Makale

Başyazı - Çanakkale Şehitleri

Başyazı

Çanakkale Şehitleri

Mehmet Nuri YILMAZ
Diyanet isleri Başkanı

Bundan 82 yıl önce, 18 Mart 1915’te Türk milletinin zaferiyle sonuçlanan, ama 250.000 dolayındaki vatan evladını vatanımızın bağrına gömen Çanakkale Savası; milletimizin en önemli tarihî başarılarından biridir.
Bu savaş; çağın en modern silah ve mühimmatlarıyla teçhiz edilmiş, hem sayı hem de teknik bakımdan kendinden katbekat güçlü olan düşman karsısında azmin ve cesaretin, vatan ve millet sevgisinin, şehadet ve gaza mefkuresinin verdiği güçle savaşan kahraman ordumuzun zaferidir. Kur’ân ve sünnetin sunduğu insani ve ahlakî ilkelerden ruh ve ilhamını alarak, fethettiği ülkelerdeki yerli halkın ırz ve namusunu kendi namus ve şerefi gibi koruyan, ilahi korkudan ve Allah huzurundaki hesaba imanlarından dolayı, sefere giderken yol güzergahındaki üzüm bağlarından yediği üzümün karşılığını asma kütüklerine bağlayan, aziz vatanımızı bize mülk olarak bırakmak için bir gül bahçesine girercesine gözünü kırpmadan kara toprağa girmeyi göze alan, vatanın harim-i ismetine düşman ayağı basmasın, minarelerden ezan sesi kesilmesin, namusumuza kirli eller değmesin diye mitralyöz ve şarapnel parçalarına karşı iman dolu göğsünü siper eden Mehmetçiğimizin tarihe altın harflerle yazdığı bir neticedir.
Aklın, mantığın ve askerî bilgilerin izahını yapmakta zorlandığı Çanakkale Destanındaki sırrı anlayabilmek için, Türk milletinin ve O’nun bağrından çıkan Mehmetlerin işte bu ruh ve gönül cephesini iyi tanımak gerekir. Göğsündeki sarsılmaz imanı, ruhundaki çelik iradesiyle eşsiz kahramanlıklar gösteren, mübarek kanlarıyla Çanakkale Destam’nı yazan, vatanımızın sınırlarını çizen, meçhul makberinde kefensiz yatan, Merhum Akif’in Bedir Şehitleri mesabesinde gördüğü, tarihe gömmek istediği halde bir türlü sığdıra- madığı Mehmetçiklerimiz hakkında ne söylense az gelir. Onlar için en güzel hediyeyi Merhum Mehmet Akif “Çanakkale Şehitlerine” adlı veciz şiiriyle vermiştir.
Onlar bizim için, bize huzurlu, hür ve bağımsız bir vatan bırakmak için mukaddes ideallerini canlarından üstün tutarak seve seve ölüme koştular, vatan toprağını kanlarıyla suladılar, şehit oldular, şehit edildiler, hayasızca vahşete maruz kaldılar, ama vatan toprağına düşman çizmesini bastırmadılar. Üzerlerine vahşice çullanan “Eski dünya, yeni dünya bütün akvâm-ı beşer”i geri püskürttüler. Onları geldiklerine, geleceklerine pişman ettiler.
Türk’ün gücünü, kolay kolay bileğinin bükülemiyeceğini, bir ferdi kalsa dahi Türk milletinin esareti kabul etmeyeceğini bütün dünyaya bir kez daha ispat ettiler. “Çanakkale Geçilmez!” ibaresini onların zihinlerine ve beser tarihine silinmez bir şekilde altın harflerle yazdılar.
Bu nedenle Çanakkale’yi ve Çanakkale şehitlerini unutmamalı, unutturmamalıyız. Evladımıza, torunumuza anlatarak nesilden nesile aktarmalı, onlardan örnek ve ibret almalıyız. Bu toprakların kolay vatan olmadığını düşünmeliyiz. Bu ülkeyi kanlarıyla kurtararak bize emanet eden insanları daima rahmetle ve minnetle anmalıyız. Onlara layık evladlar ve torunlar olmaya çalışmalıyız. Bu da; ancak bize emanet ettikleri mukaddes değerlere, uğrunda seller gibi kan akıtarak müdafaa ettikleri cennet vatanımıza sahip olmakla, O’na yan gözle bakan, bölüp parçalamak isteyenlere, vatanını hor gören, bayrağına dil uzatan, mukaddes değerleri alaya alan, millî birlik ve dinî bütünlüğümüze kastedenlere fırsat vermemekle, onları ve hain emellerini iyice teşhis edip böylelerinin yanında yer almamakla mümkündür.
Çanakkale şehitlerini gönlümüzün derinliklerinde hisseder, onların sahip oldukları değerlere sahip çıkıp yaşatırsak, işte o zaman ruhlarını şad etmiş oluruz. Yoksa şeklî merasimler, yaldızlı laflar ve parlak nutuklarla onlara karşı görevlerimizi yerine getirmiş olamayız.