Makale

TASADDUKTA İHLAS VE DEVAMLILIK

Abdullah ŞAHİN / Musahhih

TASADDUKTA İHLAS VE DEVAMLILIK

İslam alemi olarak bu sene de, din kardeşliği duygusu ile, huzurlu, müslümana yakışır bir Ramazan ayını daha geçirdik. Bu mübarek ayı, birlik ve beraberliğin en büyük sembolü olan Ramazan Bayramının kutlamaları ve tebrikleşmeleriyle uğurladık. Yüce Allah (c.c.) dan niyazımız; yaşlılarımızın günümüz için önemlilik arzeden "yıldız günlüğü, devlet esenliği" dilekleriyle ki -bereketli yıl, istikrarlı ve huzurlu devlet ortamı demektir- sözleriyle sağlık ve afiyet v içinde nice Ramazanlara ulaşıp değerlendirmemizdir.
İslam Dini, "amellerin en hayırlısı ve en faziletlisi az da olsa, devamlı olanıdır" 1 ana prensibiyle, müslümanları ibadat ve hayru hasenata teşvik eder. Amacı da, Allah rızasını elde etmek ve inananların; zenginiyle, fakiriyle kaynaşarak, aralarında, birlik ve bütünlüğü sağlamaktır.
İslam’ın en özlü anlamı olan, güven ve barısı elde etmenin en kısa ve en sağlıklı yolu da, İslam kardeşliği duygusunu güçlendiren, İslam’ın yardımlaşma ana prensibidir. Bu konuda ayet ve hadislerin çokluğu da uyarıcı bir önem taşımaktadır. Yüce Allah (c.c.) Kur’an’da "Sevdiğiniz şeylerden sarfetmedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Her ne sarfederseniz, şüphesiz Allah onu en iyi bilendir.” 2 buyurarak, az olsun, çok olsun herkesin gücü nisbetinde yardımda bulunmasını istemektedir.
Allah Rasülü de bir hadis-i şeriflerinde, "Bir dirhemin sevabı, yüz dirhemi geçebilir” buyurmaları üzerine, “bu nasıl olur ey Allah’ın Rasûlü" diye sorulunca da, "Bir adam vardır, o çok mala sahiptir. Dolayısıyla malından yüz dirhem tasadduk eder. Bir başkasının da, ancak iki dirhemi vardır, ü da, onun birini tasadduk eder" 3 buyururak, bu konuda ihlas ve samimiyetin önemine dikkat çekmiş ve ta- saddukta bulunmaya teşvik etmiştir.
Atalarımızın, "az veren candan, çok veren maldan" sözü de bu manaya yöneliktir. Bakara suresinin "Allah’a, karşılığını kat kat artıracağı güzel bir ödünç takdiminde kim bulunur?" 4 ayet-i kerimesi nazil olunca, Abdullah Ibn-i Mesud’un (r.a.) rivayetine göre. En- sar’dan Ebu’d-Dahdah (r.a.), Rasûlüllah’a (s.a.s.) geldi ve; Ey Allah’ın Rasûlü! Aziz ve Çelil olan Allah (c.c.) bizden ödünç mü istiyor? diye sordu. Allah Rasûlü de, "evet, ya Eba’d-Dah- dah" buyurdular. Bunun üzerine adı geçen sahabi, elini bana uzatır mısın? Ey Allah’ın Rasûlü! dedi. Allah Rasûlü mübarek elini, kendisine uzatınca da, süphesiz ben, Azîz ve . Çelil olan Rabbime bahçemi ödünç verdim, dedi. ibn-i Mesu’d (r.a.) diyor ki: Adı geçen sa- 2 habenin, içinde altı yüz hurma ağacı bulunan bir bahçesi vardı. Evi de bu bahçenin içindeydi. Ebu’d-Dahdah eve geldi ve eşine ey Ummu’d-Dahdah’ın annesi! diye seslendi.
O da, buyurunuz deyince, haydi çıkın buradan, zira burayı ben Aziz ve Çelil olan Allah’a ödünç verdim" dedi.5
Allah’a ödünç vermek olayı, karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek, bir başkasını incitmeden ve sonradan da başa kakma gibi bir şeye mahal bırakmadan, yardımda bulunmak demektir.
Aksi takdirde başkalarına eza-cefa yaparak veya sonradan başa kakılarak yapılan yardımdan, dinimize göre bir hayır veya ecir beklenemez. Zira yüce Allah (c.c.); "Mallarını Allah yolunda sarfedenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi baeak veren tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah’ın lütfü geniştir. O her şeyi bilendir. Mallarını Allah yolunda sarfedip, sonra sarfettikleri şeyin ardından, başa kakmayanların ve eza etmeyenlerin ecirleri, Rablerinin katindadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eza gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmaksızın zengindir, halîm’dir” 6 buyuruyor. Hafim: yumuşak huyluluk, öfkeyi yenmek anlamına olduğu gibi aynı zamanda esma-i hüsna’dan olup, cezalandırmada acelecilik göstermeyen, anlamına gelir. 7
Ayrıca Yüce Allah [c.c.] bu konuda, inananları, inanmayanların durumuna düşmekten de sakındırarak, mealini sunduğum ayet-i kerimelerin peşinden gelen su ayetle uyarmaktadır. Söyle ki, "Ey inananlar! Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarfeden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir ki, üzerine bol yağmur yağdığında, onu cascavlak bırakır. Kazandıklarından hiçbir şey de el edemezler. Allah inkar eden kimseleri doğru yola erişdirmez” 8 buyurmaktadır.
İste yüce Kitabımızın bu aydınlık dolu ve uyarıcı mesajları doğrultusunda, ibadetlerimizi ve diğer her türlü yardımlarımızı, gösteriş ve kırıcılıktan sakınarak, belli bir zamana da tahsis etmeyerek, yine istek ve azimle ifa etme mutluluğunu sürdürmeliyiz. Zira birçok eşimiz, dostumuz ve din kardeşlerimiz, gelecek Ramazanda aramızda olmayabilirler. Bu hepimiz için de geçerlidir. Ramazan aylarında yapılan güzel işlerin karşılığı, elbette çok büyüktür. Ancak her şeyden önemli olan, yüce Allah’ın rızasını elde etmektir. Oda hikmetine binaen gizli tutulmuştur. Senenin her gününde bu Yüce Rıza-i Bari’i elde etme duyarlılığını göstermek, en isabetli olanıdır. Atalarımız da: "Her geceni kadir, her gördüğünü hızır bil" demişlerdir. Bu nedenle Ramazan ayındaki hamiyet perverliğimizi devam ettirerek, zor ve sıkıntılı durumda olan kardeşlerimize yardımcı olmalıyız.
İslam’da öngörülen, birlik ve kardeşliğin gereği de budur. Ayrıca yardımlaşmak ve Allah yolunda sarfetmekle harcanan mal, yani kişinin henüz dünyada iken ahirete gönderdiği mal ki, özellikle kendi malı sayılmıştır. Bu da kişinin kendine, aile fertlerine, yakınlarına ve diğer din kardeşlerine sarfettiği maldır. Bunun haricindeki malı varislere kalacaktır. Nitekim Allah Rasûlü, "Hanginize varisin malı, kendi malından sevimlidir?" diye sorduğunda, orada hazır bulunan ashab:
-Ey Allah’ın Rasûlü! içimizde kendi malı, başkasının malından daha sevimli olmayan hiçbir kimse yoktur, karşılığını verdiler. Bunun üzerine buyurdular ki: "Kişinin önden gönderdiği, kendi malıdır, geriye bıraktığı da varisinin malıdır.”9
Binaenaleyh herkesin, ahiret azığını kendi eliyle garanti altına alması, en isabetli olanıdır. Ayrıca kişinin sağlığında ahireti için yaptığı bu kârlı yatırımı ve gönderdiği malı, olduğu gibi kalmaz. Yüce Mevla lütfun- dan ve kereminden o gönderilen malı, kat kat çoğaltarak kişinin karşısına çıkarır. Ancak bu, meşru ve helal bir mal için geçerlidir.
Zira Allah Rasülü: "Her kim helal kazancından -ki Allah helaldan başkasını kabul etmez-, ister bir hurma tanesinden ibaret de olsa sadaka verirse, Rahman (sıfatı ile muttasıf) olan Yüce Allah (c.c.) o sadakayı yümnü bereketine alır ve bu sadaka, Rahman’ın keff-i emniyetinde, sizden birinin tayını veya sütten kesilmiş deve yavrusunu büyüttüğü gibi büyür, hatta o sadaka dağdan bile büyük hale gelir." 10 buyurmaktadır.
Bu itibarla gücü yeten herkes, bu dünya için yaptığı kârlı yatırımlar yanında, ahireti için de karlı yatırımlar yapmayı ihmal etmemelidir. Bu yatırımlar içinde yer alan önemli bir hayır şekli de sadaka-i câriye olarak isimlenen ve kişinin öldükten sonra da. amel defterine yazılmaya devam eden İlmî, dinî ve sosyal yatırımlarıdır. Cami, okul, yurt, aşevi, hastahane v.s. gibi. Bu tür yardımlar, kişinin bilerek veya bilmeyerek yaptığı bir çok hatalarının silinmesine neden olduğu gibi, ayrıca bu dünyada yaptığı yardımlarla ihtiyaç sahiplerini himayesine aldığı için ahiretin şiddetli hesap gününde bu yardımlar, kendisine himaye ve şemsiye görevi yapacaklardır. Nitekim Peygamber (s.a.s.) "Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hatayı örter."11 buyurmuştur.
Bir başka rivayette ise, "Kıyamet gününde hüküm verilinceye kadar kişi, sadakasının hi- mayesindedir" 1121 buyurmuşlardır. Yardımlaşma konusunda dinimizin önemle üzerinde durduğu bir husus da, yakınlarla ilgilenmektir. İslam literatüründe bu konu sıla-i rahim olarak isimlenir. Sıkıntılı, acılı ve sevinçli günlerde, ilk önce kişinin bas vuracağı kimseler, yakınlarıdır. Bu itibarla yakınlarla bağların koparılmamasına yüce dinimiz çok önem vermiştir. Nitekim Peygamber (s.a.s], "Her hangi bir muhtaca yapılan yardım, bir sadaka olarak değerlenir. Akrabaya yapılan yardım ise, iki sadaka olarak değerlenir." 1131 Bir başka hadis-i şerifte ise, "Akraba ile ilgisini kesen, cennete giremez” 1141 buyurmuşlardır.
İmadu’d-din Ebu’l-Vefa İsmail Ibn-i Kesîr, bu konuda lmam-ı Ahmed’in Enes (r.a.)den su rivayetini nakletmektedir: Ebu Talha, Medineli Ensar’ın en zenginiydi. Malları içinde en çok sevdiği, "Beyraha" denilen ve Mescid-i Nebevi’nin karsısında bulunan bir hurma bahçeliği idi. Peygamber [s.a.s], zaman zaman o bahçeye gider, içindeki iyi sudan içerdi. Enes der ki: "Sevdiğiniz şeylerden sarfetmedikçe, iyiliğe erişemezsiniz" 15 mealindeki ayet-i kerime nazil olunca, Ebu Talha:
-Ey Allah’ın Rasûlü! Yüce Allah’ın "Sevdiğiniz şeylerden..." ayet-i kerimesiyle ilgili olarak, benim en sevgili malım Beyraha’dır. Binaenaleyh onu Allah için tasadduk ediyorum. Onun vesilesiyle de Yüce Allah’ın rızasını kazanmayı umuyorum. Ya Rasûlallah! Onu, Allah’ın emrettiği yolda kullan, dedi. Peygamber (s.a.s.]: "Bu ne kazançlı bir mal!" diye tekrar tekrar söylediği övgülü sözlerinden sonra: "Ben o bahçeyi akrabalarına vermeni uygun görüyorum" buyurdu. Bunun üzerine Ebu Talha, o bahçeyi yakınlarına ve amca oğullarına taksim etti."16
Yukarıda da işaret edildiği gibi, bu tasaddukta iki ecir vardır: Biri normal tasadduk ecri, diğeri de Sila-i Rahim ecridir.
Sonuç olarak, müslümanlar, dünyada meşru yollardan kazanarak, ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmanın maddi-manevi hazzını tatmalıdırlar.
Bu yardımlara, normal bir şekilde devam etmelidirler.
Yardımlaşmalarda, sadece Allah rızası gözetilerek, kırıcı ve üzücü davranışlardan ve gösterişten sakınmalıdırlar.
"Allah yolunda sarfedin, kendinizi, kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İslerinizi iyi yapın. Şüphesiz Allah islerini iyi yapan ihsan sahiplerini sever"17

1. Buhari, Isti’zân, Tecrid-i S. Trc., 12/191
2. ÂM Imran, 3/92
3. Neseî, Zekat 49
4. Bakara Suresi, 2/245
5. Tefsir-i Ibn-i Kesîr, 1/299, Mısır, 1343.
6. Bakara Suresi, 2/261-63
7. Miltahu Kelimati-i-Kur’an, Halim Md. s. 154, Trc. M.ÇANGA, Timas Yay. 1st. 1989
8. Bakara Suresi, 2/264
9. Buhari, Rikah, 12
10. Müslim, Zekat, 63-64
11. Tirmizi, İman, 8
12. Ahm. b. Hanb. Müsned 4/148
13. Ibn-i Mace, Zekat, 28
14. Müslim, Birr, 18
15. ÂN Imran, 3/92
16. Tefsir-i Ibn-i Kesîr, 1/299 Mısır, 1343
17. Bakara Suresi, 2/195