Makale

ALLAH TEMİZLİĞE ÖZEN GÖSTERENLERİ SEVER

ALLAH TEMİZLİĞE ÖZEN
GÖSTERENLERİ SEVER

Lütfi ŞENTÜRK

Değerli mü’minler!
Peygamberimize ilk vahiy Hira Dağı’nda bir mağarada gelmişti. Kendisine bu mağarada bulunduğu sırada Cebrail aleyhi’s-selam gelerek:
- Oku, dedi. Peygamberimiz:
- Ben okuma bilmem, diye cevap verdi. Bunun üzerine Melek onu alıp takati kesilinceye kadar sıktı, Sonra bırakıp, yine:
- Oku, dedi. Peygamberimiz:
- Okuma bilmem, dedi. Bunun üzerine yine melek kendisini alıp sıktı. Sonra;
- Oku, dedi. Peygamberimiz aynı cevabı verdi: Ben okuma bilmem, dedi. Melek üçüncü defa Peygamberimizi sıkıp bıraktıktan sonra:
"Her şeyi yaratan Kabilinin adiyle oku. O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku, insana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir."(Alak, 1-5) Ayetlerini okudu.
Peygamberimiz ilk defa kendisine inen bu ayetleri öğrendikten sonra korkudan yüreği titreyerek eşi Hz. Hatice’nin yanına geldi. Bundan sonra bir süre vahiy kesildi. Peygamberimiz vahyin kesilmesinden söz ederken şöyle buyurdu:
"Bir gün giderken birdenbire gök yüzünden bir ses işittim. Basımı kaldırdım. Birde gördüm ki, Hira’da bana gelen melek yerle gök arasında kürsü üzerinde oturmuştu. Çok korktum, evime döndüm ve: Beni örtünüz, beni örtünüz dedim. Beni örttüler. Bunun üzerine Allah Teâlâ: "Ey bürünüp sarınan, kalk ve insanları uyar. Sadece Rabbini yücelt, elbiseni temizle, pislikten sakın." (Müddessir, 1-5) Ayetleri nazil oldu."1"
Görülüyor ki, Peygamberimize ilk inen ayetlerde temizlikten söz ediliyor, "elbiseni temizle, pislikten sakın" buyuruluyor. Bu, İslâm’da temizliğin ne kadar önemli olduğunu, hiçbir vakit ihmal edilemiyeceğini göstermektedir. Yine Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:
"Şüphesiz Allah, tövbe edenleri sever, temizlenenleri de sever."’21
Tövbe de manevî bir temizliktir. Günahlarla kirlenen tövbe ile arınmış olur.
Peygamberimiz Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde ilk iş olarak Kuba mescidini inşa etmişlerdi. Bu mescidin inşasında Peygamberimize yardımcı olanları ve bu mescidin seçkin
cemaatini temizliğe gösterdikleri özen sebebiyle Kur’an-ı Kerim övmekte ve şöyle buyurul-maktadır:
"(Ey Muhammed!) İlk günden takva üzerine kurulan mescid içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.’"1’
Peygamberimiz de temizliğin dindeki yerini belirterek; "Temizlik imanın yarısıdır" buyurmuştur.
Bu âyet ve hadislerden İslâm’ın temizlik esasları üzerine kurulduğu anlaşılmaktadır. İmandan sonra en üstün ibadet olan namazın sahih ve makbul olması için beden, elbise ve namaz kılınacak yerin temiz olmasının namazın şartları arasında yer alması da bunu teyit etmektedir. Temizlik, biri manevî diğeri maddî olmak üzere iki kısımdır.
Manevî Temizlik
Manevî temizlik kişinin kalbini kötü duygu ve düşüncelerden, bedenindeki organlarını günahlardan arındırmasıdır.
Kalb (gönül) temizliği diğer temizliklerden önce gelir. "Falanca temiz bir insandır" dendiği zaman ilk akla gelen onun temiz ve nezih duygulara sahip olması, gönlünün herkese karşı sevgi ve iyilikle dolu bulunmasıdır. Peygamberimiz amellerin, kişinin niyetine göre değer taşıdığını bildiriyor. Bir insanın bir işi yapmaktaki amacı ne ise o işten kazancı da o olacaktır. Niyetin merkezi kalbdir. Allah Teâlâ da insanları kalblerindeki duygu ve düşüncelere göre değerlendirir.
Peygamberimiz; "Şüphesiz ki Allah, sizin bedenlerinize ve suretlerinize bakmaz. Fakat kalblerinize bakar."1" buyurdu ve parmakları ile göğsüne işaret etti.
Bazen insan iyi ve hayırlı bir iş yapmayı gönlünden geçirir de imkanı olmadığı için onu yapamaz. Ama niyetinde olan o işi yapmış gibi sevap kazanır. Şu hadis-i şerif bunu çok güzel açıklıyor. Peygamberimiz buyuruyor:
"Bu ümmetin durumu şu dört kişinin durumu gibidir. (Birincisi), Allah’ın kendisine mal ve ilim verdiği kimsedir. Bu kimse malında ilmiyle amel eder, onu, hakkı uğrunda harcar (yani zekatını verir, hayır ve hasenatını yapar), (ikincisi), Allah’ın ilim verip de mal vermediği kimsedir. Bu da (gönlünde): "Eğer şuna verilen mal gibi bana da verilmiş olsaydı ben de o malda onun yaptığı gibi yapardım, der. İşte bu iki kimse sevapta eşittir. (Üçüncüsü) Allah’ın mal verip de ilim vermediği kimsedir. Bu adam malı hakkının dışında harcar. (Dördüncüsü), Allah’ın ne ilim ne de mal verdiği adamdır. Bu da: "Eğer (falancaya verilen) malın misli bana verilmiş olsaydı ben de bu adamın yaptığı gibi yapardım." der. işte bu iki adam da günahta eşittir.’"(6)
Ebû Abdullah b. Cabir b. Abdullah el-Ensarî(r.a.) de şöyle diyor: ’Bir savaşta Peygamberimizle beraberdik. Peygamberimiz bir ara şöyle buyurdu; "Hastalıklardan dolayı (bu savaşa katılamayıp) Medine’de kalan öyle adamlar vardır ki, her yürüyüşünüzde veya her hangi bir vadiyi geçtiğinizde onlar (niyetleri sayesinde) sizinle beraberdirler (ecirde sizinle ortaktırlar).."(7)
İşte niyetin yeri kalbdir. Bu kadar önemli olan kalbin kötü duygu ve düşüncelerden arzula-rak temiz tutulması gerekir. Kalbin temiz olması, insan vücudunda bulunan bütün organları olumlu şekilde etkiler. Çünkü insan bedeninde bulunan bütün organlar kalbe bağlıdır, onun emrindedir. Peygamberimiz bu hususu şöyle ifade buyuruyor:
"iyi biliniz ki, insan vücudunda bir çiğnem et parçası vardır. Bu et parçası iyi olursa bütün vücut iyi olur, bozuk olursa bütün vücut bozulur. Bu et parçası kalbdir.’"
Değerli mü’minler!
İslâm’ın beş esasından biri olan zekat da bir çeşit manevî temizliktir. Zekat, Kur’an-ı Ke
Rim’in ifadesi ile servetin içinde yoksulun hakkıdır ve aynı zamanda servet için bir kir ve lekedir. Diğer taraftan servet sahibinin gönlü de cimrilik gibi hasis huyla kirlidir. Maldaki bu lekeyi, gönüldeki bu kiri yalnız zekat temizleyebilir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de; "(Sevgili Peygamberim) Servet sahiplerinin mallarından zekat al. Zekat onların mallarını temizler ve vicdanlarını arıtır.’"’" buyurulmuş ve zekatın bu özelliği ifade edilmiştir.
Dînî görevlerini bütünüyle ihmal eden bazı kimseler, kendilerini savunurken kalblerinin temiz olduğunu söylerler. Ancak şu gerçeği de görmemezlik-ten gelirler. Bir kabda ne varsa dışarıya o dökülür. Bulanık su ile dolu olan bir kaptan berrak su dökülmez. Bunun gibi kalbi temiz olan bir kimsenin bu temizliği bütün organlarına yansımalıdır. Çünkü organlar kalbin tercümanı durumundadır. Kalbi temiz olan kimsenin elinden ve dilinden insanlar rahatsız olmazlar, olmamalıdırlar. Diliyle elleri ve gözleri ile başkalarını inciten, zarar veren bir kimsenin, "kalbim temizdir" demesi bir anlam taşımaz ve gerçeği yansıtmaz.
Kulun işlediği günah kalbinin kirlenmesine ve kararmasına sebebtir. Nitekim Peygamberimiz; "Kul bir günah işlediği vakit kalbinde siyah bir nokta, bir leke yapar. Eğer tövbe edip vazgeçer, mağfiret dilerse kalbi temizlenir ve parlar. Döner tekrar yaparsa o leke artar, nihayet kalbini ele geçirir, işte Kur’anda Allah’ın zikrettiği: "Hayır hayır, onların kazandığı günahlar kalblerinin üzerine rân-pas olmuştur." âyetin-deki ran budur." buyurmuştur.’""
Kalbi bu günah kirinden ancak tövbe temizler. İşlenen günaha pişmanlık duyarak tövbe eden ve Allah’tan bağış dileyen kimsenin kararan kalbi tekrar aydınlığa kavuşur. Kıyamet gününde insana fayda verecek olan böyle günahlardan arınmış bir kalb ile Allah’ın huzuruna gelmek. Nitekim Allah’ın dostu olma şerefi ile şereflenmiş bir Peygamber olan İbrahim aley-hi’s-selam’ın duasının hikaye edildiği Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor: "İbrahim aley-hi’s-selam: ’(Allah’ım) İnsanların dirilip huzuruna gelecekleri gün beni utandırma. O gün ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak Allah’a temiz bir kalb ile gelenler (o günde fayda bulur;."""
Bir şair de bu konuda ne güzel söylemiş:
"Sanma ey hâceki senden zer-u sim isterler,
Yevme lâ yenfau de senden kalbi selim isterler."
Sanma senden altın ve gümüş isteyecekler. Hiç bir şeyin fayda vermediği kıyamet gününde sadece senden kötülüklerden arınmış bir kalb isteyecekler.
Maddî Temizlik
Maddî temizlik, kişinin üstünü, kılık ve kıyafetini, oturduğu-yattığı yeri ve çevresini her türlü kir ve pisliklerden temiz tutması, başkasını rahatsız edecek görüntülerden uzak durmasıdır.
Her konuda olduğu gibi temizlik konusunda da örnek alacağımız ve öğütlerine uyacağımız insan, Peygamberimizdir. O, temizlik bilmeyen bir toplum içinde dünyaya geldiği halde herkesin dikkatini çekecek şekilde temizliğe, kılık ve kıyafet düzgünlüğüne özen gösterirdi. Temizliğe riayet etmeyenleri, bozuk kılık ve kıyafetle dolaşanları ve çevresini kirletenleri gördüğünde bundan rahatsız olur ve bu kimseleri uyarırdı,
Ebû-Ahvas (r.a.) adındaki sahabi şöyle demiştir: "Ben perişan bir kıyafetle Peygamberimizin huzuruna geldim. Peygamberimiz beni o halde görünce:
-Malın yok mu? diye sordu. Ben:
- Var dedim, Peygamberimiz;
- Neyin var, dedi. Ben: Devem var, koyunum var,
atım var, hizmetçim var, dedim. Bunun üzerine Peygamberimiz:
- "Madem ki Allah sana varlık verdi, Allah’ın bu nimet ve ikramı üzerinde görünsün." buyurdu. Peygamberimiz:
Cabir (r.a.) de şöyle demiştir: Peygamberimiz, saçları birbirine karışmış bir adam gördü ve:
"Bu adam saçlarını düzene sokacak bir şey bulamıyor mu?" buyurdu. Elbisesi kirli bir adamla karşılaştı da: "Bu adam elbisesini yıkayacak su bulamaz mı?" buyurdu."1’
Hz. Aişe validemiz anlatıyor: Peygamberimizin zamanında Medine’nin çevresinde bulunan insanlar Cuma namazına gelirlerdi. Sırtındaki yün elbiseleri toz toprak içinde olurdu ve bu toz toprak vücutlarına siner, bedenlerinden ter kokusu çıkardı. Bir defa Peygamberimiz benim yanımda iken bunlardan bazıları huzuruna geldi. Peygamberimiz onların bu durumundan rahatsız oldu ve:
"Bari bugün (için olsun) yıkamanız (da öyle Cumaya gelseniz)","4’ buyurdu. İbn Abbas (r.a.) anlatıyor: Peygamberimiz iki kabrin yanından geçiyordu, şöyle buyurdu: "Bunlar azap görüyorlar. Hem de (kendilerince ) azap görmeleri büyük bir şey için değildir... Evet günahları büyüktür. Biri idrardan sakınmaz, iyice temizlenmezdi. Diğeri de koğuculuk eder gezerdi.’*’^
Çevrenin kirletilmemesi, temiz tutulması konusunda da Peygamberimizin uyarıları vardır. Ebû Hureyre (r.a.)’nin rivayetinde Peygamberimiz: "Çok lanet ettiren iki şeyden sakının." buyurdu. Kendisine:
- Bu çok lanet ettiren iki şey nedir, ey Allah’ın Resulü diye sordular, Peygamberimiz:
"insanların yoluna ve gölgesine (gölgelendikleri yere) büyük abdest yaparak kirletenlerdir""6" buyurdu.
Araplar çevre temizliğine riayet etmezler, yerlere tükürür, hatta camilerde bile ibadet esnasında bu gibi hareketlerde bulunurlardı. Peygamberimiz bu kötü adetten son derece tiksinirdi. Bir defa Peygamberimiz yerin böyle kirletildiğini görmüş, son derece hiddetlenmiş yüzü kızarmıştı. Bunun farkına varan bir kadın, hemen ortalığı temizlemişti. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Ne iyi oldu"ım buyurdu.
Peygamberimizin mescidi muntazam silinir, süpürülürdü. Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: (Ümmi Mihcen adında) bir kadın Peygamberimizin mescidini süpürürdü. Vefat etti (fakat öldüğünü Peygamberimize bildirmediler.) Peygamberimiz kadını göremeyince: "Kadın ne oldu?" diye sordu. Öldü, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Bana ölümünü haber vermeli değil miydiniz?" buyurdu. Sonra da kabrinin başına varıp ona dua etti.1181
Peygamberimizin özellikle kadının mezarına gidip orada ona dua etmesi, kadının mescidi temizlemesinden memnun olduğunun ifadesi idi.
Peygamberimiz diş temizliğine de çok önem verirdi. Hz. Aişe’ye, Peygamberimiz evine girdiği vakit ilk işe nereden başlardı? diye sorulmuş, misvaktan (misvak ile dişlerini temizlemekten) cevabını vermiştir."91
Peygamberimiz her fırsatta dişlerini temizler ve; "Misvak hem ağzı temizler, hem de Hakkın rızasını kazandırır"1’"’ buyururdu.
Peygamberimiz dişlerini temizlemeyenleri gördüğünde de; "Size ne oluyor da dişleriniz sararmış olduğu halde yanıma geliyorsunuz? Misvak kullanınız"12" diyerek uyarırdı.
Misvak kullanmaktan maksat, hadis-i şerifte de ifade buyurulduğu üzere, dişleri temizlemektir. Misvak, diş fırçası, bunlar olmadığı zaman parmaklarla da bu temizlik yapılabilir. Peygamberimizin, misvakın önemini gösteren bir başka hadis-i şerifi de şöyledir:
"Misvak kullanılması hakkındaki öğütlerim artık çoğa vardı. (Dinleyip itaat etmek gerek). ,22)
"Vücutla ilgili bir başka temizlik de, koltuk altlarını temizlemek, etek traşı olmak ve tırnakları kesmektir. Peygamberimiz buyuruyor: "Fıtrat beştir (insanın yaratılışı gereği beş âdete riayet etmesi gerekir): "Sünnet olmak, etek traşı olmak, koltuk altlarını temizlemek, tırnakları kesmek ve bıyıkları kısaltmak. "|23)
Enes (r.a.) diyor ki: "Bıyık kısaltmak, tırnak kesmek, koltuk altlarını yolmak ve kasıkları traş etmek hususunda bunları kırk geceden fazla bırakmamamız, bize süre olarak tayin edil-
Bu temizlikler gerektiği zaman yapılmalıdır. Ancak Enes (r.a.)’ın rivayet ettiği gibi kırk günü geçmemelidir.
Değerli müminler, temizliğin her çeşidine dinimizin ne kadar önem verdiği, bir kısmına yer verdiğimiz ayet ve hadislerden anlaşılmaktadır. Yine bundan anlıyoruz ki, mü’minin en belirgin özelliklerinden birisi de temizliktir. Çünkü Peygamberimiz temizliğe büyük önem vermiş, şöyle buyurmuştur: "Allah, noksanlıklardan münezzehtir, dürüst ve doğru olan kulunu sever. Temizdir, temizliği sever, kerem sahibidir, iyiliği sever. Cömerttir, cömertliği sever. Çevrenizi temiz tutun, yahudile-re benzemeyin."a5)

1- Buharı, Bed’ül-Vahiy, 1.
2- Bakara, 222.
3- Tevbe, 108.
4- Müslim, Tahâre, 1.
5- Müslim, Birr, 10.
6- İhn Mâce, Zühd, 26; Tirmizi, Zühd. 17.
7- Müslim, Imare, 48.
8- Buharı, İman, 39; Müslim, Müsâ-kât, 20.
9- Tevbe, 103.
10- Tirmizi, Tefsiru l-Kur an, 75; lbn Mac e, Zühd, 29; Ahmet b. Hanbel, 212197. 11-Şuara, 87-89.
12- Ebû Dâvûd, Libas, 17
13- Ebû Dâvûd, Libas, 17
14- Buharı, Cuma, 15.
15- Buharı, Cenâiz. 89.
16- Müslim, Tahare, 20; Ebû Dâvûd, Tahare, 14.
17- Nesâî, Mesâcîd, 35.
18- Buhârî, Salât, 74.
19- Müslim, Tâhâre, 15.
20- Nesâî, Tahare, 5.
21- Mecmeu’z-Zevâîd, I, 221.
22- Buhârî. Cuma; 15.
23- Müslim, Tahare. 16.
24- Müslim, Tahare, 16.
25- Taç, III, 162.