Makale

Türkiye Etrafındaki Haçlı Zihniyeti ve Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi

Türkiye Etrafındaki Haçlı Zihniyeti ve Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi

Mustafa EVRAN
KKTC Cumhurbaşkanlığı Danışmanlık
ve Siyasi İşler Müdürü

Yunanlıların Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlıklarını kazandıkları 1820’li yıllardan, hatta daha önceki tarihlerden beri, Yunan milli hedefleri ve özellikle “Mega- lo idea" (Büyük Yunanistan Ülkü- sü)’nün gerçekleştirilmesi çabaları doğrultusunda, Yunan Ortodoks Kilisesi’nin maddi ve manevi açılardan önemli bir işlevi olmuştur.
Yapısı itibariyle büyük ölçüde “Özerk” olması, kendi topraklarına ve bağımsız ekonomik kaynaklarına sahip bulunması, Yunan Ortodoks Kilisesi’nin bir anlamda “DEVLET İÇİNDE DEVLET” konumuna sahip olmasını sağlamaktadır. Kilisenin eğitimdeki ağırlığı da dikkate alındığında, Yunan ulusal politikalarında ne denli etken bir rol üstlenmekte olduğu tartışılmaz bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır.
Aynı durum, Yunan Ortodoks kilisesi ile çok yakın ilişkiler içerisinde olan Kıbrıs Rum Ortodoks kilisesi için de geçerlidir... Nitekim, Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması fikrini (yani enosis’i) ilk kez ortaya atan ve Kıbrıs Rumlarını bu ulusal hedef doğrultusunda kışkırtarak teşvik eden, Rum Ortodoks Kilisesi olmuştur. 1960’da kurulan ve Türklerle Rumların eşit siyasi ortaklığına dayanan müşterek “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin ilk cumhurbaşkanı’nın bir papaz (Başpiskopos Makarios) olması da, Kilise’nin Rum toplumu üzerinde ne denli etkili olduğunun açık göstergesidir. Nitekim, aynı zamanda Kilise’nin başı ve “ruhani lideri” de olan Makarios, Ortaklık Cumhuriyeti kurulduktan 3 yıl sonra, 21 Aralık 1963’te, Türkleri imha amacıyla hazırlattığı Akritas planı’nı uygulamaya koymuş ve Kıbrıs Türkleri’ne karşı bir “Etnik Temizlik” operasyonu başlatarak, enosis’i gerçekleştirme amacıyla ortaklık Cumhuriyeti’ni Silah zoruyla yıkmıştır.
SLAV-ORTODOKS “HAÇLI” ÇEMBERİ
Türkiye Cumhuriyeti, halen bir “Slav-Ortodoks Çemberi” ile kuşatılmış durumdadır.
Özellikle Yunanistan, Güney Kıbrıs, Bulgaristan, Sırbistan ve Rusya Federasyonu’ndaki Hristi- yan Ortodoks Kiliseleri, her ne kadar kendi aralarında bazı çekişmeler ve karşıtlıklar bulunsa dahi, genel olarak Türkiye’nin milli çıkarlarına karşıt politikaların yürütülmesinde ortak bir noktada birleşmektedirler. Bunlara Ermenistan’da faaliyet gösteren ERMENİ KİLİSESİ’nin Türkiye karşıtı faaliyetleri de eklendiğinde ve özellikle dış ülkelerdeki (ABD’deki) lobicilik faaliyetleri dikkate alındığında, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Hristiyan Ortodoks bağnazlığı ile kuşatılmış olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Kuzey ve Güney Amerika Ortodoks Metropoliti
Yakovos’un, Yunan lobi örgütü AHEPA ile yakın işbirliği içerisinde olduğu da bilinmektedir.
Türkiye’nin etrafındaki ülkelerde faaliyet gösteren kiliselerin, bulundukları ülkelerin Türkiye’ye yönelik ulusal politikalarının belirlenmesinde yadsınamayacak ölçüde rolleri vardır. Lozan antlaşması hükümleri uyarınca İstanbul’daki Patrikhane’nin konumunu muhafaza etmiş olması ise, çevre ülkelerdeki ortodoks kiliselerinin Türkiye’ye yönelik düşmanca yaklaşımlarında bir nevi "moral dayanak’ ve destek oluşturmaktadır. Patrikhanenin halihazırdaki konumu itibariyle pasif ve tarafsız görünmeye çalışması, bu kurumun uzun vadede potansiyel bir tehdit unsuru olmaktan soyutlamamalıdır.
Özellikle Yunanlıların İstanbul’dan hala “Konstantinopolis” olarak bahsetmeleri ve komşu ülkelerdeki bazı kiliselerin İstanbul’daki Metropoliti “Ortodoks Dünyası’nın Lideri" olarak kabullenmeleri, Yunanlıların İstanbul’u er ya da geç geri alma emelleri de eklendiğinde, Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik ulusal tehditlerin değerlendirilmesinde, önemle dikkate alınması gereken bir husustur.
“Kardak krizi” sırasında Yunanlıların bu adacıklardan birine sembolik olarak Yunan bayrağı, bir çocuk ve keçilerin yanısıra bir de “Papaz” çıkarmaları, Yunanistan’da Kilise’nin rolünü göstermesi açısından ibret verici bir örnektir.

KIBRIS SORUNU VE KİLİSE NİN ROLÜ
1931 Rum Ayaklanması
İngiltere 1878 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndan Ada’yı kiralayıp devraldıktan sonra, Rum Ortodoks Kilisesi’nin Enosis faaliyetleri daha da artmıştır. Kili- se’nin Kıbrıs Rumlarının eğitim sistemindeki ağırlığı ve geleneksel Pazar ayinlerinde papazlarca yapılan kışkırtıcı konuşmalar neticesinde, Rumlar 1931 yılında bir isyan başlatarak İngiliz Valisi’nin Lefkoşe’deki konağını yakmışlar, ancak isyan bilahere İngiliz yönetimi tarafından bastırılmıştır.

1950 ENOSİS Plebisiti
Kıbrıs’ta devamlı olarak ENO- SİS doğrultusunda faaliyet gösteren kilise, yine İngiliz yönetimi sırasında 1950 yılında bir ENO- SİS PLEBİSİTİ (referandum) düzenlemiştir. Sözkonusu plebisit, İngiliz Yönetimi’nin karşı olmasına ragmen kiliselere konan sandıklarda gerçekleştirilmiş ve bu referandumda Rum halkının %96’sı ENOSİS’e “Evet" demiştir. Sonuçta, Ada’daki İngiliz koloni idaresi, kilise önderliğinde yapılan bu plebisit’i geçersiz saymış, kabul etmemiştir.

1955-58 EOKA Saldırılan
İngiltere sömürge idaresi’ne karşı sözde “bağımsızlık” amacıyla 1 Nisan 1955’te faaliyete geçen, ancak asıl gayesi Enosis olan Rum tedhiş örgütü Eoka Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi tarafından maddi ve manevi olarak desteklenmiş, Eoka’nın teşkilatlanmasında ve faaliyetlerini sürdürmesinde Kilise’nin büyük rolü olmuştur.
Azılı Türk düşmanı ünlü Rum tedhişçi Nikos Sampson’un önce Ingilizlere sonra da Türklere saldırı amacıyla kullandıkları silah ve el bombalarını papazlar tarafından önceden “takdis edilmiş” olduğunu yansıtan fotoğrafları, yıllar sonra bizzat Rum basınında yayınlanmıştır.

1963 “Etnik Temizlik” Girişimi
Sırpların birkaç yıl önce Bosna’daki müslümanlara karşı giriştikleri “etnik temizlik” kampanyasını 1963-74 yılları arasında Rumlar, Kıbrıs’ta Türklere karşı uygulamaya çalışmışlardır. Bu çerçevede, bizzat Başpiskopos Mkarios’un zamanın Rum İçişleri Bakanı Yorgacis’e (kod adı Akri- tas) hazırlatmış olduğu ve Türk’leri topyekün imhayı amaçlayan AKRİTAS PLANI 21 Aralık 1963’te uygulamaya konulmuş, ada sathında yaşayan Türklere karşı silahlı saldırılar başlatılmıştır. Bu saldırılara Rum papazlar da ellerinde silahlarıyla fiilen iştirak ederek önayak olmuşlardır.

Kilise’nin Rum Silahlanmasına Katkıları
Rum Ortodoks Kilisesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin günde 2 milyon ABD Doları’na varan silahlanma çabalarında doğrudan maddi katkı sağlamakta, ayrıca Pazar ayinlerinde kiliselere konan bağış sandıklarıyla Rum halkından para toplanarak, Rum silahlanması sürekli olarak teşvik edilmektedir. Rumların ulusal günlerinde yapılan askeri geçit törenlerinde Rum Yönetimi Lideri ile Başpapaz protokol platformunda selamı müştereken almaktadırlar.

Sınır Olayları ve Papazlar
Özellikle şimdiki Rum yönetimi lideri Klerides son başkanlık seçimlerini kazandıktan sonra, Rumların KKTC sınırlarına yönelik yürüyüş, saldırı ve sınır delme eylemleri yoğunluk kazanmıştır. Nitekim, Klerides’in seçimleri kazandığı akşam, partisi DİSİ yandaşları ve kendisini destekleyen gruplar Lefkoşe’nin Rum kesimindeki Eleftherla (özgürlük) meydanında ellerinde Yunan bayrakları ile toplanmışlar ve “haydi hemen sınırlara koşalım!” şeklinde sloganlar atmışlardır. Bunu takip eden günlerde, Rum yönetiminin de teşvikiyle KKTC sınırlarına yönelik Rum sınır-delme eylemlerinde büyük artış gözlenmiş, bu eylemlerde başı çekenler arasında yine kilise ve papazların başrolü oynadıkları tesbit edilmiştir. Lefkoşa’daki bir sınır eylemi sırasında KKTC sınırlarını ihlal etmeleri nedeniyle KKTC günvenlik makamlarınca tutuklanarak gözaltına alınan 3 Rum papaz, BM barış gücü’nün girişimiyle serbest bırakıldıktan sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine dava açmışlar ve güvenlik görevlilerimizce “sakalları çekildiği” gerekçesiyle tazminat talebinde bulunmuşlardır.

Sonuç
Ada’da Rumların Enosis faaliyetine öncülük ederek Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasına sebebiyet veren kilise, Kıbrıs’ta barış karşıtı işlevini halen de sürdürmekte, Rum yönetiminin ulusal politikalarına büyük ölçüde yön vermeye devam etmektedir.
Nitekim, Başpiskopos Hrisostomos “Beşparmaklar’a, Girne’ye, Güzelyurt’a ve Karpaz’a Yunan bayrağı dikinceye kadar mücadeleyi sürdüreceklerine” dair açık beyanatlar vermektedir.
Bosna-Hersek’te müslüman Boşnaklara karşı uygulanan “etnik temizlik” kampanyası sırasında, uluslararası kuruluşlarca yasaklanmış olmasına ragmen, Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi’nin cani Sırplara nakit para ve silah yardımında bulunduğu tesbit edilmiştir.
Kıbrıs Rum eğitim sisteminde dün olduğu gibi, bugün de belirleyici bir rol oynayan kilise, Türk ve Türkiye düşmanlığını teşvik edici ve yönlendirici politikasıyla, Kıbrıs sorununun 40 yıla yakın bir zamandır çözümlenmemiş olmasında Rum siyasi liderliği ile işbirliği içinde, olumsuz bir role sahip olmaya devam etmektedir. ♦