Makale

SÜLEYMAN ÇELEBİ VE BURSA

SÜLEYMAN ÇELEBİ VE
BURSA

M. Zeki Karakaya

MEVLİD" denince akla merhum Süleyman Çelebi ve Bursa gelmektedir. Mevlid, Süleyman Çelebi ve Bursa, adetâ birbiriyle özdeşleşmiş kelimelerdir, biri diğerini hatırlatmaktadır. Mevlid, Süleyman Çelebi ile, Süleyman Çelebi Bursa ile, Bursa Süleyman Çelebi ve Mevlid ile meşhur olmuşlardır. Böyle bir özellik, Bursa için değeri ölçülmez bir şereftir.
Hiç şüphe yok ki, bütün insanları Allah yaratmıştır. Hepsi Allah’ın kullarıdır. Aynı yara-tıcının, aynı kudretin eseridir. Bu nedenle aynı haklara sahiptirler, hukuken eşittirler.
Bu yönüyle insanlar arasında bir farklılık, bir üstünlük gözetilmez. Ancak, insanların bu dünyada kazandıkları bilgi, hüner ve sanat gibi farklı fazilet ve meziyetleri vardır. İnsanlar, bu fazilet ve meziyetleri ile ortaya koyabildikleri eserleri sayesinde, diğer insanlar tarafından beğenilir ve takdir görürler. Bu yüzden de kendilerine ayrı bir saygı duyulur, hatta çeşitli mükâfat ve ücretlerle taltîf edilirler.
Zira, insanların bu dünyada kazanıp eserleriyle gösterdikleri bazı meziyet ve hünerlerine, bir değer biçilmesi mümkündür. Ama insanların yine bu dünyada kazandıkları iman, ihlâs, ibadet, kulluk, sevgi dürüstlük ve güzel ahlâk gibi üstün fazilet ve meziyetlerine dünyaca her hangi bir değer biçilmesi mümkün değildir. İnsanların bu tarafları, her türlü takdirin üstündedir. Bazı insanlar, bu yönleriyle öyle yüce mertebelere erişirler ki, onların bu sahadaki enginliklerini tamamıyla kavrayıp ifâde etmeye diller tercüman olamaz. Ama bunlar, kendi ifadeleriyle bizim için bazı pencereler açarlar. Bu sayede onların mânâ âlemlerine bir nebze bakmamıza imkân sağlamış olurlar.
Anmakla şeref duyduğumuz Merhum Süleyman Çelebi de, bizim için tamamıyla kavranılması ve anlatılması erişilmez olan o yüce mertebe sahiplerinden biridir. Allah’a ve Resulüne olan güçlü imanı, engin muhabbeti, kulluğundaki ihlası, ilim ve irfanındaki kemâli, onu madde ve mânâ âlemlerindeki mukadder olgunluğuna ulaştırmıştır. Cûşa gelen engin muhabbet deryası, gönlünün sızıntı ve esintilerini, adına "Vesiletü’n-Necât" dediği manzum şaheserinde inci gibi dizmiştir. Kemâlât-ı Muhammediyye (S.A.S.)’den erebildiği hakikatleri, bu manzumesinde büyük bir san’at ve çok güzel bir uslûb ile dile getirmiştir. Allah ve Resulünün sevgisiyle dolup taşan gönlü ile aziz milletimize, hatta bütün İslam Alemine gerçek bir tercüman olmuştur.
Zira, Süleyman Çelebinin yaşadığı günler, Osmanlı İmparatorluğunun "Fetret Devri"ne rastlamaktadır. Bu dönemde devlet otoritesi sarsılmıştır .Bundan yararlanmak isteyenler çıkmıştır. Bir yandan, Şii Batınîler, tarikatlara sızmayı başarmışlar, diğer yandan da "Hubb-i Mesihiler" (Hıristiyan dostları) halkın arasında fesâd yaymaya başlamışlardır. Bunlar, çektikleri sıkıntılardan kurtuluş umudu arayan müslüman halkı, sözde maneviyat büyüğü diye tanıttıkları kendi yandaşlarının etrafında toplanmaya, ya da Hz. İsa’nın daha üstün bir Peygamber olduğunu kabullenerek hıristiyanların dostluğunu kazanmaya davet etmişlerdir. Maksatları Müslümanları dininden, imanından, Allah ve Resulünden uzaklaştırmak, onları böylece bölüp parçalamak; şüheda yatağı, evliya durağı bu cennet vatanı ele geçirmektir.
İşte bu çirkin ve sinsi faaliyetleri gören Merhum Süleyman Çelebi de bir çağrıda bu-lunmuştur. Müslümanları, dünya ve ahiretin sıkıntılarından gerçek kurtuluşa ermenin tek vesilesi olan Peygamber Efendimiz (A.S.)’ı sevmeye ve beraberce O’na uymaya 1409/ 812de tamamladığı "Vesiletü’n-Necât"ı ile davet etmiştir. Süleyman Çelebi, bu birlik ve beraberlik davetini o derece büyük bir samimiyet ve ihlâsla yapmış ki, o ses ve o sevgi, asırlardan beri Mevlithanların güzel ve yanık sesleriyle yankılanarak gelmiş ve gayesine de ulaşmıştır. Bunun için Mevlid, düğünümüzde, bayramımızda, sevincimizde, kederimizde zevkle ve şevkle okunmakta ve dinlenmektedir. Çünkü Mevlid, Habibullah’ı sevmeye, Ona uymaya, böylece birlik ve beraberliğe, halisane bir davettir. Bu sevgi çağlayanı, bu birlik ve beraberlik daveti, İnşallah hiç susmayacak ve aynı iman ve ihlas ile kıyamete kadar devam edip gidecektir.
İşte, Bursa böylesine tarih, kültür, ilim ve irfanla dolu çok değerli zenginliklere sahip hazine bir ilimizdir. Bu hazinenin kapısını açmak, içindeki cevherleri bulmak ve günümüzün çeşitli sıkıntılarından kurtuluşun yolunu, yine büyüklerimizin irfanları ile görmek bizlere düşmektedir.
Bursa’mızın yetiştirdiği ender şahsiyetlerden ve velilerden birisi olan merhum Süleyman Çelebi hazretlerine rahmet eylemesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.