Makale

Tarihimizde Ağustos

Tarihimizde Ağustos

Muammer YILMAZ

Gönüllerin coşup, kanların korlaştığı, şifanın ve bereketin doruk noktasına çıktığı Ağustos, Türk’ün de kutsal ayıdır. Yüce Yaratıcı Ağustosu biz Türkler için yaratmıştır desek mübalağa etmiş olmayız, öyle ki, tarihimiz bu ayda zaferlerle sarhoş olmuş, ordu - millet kaynaşması zirveye çıkmıştır. Dünyaya nizam vermek için yaratılan Türk; göklerin ve yerlerin hakimi adına kılıcını eline alarak, Mehmediyle serhadden serhade çağlayıp coşmuş, "Dizlilere diz çöktürüp, başlılara baş eğdirmiş-tir." Her gittiği ve girdiği yerde adaletten kıl kadar ayrılmamış, kurmuş olduğu kültür çeşmeleriyle de oluklarından ilim ve irfan akıtmıştır.
Habil ve Kabil’den beri kişiler bir yana milletler de birbirlerini alt etmenin yarışı içindedirler. Aslında şu "Yalancılar Kahvesi"nde paylaşmak istedikleri bir hiçten başkası değildir. Gerçek olan bir-şey varsa galip gelenin de mağlup olan kadar güç ve kuvvet, en önemlisi de binlerce canı kaybettiğidir.
Savaşlar zevk için, şan ve şöhret için yapılmaz. Milli gayelere ulaşmak, milli ülküyü hakim ve devamlı kılmak için yapılır. Meyvesi elbette zafer olmalıdır. Bizler tarihimizin her döneminde hep bu gayenin gerçekleşmesi için, İlây -ı Kelimetullâh mefkuresi ile kıtadan kıtaya koşmuş; her zaman mazlumun yanında, zalimin karşısında olmuşuzdur.
Mağlubiyeti kim ister; mağlubiyetler savaşın acı meyvesi, zakkumudur. Milletleri tarihin derinliklerine gömmese bile kul - köle yapar; avuç açtırır, dilendirir. Başkalarının olmayan merhameti altında yaşamak, diri diri toprağa girmektir.
Çoğu zaman kazandığınız zafer ve zaferlerin meyvesini toplayıp yiyemeden, alın teri ve gözyaşının karşılığını alamadan masanın kirve batağında kaybedebilirsiniz. Tarihte çoğu kez biz Türkler için böyle olmamış mıdır? Bugün sayısız zaferlerimizden elde ne kaldığı düşünülürse bir Malazgirt’in, İstanbul’un fethinin, Çanakkale ve Milli Mücadele’mizin değeri kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu kutsal ayda kazandığımız iki düzineye yakın zaferlerimizi bir değerlendirmeye tabi tutarsak bunların arasında "Vatan yapan" Malazgirt ile, "Vatan kurtaran" 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı sonuçlan bakımından istisnai bir üstünlük ifade eder. Asil Türk soyunun bir şehnamesi olan, Yüce Yaratıcının yalnız milletimize bahşettiği ve dünyanın çehresini değiştiren zaferlerimizi kısa da olsa yorumlayarak ve kronolojik olarak şöyle sıralayabiliriz: (*)
Büyük Zaferin Ankara ’da meydana getirdiği sevinç büyük gösterilerle kutlanmıştı.
Bu satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla sulanmadıkça düşmana terkedilemez" diyen asırüstü dehâ Mustafa Kemal’in ve kurmaylarının önderliğinde, 22 gün ve gece süren, Türk’ün makûs talihinin döndüğü zaferdir.
Girit’in merkezi aya Kalesi Yusuf Paşa tarafından alınarak, Venediklerin izleri Akdeniz’den silinmiştir.
Başkomutanlık Meydan Savaşı: 30 Ağustos Türk’ün dünyaya bir istiklâl ve hürriyet reçetesi yazdırıp Malazgirt’te kasasına koyduğu dokuz asırlık tapuyu almaya gelenlere verilen ağır bir derstir.
30 Ağustos ay yıldızlı bayrağımıza uzanan ellerin kırıldığı, harim-i ismetimize yönelen gözlerin oyulduğu, şehit kanlarıyla sulanıp yoğrulan bu kutsal topraklan mülevves ayaklarıyla kirletmek isteyen düşman askerlerine mezar olduğu gündür.
Bu zafer kalbi imanla dolu, canından çok sevdiği mübarek vatanı, aziz millet ve mukaddes dini uğruna kanının son damlasına ve tüten en son ocağı kalana kadar düşmanla çarpışıp, ölüme meydan okuyan kahraman ordumuz ve onun mimarı Mustafa Kemal’in milletiyle bütünleşerek meydana getirdiği destan içinde destandır.
30 Ağustos kendisine iki kere ölüm fermanı biçilerek diri diri gömülmek istenen o "Hasta Adam " in dişleri dökülüp, tırnaklan söküldü zannedilen ve "Ateşle İmtihan “edilen o cihan aslanının silkinerek tekrar ayağa kalktığı gündür.
Milletçe nice maddî ve manevî zaferlere, el ele gönül gönüle...