MÜBAREK RAMAZAN GELDİ
M. Şevki ÖZMEN
Müjdeler olsun Ramazan geldi... Onbir ayın sultanı mübarek ay bütün ihtişamıyla boy gösteriyor...
O Ramazan ki, sahurlarıyla, oruçlarıyla, mukaabele ve va’zlariyle, ışıl ışıl minareleri, iftar ve terâvihleriyle, en gencimizden en yaşlımıza kadar kadın-erkek hepimizin ruhlarımızda heyecanlar, kalblerimizde sevinçler, vicdanlarımızda rikkatler uyandıran bir aydır.
O Ramazan ki, bütün bir senenin türlü üzüntüleriyle, meşakkatleriyle kararan gönlümüzü aydınlatan bir aydır.
Bu ayda, yağmur yağmur inmeğe başlayan ilâhi rahmetle, tıbkı ilkbaharda yerden fışkıran hayat gibi, ruhlarda bir canlılık, kalblerde bir ümit doğar...
Bu ayda katılaşmış, âdeta buz kesilmiş vicdanlar ilkbahar güneşinde eriyen karlar gibi yumuşar, dargınlar barışır, küsler kucaklaşır, kardeşlik duyguları daha da canlanır, İçtimaî yardım, içtimâi dayanışma son hadde ulaşır.
Bu ayda, kalbler aradığı sükûna, vicdanlar özlediği huzûra kavuşur. Peygamberimiz Efendimiz Hz. Muhammed Mustafâ (Ona salât ü selâm olsun) böyle bir Şa’bân ayının sonunda mü’minlere şöyle hitab etmiştir:
“Ey insanlar! Büyük, mübârek bir ayın gölgesi üzerinize düştü...
İçinde, bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi bulunan bir ayın, Ramazan ayının gölgesi...
Allâh’ın, gündüzlerini oruçlu geçirmeyi farz kıldığı, gecelerinde nâfile ibâdeti uygun gördüğü bir ayın gölgesi...
Bu ayda kendiliğinden bir hayır yapan, başka aylarda bir farzı yerine getirmenin sevabını alır.
Bu ayda edâ edilen bir tek farz, başka aylarda edâ edilen yetmiş farzın yerine geçer.
Bu ay, sırf Allah için açlık ve susuzluğun, tâat ve ibâdetin güçlüklerine sabretme ve katlanma ayıdır. Sabrın karşılığı Cennet’tir.
Bu ay, iyilik ve yardım ayıdır.
Bu ay, mü’minin rızkının arttığı aydır.
Bu ay, bir oruçluyu iftar ettirenin günâhlarının silindiği, cehennem azabından kurtulduğu aydır ki, o kimse iftar ettirdiği oruçlunun, oruç tutmaktan kazandığı sevap kadar bir ecre de nâil olur ve iftar ettirilen oruçlunun sevâbından bir şey eksilmez.
Ashabdan bazıları:
—Bizler fakiriz; bir oruçluyu iftar ettirecek bir şeyimiz yok, dediler. Bunun üzerine. Resulu’llah Efendimiz,
— Bir tek hurma tânesiyle, bir içimlik su ile, bir yudumluk süt ile de olsa, bir oruçluyu iftar ettirene yüce Allah bu sevâbı verir, buyurdular ve hutbelerine şöyle devam ettiler:
— Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu Cehennem’den kurtuluştur.
— Öyleyse şu dört şeyi bu ayda bol bol yapın ki, bu dört şeyin İlk ikisi ile Rabbinizi hoşnud eder, diğer ikisinden de, hiç bir zaman vazgeçemezsiniz. Rabbinizi hoşnûd edecek iki şeyden biri Şehâdet Kelimesi’ni bol bol söylemek, diğeri Allah’tan afv, mağfiret dilemektir. Vaz- geçemiyeceğiniz iki şeyden biri ise, yüce Allah’tan Cennet dilemek, diğeri de Cehennem’den Allah’a sığınmaktır.
— Herkim, iftar vakti bir oruçluya bir içimlik su verirse, yüce Allah mahşerde benim havzamdan ona öyle bir su içirecektir ki, o kimse, Cennet’e girinciye kadar artık susamıyacaktır.”
Adâletin, şefkatin, merhametin elle tutulur, gözle görülür bir örneği, tek ideal insan, Peygamberler zincirinin en son, fakat en büyük ve en parlak halkası Peygamberimiz Efendimiz’in bu gâyet açık, özlü müjdeleriyle yüklü hutbelerinden sonra bize düşen bu tavsiyelere uymaktan ibârettir. Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi hidâyet üzre olanlara olsun.