Makale

BERAT KANDİLİ MESAJI

BERAT KANDİLİ MESAJI

Ramazan ay mm müjdecisi olan ve Yüce Allah’ın rahmet ve merhametinin normal zamanlardan daha fazla tecelli edeceğine inandığımız Berat Kandili’ni bir kere daha idrak etmiş bulunuyoruz.
Aslı ‘BERAET” olan ve dilimizde “BERAT” olarak kullanılan bu kelime lügatte. “Borçtan, hastalıklardan, suç ve cezadan kurtulmak” dini literatürde ise; “Günahlardan arınmak, temize çıkmak, İlâhi af ve rahmete nail olmak” manalarını ifade eder.
İslâm aleminde asırlardan beri kutlanan bu gece; Allah’ın emir ve yasaklarına gerektiği şekilde uymadığı için pişmanlık duyanların; Allah’ın engin rahmet ve mağfiretine sığınma imkan ve fırsatına kavuşacakları istisnai bir zaman dilimidir.
Kur’an-ı Kerim’in ; “İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O’dur.” (Furkan: 62) ayet-i kerimesinde ifad edildiği gibi her doğan güneş, faydalı bir insan, iyi bir kul olma yolunda insana yeni bir fırsat verir. Peşpeşe gelen gece ile gündüzler, aylar ve mevsimler, insana farklı duygular yaşatır ve insanı durağanlıktan, ataletten kurtarır. İşte Şaban ayının 15. gecesine rastlayan Berat Kandili de ömür zincirinin halkaları arasındaki anlamlı bir bölümdür. Aynı zamanda Ramazan ayının müjdecisi olan bu gecede, geçmiş ömrümüzün muhasebesini yapma, kalan ömrün insan vasfına ve iyi bir müslümana yakışır bir şekilde geçirilmesi için karar verme ve plan yapma imkanı vardır.
Zaman, her birimiz için değerli bir mefhumdur. Kandil geceleri, ömür yapraklarımızın birer birer koptuğunu, son Berat Kandilinden bu yana bir yıl daha yaşlandığımızı adeta bizlere ikaz etmektedir. Bu ikazlardan ders alabilenler ve her anın, her zaman dilimin gereğini yapabilenler, hayatlarının sonunda pişman olmayacaklar, nedamet duygulan yaşamayacaklardır.
Dünyada ve aziz vatanımızda olup bitenler, kandillere ayrı bir anlam kazandırmaktadır. Özellikle 17 Ağustos’ta Marmara Bölgemizde, 12 Kasım’da da Bolu, Düzce ve Kaynaşlı’da yaşadığımız deprem felaketi, milletçe hepimizi derin acılara boğmuş, tarifi kabil omayan duygulara sevk etmiştir. Depremden maddi anlamda etkilenmeyen yerlerde yaşayan vatandaşlarımız da söz konusu depremi gönül dünyalarında yaşamışlar, herkes gücü nispetinde yardım yapabilmek ve depremzede kardeşlerimizin sıkıntılarını paylaşabilmek için seferber olmuştur. Depremin açtığı yaraların maddi imkanlarla sarılmasının yanısıra, dua ve niyazlarla Yüce Allah’a yönelmek, O’na sığınmak, O’ndan yardım dilemek, her birimize manevi bir güç verecek, geleceğe dair ümitlerimizi güçlendirecektir.
İnsan olarak günahsız, hatasız ve kusursuz olduğumuzu iddia etmek mümkün değildir. Günlük hayattaki davranışlarımızın Kur’an-ı Kerim’e uygunluğunu değerlendirdiğimizde hergün birçok günah işlediğimizi görebiliriz. Ancak bütün varlıklara merhameti sonsuz olan Yüce Allah, kalplerimizi karartan günahlardan kurtulmamız için tevbe yolunu açmış ve bizi tevbe etmeye çağırmaktadır.
“Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter...”
(Tahrim: 8)
Tevbe sadece belli günahları işleyenlerin başvuracağı bir af kapısı değil, herkesin yapması gereken bir ibadettir. Sevgili Peygamlerimiz “Ben günde 70 kez tevbe ederim” derken bu gerçeğe işaret etmektedir.
Bu itibarla; idrak ettiğimiz Berat Kandili’ni eşsiz bir fırsat bilelim ve hayatımızın son kandili gibi kabul ederek “Rahman’ın kulları onlardır ki...” (Furkan: 63) ayetinde özellikleri belirtilen ve övülen kimselerden olmak için gayret gösterelim.
Belalardan, musibetlerden, felaketlerden ve afetlerden bizleri koruması için “Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O haddi aşanları sevmez. İslah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Hem endişe, hem de ümit ile O’na yalvarın. Muhakkak ki Allah’ın rahmeti iyi kimselere yakındır.” (A’raf: 55-56) ayet-i kerimelerinde belirtildiği şekilde dua edelim.
Birbirimizi sevmedikçe olgun mü’min olamayacağımızı; dedikodu, iftira, kin, nefret ve düşmanlık besleme gibi kötü huylan terketmeden fert ve toplum olarak huzura kavuşamayacağımızı; israf, tembellik, haksız kazanç sağlama vb. davranışları bırakmadan da ülkemizin kalkınamayacağım idrak edelim.
Binlerce kardeşimizin ölmesine, yaralanmasına, ve evsiz barksız kalmasına sebebiyet veren ve insanlarımızı derin üzüntülere sevkeden deprem felaketinden etkilenmiş kardeşlerimizi de bu gecede unutmayalım. Onlara sabır, güç ve kuvvet vermesi, ülkemizi felaketlerden koruması için Allah’a dua edelim. Yaklaşan kış mevsimini göz önüne alarak maddi yardımlarımızı devam ettirelim.
Tarih bize; tasada ve kıvançta bir araya gelemeyen, felaketlerde yardımlaşmayan, şu veya bu sebeple fertleri kamplara ayrılmış toplulukların yaşamasının, ülkenin muhafazasının ve devletin bekasının mümkün olmadığını göstermektedir. Bu gecenin manevi aydınlığını fırsat bilerek farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak birbirimize hoşgörüyle yaklaşalım; barışalım, kucaklaşalım, kaynaşalım.
Milli birlik ve beraberliğimizin devamı için, bizi birbirimize düşman eden, bizleri üzen ve düşmanlarımızı sevindiren fitne ve fesada yol açan davranışlardan uzak duralım.
“Deki: Duanız olmadıktan sonra Rabbinı sizi ne yapsın?...” (Furkan: 77) hakikatini göz önünde bulundurarak, bu gece Allah’a yalvanrken ülkemizin ve milletimizin mutluluğu ve geleceği, her türlü doğal felaketlerden korunması, birlik ve beraberliğimizi zedeleyen tutum ve davra- nışlann bitmesi, bütün insanlığın banş ve hidayeti, dünyanın değişik bölgelerinde akan kanın durması, milletimizin yükselmesi ve ilerlemesi, devletimizin ilelebed bekâsı için dua edelim.
Bu duygu ve düşüncelerle, milletimiz ve yurtdışında yaşayan vatandaş ve soydaşlarımız ile bütün İslam Âleminin “Berat gecesini” en içten dileklerimle kutlar, mübarek gecenin insanlığın, barış, huzur ve saadetine, bütün müminlerin günahlardan beratına vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ederim.

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanı