Makale

Mermer ve Mermer Yontucu

Mermer ve
Mermer Yontucu

Ferhat Erdoğan


Camilerde, evimizde, işyerlerinde, okullarda ve daha nice yerlerde insanı huzurlu bir sükûta davet eden mimarimizin gölgesinde bu günün zamanla yarışan insanına göz kırpan nice detaylar saklıdır. O detaylar, mekânlardan içeri adım attığınızda sizi başka âlemlere götürür.

Sanat ve mimarlık tarihi bakımından önemi olan mermerler kültür tarihi açısından da önem arz eder. Her şeyin seri üretimle standartlaştığı şu günümüz dünyasında bu sabır isteyen el emeği, göz nuru eserler hayranlık uyandırmaya devam ediyor.

Mermer yapısı ve dayanıklılığı itibariyle sanatsal alanlarda kullanıma en uygun malzemedir. Turistik tesislerde çevre tanzimi, şehirlerde peyzaj mimari, anıt ve süslemecilikte kullanımıyla varlığa estetik kazandırmaktadır. Yer altında mütevazı bir şekilde yatan, yer yüzüne çıkarıldığında elmas gibi sabırla işendikten sonra insanları adeta büyüleyen mermerler bazen bizim için bir şadırvan, bir minber, bir kürsü, bir sütun direk, bir hediyelik eşya oluyor. Bazen de evimizde, iş yerlerimizde kullandığımız bir duvar saati, su fıskiyesi, çiçek vazosu gibi küçük eşyalar olabiliyor. Mermerlerden daha başka; lavabo, mutfak tezgâhı, masa, süs ve büro malzemesi, avize, vazo, şekerlik, fincan, kurnalar ve daha çok çeşitli eşyalar, üstün kabiliyetli ustalar eliyle şaheserler yapılmaktadır.

Mermer, tarihin ilk çağlarından itibaren Afyonkarahisar için önemli bir ekonomik madde olmuştur. Özellikle İscehisar ilçesindeki mermer fabrikaları, yurt içi ve yurt dışı mermer ticaretiyle ilimiz ve ülkemiz için önemli bir konumdadır. İscehisar ilçesi ve köyleri de dahil olmak üzere halkın bir bölümü tarım ve hayvancılıkla uğraşmakla birlikte halkın büyük bir bölümü mermer ocaklarında, mermer fabrikalarında ve mermer atölyelerinde çalışmaktadır. Tabiri caizse İscehisar halkı ekmeğini taştan çıkartıyor diyebiliriz. Afyon mermerlerinin tane çapları, damarları ve görünüşleri de yer yer değişiktir. Bu farklara göre taşlara, pamuk beyaz, gri, menekşe, kaplan postu, güvercingöğsü ve gök mermer gibi adlar verilmiştir. Bunlar arasında en çok işlenen cinsler Afyon kremi, Afyon sarısı, Afyon sumakisi, Afyon duman kiri, Afyon bulgurlusu ve kaplan postu çeşitleridir. Bacasız sanayi olarak adlandırılan mermer işlemeciliği her geçen gün gelişmekte, mermer sanayii dallarına bilinçli bir şekilde yatırım yapılmakta ve artık beyaz altının değeri daha iyi anlaşılmaktadır.

Mermerin öyküsünü bir de Salih Kılınçarsalan’dan dinleyelim: Mermer ilk önce ocaklardan kaya parçası şeklinde büyük vinç makineleriyle çıkartılır, buradan kamyonlara yüklenerek fabrikaya getirilir, makinelerle bunlar kesilir, genellikle inşaatlarda kullanılacak olan mermerler fabrikalarda işlenir bunlar yer karo taşları, plakalar şekline getirilir, lavabo, mutfak tezgâhı, süs eşyaları, heykel vs. gibi el işçiliği isteyen eşyalar tornalarda, atölyelerde usta ellerde sabırla işlenir güzel bir eser meydana gelir.

İnsanın rızkı dağın altında da olsa Allah insana o rızkı buldurtuyor. Biz de o yerin altındaki kaya parçalarını gün ışığına çıkartıyoruz.

Eskiden mutfak tezgâhları daha çok Afyon, Muğla mermerlerinden yapılıyordu şimdi ithal edilen granitlerden yapılmaya başlandığından beri mermerin ihracat sıkıntısı var ama bej ve traverten ürünlerin ihracatı iyi durumda. Bizlerde bu mermer sanayisini daha iyi tanıtabilmek için yurt içinde ve yurt dışında mermer fuarlarına katılıyoruz. Bu fuarlarda çeşitli mermer ürünleri ve makinalar tanıtılıyor.

Mermere şekil vermek bambaşka bir duygu diyor Salih bey. Ekmeğini mermerden çıkarmak da öyledir elbette.

Küçük bir hikâyesi var mermerin ve mermer ustasının. Hikâye buya; bir zamanlar dağda, kızgın güneşin altında, mermer taşlarını yontmaktan bezmiş bir mermer yontucusu varmış. “Bıktım artık mermer yontmaktan, üstelik başımın üstünde yakıcı bir güneş! Ah! Onun yerinde olmayı ne kadar çok isterdim, orada yükseklerde her şeye hâkim olur, ışınlarımla etrafı aydınlatırdım” diye söylenir dururmuş mermer yontucu.

Ve dileği kabul olmuş ve yontucu o an güneş oluvermiş. Dileği kabul edildiği için çok mutluymuş. Fakat tam ışınlarını etrafa yaymaya hazırlandığı sırada ışınlarının bulutlar tarafından engellendiğini fark edince…

“Basit bulutlar benim ışınlarımı kesecek kadar kuvvetli olduklarına göre benim güneş olmam neye yarar!” diye hayıflanmış.

“Madem ki bulutlar güneşten daha kudretli, bulut olmayı tercih ederim.” demeye kalmadan hemen bulut olmuş. Dünyanın üzerinde uçmaya başlamış, oradan oraya koşuşup, yağmurlar yağdırmış, fakat birden bire ortaya çıkan rüzgâr bulutları dağıtmaya yetmiş.“Ah! Rüzgâr geldi beni dağıttı, demek ki en kuvvetlisi o. Öyleyse ben rüzgâr olmak istiyorum” diye karar değiştirmiş bu sefer. Ve rüzgâr olup dünyanın üzerinde esip durmuş, fırtınalar estirmiş, tayfunlar meydana getirmiş. Fakat birden bire önünde kocaman bir kayanın ona mani olduğunu görmüş. “Basit bir kaya beni durdurmaya yettiğine göre benim rüzgâr olmam neye yarar” diye düşünmüş. Bu sefer kocaman bir kaya olmuş. Ve o anda bir şeyin ona durmadan vurduğunu hissetmiş. Ona dokunan küçük bir mermer yontucusuymuş.”

Yer altında mütevazı saklanan mermeri gün yüzüne çıkaranlar, aynı mütevazılıkla nakış nakış işleyenler… Mermer yontucusu… Sizi tanımlamaya yetmez bu kelimeler. Siz Sani-i Hakiki’nin size lütfettiklerini mermere yansıtarak dünyamıza güzellikler armağan edenlersiniz.