Makale

YUSUF ZİYAEDDİN ERSAL

YUSUF ZİYAEDDİN ERSAL

Mustafa BEKTAŞOGLU

Değerli âlimlerimizden Yusuf Ziyaeddin Ersal, 1880 yılında Düzce’nin Karaca Hacımusa köyünde doğmuştur. Babasının adı Haşan, dedesinin adı Şahin’dir. Ataları Kafkasya’dan gelmişlerdir. Düzce’de Rüştiye’yi bitirdikten sonra Kastamonu ve İstanbul medreselerinde meslekî tahsilini tamamlamış, İstanbul Dersiâmı Nasuhizâde Mustafa Asım’dan, Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin’den icazet almıştır. Bilâhare Mısır’a gitmiş, Camiu’l-Ezher’de okumuştur. Hocaları arasında en meşhurları Mu- hammed Bahit, Abdurrahman Uleyş ile Mısır Müftüsü Muhammed Abduh’tur. Üstadın fikren yükselmesinde Muhammed Abduh’un büyük tesirleri olmuştur. 1906’da Camiu’l-Ezher’de tahsilini tamamladıktan sonra memleketine dönmüştür. İlk memuriyeti Düzce Bidâyet Mahkemesi Azalığı’dır. Daha sonra Eytam Müdürlüğü’ne tayin edilmiştir. 1920’de Düzce Müderrislik ve Müftülük vazifeleri kendisine verilmiştir. Kaderin şevkiyle gitmiş olduğu Bulgaristan’da misafir sıfatıyla kalırken, 1922 yılında Şumnu şehrinde açılan Nüv- vâp mektebine hoca olmuş, orada yeni fikirleriyle, geniş görüşleriyle ders okutmaktaki metodlanyla talebenin ve halkın sevgisini ve saygısını kazanmıştır. Nüvvab’ın lise ve yüksek kısımlarında 1948 yılına kadar hocalık yapmış, yüzlerce talebe yetiştirmiştir. Bir müddet Nüvvap Müdürlüğü’nde de bulunmuştur. Şumnu’daki Türk Daru’l- Muallimîn’inde ders okutmuştur.
Ersal’ın vaazları da pek canlı idi. Açık sözleri, derin görüşleri ile dinleyicilere dinî hakikatleri anlatmakta emsalsizdi. Taassuptan uzaktı. Dinî meseleleri inceler, tahkik eder, gerçeği ortaya koyardı. Son devrin İstanbul ulemasının taasubundan şikayetçi idi. Fatih hocalarından biriyle tefsir konusunda aralarında geçen münakaşaları anlatırken, medreselerde ilmin ne hale geldiğini acınarak söylerdi. Bid’atlerin, dinden olmadığı halde dine karıştırılan şeylerin şiddetle aleyhinde idi. Müslümanların temiz iman duygularıyla oynanmasına hiç tahammülü yoktu. Şeyh Ahmed Vasiyetnamesi adıyla halk arasında dolaşan hezeyannamenin reddine dair küçük risalesini böyle bir gayretle yazdı. Dini istismar edenlere çok kızardı. Bir defa, bir zatın mensuplarınca büyük bir kudsiyet atfedilen eserleri konuşurlarken “Onların tenkidini bana bırakın, onların ilmi bir hüviyeti olmadığını herkesin gözünün önüne sereyim” demişti.11’
Mahir İz, “merhum allâme Yusuf Ziyaeddin Ersal, sağ olsa beni daha on sene okutacak kadar kud- ret-i İlmiyesi vardır” itirafında bulunmuştur. Merhum Ersal hakkında rahmetli Haşan Basri Çantay Bey; “Ben ömrümde bu kadar büyük alim görmedim” demişti. Mısır’da tahsilini tamamlamış ve Yüksek İslâm Enstitüsü’nde Arapça öğretmenliği yapmış bulunan Ahmed Davu- doğlu üstadımız merhum Ziyaeddin Efendi’den hürmetle bahseder, kendisine Mısır usulü üstad manasına “şeyh” derdi.<2)
Yusuf Ziyaeddin Ersal, 1950 yılında Anavatan’a dönmüş, 1951’de Çaycuma Müftülüğüne, sonra Devrek Müftülüğü’ne nakil olunmuştur. Niğde, Altındağ (Ankara), Konya Müftülüklerinde bulunmuş, daha sonra Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere ve Dini Eserler İnceleme Kurulu’na alınmıştır. Bu vazifeleri sırasında birçok eserler hazırlamıştır. Ömrünün son aylarında Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı Kur’an-ı Kerim tercemesinin kontrol işleriyle meşgul olmuş, bu terceme Diyanet İşleri Başkam H. Hüsnü Erdem ile üstadın nezareti altında yapılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’in bizzat tercümesini isteyen dönemin Diyanetten sorumlu Devlet Bakanı Hayri Mumcuoğlu, Diyanete sık sık gelir ziyarette bulunurdu. Yine bir ziyaretinde Yusuf Ziyaeddin hoca Kur’an-ı Kerim tercümesini redakte ediyordu. Öyle bir çalışıyordu ki, yanıbaşında çalışmasını seyreden Bakan’dan haberi olmamıştı. Uzun bir bekleyişten sonra Ersal hocanın omzuna dokundu. Başını kaldırdığında Bakan’ı gördü ve ayağa kalktı. Oturmasını rica ederek kendisini rahatsız ettiğinden dolayı kendisinden özür diledi.13’
Üstad va’z etmekten büyük haz alırdı. İlk va’zını vaktiyle 1901 yılında Kastamonu’da Nasrullah Camii’nde yapmıştı. Orada bir kere daha va’z etmeyi arzuladığını söylerdi. Nihayet bu emeline de muvaffak oldu. İstirahatli olmasına rağmen Kastamonu’ya gitti, 14 Kasım 1961 salı günü Nasrullah Camii’nde en son va’zını yaptı. Düzce’ye dönmek üzere vasıta beklerken kalp sektesinden vefat etti. Kabri, Düzce’nin Karaca Hacımusa Köyü’ndedir.

Bulgaristanda basılan eserleri:
1- el-Kırâatü’1-Arabiyye (Arapça Okuma Kitabı)
2- İslâm Tarihi (iki cilt), 1932.
3- Ahlâk
4- ed-Dürrü’l-Muazzam (Seçme hadisler-Arapça), 1933.
5- Telhisü’l-Füsûl fı Usûl-i Ha- disi’r-Resül, 1941.
6- ed-Dürru 1-Müntekâh fi Şer- hi’l-Mirkât fi İlm-i Usûlu’l-Fıkh (Molla Hüsrev’in Mirkât’ına şerh- Arapça), 1941.
7- ed-Dürrü’l-Müntehâp (Arap Edebiyatı Tarihi, basımı noksan kalmıştır)
8- Tabiiyyûn, Dava ve Gayeleri (Cemaleddin Efganî’nin Darvin Na- zariyesi hakkındaki eserinin terce- mesi sayılabilir), 1923.
9- Vahdâniyet-i İlâhiyye Burhanları, 1930.
10- Vasiyyetü’l-İmam Ali li ibnihi’l-Hasan (Arapça), 1930.
11- Nuhbetü’l-Ezkar ve’d-De- avât, 1930.
12 Terbiye-i Diniyye, 1936. 13- Usûlü’l-Mer’iyye, 1937. Türkiye’de basılan eserleri:
1- Müslümanlıkta Taharet ve Namaz, 1959.
2- Cuma Günü ve Namazı, 1959.
3- Ve’l-Asr Sûresi’nin Tefsiri, 1960.
4- Vahiy ve Risâlet, 1960.
5- Şeyh Ahmed’in Vasiyyet- nâmesi’nin Tenkidi, D.İ.B. Yay. 1956. (Bu eser; Din İşleri Yüksek
Kurulu Üyesi Talat Karaçizmeli tarafından 1982 yılında sadeleştirilmiştir.)
6- Câmiu’l-Künûz (Ahlâki Hadislerden Seçmeler) Diy. İşi. Başk. Yay. 1960.

Basılmamış Eserleri:
1- Kürsi Ayeti Tefsiri
2- İhlâs-ı Şerif Tefsiri.
3- Fatiha Tefsiri.
4- Avrupa’nın Yüksek Fikir Sahiplerinin İslâmiyeti Takdirleri.
5- Kur’an-ı Kerim Tercemesi Hakkında Mukaddime.
6- Kadiyâni Mezhebine Reddiye.
7 - Avcılık Risalesi
1- Keskioğlu, Osman, “Büyük Bir Kayıp”, Diyanet işleri Başkanlığı Dergisi (1961), 263-264, TTK. Yay., Ankara-1962.
2- İz, Mahir, Yılların İzi, 357-358, Kitabevi Yay., İstanbul-1990.
3- Olayın tanığı Başkanlık emekli vaizi Mustafa Oztürk’ün özel notlarından.
4- İslâm Mecmuası, c: 5, sayı: 50, sayfa: 63, Kasım-1961.