Makale

GELECEĞİMİZİN TEMİNATI GENÇLİK

Başyazı

GELECEĞİMİZİN TEMİNATI GENÇLİK

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı

Gençler her toplumun geleceğidir.
Toplumlar, isteseler de istemeseler de maddi ve manevi müktesebatlarını ileride gençlere emanet etmek zorundadırlar. Bu Yüce Allah’ın koyduğu değişmez bir prensiptir. Dolayısıyla toplumlar, kendi değerlerine sahip çıkabilecek, onları yükseltip geliştirebilecek ruh ve beden sağlığına sahip fertler yetiştirmek ve böylece geleceklerini garanti altına almak mecburiyetindedirler. Aksi halde tarihin derinliklerine gömülmekten kurtulmaları bir hayli güçtür. Tarih bunun canlı misalleriyle doludur,
Bir toplumda, köklü ve kalıcı ıslah hareketine girişebilmek, başka bir ifadeyle toplum ve millet menfaatine yararlı işler yapabilmek, ancak toplumun bütünüyle, idealizmini ve heyecanını her zaman yüksek ve canlı tutan genç nesle inanması ve güvenmesiyle mümkün olabilir. Gençlerine güvenmeyen, onlara sorumluluk vermekten çekinen veya onları potansiyel suçlu gibi gören milletlerin başarıya ulaşmaları mümkün değildir. Tarihte başarılı olmuş büyük dava ve mücadelelerin hemen tamamının arka planında, genç neslin önemli katkılarını görmekteyiz. Hz. Peygamber, İslâm öğretilerini toplumla paylaşmaya başladığında, en büyük desteği genç nesilden almıştır. Hz. Ali, Zeyd b. Harise, Talha, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. Avvam, Musab b. Umeyr ve daha niceleri, yaşları henüz 20’nin üzerine çıkmadığı bir dönemde, Islâm davasına gönül verip onun kolu kanadı olmuşlardı. Hz. Peygamber Muaz b. Cebel’i 21 yaşında iken Yemen’e büyük sorumluluk gerektiren bir görevle, öğretmenlik yapmak ve hukukî meselelere bakmak için göndermiş, böylelikle onun müktesebatına ve performansına olan güvenini sergilemiştir. Bu örneklere bakıldığında İslâm mücadelesini, bir gençlik mücadelesi olarak isimlendirmek yanlış olmasa gerektir.
Ulus olarak bizim tarihimiz de, gençlere ait parlak başarı örnekleriyle doludur. Bilindiği üzere bir çağın açılıp bir çağın kapanmasına sebep olan İstanbul’un fethinde, başkumandan Fatih Sultan Mehmet’in yaşı sadece 21 idi. Ankara Savaşı yenilgisinden sonra dağılan Osmanlı Devleti’ni yeniden derleyip toparlayan kişi ise genç Sultan Çelebi Mehmet’tir. Keza, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın da ülkeyi düşman istilâsından kurtarmak için millî mücadeleye giriştiğinde, genç denebilecek bir yaştaydı. Ona tam olarak inanan ve güvenen millet, var olma ve yok olma mücadelesini kesin bir zaferle sonuçlandırmıştır. Bu örnekler, kendilerine güvenildiği ve sorumluluk verildiği takdirde, gençlerin de topluma yapabileceği büyük katkıların olabileceğini açıkça göstermektedir. Nitekim Atatürk "Gençliğe Hitabesinde-, toplumun geleceği için gençliğe her zaman önemli görevler düştüğünü, başarı için gerekli güç ve kuvvetin de kendi bünyelerinde mevcut olduğunu güzel bir şekilde dile getirmişlerdir.
Yüce Dinimiz İslâm, gençlerle ilgili olarak insancıl ve rasyonel bir tutum izlemektedir. Her şeyden önce İslâm gençleri kadın erkek ayırımı yapmaksızın 12-15 yaşına ulaştıklarında Yüce Allah’ın koyduğu hükümlerin muhatabı (dinen mükellef) kabu] etmekte böylelikle kendilerine en | büyük saygınlığı bahşetmektedir. Bilindiği üzere gençlerin karşılaştığı en önemli problemlerden birisi, dinlenmemek, dikkate alınmamak, tabir yerinde ise adam yerine konmamaktır. Gençler bundan hep şikayet ederler. Davranışları daha ziyade duyguların yönlendirdiği ve toplum hayatını şekillendiren kuralların sıkça çiğnendiği, bunun yanı sıra birtakım aşın eğilimlerin de sıkça rastlanıldığı gençlik dönemindeki enerji ve dinamizmin, olumlu istikametlere yönlendirilebilmesi için, bütün toplumların gençliğe büyük önem vermeleri gerekmektedir. Teknoloji sayesinde bütün dünyada İktisadî, kültürel, siyasî ve benzeri diğer hareketlilik ve değişimlerin hızlandığı ve buna paralel olarak değer yargıları ve hayat tarzlarında değişimlerin yaşandığı günümüzde, gençliğin çağın norm ve ihtiyaçlarına uygun olarak eğitimi diğer zamanlara göre çok daha fazla önem arz etmektedir. Biyolojik ve psikolojik gelişmenin meydana getirdiği değişikliklerin etkisindeki gençlik, bir de hızlı kültürel değişimlerin tesirine maruz kalınca, olayları değerlendirme ve kimlik sahibi olma hususunda genellikle bocalamaktadır. Gençlerde görülen birtakım yanlış davranışları, gençlerin gelişim özelliklerinde aramak ve bunlarla yakından ilgilenmek, onları kırıp dökmeden, anlayış ve hoşgörü içerisinde, bu tutumlarından vazgeçmelerini sağlamak yerinde olacaktır. Fert ve toplum hayatını düzenleyen hukuk kurallarının, din ve dinin tasvip ettiği kimliğin-, iletişim vasıtalarını kullanarak yaygınlaşan yabancı kültürel değerler tarafından değersiz görülmesi ve dışlanmak istenmesi, gençlerin huzursuz ve mutsuz olmalarına sebebiyet vermektedir. Huzur ve mutluluk arayan genç nesillerin; dinamizm ve enerjilerini, çeşitli çevrelerin etkisiyle toplumun onaylamadığı davranışlarda bulunarak heba ettikleri görülmektedir. Bu olumsuz durumun tabii sonucu olarak gençler arasında yaygınlaşan uyuşturucu ve alkol kullanımı; kendilerini, ailelerini ve çevrelerini değişik şekillerde etkileyen sapık akımlar (satanizm, anarşizm, vb.) dan etkilenenlerin sayısının artması; özellikle kentlerde yaşayan gençler arasında yaygınlaşan hırsızlık ve müessir fiil ile ilgili suçların çoğalması akl-ı selim sahibi herkesi derinden düşündürmektedir. Unutmayalım ki dinimiz İslam, gençlerin ilmen ve fikren yetiştirilmeleri, hür düşünme ve bağımsız teşebbüs kabiliyetlerinin geliştirilmeleri, sorunlarının anlayış ve hoşgörü ile çözümlenmesi hususlarında ebeveynlere ve topluma büyük sorumluluklar yüklemektedir. Şu halde gençliğin yetişmesinde ve sorunlarının çözümünde başta anne ve babalar olmak üzere eğitimciler, sosyologlar ve din bilginleri, kısacası toplumun her kesimi üzerine düşeni yapmak durumundadır.