Makale

Almatı'da Kutlu Doğum Ayı'nın Son Cuması

Almatı’da Kutlu Doğum Ayı’nm Son Cuması

Yrd. Doç. Dr. Hasan ÖZÖNDER
Selçuk Ünv. ilahiyat Fakültesi

Bu ağustos ayında kısa süreli de olsa, Orta Asya’yı gezme imkânını bulduk. Yirmibeş günlük bu gezimizde Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’ı görmek bize çok yönlü faydalar sağladı. Türk illeri’ni bu kısa süre içerisinde dinî, İçtimaî, İktisadî ve kültürel açılardan, böylesine kısa sürenin verdiği imkânlar ölçüsünde müşahade imkânını bulduk.
Gezimizin bizim ilgi sahamız açısından azamî ölçüde istifadeli olması için programımızı okullar, üniversite, kütüphane ve müze ziyaretleri şeklinde üç konu üzerinde topladık. Buralarda ihtisas sahamız olan "sanat" ve "kültür" hayatını ve eserlerini görmeye, tanımaya çalıştık.
Türkiye Diyanet Vakfının inşa etmekte olduğu yeni camileri gezdik. Çalışmaları yakından takibettik.
Sanatkârlarla tanıştık. Halkla sohbet ettik. Kurtuluşun sevincini, uyanışın heyecanını, dirilişin mutluluğunu onlarla yaşadık.
İstiklâl ve hürriyetini ilân eden bu kardeş ülkeler, son yetmiş yılın korkunç tahribatını tamir ve tehirlerini telâfi için birçok yönden çalışmalara koyulmuş bulunuyorlar. Gerekli hukûkî düzenlemeleri, idârî reformları gerçekleştirmekle işe başlamışlar. Bu en önemli ve âcîl işlerin rayına oturtulmasından sonra, diğer konuların halli için gerekli çalışmaları başlatmışlar.
Sosyal, ekonomik ve politik alanlardaki çalışmaların yanısıra, halkın dinî inanç, eğitim, öğretim ve ibâdetleri için gerekli düzenlemeler de yürütülmektedir. Türkiye ile yapılan görüşmeler sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çok yönlü destek ve yardımlarını bizzat gördük. Bu cümleden olmak üzere Türkiye Diyanet işleri Başkanlığı, din adamları gönderiyor. Çok sayıda dinî yayınlar ulaştırılıyor. Ora halkının diliyle yazılan bu yayınların, mukaddes birer emanet gibi halk tarafından büyük bir arzu ile benimsendiğini, son derecede alâka ve itibar gördüğünü; elden ele, evden eve, dilden dile dolaştığını, övünçle, sevinçle ve nemlenen gözlerimizle seyrettik. Sebep ve vesile olanlara derûnî şükranlarımızı sunduk.
Diyanet görevlileri, mahalle ve mescidlerinde, uzun yılların, baskı, imha ve asimilasyon hareketlerinin bıraktığı enkazı kaldırmak çabasındalar. Gece-gündüz, uzak-ya- kın demeden, bıkıp-usanmadan şartların olanca ağırlığına rağmen görevlerini en iyi şekilde yerine getirmekle meşguller. Kendilerine verilen bu mübarek yetkilerin, kendileri için bir tarihi ödev olduğunun şuur ve idrâkî içerisindeler. Etraflarına toplanan mini mini, gözlerinden zekâ fışkıran yavrulara Yüce Dinimizin, her türlü ifrat ve tefridden uzak, tertemiz akide ve ibadet konularını anlatıp, öğretme gayretindeler. Video-Kamera ve slaytlarla tesbit ettiğimiz bu unutulmaz sahneleri, dönüşümüzde birkaç konferans ve seminerimizde anlattığımız zaman, dinleyicilerimizin de bizim gibi son derecede duygulandıklarını gördük. Dünyanın hemen her yerinde yetkililer, anne ve babalara "Evlâdınızı okutun" diye telkinatta bulunurlar. Gezdiğimiz Türk illerinde ise, mescide devam edip din ve diyanetlerini öğrenen bu mini mini kız ve erkek çocuklara ’ Annenizi, babanızı okutun, onlara namaz kılmayı öğretin" şeklinde tavsiyede bulunulduğunu görmek bize son derecede enteresan geldi. Çünkü yaşı 50-60 civarında olanların pekçoğu maalesef namaz kılmayı, Kur‘an-ı Kerim okumayı ve diğer ibadetlerini bilmiyorlardı. Nasıl bilsin, nasıl öğrensin- lerdi ki... Artık bundan sonra herşe- yin değişmesi bekleniyor. İstiklâlin ve hürriyetin büyük nimetleri sayesinde dinî-bilgi ve görgülerini artırmanın sevinç ve mutluluğu içerisindeler. Bu günlere erişmeyi hayal dahi etmenin yasak olduğu o karanlık dönemden böylesine aydınlık günlere kavuşturan Allah’a şükrediyorlar.
Türkiye Diyanet Vakfı, Kazakistan’da (Miçuri, Talgar ve Nikola) üç, Kırgızistan’da (Koçkar) bir olmak üzere dört cami inşâ ediyor. Osmanlı tipindeki bu dört cami’in, boya-badana işlerine sıra gelmiş. Hattî tezyinatını Konyalı sanatkârlardan Hattat Dr. Hüseyin ÖKSÜZ, nakkaşlığını da Mehmet ÇALIŞKAN yapıyor. Bütün bu çalışanları gayet azimli, hevesli ve buralara hizmet için gelmenin şuuru içinde gördük.
Bu birbirinden güzel faaliyetlerin yanısıra çok güzel gelişmelere de şâhid olduk. Meselâ Kazakistan’da ilk defa bu yıl “Kutlu Doğum Ayı", törenlerle kutlandı.
Sevgili Peygamberimiz (S.A.S.)’in kutlu doğumu ile ilgili çok yönlü kutlama programlarının, bizzat Devlet Başkanı Nursultan NAZARBAYEV’in özel emriyle düzenlendiğini basından öğrendik.
Kutlu doğum törenleri bir ay boyunca devam etmiş. Ayın son Cuması, Almatı Merkez Camii’nde büyük merasimlerle ve halkın coşkulu katılımı ile kutlandı. Kazakistan tarihinde ilk defa olduğunu ifade ettikleri böyle bir kutlamada, "toy" düzenlendi. Güzel bir tesadüf sonucu, biz de bu coşkulu kutlamalara katılma mazhariyetini elde ettik. Gerçekten görülmeye, seyredilmeye, yaşanılmaya değer bir merasim idi.
Caminin geniş avlusuna bir gün öncesinden bütün ilçeler kendilerine göre birer çadır kurup, döşediler, süslediler, sofralar hazırladılar, Sevgili Peygamberimiz (S.A.S.)’in doğduğu ayın bu son cuma namazı hafızlık merasimiyle, vaazıyla, hutbesiyle, namazıyla daha bir başka güzellik, duygu ve heyecanla idrak ve tes’îd edildi. Her milletten, her köyden, her yöreden, her cinsten, her kıyafetten, her dilden yüzlerce Müslüman orada idi. Cemaat, avlulardan taşmıştı. Bütün bunlar bize büyük bir sürpriz oldu. Biz de onların duygu, sevinç ve heyecanlarına katıldık.
Namazdan sonra avludaki manzara cidden görülmeye değerdi. Aylardır, yıllardır, birbirlerine hasret kalanlar, eşler, dostlar, arkadaşlar, hısım-akrabalar bu güzel vesile ile buluşmanın sevincini yaşıyorlar; eski karanlık günlerden kurtulmanın heyecanıyla birbirleriyle tokalaşıp, kucaklaşıyorlardı. Bu hava içerisinde sohbet yapıyorlar, birbirleriyle hemhal oluyorlardı.
Sonra elele, kolkola girerek avludaki çadırları sırasıyle ziyarete başladılar.
Çadır sahipleriyle sohbetler sürüyordu. Sıra sıra dizilmiş sofralardaki yemek ve meyvalardan yiyerek gönüller alınıyor, hatırlar soruluyor, kardeşlik, birlik, beraberlik bağları takviye ediliyordu. Bir daha o karanlık günlerin gelmemesi için dualar, bugünleri gösteren Mevlâ’ya şükürler yapılıyordu.
Almatı Müftüsü Sayın RADBEK’in de yardımcılarıyla birlikte bütün çadırları teker teker ziyaret edip, sofralarına oturması ve onlarla sohbet etmesi son derece memnuniyet vesilesi oldu.
Avluda, yeni evlenecek olan gelin ve güveyleri gördük. Düğün kıyafetleriyle gelmişlerdi. Düğünlerinin böyle bir gün ve merasime rastlamasından dolayı son derece memnun ve heyecanlı idiler. Günler öncesinden başlayan kutlu doğum haftası programlarından haberdar olunca, düğünlerini bu güne denk getirmişler. Bundan büyük bir mutluluk, saadet ve berekete erişecekleri inancıyla doluydular. Gençlerin bu temiz, hâlis ve samimî inançlarını dinleyince biran için onbin kilometre ötede İstanbul’daki Eyüp Sultan, Konya’da Mevlâna, Ankara’da Hacı Bayram-ı Velî Hazretlerini; Semerkand’da Tillâ-kârî, Şirdâr, Uluğ Bey medrese ve camilerinin bulunduğu Recistan meydanînı aynı duygu, düşünce ve dileklerle dolu olarak, telli-duvaklı düğün kıyafetleriyle ziyaret eden yeni evlileri hatırladık. Hepsinin, dünya ve ahiret saadetine kavuşma niyazlarına biz de gönülden "Âmin" dedik.
Kazakistan tarihinde ilk defa kutlandığını, “Dostluk evinde Mevlûd’i Şerif okutulduğunu",
Sevgili Peygamberimiz (S.A.S.)’in hayatını ve görüşlerini konu alan çeşitli konferansların düzenlendiğini de basın ve yayın organlarından öğrendik.
Bu yılki "Kutlu Doğum Haftasf’nı Türkiyemiz’den fizikî açıdan onbin kilometre ötede olan, metafizik açıdan ise hemen yanında hissettiğimiz Orta Asya Türk llle- ri’nden Kazakistan’ın Başkenti Al- matı Merkez Camii’ndeki cuma namazında ve toyunda, binlerce kardeşlerimizle kutlamanın sevinç ve heyecanını ömür boyu unutmayacağız.