Makale

ÖŞÜR

ÖŞÜR

İbrahim Ural

"Toprak, ürününü verdiğinde o mahsulden yiyiniz ve hasad edilmesi esnasında da onun hakkını veriniz."
(En’am Sûresi, 141)

ÖŞÜR, lügatte onda bir demektir. Ziraî-gıdaî toprak ürünleriyle ilgili olan bir zekât türüdür: Çoğulu, aşardır. Emvâl-i Zahireden olduğu için, İslâm’ın ilk dönemlerinden itibaren bizzat devlet tarafından toplanmış ve dağıtılmıştır. Selçuklular ve Osmanlılar zamanında da devam eden bu uygulama, resmen 17 Şubat 1925de sona ermiştir. Sahibi Müslüman olan toprak sahiplerinin veya bu tür arazileri kiralayarak ekip- biçen Müslümanların ziraî mahsulleri üzerine gerekli olan bir farizadır. Öşür miktarı, muafiyet sınırı vs. hakkında çeşitli hadis-i şerifler vârid olmuştur. İlgili âyette şöyle buyrulmuştur: Toprak, ürününü verdiğinde o mahsulden yiyiniz ve hasad edilmesi esnasında da, onun hakkını veriniz!" (En’am Sûresi: 141). İlgili sahih hadis ve rivayetlerden varılan sonuca göre yağmur, ırmak ve çeşme sularıyla sulanan arazilerin mahsullerinden onda bir olarak ödenir. Paralı sulama yapılan ve özel olarak masraf yapılarak kurulan tesislerle sulanan toprakların ürünlerinden ise; yirmide bir olarak bu malî farizanın yerine getirilmesi gerekir. Zamanımızda; gübreleme, ilaçlama vb. işlem ve mas-rafların getirdiği yükü dikkate alan bir kısım fıkıhçılar bu tür örfî değişikliği paralı sulamaya kıyas etmekte, bu çeşit ameliyelere tâbi tutulan tarla ve bahçelerin ürünlerinden de 1/20 ora-nında öşür (daha doğrusu nısf-ı öşür) verilmesi görüşünü savunmaktadır. Öşürde zekâttan farklı bir başka husus da, ödeme yükümlülüğünün başlaması için bir sene beklemenin gerekmemesidir.
Bilakis mahsûlün hasadından sonra belirli miktar, hemen hak sahiplerine verilerek, onlara temlik edilmelidir. Yetersiz beslenmenin ve gıda üretimi yetersizliğinin bir mesele olarak mev-cut olduğu İslâm Dünyasında, Müslüman ziraî gıda üreticilerinin 1/20 oranında yapacakları gıdaî ve ziraî ürün transferi, fakir Müslümanlar için çok önemli bir gelir meydana getirecektir. Oşürün tahsilinde de esneklik tanınmıştır. Yani istenirse nakid (para) olarak, istenirse aynî olarak ödenir. Bilginler arasında görüş ayrılığı olmakla birlikte, baldan da öşür verilmesi ge-rektiği kabul edilmiştir. Öşür, zekât verilen sarf mahallerine verilir. Öşrün resmen toplanmayışı, mükelleflerin bundan muaf olmasını gerektirmez.
Hadis-i Şeriflerde, öşrün mahsûl olgunlaştığı sırada, fakat henüz taze iken toplanması tavsiye olunmuştur. Bilhassa Ebû Davud’un Sünen’inde, zekât bahsinde pek çok rivayet bir araya getirilmiştir. Hadis-i Şeriflerin beyanına göre, öşür olarak ayrılan gıda madde ve ürünleri düşük ve az kaliteli mallardan seçilmiş olmayacaktır. Tercin ve kabul olunan - görüşe göre; öşür arazi sahibine değil, toprağı eken üreticiye gereken bir mükellefiyettir.
Öşür konusunda münakaşa edilen, en çok sorulan bir sual; önceden mîrî arazi statüsüne tâbi toprakların ziraî ürünlerine öşür gerekip, gerekmediğidir. Osmanlı Devleti zamanında Anadolu ve Rumeli topraklarının büyük bir kısmı mîrî arazi idi. Ancak ondokuzuncu asrın ikinci yarısından itibaren bu topraklar, fertlere ve çiftçilere, mülk haline dönüştürülmüş, çıkarılan arazî kanunnâmeleriyle bu uygulamalar tescil edilmiştir. Mîrî toprakların kiracıları, tarlalarının tapulu sahipleri statüsüne gelmiştir. Bu itibarla, mülk sahibi olan üreticiler kendi ziraî ürünlerinden zekât olarak öşür verecekleri gibi, başkalarının tarla veya bahçelerini kiralayarak ekip, ziraî mahsûllerini hasad edenler de öşür vereceklerdir. Aksi takdirde toprağm-hem haraç, hem öşür, hem de hasad hakkı gibi- malî yükümlülüklerden muaf ve müstesna tutulması gibi bir sorun çıkar ki, böyle bir sonuç icmaa aykırı olur.. Bu ise caiz değildir. Birleşmiş Milletlere bağlı FAO teşkilâtınca belirlenen Dünya Gıda Gününde Müslüman ya-zarların ve din bilginlerinin öşür, kurban ve fitre konularını işlemeleri uygun olur.