Makale

MUCİZE MOLEKÜL: SU

MUCİZE MOLEKÜL: SU

Ahmet DEMİR

“Görmedin mi, Allah gökten su indirdi, böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz: Allah,, lütfedicidir, herşeyden haberdardır.1

Dünyamızın üçte ikisi hayat için özel olarak seçilmiş bir sıvıyla, "su’yla kaplıdır. Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların bedenleri %50- %95 oranında bu çok özel sıvıdan meydana gelir . Kaynama noktasına yakın sıcaklıktaki kaynaklarda yaşayan bakterilerden tutun da, erimekte olan buzulların üzerindeki bazı özel yosunlara kadar, suyun olduğu her yerde ve her sıcaklıkta hayat vardır. Yağmurdan sonra yapraklar üzerinde kalan bir su damlacığında bile binlerce mikroskobik canlı doğar, çoğalır ve ölür. Hiç su olmasa yeryüzü nasıl görünürdü? Şüphesiz her yer çölden ibaret olurdu. Denizlerin yerlerinde dipsiz ve ürkütücü çukurlar yer alırdı. Gökyüzü de bulutsuz ve çok garip bir renkte görülürdü.
Yeryüzündeki hayatın temeli olan suyun oluşabilmesi ise aslında son derece zordur. Öncelikle suyun bileşenleri olan hidrojen ve oksijen moleküllerini bir cam kabın içinde düşünelim. Bunları o kabın içinde çok uzun bir süre bırakalım. Bu gazlar kabın içinde yüzlerce yıl kalsalar, yine de su oluşturamayabilirler. Oluştursalar da çok yavaş olarak, mesela binlerce yıl gibi bir süre sonra kabın dibinde çok az miktarda su meydana gelebilir . Böyle bir durumda suyun bu derece yavaş oluşmasının sebebi sıcaklıktır. Oda sıcaklığında oksijenle hidrojen çok yavaş tepkimeye girerler.
Suyun mucizevî özellikleri
Su, kimyasal olarak pek çok olağanüstü özelliğe sahiptir. Her bir su molekülü hidrojen ve oksijen atomlarının birleşmesiyle oluşmuştur. Biri yakıcı, diğeri de yanıcı olan iki gazın birleşerek bir sıvıyı, hem de suyu oluşturmaları oldukça ilginçtir. Şimdi kısaca kimyasal olarak suyun nasıl oluştuğuna bakalım. Suyun elektrik yükü sıfır, yani nötrdür. Ancak oksijen ve hidrojen atomlarının büyüklüklerinden dolayı su molekülünün oksijen tarafı hafifçe eksi, hidrojen tarafı ise hafifçe artı yüklüdür. Birden fazla su molekülü bir araya geldiğinde artı ve eksi yükler birbirini çekerek "hidrojen bağı” denilen çok özel bir bağ oluşturur. Hidrojen bağı çok zayıf bir bağdır ve ömrü aklımızın kavrayamayacağı kadar kısadır. Bir hidrojen bağının ömrü, yaklaşık olarak bir saniyenin yüz milyarda biri kadardır. Ama bağlardan biri kırıldığında hemen bir diğer bağ oluşur. Böylece su molekülleri birbirlerine yapışırlar ve diğer taraftan zayıf bir bağla birbirlerine bağlandıklarından akışkan olurlar. Havalar çok soğuduğunda ırmaktaki suyun tamamı değil, sadece üst kısmı donar. Su, +40 C’de en ağır halindedir ve bu dereceye ulaşan su hemen dibe çöker. Suyun üzerinde ise "katman halinde buz" oluşur. Bu katmanın altında su akmaya devam eder ve +40 C canlıların yaşayabileceği bir sıcaklık olduğu için sudaki canlılar bu sayede hayatlarını sürdürür. Allah’ın suya vermiş olduğu tüm bu eşsiz özellikler, yeryüzünde canlı hayatının var olabilmesini mümkün kılan özelliklerdir. Kur’an’da Allah’ın insanlara sunduğu bu büyük nimetin önemi şöyle bildirilmiştir:
“Gökten suyu indiren O’dur. O’ndan hem size içecek vardır, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır.”2
Suyun akışkanlık mucizesi
Eğer suyun akışkanlığı, şu andaki devrinden biraz daha fazla olsaydı, kılcal damarlarımızdaki kan akışı için çok büyüt bir pompalama basıncı gerekecek, bunun sonucunda kılcal damar sistemi işlemez hale gelecekli. Kılcal damarların amacı, vücudun dört bir yanındaki hücrelerin her birine gerekli oksijen, enerji, besin, hormon gibi maddeleri taşıyabilmektir. Bir hücrenin, bir kılcal damardan yararlanabilmesi için de, ondan en fazla 50 mikronluk bir mesafe kadar uzak olması gerekir. (Bir mikron, milimetrenin binde biridir) Daha uzakta kalan hücreler olurca da. beslenemeyerek öleceklerdir. İşte bu nedenle, insan vücudu öyle bir şekilde yaratılmıştır ki. kılcal damarlar vücudun her bir parçasını ağ gibi sarar. Vücudumuzdaki ortalama 5 milyar kılcal damarın top? lam uzunluğu 950. 000 km.’yi bulur.
Bazı memelilerde. tek bir santimetrekarelik bir kas alanı içinde, 3000 tmıe açık kılcal damar yer alır. Örneğin insan vücudundaki en küçük kılcal damarlardan 10 bin tanesini yanyana getirsek, toplam kalınlıkları ancak bir kurşun kalemin kurşun kısmı kadar olur. Bu kılcal damarların çapı, 3-5 mikron arasında değişir. Bu da milimetrenin binde üçü ya da beşi demektir. Ancak elbette kanın bu kadar daracık damarlar arasında tıkanmadan ve ağırlaşmadan hareket edebilmesi, suyun yüksek akışkanlığı sayesinde mümkün olmaktadır. Prof. Michael Denton, bu akışkanlığın birazcık bile düşük olması durumunda kan dolaşım sisteminin hiçbir işe yaramayacağını şöyle anlatır:
"Bir kılcal damar sistemi, ancak kanalların içine pompalanan sıvının yüksek bir akışkanlığa sahip olması durumunda çalışır. Yüksek akışkanlık çok önemlidir, çünkü sıvının damar içindeki hareketi, sıvının akışkanlığına doğru orantı ile bağlıdır.
"Eğer suyun akışkanlık değeri biraz az olmuş olsa ve en küçük kılcal damarın çapı 3 mikron yerine 10 mikron olmak zorunda kalsa, bu kılcal damarlar, yeterli oksijen ve glikoz oranını ulaştırabilmek için (beslemeleri gereken kas) dokusunun neredeyse tamamını kaplayacaklardır. Açıktır ki, (bu durumda) geniş hayat formlarının dizaynı imkânsız hale gelecek ya da olağanüstü derecede sınırlanacaktır. Dolayısıyla, suyun hayata uygun bir temel dolabilmesi için, akışkanlığı şu anda sahip olduğu değerde olması zorunludur. Bir başka deyişle, suyun tüm diğer özellikleri gibi akışkanlığı da, hayat için olabilecek en ideal değerdedir. Sıvıların akışkanlıkları arasında milyarlarca kat farklılıklar vardır. Fakat su. bu milyarlarca farklı akışkanlık değeri içinde tam olması gereken değerle yaratılmıştır. Elbette suyun akışkanlığını tam olması gereken değerde yaratan Yüce Allah’tır. Kuranda, Allah’ın yaratması ile ilgili bir ayette şöyle buyurulmaktadır:
“O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "ol" der, o da hemen oluverir.”3

1-Hac, 63.
2-Nahl, Sûresi, 10-11.
3-Bakara, 117