Makale

VERİMLİLİK KAVRAMI VE İSLÂM İKTİSADINDA VERİMLİLİĞİ ARTIRICI DEĞERLER

VERİMLİLİK KAVRAMI VE
İSLÂM İKTİSADINDA VERİMLİLİĞİ ARTIRICI DEĞERLER

Yrd. Doç. Dr. Adem ESEN*

A- VERİMLİLİK KAVRAMI *

Genel anlamıyla verimlilik, üretilen değerler (çıktılar-output) ile bu üretim sırasında tüketilen kaynaklar yani üretim vasıtaları (girdiler-input) arasındaki orandır. Üretimde kullanılan girdiler; ham madde, arazi, malzeme, sabit tesisat, makina ve teçhizatı, insan emeği, döviz, enerji vs. dir. Çıktılar ise hasıladır.

Çeşitli mal veya hizmet üretimi için üretim faktörleri (emek, sermaye, tabii kaynaklar ve teşebbüs) kullanılır. Bu kaynakların üretim gayesiyle bir araya getirilmesi kadar, müessir kullanımları da önemlidir. Belirli miktardaki üretim vasıtaları ile azami ürün (hasıla) sağlamak veya belirli bir ürünü asgari üretim vasıtaları ile temin etmek, kaynakların müessir kullanımına bağlıdır. Bunun için verimlilik kavramı üretimden farklıdır. Üretim bir üretim kolunda belirli bir devre içinde üretilen mal ve hizmet toplamıdır. Verimlilik ise output/ input oranıdır, yani istihdam edilen kaynakların müessiriyyetidir.

Verimlilik, toplumun tüm kesimleri için önem taşır. Çünkü iktisadi kalkınmada yüksek bir düzeyi tutturmak verimlilikte de önde olmayı gerektirir.

Bir mileti meydana getiren fertlerin bir dönem zarfında meydana getirdikleri mal ve hizmetlerin toplam değerini ifade eden "milli geliri" artırmak üç şekilde mümkündür:

a- Üretime katılan emek/saati ünitelerini artırmak: Bunun sağlanması nüfus, iş gücü ve istihdam politikalarına bağlıdır.

b- Emek/saati ünitesine düşen hasıla / ürün) payını artırmak,

c- Mümkün olduğu takdirde her ikisini birlikte yapabilmek, bir taraftan iş arayanlara iş imkânı sağlandığı, diğer taraftan da üretim ünitelerinin verimi yükseltildiği takdirde toplumun zaruri ve tahsini (refahı artırıcı) ihtiyaçlarının karşılanması mümkün olacaktır. Bu sebeple, hayat seviyesini yükseltmenin yolu, iyi sosyal siyaset politikalarıyla beraber verimliliği artırmaktan geçer.

Makro açıdan (yani milli ölçekte) verimlilik artışı, bir ülkenin gelişmesinin ölçüsüdür. Milli verimlilik artışı, kabaca nüfus başına reel milli gelir artışı ve kıymet prodüktivitesi ile ölçülür. Verimli bir ekonomi daha az bir maliyetle üretim yapıyor, demektir. Bu da kaynakların optimum (en uygun) kullanımı yanında, dış piyasalarla rekabet imkânı sağlar. Çünkü, verimlilik düşük maliyetlerle dünya piyasalarına girerek milli ekonomiye güç katar.

İşletmeler için verimlilik parça başına maliyetin düşmesi demektir. Parça başına maliyet düştüğü takdirde işletme munzam bir gelir elde eder. Ancak burada ortaya çıkan mesele, bu munzam gelirin kimler arasında paylaşılacağıdır.

Verimliliğin işçiler açısından taşıdığı öneme gelince; verimlilik artışıyla, maliyet yoluyla enflasyona sebep olunmadan ücret artışları olur. Böylece işçilerin hayat seviyeleri yükselir. Verimliliğin yüksek olduğu ülkelerde ücretler yükselmekte, ücretlerin yükselmesi de uzun dönemde işçilerin verimlerini artırmaktadır. Buna karşılık, düşük ücretler işçilerin devamlarını azaltmakta, tatminsizliklere ve sonuçta da verimin düşmesine sebep olmaktadır. Özellikle toplumsal kesimler arasında âhenge dayanan milli gelirler ve ücretler siyaseti takip edildiği takdirde, verimlilik artışlarına dayanan ücret politikaları başarılı olabilmektedir.

Üretime katılan tüm girdilerle, üretimden elde edilen çıktıları karşılaştırmak mümkün olduğu gibi, üretime katılan (iş gücü, sermaye/enerji...) kaynakların ayrı ayrı ifade ettikleri kısmi verimliliği ölçmek de mümkündür. Verimliliğin ölçülmesinde dikkatler daha çok emek üzerinde yoğunlaşmaktadır. Çünkü, iş gücüne yapılan ödemelerin dışındaki kaynakların fiyatları, firmaların denetimi dışındadır. İşletmelerin denetiminde olan tek kaynak ise iş gücüdür. Bu sebeple, hesaplamada sağladığı bazı avantajlardan dolayı hesaplamalarda iş gücü verimliliği tercih edilmektedir. Ancak üretim artışında iş gücünün rolünü gereğinden fazla da büyütmemek gerekir. Çünkü üretim artışını etkileyen bir takım ekonomik ve kurumsal faktörler vardır: Pazar büyüklüğü, ekonomik faaliyet seviyesi, kaynakların seyyaliyeti, rekabet derecesi, ham madde arzı ve kalitesi, sermaye ve kredi imkânları, vergi politikaları, eğitim imkânları, sanayi araştırma ve bilgi alışverişi...

Verimlilik artışlarına uygun psikolojik ve ekonomik şartların sağlanması her ne kadar önemli ise de, buna sahne olacak esas yerler münferit işletmelerdir. Bu sebeple iş gücünün verimliliğini artıran faktörleri kısaca şöyle tasnif etmek mümkündür:

ia- İş gücünün verimini artıran iş gücü dışındaki işletme dışı faktörler: Bunlar verimliliği etkileyen, üretim faktörlerinin temini ve etkin kullanımı yanında diğer ekonomik ve kurumsal düzenlemelerdir.

Teknolojik gelişme ve verim artışı neticesinde işsizlik olabilir. Bir işletmede veya ülkede, verimliliğin işçi çevrelerinde rağbet görebilmesi için verim artışı veya otomasyonla işsiz kalanlara iktisadi güvenlik sağlanmalıdır. Aksi takdirde, verimlilik ve teknolojik gelişmeye karşı bir isteksizlik olur. Verimliliği teşvik bakımından, diğer sanayi ülkelerini geride bırakan Japonya’daki verimliliğin yüksek oluşu arasında ömür boyu istihdam (lifetime employment) garantisi önemli bir yer tutar Japon işçilerinin çoğu, emekliliklerine kadar çalıştıkları işletmelerde ömür boyu istihdam garantisine sahiptir. Bu yüzden, yeni makina ve teçhizatın üretimde kullanılması işçiyi tehdit etmemektedir. Yeni teknoloji kullanılması (otomasyon) halinde işçiler, kolaylıkla aynı işletmede yer değiştirebilmektedirler. Bu sebeple işçiler istihdam garantisine sahip olurken, yeni makina ve teçhizatın üretime katılması ihtisaslaşmayı dolayısıyla verimliliği artırmaktadır.

Verimliliğin düşük olmasına bazı makro ekonomik politikalar da sebep olabilir. Meselâ, Amerika’da verimliliğin düşmesine sebep olan faktörler arasında şunlar gösterilmektedir4:

1- Geniş bütçe açıklan, yüksek işletme vergileri ve düzensiz enflasyonist eğilimler sebebiyle yatırımların yetersiz oluşu,

2- Hükümetin, firmaların sosyal refah ve çevre koruması programlarına katılmaları için kanuni düzenlemeler yapması (Böylece masraflar artmakta ve üretim teçhizatını genişletmeye ve modernizasyonuna yönelik harcamalar kısılmaktadır),

3- Milli gelir içinde hizmet sektörünün payının milli gelirin yarısını geçmesi,

4- Kaynakların yüksek verimlilikte kullanılmasına engel olan bazı politikalar: Bunlar arasında ithalat kotaları, gümrük tarifeleri, sübvansiyonlar, iktisadi müessiriydi az olan sektör ve firmaların desteklenmesi ve koruması sayılabilir.

ib- İş gücünün verimlilik artışını sağlayan, iş gücü dışındaki faktörlerin bir diğeri de işletme içi faktörlerdir. Verimlilik artışında işletmelerdeki organizasyon, sevk ve idare unsurunun büyük bir yeri vardır. Bunun için; işletmede makina, eleman, malzeme ve ham maddenin rasyonel esaslar dahilinde organize edilmesi, işçilerin işe intibakları için tüm tedbirlerin alınması, işletme içindeki üretim araçlarının ve teknik şartların işçilerin rahat çalışabilmeleri için uygun hale getirilmesi, her kademe işgören arasındaki beşeri ilişkilerin sağlıklı olması ve her işin özelliklerine göre eleman alınması gerekir. Yani sanayi işyerlerinde yüksek verimlilik, çeşitli alanlarda düzenlemeler gerektirir. Birbirinden kesin hatlarla ayırmak zor olmakla birlikte bunlardan önemlileri; bina ve tesisat, üretim kontrolü ve planlaması ve personel politikasıdır.5

İşgücünün verimliliğini artırmak için etkin bir insan gücü plânlaması yapılmalıdır. Üretimde insan gücünden en messir ve verimli bir şekilde yararlanmak için;

- Optimum (en elverişli) iş düzenine göre tespit edilen elverişli kadroların tespiti ile işgücü israfı önlenmelidir.

- Personel kayıplarının önlenmesi için davranış meseleleri çözümlenmelidir.

- Yapılacak işlere uygun ve vasıflarda eleman bulunmalıdır.

- Personelin uygun birimlere dağıtımı yapılmalıdır.

-Eğitim planlamasına gidilmelidir6.

ii- İş gücü verimliliğinin artırılmasını sağlayan faktörlerden bir diğeri "iş gücüne bağlı olan faktörlerdir." Gerek milli çapta gerekse işletme seviyesinde verimliliğe uygun psikolojik bir atmosferin oluşturulması konusunda işçi, işveren ve tüketicilerin verimliliğin gerekliliğine inanmaları gerekir. Bu da her şeyden öce, "insan ancak çalışması sayesinde kazanabileceği" ve yüksek verimlilikten doğan munzam kazancın âdilâne dağılacağı konusunda bir güven havasının meydana gelmesine bağlıdır. Bu sebeple herkes, yüksek verimliliğin iyi bir şey olduğunu ve bunun için fedakârlığı kabul etmelidir.

B- İSLÂM İKTİSADINDA VERİMLİLİĞİ ARTIRICI DEĞERLER

İslâm iktisadının konuya verdiği önemi belirtmeden önce üretim işleminin iki yönünü belirtmekte fayda vardır. Bunlardan birincisi, üretimin objektif yönüdür ki her toplum için geçerlidir. Çünkü her toplum tabiattaki ham maddeleri işleyip üretim yapmak zorundadır. İşletmeler piyasadaki tüketicilerin taleplerine göre üretim yaparlar. Üretimde maliyetler göz önünde bulundurulur. Bunun için müteşebbis çalıştıracağı işçi sayısını ve ödeyeceği ücreti firma dengesine göre tespit eder. Yani çoğu hallerde azalan verimlere dikkat edilir.

Üretim işleminin ikinci yönü ise, sübjektiftir. Yani üretim, tüketim, bölüşümün doktrin cephesini ilgilendirir. Bu yön, zihniyet dünyasının eseridir. Bunun için aşağıda, İslâm İktisadının verimliliği artırıcı değerleri üretimin sübjektif yönünü ilgilendirmektedir. Objektif meseleler ise söz konusu edilmemiştir.

1- İktisâdi faaliyetlerde esas gaye, insan unsurudur. İnsanın maddi refahı ve manevi saadetidir. Aslında üretim, Allah’ın insana verdiği nimetlerden istifade etme ameliyesidir. Bir çok ayeti kerimede Allah’ın verdiği nimetler zikredilerek, insan bu nimetlere karşı şükre davet edilir. "O (Allah sizin için yeryüzünü bir döşek ve gökyüzünü bir bina kıldı. Gökten su indirip onunla türlü türlü ürünlerden sizin için rızık çıkardı; artık Allah’a bile bile eşler (ortak) koşmayın"7.

Islâma göre kâinattaki nimetler insan için yeterlidir, yani kâinatta "vefret" vardır. Dolayısıyla materyalistlerin iddia ettikleri gibi iktisadi problemlerin esası, tabiattaki kaynakların yetersizliği değildir. " (Allah) kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah’ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zalim ve nankördür" 8 Dolayısıyla insanın karşılaştığı ekonomik problem kendi çalışmasının yetersizliği ve ilahi nimetlere nankörlüğünden kaynaklanır.

İslâm dini iktisadi kalkınmayı teşvik etmiştir. Aslında İlâhi dinler "tevhid" yanında dünyanın mamur hale getirilmesini de emretmişlerdir. Salih (as) Semud kavmine hitaben "... sizi yeryüzünde yaratıp orayı imar etmenizi dileyen O’dur, (Allah’tır)"9 buyurmuştur.

Yeryüzünün imarı bir bakıma "iktisadi kalkınma" demektir. Buna göre ayetin anlamı, Allah, sizi yeryüzünü imar etmekle sorumlu tutmaktadır, şeklinde yorumlanabilir. Hz. Ali de Mısır Valisine yazdığı mektupta, "haraç (vergi) toplamaktan ziyade yeryüzünü imar etmeye çalış. Çünkü vergi toplamak için imar (iktisadi kalkınma) gerekir. Yeryüzünü imar etmeden vergi toplamakla uğraşan dünyayı harabeye çevirir," diyerek iktisadi kalkınmanın lüzumuna işaret etmiştir.10

İslâm’da iktisadi kalkınma sadece maddi boyutlu değildir. Aynı zamanda manevî kalkınmaya da büyük önem verilir. Bunun için İslâmî kalkınmanın kapsamı geniştir. Kapsam yanında İslâmî kalkınmanın diğer unsurları: âdil bölüşüm, gerçekçilik, sorumluluk ve herkese (maruf ölçülerde) insanın vakarına yakışır hayat seviyesi sağlamaktır.11

Günümüzde iktisadi kalkınmanın esasını verimlilik teşkil etmektedir. Kaynakların verimli kullanıldığı ekonomilerde iktisadi kalkınma da yüksektir. İslâmda iktisadi kalkınmaya temel oluşturan unsurları akide, kavramlar ve manevi değerler olarak üçe ayırmak mümkündür.

a- Akide: Bu unsur, insanın hayata genel bakışını gösteren ana kuraldır. Her konuda olduğu gibi, iktisadi hayatta da geçerli olan "müslüman insan" (homo- islamicus) tipidir.

b- Kavramlar: Bunlar, Islâmın eşya hakkındaki genel değerlendirmesiyle ilgilidir. Burada İslâm iktisadında verimliliği artırıcı ekonomik ve kurumsal faktörlerden bazılarını şöylece sayabiliriz:

1- Faiz yasağı: İslâm, üretim faktörleri içinde sermayenin "faiz" adı altında bir gelir elde etmesini yasaklamıştır.12 Faizsiz sistemde sermayedarlar, müteşebbislerden kâr alırlar. Bundan dolayı sermayenin kullanım değeri kâr-zarar olarak ortaya çıkar.13 Kâr-zarar ortaklığı (iş gücünün kâr halinde pay sahibi olup, zararın sermaye tarafından karşılanması şeklinde), üretimde emek birimi başına düşen sermaye yüksek olur. Dolayısıyla iş gücü verimliliği de yüksektir. Emek verimliliğinin yüksekliği, ücretleri de yükseltir.

2- İsraf yasağı: Dinin caiz görmediği yerlere yapılan harcamalar ve tebzir hakkında, "Saçıp savuranlar şeytanın kardeşleridir "buyurulur14. Dinin serbest bıraktığı alanlarda saçıp savurma yani gereksiz harcama kapsamına giren israf da yasaktır. Allah (CC) "Yiyin, için, israf etmeyin. Muhakkak ki Allah israf edenleri sevmez", buyurur15. İsrafın iktisadi hayattaki önemi konusunda da Peygamberimiz (sa) "Nafakada iktisat (tasarrufa riayet) geçimin (maişetin) yarısıdır", demiştir16.

Japonya’da lüks tüketime fazla yer verilmemesinin verimlilik artışında katkısı vardır. Çoğu az gelişmiş ülkelerde lüks tüketimin, üretim açısından olumsuz rol oynadığı da bilinmektedir. İşletmelerde üretimde kullanılan hammadde ve malzemenin kalitesinin geliştirilmesi yanında, hammaddenin israfı ve kaybının azaltılması gerekir. İşletmelerde israfın önlenmesi birim maliyetini düşürür.

3- Meslek edinmeye değer verilmesi: Emek müessiriyetinin artırılması emeğin beden, fikir ve gönül gücünü artırmaya bağlıdır. Beden gücü yeme, içme, konut problemleriyle ilgilidir. Emeğin fikir gücü ise genel kültür, genel ve mesleki eğitim seviyelerine bağlıdır. Bu da bir yandan işçilerin vasıflar itibariyle geliştirilmesine diğer yandan da her vasıf grubundaki işçilerin vasıf seviyelerini geliştirici tedbirler almaya bağlıdır, işçilerin vasıf seviyelerini geliştirmek için de eğitime programlarına özellikle iş başı eğitime önem verilir. Emeğin gönül gücü ise moral faktörler yardımıyla artırılır.

İslamiyet vasıflı iş gücü yetiştirilmesine büyük önem vermiştir. Peygamberimiz meslek sahibi olmaya teşvik ederek, "Muhakkak ki, Allah meslek sahibi müslümanı sever" buyurmuştur.17

Bir toplum için, meslek sahibi olan kimselerin değeri açıktır. Toplumda, fertlerin meslek sahibi olup ihtisaslaşmaları verimlilik artışında önemli bir konuma sahiptir.

İşletmelerde, personel politikasının da verimlilik üzerinde büyük bir yeri vardır Özellikle personel seçiminin önemine işaret eden ayette Musa (asa)’nın istihdamı şöyle anlatılır: "O iki kadından biri: Babacığım, onu (Musa’yı) ücretli olarak tut. Ücretle istihdam ettiklerinin en hayırlısı GÜÇLÜ ve EMİN (adamdır)... dedi"19

4- Çalışanların iktisadi ve sosyal güvenliklerinin sağlanması: Verimlilik artışı veya teknolojik gelişme ile bazı işçiler, işçiler işlerini kaybetme tehlikesine maruz kalabilirler. Bu sebeple verimlilik artışının, etkin bir istihdam politikası ile birlikte yürümesi gerekir.

İslamiyet, fiziki ve iktisadi risklere karşı çözümler getirmiştir. Zekat ve diğer vergiler bu tedbirlerin başında gelir, işsizlik probleminin çözülmesi gereken bir konu olduğu asrımızın başlarından itibaren kabul edilmiştir. Bunun için klasik iktisatçılar işsizlik, diye bir problem üzerinde durmazlar. Halbuki Islâmın ilk yıllarından itibaren işsizlik çözülmesi gereken bir problem olarak görülmüştür. Mesela, Hz. Ömer gayri müslimlerden alınacak vergi miktarını tesbit ederken kişilerin yaptıkları işleri, ailelerini ve iş durumlarını soruşturmuştur20. Yine Ebu Yusuf, diğer hukukçular gibi işsizlerden vergi alınmaması gerektiğini belirtir21. Görülüyor ki verimlilik artışı veya teknolojik gelişme sebebiyle görülen işsizlik problemlerine karşı, özellikle zekat müessesesi ile müessir çözümler getirilmiştir.

5- Ücretin belirli oluşu: Islâm hukukunda ücretin belirli (malum) olmasına büyük önem verilmiştir. Hadiste "işçi istihdam eden kimse ücretini bildirsin" buyurulmuştur. Yapılan araştırmalar ücretin önceden belirli olmasının, verimliliği artırıcı bir rol oynadığını göstermiştir.

Hizmet akdi sahih olmadığı takdirde emsal ücret ödenir. Emsal ücret, piyasada geçerli olan ücret hadlerine göre tayin edilir. Bu da ücretlerin bünyesi üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.

Bir çok ülkede yapılan araştırmalarda, verime göre ödeme ile yüksek verimlilik arasında bir ilişkinin bulunduğunu gösteren belirtiler vardır. Ancak her zaman verime göre ücret sistemleri fayda sağlamaz. Fayda sağlaması için; uygulamaya geçmeden önce üretim metodlarını geliştirmek ve standardize etmek için mümkün olan şeylerin yapılması, sistemin adil ve basit olması, işçilerle yönetim arasında iyi ilişkiler bulunması ve işçilerin plâna güven duymaları gerekir22. Bu konularda sınırlayıcı nassların olmayış, İslâm iktisadının ne kadar esnek olduğunu gösterir. Bundan dolayı tarafların anlaştıkları adil sistemlerin geliştirilip işçi işletme bütünlüğünün sağlanması ve işçilerin refah düzeylerinin yükseltilmesi mümkündür.

Bir diğer husus da ücretlerin bünyesi ile ilgilidir. Verimlilik yönünden ücretlerin bünyesi (ücretler arasındaki faklar) özellikle vasıflı ve vasıfsız işçilerle, ustabaşı ve nezaretçiler arasındaki faklar, işçilerin niteliklerini her bakımdan gelişmeye teşvik eder bir biçimde olmalıdır.

Verime göre ödeme esasını engelleyen hallerin varlığı durumunda kâr paylaşm proğramları tavsiye edilmektedir.23

İslâm hukukunda emekle ilgili şirketlere ağırlık verilmektedir. Ticret kesiminde mu- darabe, tarım kesiminde muzaraa ve musakat, sanayi kesiminde sanayi (amel) şirketleri büyük rağbet görmüştür. Bu tür şirketlerde emek sahipleri kârdan pay alırlar. Zarar halinde ise sermayedar veya toprak sahibi sorumlu olur.

Burada ücretlerin seviyesi ile ilgili bazı noktalara temas etmekte fayda vardır: İslâmiyet, ücret tesbitini tarafların serbest iradelerine bırakır. Taraflar, hizmet akdi veya toplu iş sözleşmesiyle ücret hadlerini ve diğer ücret gelirlerini tesbit ederler. Devletin ücretlere müdahalesi ancak piyasada adaletsizlik olduğu takdirde caizdir24. Asgari ücret de devletin müdahalelerinden birisidir. Asgari ücret, işçi ve ailesinin zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde olmalıdır. Ancak, işletmeler üzerinde bir ağırlık da meydana getirmemelidir. Bunun için işçilere (dar gelirlilere) yönelik sosyal refah harcamaları zekat yoluyla karşılanır. Dolayısıyla İslâm toplumunda hiçbir kimse sefalete terk edilemez.

6- Vergilerin âdil olması: Adaletsiz vergileme, verimlilik üzerinde olumsuz etki yapar. Firmalar üzerindeki aşırı vergi, yatırım seviyesini azaltır, işletmelerin üretim maliyetini artırır. Dolayısı ile milli ekonominin dış rekabetine mani olur. Şayet işçi ücretleri de fazla çabayla sağlanacak ek gelirleri geniş çapta azaltacak bir şekilde vergilenirse, ücretlilerin fazla çalışması ve çaba göstermesi için bir sebep kalmaz. Bazı ülkelerde yapılan araştırmalara göre, yüksek vergi oranları bazı sektörlerde verimliliği olumsuz yönde etkilemiştir.

İslâma göre, ücretlinin kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu fertlerin asgari geçim seviyesi (asli ihtiyaçları) ve borçları düşüldükten sonra, kalan miktarın bir seneliği nisap miktarına ulaşırsa zekat alınır. Aksi takdirde, nisap miktarına sahip olmayanlara negatif gelir vergisi şeklinde zekat gelirinden ödeme yapılır25.

c- Manevi unsurlar: İslâmiyet eşyaya bakış açısını yansıtan kavramlar yanında, iktisadi kalkınmayı teşvik eden duygular da geliştirmiştir. Nitekim bu duyguların en önemlisi, akideye bağlı olarak "ahiret" sorumluluğudur. İnsanın yaptıkları sadece bu dünyada kalmayacak, insan amellerinden ahirette de sorumlu olacaktır. Münafık olanın özellikleri anlatılırken "...kendisine bir emanet verilirse hıyanet eder" buyurulur. Yine Peygamberimiz müslümanları aldatan kimsenin, müslümanca davranmamış olduğunu ve cehenneme gireceğini bildirir26. İnsanın ahirette sorumlu olduğu inancı verimlilik artışında önemli bir rolünün olduğu muhakkaktır. Başka hadislerde de insanın ekonomik faaliyetlerinden sorumluluğu vurgulanır: "(Allah) buyurdu: Ben kıyamet gününde üç kişinin hasmıyım... (üçüncüsü) bir işçi çalıştırarak ondan istifade edip sonra ücretini ödemeyen işveren", "Ticaret erbabı, kıyamet gününde kötüler (facirler) olarak diriltilirler. Ancak, Allah’tan korkan, iyilik yapan ve sadaka verenler bundan müstesnadır’’ 27.

Personel seçiminde "emanetin ehil olana" verilmesine büyük önem vermiştir. "Maiyetinde daha ehil kimse varken (ondan daha düşük vasıflı) birini istihdam eden kimse Allah’a, Peygamberine ve müslüman topluluğa ihanet etmiş olur", hadisi bunu belirtmiştir.

İslâmiyette tüm ilişkiler menfaat çatışması üzerine değil, "ihsân" üzerine kurulmuştur. Peygamberimiz bunu, "muhakkak ki, Allah her şeyde ihsanı emretti" hadisiyle beyan etmiştir28. "Allah’a kulluk edin, O’na şirk koşmayın. Ana-babaya,.... ve sağ elinin altında bulunanlara (istihdam ettiğin personele) iyilikte bulun" 29. Endüstriyel ilişkilerde ihsanın esası, işçi-işveren arasındaki dayanışmadır. İslamda sınıf ayırımı yoktur. Bilal-i Habeşi’yi, annesinin "siyah bir kadın" olmasından dolayı ayıplayan Ebu Zerr’e hitaben Peygamberimiz, "Ey Ebu Zerr, onu annesi sebebiyle mi ayıplıyorsun? Muhakkak ki sende cahiliyye kalıntısı var" buyurmuştur. Daha sonra şunları ilâve etmiştir: "Elinizin altında bulunanlar 3 0 kardeşlerinizdir. Allah, onları sizin sevk ve idarenize vermiştir. Kimin idaresi altında bir kardeşi varsa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçlerinin yetmediği işleri yüklemesin. Eğer güçlerini aşan işlerle sorumlu tutarsanız, onlara yardım edin” 3 1 Bu hadisten şu sonuçları çıkarabiliriz:

a. Toplumda işçi ve işveren kesimleri ayrı sınıfları oluşturmazlar. İşçi veya işveren olmakla toplumda dengenin sağlanması "İlâhi irade"nin bir eseridir. Bu sebeple toplumsal kesimler arasında çatışma değil, "dayanışma" asildir. Hadis, işçi ve işveren kesimlerinin kardeş olduklarını belirterek, dayanışmanın temelini açıklar.

b. Hadiste işçilerin fiziki güçlerinin artırılması için "yeme, içme, giyinme" ve mesken sorunlarının çözülmesine işaret vardır. Islâm hukukunda, işverenin hizmet akdi şartlan dışında işçilerin, yeme, içme, giyinme ve konut sorunlarına çözüm getirme borcu olmamasına rağmen, işletmelerde barışın kurulması için bu problemlere karşı tedbir alınması tavsiye edilmektedir. Bunun için hadis manevi yönden bağlayıcıdır.

c. Hadisin son kısmı, işçileri koruyucu iş güvenliği gibi tedbirlerin alınması gerektiğini belirtir, işçileri koruyucu tedbirleri almak, işverenin görevidir. Ayrıca hadis, ücret hadleri dışında diğer ücret gelirleri (prim, tazminat, fazla çalışma ücreti...) verilmesine de işaret eder.

Kamu hizmeti gören personele, devletin sağlayacağı kolaylıklar konusunda da Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Kim bizim işimiz (kamu hizmeti için) âmil (memur) tayin edilirse, evli değilse evlensin, hizmetçisi yoksa hizmetçi tutsun, evi yoksa ev edinsin. Bunlardan başka (haddi aşmışsa) ya sahtekârdır veya hırsızdır" 32.

Görülüyor ki gerek özel işletmelerde gerekse kamu kuruluşlarında verimlilik artışı için, işçi-işveren kardeşliği ve dayanışması esaslarına müstenit psikolojik ve kurumsal faktörler mevcuttur.

"Müslüman insan" bencil değildir. Çünkü işlerini daha çok kazanç elde etmek için değil, "sevap" kazanmak için yapar. Her ne kadar kazanç elde etmek meşru ise de, buna iten saik homo-economicus yani iktisadi insan tipinden faklıdır. Peygamberimiz, insanın çalışmasından ve başkalarına faydalı olmasından dolayı sevap kazandığını belirtir: "Ev halkı için yaptığın masraflar senin için (sevap getirici) bir sadakadır. Yanında çalışan personel için yaptığın masraf (onu doyurman) senin için bir sadakadır (sevap vardır)"33 Yine Peygamberimize, "İslâm nedir?" diye sorulunca,

-İslâm, güzel söz ve başkalarını it’am (yemek yedirmezdir" diye cevap verir. 34 Bu hadisler de işletmelerde fizik ve gönül gücüne işaret eder.

İşgücünün verimliliğini artırmada, işçilerde şok tesiri meydana getiren değerlerin belirtilmesi de gerekir. Mesela, Japonya’nın sanayileşmesinde ekonomik faktörlerden ziyade, disiplin ve devlete bağlılığa dayanan "kokutai" (milli şuur) rol oynamıştır. Geleneksel Japon toplumu "cemaatçi" bir özellik göstermektedir. Burada kararlar grup içinde alınmakta ve grup sorumluluğu tercih edilmektedir.

Islâm "cemaat" kadar ferde de değer verir. Bunun için, fert veya cemaattan birini tercih yerine, fert- cemaat dengesini kurar. İhsanı emreden yukardaki ayet 35, "...Allah kendini beğenip öğünenleri sevmez" cümlesiyle bitmektedir. insanları, birbirlerine düşman yapan konuların başında psikolojik tutumlarının bulunduğu bir gerçektir. Bu sebeple endüstriyel ilişkiler sisteminde huzurun sağlanabilmesi, işverenlerin farklı statü ve iktisadi güçlerinden dolayı kendilerini işçilerinden farklı görmemelerine bağlıdır. Tabii böyle bir psikolojiye girmenin temel şartı, nefis terbiyesidir.

Verimlilik artışını sağlayan moral faktörler arasında, verimli çalışmayı teşvik eden baz hadisleri de zikredebiliriz:

"Allah, işini iyi yapan kimseyi sever".

"Kişi el emeği ile kazandığından daha hayırlı bir (kazanç) yememiştir. Muhakkak ki, Davud (as) el emeğiyle kazandığını yerdi".

"Kim çalışarak yorgun akşamlarsa, günahları affedilmiş olarak akşamlar"36.

"Kuvvetli müslüman (Allah katında) zayıf müslümandan daha hayırlı ve Allah’a daha sevimlidir’’37

Kurban kesmekle ilgili bir hadiste de, "hayvan boğazlayacağınız zaman güzel yapın,... sizden biriniz bıçağını bilesin ve hayvana kolaylık sağlasın" buyurularak işlerin iyi yapılmasını, alet ve edavatın bakımlı tutulmasını ve özellikle canlılar için merhametli olunmasını emretmektedir.38

C. VERİMLİLİKTEN DOĞAN MUNZAM GELİRİN DAĞILIMI PROBLEMİ

Verimlilikle elde edilen munzam gelirin dağılımı takip edilen iktisat politikası ile yakından ilgilidir. Bu konudaki tercihler:

1) Verimlilik artışları tamamen kâra ilave edilerek, sermayenin birikimi sağlanabilir. Ancak verimlilikten elde edilen munzam gelirin tamamen kâra ilâve edilmesi İslâmi bir tercih olamaz. Çünkü İslâma göre servet (iktisadi kaynaklar) belirli ellerde toplanıp dolaşan bir varlık olamaz.

İslâmdan önce, cahiliyyet döneminde toplum servetlerinin büyük bir kısmı zenginler arasında paylaşılırdı. İslâm böyle bir dağılımı yasaklamış ve toplumun her kesimine milli gelirden bir pay ayırmıştır. Bu konuda nazil olan ayette, "(fey) sizden zenginler arasında dönüp dolaşan güç olmasın diye " 39, ifadesi ile illeti de belirtilmiştir.

Zenginliğin belirli gruplar arasında dönüp dolaşmaması için sadaka, nafaka ve zekat gibi dini mahiyetteki mükellefiyetler yanında, her döneme göre değişebilen vergi türü mükellefiyetler de getirilebilir.

2) İkinci tercih, verimlilik artışı tamamen emeğe tahsis edilebilir. Ancak bu da doğru değildir. Çükü verimlilik artışı sadece iş gücünden değil, sermaye kullanımı ve diğer hususlardan da kaynaklanır.

3) Verimlilik artışı ile birim maliyeti düşer. Bu sebeple ürün satış fiyatları düşürülerek verimlilik artışı tüketicilere yansıtılabilir.

4) Bir diğer tercih de ilk üç ihtimalin bileşimidir. Mesele milli gelirin yeniden dağılımına tesir eder. İktisadi gelişme ile de yakından ilgilidir. Özellikle sermaye birikimine ihtiyaç olması halinde munzam gelirin tüketim harcamaları yerine yatırım harcamaları için kullanılması gerekir.

Verimlilikten doğan munzam artışın toplumun tüm kesimlerine yansıtılması isabetlidir. Fakat, bunda verimlilik artışında doğrudan payı olan işçi ve işveren kesiminin önceliği vardır. Çünkü âyet-i kerimeler gayret edenlerin mükâfat alacaklarını gösterir.

"İnsan için sa’yinden (çalışmasından) başka bir şey yoktur. Çalışmasının karşılığı muhakkak görülecektir sonra da ona karşılığı eksiksiz verilecektir"40.

Bu konuda dikkat edilmesi gereken bir husus da, âdil bir iş değerlendirme sistemi

ile çalışanların müessiriyetlerinin ölçülerek ödemelerde adaletin sağlanmasıdır. Çünkü, "herkesin yaptıkları şeylere göre dereceleri vardır"41. "İşlediklerinden dolayı herkes için dereceler vardı. Onlara işlediklerinin karşılığı ödenir ve onlara zulüm yapılmaz"42.

Netice olarak; Islâm mal ve hizmet üretiminde verimliliği teşvik etmiş, verimliliğin artışı için psikolojik ahlâkî ve kurumsal faktörler koymuştur. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, günümüzde İslâm ülkelerinde verimlilik ile İslâmın verimliliğe verdiği önemin karıştırılmamasıdır. Biz yukarıda İslâmın temel kaynakları olan ayetler ve hadisler ışığında verimlilik artışını sağlayan değerlere temas etmeye çalıştık.

(*) Erzincan. Hukuk Fakültesi

(1) Verimlilik kavramı yerine prodüktivite, müstahsiliyet, üretkenlik ve Arapçada intâciyye terimleri kullanılmaktadır.

(2) Ömer A. Aksu, Ücret Politikası Verimlilik ve Sanayileşme, s. 285.

(3) Milton Spencer, Contemporary Economics, s. 300-301.

(4) Spencer, a.g.e., s. 299.

(5) Milli Prodüktivite Merkezi, İmalat Sanayiinde Yüksek Verimlilik (Prodüktivite), s. 63.

(6) Ömer Saatçioğlu, İnsangücü Plânlaması ve Verimliliğe Etkisi, s. 49.

(7)el-Bakara (2), 22.

(8) İbrahim (14), 34.

(9) Hûd (11), 6.

(10) eş-Şekiri, Abdülhak, et-Tenmiyetü’l-İktisadiyye fi’l- Menheci’l-İslâmî, s. 44.

(11) el-Tariki, Abdülmuhsin, el-İktisad’üI-İslâmi, s. 136.

(12) el-Bakara (2), 275; Âl-i tmran (3), 130.

(13) Muhammed Anwar, Modelling Interest-Free Economy, s. 30-31.

(14) el-lsra (17), 27.

(15) el-En’am (6), 141.

(17) Atıyye, a.g.e., s. 57.

(18) Milli Prodüktivite Merkezi, a.g.e., s. 98-131.

(19) el-Kasas, (28), 26.

(20) İbn Zenciveyh, a.g.e., c.l, s. 159.

(21) Ebu Yusuf, Kitabii’l-Harac, s. 123-124.

(22) Milli Prodüktivite Merkezi, a.g.e., s. 145-146.

(23) Milli Prodiktivite Merkezi, a.g.e., s. 150.

(24) İbn Kayyım el-Cevziyye, et-Turuk’ul-Hükmiyye s. 227.

(24) İbn Kayyım el-Cevziyye, et-Tufuk’ul-Hükmiyye s.227.

(25) Yusuf el-Kardavi, Fıkhu’z- Zekât, c. 1, s. 517.

(26) Atıyye, a.g.c., s. 59.

(27) Atiyye, a g e., s 53.

(28) Müslim, Sahih, Hadis no: 1955.

(29) en-Nisa (4), 36

(30) Hadisteki ifadeyi günümüz için, "istihdam ettiğiniz personel’’ şeklinde anlayabiliriz.

(31) Buhari, Sahih (Kitabü’l-İman).

(32) İbn Zencevyh, a.g.e., c. 2, s. 594.

(33) Miısned, Ahmet b Hanbel’den, Atıyye, a.g.e., s. 28.

(34) Atıyye, a g.e., s. 28.

(35) en-Nisa (4), 36.

(36) Atıyye, a.g.e., s. 115.

(37) Her ne kadar kuvvetten maksat "ahiret için gayret göstermek" ise de, üretimde güçlü olmaya da teşmil edebiliriz Müslim, Sahih, Kitabü’l-Kader, hadis no: 34.

(38) Müslim, Sahih, Kitab’üs-Sayd ve’z-Zebaih, hadis no: 57.

(39) el-Haşr (59), 7.

(40) en-Necm (53), 39-41.

(41) el-En’am (6), 132.

(42) el-Ahkâf (46), 19.

KAYNAKLAR:

Aksu, Ömer A., Ücret Politiksı Verimlilik ve Sanayileşme, s. 273-297. Prof. Dr. Orhan Tuna’ya Armağan. Sosyal Siyaset Konferansları 31. Kitap İstanbul 1982 İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi yayın no: 484.

Anwar, Muhammed. Modelling Interest-Free Economy: a Study Macro-Economics and Development, Washington 1987. The International Institute of Islamic Thought.

Atıyye, Muhyiddin, el-Keşşafül-lktisadî. Beyrut-1988/1408. Birinci baskı.

Buhari. Sahih-i Buhari.

Ebu Davud. Süneni-i. Ebi Davud.

Ebu Yusuf (v. 182 h/798 m), Kitab’ül-Haraç. Kahire-1382, 3. Baskı.

lbn Kayyım el-Cevziyye. (v. 751/1350 m) et-Turuk’ul-Hükmiyye fis-Siyset’iş-Şer’iyye Medine 1971 m/1391 h.

tbn Zenceveyh, Humeyd (v. 251 h/865 m) kitab’ül-Emvâl. (Tahkik: Şakir Zeyd Feyyad). Riyad 1406/1986.

el-Kardâvi, Yusuf. Fıkh’uz-Zekat. Dirâse Mukarene liahkâmiha ve felsefetiha fi dav’il- Kur’an ve’s-Sünnet. Beyrut 1986.

Milli Prodüktivite Merkezi. İmalat Sanayiide Yüksek Verimlilik. (Prodüktivite). Ankara-1969. Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları: 34.

Müslim. Sahih-i Müslim.

Saatçioğlu, Ömer. İnsangücü Planlaması ve Verimliliğe Etkisi, s. 34-52. Verimli­liği Artırmada İnsangücü Planlaması ve Bilgisayar Kullanımı. Orhim Görüşler 3. İstanbul 1987.

Spencer, Milton. Contemporary Economics. New York. Sixth Edition Worth Publis­hers, Inc.

eş-Şekiri, Abdülhak. et-Tenmiyet’ül-İslâmiyye f’il-Menhec’il-İslâmi. et-Tab’at-ül Ülâ. Kitb’ül-Ümmet (17) 1408 hicri.

et-Tariki, Abdüllah b. Abdulmuhsin b. Mansur. el-İktisad’ül-İslâmi. Üsüs ve mebâdi ve ehdâf. 1. Baskı Riyad 1409 hicri.

Zaim, Sabahaddin. Çalışma Ekonomisi. İstanbul 1981

ez-Zebidi, M. Murtaza. Kitab’ül-ukûd’il-Cevâhir’il-Münife. (tahkik: Süleyman el- albâni) Beyrut 1985.