Makale

Tarih İçinde Türk Ahlak ve Terbiyesi

Yılmaz ÖZTTUNA

Tarih içinde TÜRK AHLÂK VE TERBİYESİ

Türkler İslâm’a, diyebilirim ki, bir müeddeb kavim olarak dahil oldular. 924 senesinde Saltık Buğra Han, Abdülkerim ismini aldıktan ve İslâm’ı, hakanlığının tek resmî dini olarak kabul ettikleri zaman Türklerin İslâm ahlâkına pek aykırı bir yaşayış içinde olmadıkları bilinmektedir.
Misalleri şudur: Eski Türkler domuz beslemez, domuz yemezlerdi.
Eski Türklerde kadının namusu mühim bir meseleydi, bekâret mefhumu vardı. Meselâ Moğollarda bekâret mefhumu yoktu ve kadınları misafirlerine ikram ederlerdi.
Bu inanış içinde İslâm’a dahil olmalarıyla İslâm’ın yüksek ahlâk telakkilerini kolaylıkla, samimiyetle benimsediler. ,
Anadoluya geldikten sonra, Türkiye Devletini kurdular. Bir Selçuklu-Osmanlı ahlâkı, terbiyesi, terbiye sistemi doğdu.
15 ve 16’ncı asırlarda Osmanlı toplumunun örnek ahlâk oluşturduğunu sadece bizim kitaplarımız değil, batılı kaynaklar da yazmışlardır. Bu dönemde "dilenci" olmadığı; "cinayet" vakasının yok denecek kadar az olduğu; "kavga, gürültü" olmadığı, yüksek sesle ko-nuşulmadığı gibi özellikler, batılı seyyahlara ifade edilmektedir.
Devletin yapısının bozulmasıyla birtakım bozukluklar da; 16’na asrın sonlarında, 17 ve 18’inci asırda yavaş yavaş bünyeye giriyor. Kültür değişmesiyle yeni bir sistemin gelişini görüyoruz. Avrupa medeniyetinin, klasik Osmanlı Medeniyetine tesirleri, gündelik yaşayışta, a-dâbı muaşerette kendini göstermeye başlıyor.
1911’de başlayan devamlı harpler. Türk şehirlerini, kasabasını, köyünü yaktı, yıktı. Türk eserlerini azalttı, Türk ailesini dağıttı, Türk ahlâkını bozdu. Bu yalnız Osmanlıya has bir durum değil. Birinci Cihan harbi bütün dünyada ahlâkî bir gerilemeye sebep olmuştur.
Cihan harbiyle birlikte 20-30 hatta 40 kişilik konak hayatı dağıldı. Yavaş yavaş apartman hayatı başladı. Dinî duygular zayıfladı. Din sahasında bir boşluk oldu.
Bugün 60 ayrı devleti gezme imkânına sahip oldum. Ve gözlemim şu: Bütün dünyada ahlâkî gerileme olmuştur. 1950 senesinde Paris’e gitmiştim, 20 yaşındaydım. Hiç kimse bana "mösyö "süz hitap etmedi. Ve gerçekten iyi bir terbiye anlayışına sahiptiler. Ama bugün öyle mi? Paris’in sokaklarındaki pisliklerden, birbirlerine hitap tarzlarına, yürüyüş şekillerine kadar çok şey değişmiş. Newyork, Londra, Washington da aynısı. Birçok mahallelerine giremezsiniz.
Buna paralel Türk ahlâkında da bir gerileme söz konusu.
Sonuçta şunu söylemek lâzım. Biz büyük bir kültür değişikliği geçirdik Bin senelik bir kültürü bir kenara koyup, yepyeni bir kültür ithal ettik Tanzimatla gelen bu iki kanadı kültürün bir kanadını Batı kültürü, bir kanadını Doğu kültürü teşkil ediyordu. Bu iki kanadı aynı tonda, aynı karakterde muhafaza etmeye çalıştık uzun süre. Ancak bu kanatlardan bir tanesi tama-mıyla kesildi. Herşeyimizi değiştirdik Çocuklarımız dünkü şairleri, romancıları okuyamaz hale geldi. Bugün neslimiz 50 sene evvelki edebiyatını okuyamıyor, o dili bilmiyor. Tabiî böyle bir dejenerasyon i-çjnde birtakım değer yargılan üretildi. Bunun sonunda toplumumuz; özellikle hızlı iletişim ve etkileşimin de tesiriyle etkilendiği batının geçici ve moda olan, bizim olmayan ahlâk ve kültür sisteminin sancılarını çekmektedir. Ancak geleceğe umutla ve güvenle bakmalıyız. Temelinde, mayasında yüce bir ahlâk anlayışı olan bir milletin, dinin mensupları olarak bu badireyi de kısa zamanda atlatacağımız ümidini taşıyorum. Buna mecburuz.

“Bir büyük kültür değişikliği geçirdik..
Çocuklarımız dünkü şiirlerimizi, romanlarımızı okuyamaz hale geldi...”