendisi şöyle anlatmıştır :
— Oraya geçiğimiz şöyle olmuştur : Biz İmam ve Hatibin sene sonu imtihanlarında idik, mezun olacağız. “Konya Maarif Emimi(*) Nevzat Bey gelmiş, imtihanlara giriyor” dediler. İmtihandan sonra Okul Müdürüne demiş ki; “Bu arkadaşlar (mezunlar) muallim olmak isterlerse, ben onlara her türlü imkânı veririm.” Bunun üzerine okul müdürü bize dedi : “Muallim olmak istiyorsanız, sizin tayininiz hemen yapılacak.Sonradan arkadaşlar beni sokakta gördüler, dediler; “Böyle, biz senin de ismini verdik. İnhaları’ mız yapıldı, biz muallim olacağız, Konya’ya kursa gideceğiz’’ dediler. Konya kursundan sertifika alacaksınız, ondan sonra asil öğretmen olacaksınız,’ dediler. Ben de kabul ettim. Benim tayinim Gediz’e çıktı. Dediler kİ : "Acele İşe başlamanız lâzım,’’ Ahmet Tevfik Bey başta olmak üzere araba kiraladık...
— Ahmet Tevfik Bey kimdi Hocam?...
— Müdür. İmam ve Hatip Mektebinin Müdürü.
— Şimdi nerede acaba, Ahmet Tevfik Bey yaşıyor mu hâlâ, biliyor musunuz?
— Yaşayıp yaşamadığını bilemiyorum. Ancak (sonradan) İstanbul Kadıköy’de oturuyordu. Kendisi Ankara’nın merkezindendi. İyi bir aileye mensuptu. Şöhretli bir ailesi vardı. Nüfuzlu idi. An- kara’lı olduğu ve şöhretli olduğu için, okul müdürü iken dediğini yaptırırdı. Belki de İmam ve Hatip Mektebinin son zamanlara kadar kalması onun gayreti ile olsa gerek. Ne diyorsun?.. En son kapatılan Kütahya ve İstanbul İmam ve Hatip Mektepleridir. Kütahya okadar vilayetlerin içerisinde şöhretli değil. Bursa var, İzmir var... değil mi?..
— Sonra Hocam, araba kiraladınız...
— Gittik, Gediz’e vardık. Gediz’de bizi iyi karşıladılar. 5 Temmuz 1928 de bizi vazifeye başlattılar. Başlattıktan sonra: "size 1500 avans vereceğiz” dediler. Orada kalmadık, hemen Kütahya’ya döndük. Bir gece yattık. Ertesi gün alelacele Konya’ya gittik. O paralar Konya’ya gönderilmiş, gittik Maarif Emînliği vasıtası ile ayda 800 olmak üzere o paralan aldık. (*)
Ebezâde, Konya’daki Muallimlik kursunda, Zeki Bey adlı bir zatın Usûl-i Tedris, Paris Sorbon Üniversitesinden mezun olan Arif Beyin de Fenn-i Terbiye Dersleri verdiklerinden bahsetmiştir. Ayrıca kursta gördükleri derslerden olarak bir. de “Çocuk Hıfzı’s-Sıhhası’ndan bahsetmiştir.
Kursta iken, derslerin kimini kitaptan, kimini de Şaporof adı verilen âletle (bir nevi teksir) çoğaltılmış ders notlarından takip ederlermiş. Kurs esnasında talebelerin bir kısmı, okul binası kâfi gelmediğinden yakındaki bir camide yatırılırmış. Her sabah 60 dakikalık 3 saat teorik dersler yapılmış, öğleden sonra ise, 15-20 veya 30 kişilik gruplar halinde kurs merkezine getirilen, bazı ilkokulların öğrencileri ile uygulamalı dersler yaparlarmış. Derslerini dinleyen ve Hey’et-i Talimiye denilen komisyon üyesi hocalar, eleştirilerde bulunurlarmış. Ders veren öğrenci de, gerekirse kendisini savunurmuş. Neticede de komisyon üyeleri; “muvaffak olmuştur" veya "muvaffak olamamıştır" diye kanaat belirtirlermiş.
Bir günlük ders ve uygulama faaliyetlerinden sonra, akşam saati arındaki durumlarını ise Ebezâde şu şekilde anlatmıştır :
— Akşam üzeri olur, akşam yemeği yenilir, sonra akşam mütalaası yapılır. Mütalaadan çıktıktan sonra müzik dinleriz.
— Ne müziği dinliyordunuz Hocam? Nasıl müzik?..
— Batı müziği.
— özellikle, hep Batı Müziği, “alışacaksınız*’ diye, öyle mi?..
— Evet... Halit Ziya vardı ya, Halİt Ziya... İstiklâl Marşı söyletirken; “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak...” ’Alsancak demiyeceksiniz” derdi.
— Ne diyordu Hocam? Ya ne denecekmiş?
— “Al bayrak diyeceksiniz’’ diyordu. Alsancak diye üzerinde birşeyler, eski yazılar vardır, ona derler. Siz İstiklâl Marşında “Al- bayrak’’ diyeceksiniz, diyordu.
— Kim diyordu bunu, dediniz Hocam?
— Halit Ziya, Oranın müdürü.
— Peki Hocam, bir daha sorayım : Muallim Mektebinde Türk Müziği dinletmediler mi size?
— Hayır, Batı müziği dinlettiler. “Alışacaksınız buna” dediler.
— Peki ondan sonra?
— Ondan sonra, Beden Eğitimi. Akşam saat 11.00 de filan, yani saat 23.00 mü oluyor? Herkes el-kol hareketleri yaparlardı. Mûsiki eşliğinde değil de, herkes kendi kendine yapardı amma, biz de artık biterdik. Ondan sonra yatardık.
— peki Hocam, orayı yani Konya Muallim Mektebindeki kursu bitirdiniz. Kütahya’ya döndünüz. O sırada galiba bir harf inkılâbı oldu.
— Harf inkılâbı oldu, evet.
— Siz o zamana kadar Arap harfleri ile Osmanlıca dediğimiz Arap harfleri ile eğitim-öğretim gördünüz. Tam siz öğretmenliğe başlayacağınız sırada harf inkılâbı oldu.
— Evet
— Arap harflerinden Latin harflerine geçişi nasıl yaptınız?
—- Biz buraya (Kütahya’ya) geldikten sonra, “Halk Dershaneleri” şeklinde dershaneler açıldı, bizi de oralara ayrıca kursa aldılar.
— Ne kadar sürdü bu kurs?
— 15-25 gün veya bir ay kadar. Harfleri filan Öğrettiler. Harflerin birleştirilmesi, okunması, sayısı vs. filan öğrettiler. Biz önceden harfleri zaten tanıyorduk. Ondan sonra, 1 Ekim 1928 de görevimize gittik, başladık.
— İlk görev yeriniz neresi demiştiniz?
— Gediz’in Civan Gürlek Köyü. Oradan, sular çıkar oradan.
Mülâkatımızın burasında Ebezâde’ye İmam ve Hatip Mektebinden mezun olduğu halde, niçin imamlık ve hatiplik yapmadığını sorduk : “öğretmen olduk işte...” diye cevapladı. “Zaten İmam ve Hatip Mektebinden mezun olanlardan % 1 i, 2 si ancak imamlık yaptı’’ diye ekledi. Kendisinin bu mektebe, “îmam olmak için değil, tahsilini tamamlamak için geldiğini” söyledi. Konuşmamıza şöyle devam ettik :
— Peki Hocam, o zaman İmamlara devlet Ücret (maaş) veriyor muydu? Meselâ; öğretmenlere ne kadar veriyordu ve eğer veriyor idiyse, imamlara ne kadar veriyordu?
— öğretmenin Ücretini söyleyeyim : Meselâ; 1500 diyoruz, 1600 olanı var, 1700 olanı var. Onlar öyle terfi ettiriliyorlardı. Meselâ; 1500. bir terfi oldu mu 1600 veya 1625 oluyordu. Bir terfi daha oluyordu, 1700 e yükseliyordu. Bir terfi daha oluyordu, 2000 oluyordu. Bu net değildi tabii. (*)
— İmamlara devlet maaş veriyor muydu?
—- Yoktu, bilmiyorum, yoktu. Devlet vermiyordu da, Vakıflardan alıyorlardı, Evkaftan alıyorlardı. O da çok cüz’î bir şeydi.
— İmamlık yapmayışınızın bir sebebi; devletin maaş vermeyişi midir?
Bu sorumuz üzerine Ebezâde; "Kendilerinin manifatura dükkânlarının olduğunu ve ticarî hayata atılmak düşüncesinden dolayı İmamlık görevi almadığını” ifade etti. Fakat buna rağmen, —yukarıda kendisinin de ifade ettiği gibi— arkadaşlarının da teşvikleri ve etkileri ile öğretmenliğe yöneldiğini, belirtti. Kendisinden sonra 1929-1930 öğretim yılında İmam ve Hatip Mektebini bitiren (ve Belge : 2 olarak diploma örneği verilen) kardeşi Hüseyin Hilmi’nin ise, manifaturacı olarak ticarî hayata atıldığını belirtti. Biz sorulanınıza devam ettik:
— Hocam, İmam ve Hatip Mekteplerinin bir de kapatılma hadisesi var. Bizim, İmam ve Hatip Mekteplerinin kapatılmaları konusunda, çeşitli yerlerden okuduğumuz, duyduğumuz ve edindiğimiz bilgilere göre demiyor ki: gerek İmam ve Hatip Mektepleri, gerekse Dâru’l-Fünûn’da açılan İlahiyat Fakültesi öğrenci bulamadı, onun için kapatıldılar. Bu okullar gerçekten öğrenci bulamadılar mı? Yoksa, başka sebeplerle mi kapatıldılar? Bu konuda neler söyliyeceksiniz?
— Valla, Öğrenci bulamadılar meselesi... Bu, bir şey, gerçek değil, öğrenci bulamaması mümkün değildi.
— Vardı değil mi?
(H. Peker) — İlgi nasıldı, ilgi? İmam ve Hatip Mekteplerine ilgi nasıldı? .
— İlgi? ilgi iyi idi, vardı.
— Yani, asıl kapatılış sebebi, “öğrenci yokluğu’’ değildi, değil mi?
— Siz biliyorsunuz işte, asıl kapatılış sebebini Yahut duyuyorsunuzdur daha büyüklerinizden, yaşlılarınızdan, annelerinizden, babalarınızdan...
— Hocam, asıl kapatılma hadisesini bir de sizden duymak istiyoruz. Hatırlayamıyor musunuz? Kim kapattı, nasıl kapatıldı? Kim emir verdi?
— İmam ve Hatip Mekteplerinin mi? Kapatılma hadisesini bilmiyorum. Onların (yani diğer imam ve Hatip Mekteplerinin) nerelerde açılıp kapatıldıklarının farkında değiliz biz. Onlan siz bizden daha iyi biliyorsunuz. Yalnız buradaki (Kütahya’daki) nin son zamanlarında, yani kapatılmasından önce; “Meslek dersleri hocaları görevden alındı” denildi. Fakat biz öğretmen olarak gittikten sonra artık bu okullarda ne oldu, ne bitti, pek farkında olamadık aslında.
(B. öner) — Bir de muhdes sınıftan bahsetmiştiniz?..
— İmam ve Hatip Mektebi kapatılınca, yalnız burada kalanları “muhdes sınıfa” intikal ettirmişler. Arkadaşların anlattıklarına göre, oradan mezun olmuşlar. Muhdes sınıf yani başka bîr okulun sınıfı gelmiş buraya, öğretmenleri gelmiş, ders yapmışlar* Bu Öğretmenlerden faydalanmışlar. Bu okuldan mezun olduktan sonra artık herşey bitiyor.
— Hocam, sabah evinizde konuşurken şöyle izah etmiştiniz, yanılıyorsam düzeltin lütfen. Demiştiniz ki; “Bu muhdes sınıflar, ihdas edildiklerinde alt sınıflar yani 1.2.3. sınıflar lağvedildi, yani dağıtıldı. Son sınıf ise, muhdes sınıf dediğimiz şekle dönüştürüldü ve diğer ortaokullara veya başka okullara geçirildi ve böylece İmam ve Hatip Mektebi lağvedildi”, doğru değil mi?
— Tamam, doğru. Bak meselâ; şimdi, Dâru’l-Hilâfeden İmam ve Hatibe geçiş de böyle oldu. Yani Dâru’l-Hilâfe lağvedildi, kapatıldı. Talebeleri bizim ortaokula (İmam ve Hatibe) getirildi. Hepsi
ni imtihana tabi tuttular. Sınıflarda (bu uygulamaya) muhalefet yoktu. İmtihana tabi tuttular. 1. sınıf, 2. sınıf, 3. sınıf... O ders başka, o ders başka. Sabah çocuklar kazanamadılar, o sınıflara verdiler. Hatta 4. sınıfı, 5. sınıfı kazananlar pek olmadı. Hep düşük verdiler. Onların seviyeleri öyle idi.
Orada bulunan arkadaşlarla birlikte :
— Teşekkür ederiz açıklamalarınız için, Allah uzun Ömürler versin. Allah razı olsun, çok memnun olduk... şeklindeki duâ ve temennilerimizden sonra Bekir öner Bey bir soru sordu :
— Efendim, bir şey sormak istiyorum : yeni Îmam-Hatip Liselerimizi nasıl görüyorsunuz?..
— İçim, açıldı. Ben şuraya geldim de içim açıldı, içim açıldı diyorum, içim açıldı...
Bundan sonra Kütahya Îmam-Hatip Lisesi Müdürü Mehmet Eroğlu Bey, eski İmam ve Hatip Mektebi mezunlarından olduğunu tahmin ettiği ve yıllarca İmamlık görevi yaptıktan sonra emekli olan bazı zatları tanıdığından ve onların da bu maksatla araştırılması ve soruşturulması gerektiğinden bahsetti. Bu arzu ve temenniden sonra şöyle devam ettik :
— Hocam, müsade ederseniz birkaç cümle ile birşeyler ilâve etmek istiyorum : 1923-1924 öğretim yılında yani ilk açılış yıllarında 29 tane, sonraki yıllarda açılanlarla toplam 33 tane olan İmam ve Hatip Mektebi tedrisata başlamıştı. Bunlardan 31 tanesi mezun vermeden kapatıldılar. Mezun verebilen şanslı iki îmam ve Hatip Mektebi; İstanbul ve Kütahya’dakilerdir. Bakınız Siz, —bildiğiniz kadarıyla— Kütahya imam ve Hatip Mektebinin mezunlarından hayatta kalan son ve tek insansınız, yahut da 2-3 kişiden birisiniz.
— öyle, hemen hemen Öyle. Dündenberi düşünüyorum da, tanıdıklarımdan hayatta kalan kimse yok. Murat öldü, Cemil öldü, Nuri Karaalan Öldü. Sonra Ahmet Muhtar vardı, mühendis idi, O öldü. Bahaddin Özbek miydi, neydi soyadı, imam ve Hatipi bitirdikten sonra Bursa Lisesine gitti. Birinci ihtilalden sonra Kütahya Lisesine döndü...
— Şimdi Hocam bakınız; 1930 yılında bu Mektepler kapatıldılar. Aradan 21 sene geçtikten sonra, 1951 yılında “Îmam-Hatip Okul lan" adıyla onların yerlerine yenileri açıldı. Ondan sonraki yıllarda sayılan arttı, arttı... Bugün hamdolsun 3S3 tane imam-Ha- tip Lisemiz var. Yüzbinlerle ifade edilen genç ve pırıl öğrencimiz var, onbinlerle ve hattâ yüzbinlerle ifade edilebilecek mezunumuz var. Hamdolsun, memleketimiz inşaallah bu açıdan iyiye doğru gidiyor. O zaman belki Size, ilk kuruluşta fazla imkan tanımadılar ama bugün Cumhuriyet Türkiye’sinin şu son yıllarında daha iyi.
— Çok iyi, çok fevkalâde, çok fevkalâde...
— Hocam, Sizi evinizden aldık, Kütahya Îmam-Hatip Lisesinin şu öğretmenler odasına getirdik. Eski yıllarınızı, hatıralarınızı tazeledik...
— Çok memnun oldum, çok memnun oldum ben.
— Bizlere lütfettiniz, bu bilgileri verdiniz. Allah razı olsun. Biz sizi bulmakla kendimizi şanslı ve bahtiyar kişilerden sayıyoruz ve eğer müsaade ederseniz; eski îmam ve Hatip Mektebinin son temsilcilerinden birisi olan sizin, yeni Îmam-Hatip neslinin temsilcisi olarak elinizi öpmek istiyorum...
— Yooo... Lütfen, ben memnun oldum, ben memnun oldum...
Nihayet mülakatımızı şu ifadelerle tamamladık :
— Hocam, bugün 5 Temmuz 1989 Çarşamba. Biz sizin bu sohbetinizi dinledik ve bahtiyâr olduk. Allah razı olsun.
— Ben de, bilhassa ben bahtiyâr oldum. Sonsuz teşekkür ediyorum. Sizin varlığınız yeter...
Sohbetimize, orada bulunan diğer arkadaşların da Ebezâde Şerif Ahmed Efendiye (Ahmed özebeoğîu’na) teşekkür etmeleri ve iyi dilek ve temennilerini belirtmeleri İle son verdik.
TEŞEKKÜR :
Bu mülakatın gerçekleştirilmesinde ve belgelerin temininde çeşitli şekillerde yardımlarım gördüğümüz;
Başta kendisi ilk mülakat yaptığımız Ebezâde Şerif Ahmed Efendi olmak üzere, Kütahya İmam-Hatip Lisesi Müdürü Sayın Mehmet Eroğlu, Müdür Yardımcılarından Alaeddin Güven ve aynı okulun Öğretmenlerinden İbrahim Kaygısız Beylere ve okul personeline, emekli öğretmenlerden Sabri Eskiçubuk’a, Ebezâde Hüseyin Efendi nin Mezuniyet Belgesinin fotokopisini veren oğlu Faruk öz- obeoğîu’na, Kütahya Usesi Müdür Yarduncılarmd an Haşan Bâsri Hürata’ya ve Bursa ilahiyat Fakültesi öğretim Görevlilerinden Hocam Sayın Taner Şenay Bey’e teşekkürü bir borç bilirim.
Aynca, Kütahya (eski) İmam ve Hatip Mektebinin, son (19291930) dönem mezunlarından ve halen Afyon ili Çay ilçesi Kılıçkaya Köyünde İkamet eden Ahmet Göçmen’e (Göçmenoğiu Ahmet Efendiye) de teşekkür ediyor, sağlıklı bir ömür diliyorum.
C. “İMTİHANLAR NETİCESİ DEFTERİNDEKİ KAYITLARA GÖRE KÜTAHYA (ESKİ) İMAM VE HATİP MEKTEBİNİN VERDİĞİ MEZUNLAR TOPLAMI
1923-1924 te 1. dönem mezunları 10 kişi, 1924-1925 te 2. dönem mezunları 8 kişi, 1925-1926 da 3. dönem mezunları 13 kişi, 1926-1927 de 4. dönem mezunları 47 kişi, 1927-1928 de 5. dönem mezunları 41 kişi, 1928-1929 da 6. dönem mezunları 27 kişi, 1929-1930 da 7. dönem mezunları 14 kişi. ------------------------------ 160 kişi |
Mezuniyet yılı Donem Mezun sayısı
D. BELGELER
Bu kısımda ;
- Kütahya imam ve Hatip Mektebi Müdürlüğünce kullanılan ‘imtihan Neticesi Defteri” (zamanımızda kullanılan deyimle; “Sınıf Geçme Defteri’nden Ebezâde Şerif Ahmed .Efendi’nin resminin ve 4 yıl boyunca okuduğu derslerden aldığı notlarının da bulunduğu sayfanın bir kısmının; (Bkz. BELGE : 1.),
2) Ebezâde Şerif Ahmed Efendi’nin kardeşi; Ebezâde Hüseyin Hilmi Efendi’ye ait ve îmam ye Hatip Mektebi Şahadetnamesi hazırlanıncaya kadar “Şahadetname yerine kullanılmak üzere” verilen geçici belge (çıkış belgesi) nin; (Bkz. BELGE : 2.),
3) Osman oğlu Hüseyin Üneder’in, öğrenim durumunu belirtir bir belge verilmesi hususunda Kütahya Millî Eğitim Müdürlüğüne verdiği dilekçe ile; (Bkz. BELGE : 3/1),
Söz konusu dilekçeye verilen cevapta; imam ve Hatip Mektebinin lağvedilerek muhdes 3 ve 4. sınıfların Orta Mektebe Orta olanların listesi mevcut değildir. Çünkü bu Mektebin son dönem mezunlarına ait "Sınıf Geçme Defteri ”nin Konya Maarif Eminliğine “tasdike gönderildiği ve bu sırada —Mekteplerin lağvedilmiş olmasından dolayı olsa gerek— söz konusu Defterin geri iade edilmediği, aşağıda örneği verilen Hüseyin Üneder’in XI/I/1946 tarihli dilekçesi dolayısıyla Kütahya Lisesi Müdürlüğünce Millî Eğitim Müdürlüğüne gönderilen 16.1.1946 tarih ve 40/6 sayılı yazıdan anlaşılmaktadır. (Bkz. BELGE : 3/1 ve 3/2)
“İmtihanlar Neticesi Deflerinden tesbit ederek yukarıda verdiğimiz Kütahya İmam ve Hatip Mektebinden 7 dönem boyunca mezun olanların sayılarının toplamı 160 tır. İmam ve Hatip Mektebinin son mezunlarından olan Ebezâde Hüseyin Hamı Efendi’ye ait —ki bu zat kendisi ile mülakat yaptığımız Ebezâde Şerif Ahmed Efendi’nin küçük kardeşidir— Şahadetname (diploma) makamına kaim olmak üzere verilen vesikanın (Mezuniyet Belgesinin sağ üst tarafında; “Şahadetnamenin umumi No: 150, hususi no: 4” olarak belirtilmiştir, (Bkz. Ebezâde Hüseyin Efendi’ye ait Mezuniyet Belgesi : BELGE: 2.)
Ayrıca, bu mülâkatı gerçekleştirdikten sonra sağlığından haberdar edildiğimiz ve karşılıklı mektuplaştığımız Afyon İli Çay İlçesi Kılıçyaka Köyünde mukim Ahmet Göçmen (Göçmenoğlu Ahmet Efendi) de; "Umumi No; 151, hususi no: 5” olan kendisine ait ve 1929-1930 yılı sonunda Kütahya İmam ve Hatip Mektebi Müdürlüğünce verilmiş vesikayı (mezuniyet belgesini) göndermek lütfunda bulunmuştur. Hüseyin Hilmi Efendinin mezuniyet belgesinin bir benzeri ve hemen onun belgesinden bir sonraki helge olarak tanzim edildiği anlaşılmaktadır.
Sözkonusu iki muvakkat vesikadaki umumi no: 150 ve 151 rakamlarına bakılırsa, o dönemde de diplomalara bir sıra numarası verilmekte idi. Bu durumda diyebiliriz ki; Göçmenoğfu Ahmed Efendi bu Mektebin son (sonuncu) mezunu olsa bile mektep en az 151 mezun vermiş demektir. Kaldı ki, ondan başka mezunlar da vardır ve işte onlarla birlikte mezunların toplamı 160‘ı bulmaktadır.
okula) devredildiği ve İmam ve Hatip Mektebinin son (1929-1930) öğretim yılma ait Sınıf Geçme Defterinin İse, tasdik edilmek üzere gönderildiği Konya Maarif Eminliğinden geri dönmediğine dair yazının; (Bkz. BELGE : 3/2),
4) Kütahya Lisesi Müdürlüğünce; İbrahim oğlu Ali Osman Erdun’un dilekçesine 8/12/1965 tarihinde verilen cevabî şerh (yazı)
de;
Dilekçe sahibinin 1923-1924 öğretim yılında Kütahya İmam ve Hatip Mektebinin 2. sınıfında kayıtlı olduğu ve aynı öğretim yılı sonunda bir üst sınıfa geçtiğinin belirlendiğine ve dolayısıyla Kütahya İmam ve Hatip Mektebinin daha 1923-1924 Öğretim yılında —Dâru’1 -Hilâfeti’l -îslâmiye Medresesinden yatay geçiş yaptırılmak suretiyle bütün sınıfların oluşturulduğuna dair ifadelerin yer aldığı; (Bkz. BELGE : 4.) yazıların örnekleri yer almaktadır.
1949 yılında Yozgat’ta (Darıcı Köyünde) doğdu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsünden 19721973 öğretim yılı sonunda mezun oldu. 1977 de Bursa Yüksek İslâm Enstitüsünde Pedagojik Formasyon Dersleri Asistanı olarak yeni görevine başladı. Doktora çalışmasını burada tamamladı. Görev yapmakta olduğu Yüksek İslâm Enstitüsünün İlâh i yat Fakültesi haline dönüştürülmesi üzerine, “öğretim Görevlisi” olarak aynı yerde görevine devam etti. 1988 yılı sonunda “Yrd. Doç."lik görevine atandı.
Halen, U.Ü. (Bursa) İlâhiyat Fakültesinde Din Eğitimi Anabilin Dalı öğretim Üyesi olarak görevine devam etmektedir.
(1) Bkz. İmam ve Hatip Mektebi Talimatnamesi, madde; 3, Ankara, 1340.
(2) Ergin, Osman, Türk Maarif Tarihi, İstanbul, 1977, C. V. sh. 2124; Akseki, Ahmed, Din Tedrisatı ve Dini Müesseseler, Sebilürreşad, C. V, sayı: 101, İstanbul, 1951, sh. 5; Mektebin yeri olarak, Süleymaniye Camii yanında Vefa Bozacısının karşısında veya Sultan Selim (yahut; Süleyman) camii yakınında bir yer diyenler de vardır. Bkz. Jaschke, Gotthard, Yeni Türkiye’de İslâmlık (Çev. Hayrullah örs), sh. 75; Ceylan, Haşan Hüseyin, Cumhuriyet Dönemi Din-Devlet İlişkileri, II. baskı, İstanbul, 1989, C n., sh. 258. .
(3) Bkz. Ergin, age., C. V., sh. 2125.
(*) Bkz. aşağıda verilen yıllara göre "mezunlar” listesi
(4) Ergin, age., C. V., sh. 2125; Parmaksızoğlu, İsmet, Türkiye’de Din Eğitimi, Ankara, 1906, sh. 67,
(*) İmam ve Hatip Mektepleri ile İlgili bazı evrak veya belgeler yayımlanmış, fakat biz bunlardan habersiz olabiliriz. Şayet böyle bir yayın var da, bizim haberimiz yoksa, bunun konu İle ilgili bilgi noksanlığımızın bir ifadesi olduğunu itiraf etmeliyiz.(*) “İmtihanlar Neticesi Defteri"nde, Kütahya İmam ve Hatip Mektebine kayıt yaptıran ve devam eden öğrencilerin listeleri de yıllara göre ayn ayrı yer almaktadır. Ancak burada bu tür bir listeyi vermek yerine, yalnızca yıllara göre mezunlar toplamını vermeyi yeterli gördük. Kayıtlı ve devam eden öğrencilerin toplu listelerini “İmam-Hatip Liseleri ve Temel Eğitim" konulu müstakil bir (alışmamızda vereceğiz.
(*) Maarif Eminligi: 22 Mart 1926 da 789 sayılı Kanunun 20. ve 21. maddeleri ile Milli Eğitim Teşkilâtı belirli bölgelere ayrılmıştır. Bir veya birkaç ilden meydana gelen bölgelere “Maarif Mıntıkası” denilmiştir. Bu mıntıkalara da, eğitim-öğreretim işlerini yürütmekle görevlendirilen bir “Maarif Emini” tâyin edilmiştr. îlk ve orta öğretmin tamamı Maarif Eminliklerinin denetimine verilmiştir. (Bkz. Unat Faik Reşit, Maarif Düsturu, İst., 1927.) Ayrıca yine her İlde bir Maarif Müdürü ve bundan küçük İdarî bölümlerde de bîr Maarif Memuru bulundurulmuştur. Bu teşkilât, 29-6.1931 tarih ve 1834 sayılı kanunla lağvedilmiştir. Bundan sonra ortaöğretim okulları doğrudan Maarif Vekaleti (Millî Eğitim Bakanlığı) “Orta Tedrisat Dairesi”ne bağlanmıştır. (Bkz. Cicioğlu, Haşan, Türkiye Cumhuriyetinde îlk ve Ortaöğretim —Tarih: Gelişim—, ALİBEY. II. baskı, Ankara. 1985, sh. 137.)
(*) Konuşmalardan anladığımız o ki; onlar İmam ve Hatip Mektebinden mezun olur olmaz, daha muallimlik (öğretmenlik) kursuna gitmeden “Muallim Mu- avinl veya Vekili olarak atanmaları yapılmış ve derhal göreve bağlatılmışlar. Ancak görev yaptırmadan kursa tabi tutmuşlar. O zamanki öğretmenlerin maaşları veya maaş göstergeleri 1500 olmasına rağmen bunlar heniiz ’‘Muallim Muavini veya Vekili" (Stajiyer öğretmen) olarak göreve başlatıldıkları için, kendilerine 800’ü Ödenmiş. Ebezâde, Konya’daki Muallimlik (pedagojik formasyon) kursunu tamamladıktan sonra, Gediz’e dönerek görevine devam etmiştir. Sonradan asaletleri tasdik edildikten, yeni stajyerlikleri kaldırıldıktan sonra “muallim” olarak göreve devam etmiş. Maaşı da 1500 olmuş. Burada şunu belirtelim; Ebezâde, 1500 ve 800 On ve aynca aşağıda gelecek olan öğretmen maaştan ile ilgili diğer rakamların karşılıklarının lira mı, kuruş mu olduğu konusunda herhangi bir açıklama yapmamıştır- Ancak o zamanın şartları düşünülürse, bu rakamların “kuruş’’ karşılığı olması yani 1500 un 15 lira, 800’un de 8 lira olması muhtemeldir.
(*) Bu mülâkatı yazıya aktardığımız sırada Hocam Taner Şenay Bey tarafından tetkik etmem ve Ebezâde’nin verdiği rakamlarla karşılaştırmalar yapabilmem isin Kütahya İmam ve Hatip Mektebinin ilk mezunlarından olan ve Ebezâde gibi bu mektepten mezun olduktan sonra Konya’da Kurs görerek öğretmenliğe seçen babası rahmetli İsmail Safa (Senay)ya ait “Öğretmen ve Memurlara mahsus sicil cüzdanı” verildi. Cüzdanda İsmail Safa’nın aldığı aylıklar terfi yıllarına göre ayrı ayrı gösterilmektedir. Yaptığımız karşılaştırmalar sonucunda bu cüzdandaki rakamların Ebezâde’nin verdiği rakamları doğruladığı anlaşılmıştır. Farklı olan bir-iki rakam İse, unutma veya yanılma payı olarak kabul edilebilir. Yahut da, öğretmenin aldığı sicile göre farklı terfilerin olması da muhtemeldir. Sözkonusu cüzdandaki terfiler yıllara göre şöyledir: İlk yıl (Muallim Muavini iken): 800, asıl öğretmenliğe geçtiği 1927den 1954’e kadarki terfi rakamları İse şu şeklide artarak devam etmektedir: 1500, 1600, 1750, 2000, 2500, 3000, 3500, 4000, 5000, Ondan sonraki yıllarda ise, yapılan mevzuat değişiklikleri doğrultusunda terfi şekli de değişmektedir.
(*) İmam ve Hatip Mekteplerinin açılmasına esas olan Tevhid-j Tedrisat Kanunu 1924 yılında çıkarılmış olmakla birlikte, yukarıdaki mezunlar listesine göre Mekteplerin daha 1923-1924 yılında mezun verdiği ortaya konulmaktadır. Doğrudur. Çünkü, her ne kadar bu mekteplerin kurulmaları resmen 1924’te çıkarılan kanunla kesinleşmiş ise de, ilk defa öğretime başlayan birer Mektep durumunda değillerdi. Osmanlt Devleti döneminde açılmış olan ve o yıllarda eğitim-öğretim faaliyetlerine devam eden Dâru’l-Hilâfeti’l-İslâmiye Medreselerinin ve diğer bazı medreselerin öğrencilerinden isteyenler birer seviye tespit imtihanından geçirilerek başarı durumlarına göre yeni İmam ve Hatip Mektebinin 4 sınıfına birden. İntibak (yatay geçiş) yaptırılmışlardır. Böylelikle daha 1923-1924 öğretim yılında İmam ve Hatip Mektebinin 4 sınıfı birden oluşturulmuştur. Bundan dolayı İmam ve Hatip Mektepleri daha kuruldukları ilk yılda mezun da vermeğe başlamışlardır. (Mezunların sayıları Kütahya imam ve Hatip Mektebinin "İmtihanlar Neticesi Defterimden tespit edilmiştir. Geniş açıklamalar; “İmam-Hatip Liseleri ve Temel Eğitim" konulu araştırmamızla, "Cumhuriyet Dönemi Din Eğitiminin Tarihçesi" niteliğindeki araştırmamızda yer alacaktır.)
Kütahya (eski) imam ve Hatip Mektebinin "İmtihanlar Neticesi Defteri ”nde 1929-1930 öğretim yılında, yani Mektebin son döneminde mezun.