Makale

Editörden

Editörden

İnsanlığa hakikatin bilgisini sunan yüce kitabımızın ilk mesajı “oku” diye başlar. Pek çok ayet-i kerime, okumaya, öğrenmeye ve tefekküre vurgu yapar. Bu yüzden her Müslüman gerçek bilgiye ulaşmak, bilginin mahiyetini kavramak ve özümsemek için çaba sarf eder. İşte insanın ilim yolculuğunda bilginin derinliklerine ulaşması, nefsine, eşyaya, varlığa ve âleme bu pencereden bakması “irfan” olarak ifade edilir. Gazali’nin deyimiyle ilim, ateşi görmeye; irfan ise o ateşle ısınmaya benzer.
İrfan sahipleri arı duru imanları, salih amelleri ve nezaket, zarafet, vakar gibi erdem ve ahlak ilkeleriyle ince ruhlu gönül insanlarıdır. İrfan ehli edebi, yaşantısı, tefekkür derinliği, düşünce ufku ve kalp safiyetiyle gönül zenginliğine erişmiş, kalbi rikkat ve şefkat dolu kâmil müminlerdir. İrfana ermek ise tevhidin hakikatini idrak etmek, Hakk’ı bilmek ve nebevi hikmeti kuşanmakla mümkün olabilir.
İslam medeniyeti, ilme, irfana ve hakikat arayışına yaptığı vurgu ile yüzyıllar içerisinde pek çok gönül erini yetiştirmiş ve tarihsel süreçte bir “irfan geleneği” oluşmuştur. Nübüvvet pınarından beslenen ve akıp giden zaman içinde safiyetini koruyarak günümüze kadar süzülüp gelen bu gelenek, Ahmet Yesevi, Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre’leri ve isimleri bilinmeyen nice gönül insanlarını yetiştirmiştir. Kimi zaman da halk irfanına, toplumun sağduyusuna, sevgi, saygı ve hoşgörüye ilham kaynağı olmuştur. Bu gelenek, bir bilinç geleneğidir, bu bilince ancak iman, akıl ve gönül birlikteliği ile varılabilir.
Günümüz toplumlarının yaşadığı kafa ve gönül karışıklığında, sahip olduğumuz zenginlikleri hatırlamak, maneviyat eksikliğiyle daralan gönüllerimize huzur ve sükûn verecek değerlerimizi yakından tanımak ve bir marifet yolculuğuna çıkmak adına, gündem konumuzu “İrfan Geleneği” olarak belirledik.
Değerli yazarlarımız konuyu farklı açılardan ele aldılar. Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz “İrfan Geleneği ve Marifet” başlıklı yazısıyla irfan geleneğinin kaynağını marifet, hikmet ve arif kavramlarından yola çıkarak ele aldı. Doç. Dr. Semih Ceyhan, “İrfan Yolculuğuna Niyet Etmek: Tasavvufta Yakaza Hâli” yazısıyla irfan yolculuğunda yakaza hâlinin önemi üzerinde durdu. Yrd. Doç. Dr. Ferhat Gökçe, “İrfan Geleneğinde Hadis Yorumu” başlıklı yazısında hadis ve sünnetin, arifleri marifete ulaştıran önemli bir kaynak olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Kadir Özköse “İrfani Geleneğin Öncüleri” başlıklı yazısıyla irfan geleneğinin amacını ve irfan ehlindeki temel hassasiyetleri bizimle paylaştı. Yrd. Doç. Dr. Hasan Aktaş, “İrfani Şiirimizde Kaf ve Anka Mazmunu” isimli yazısıyla bizleri divan edebiyatında irfan yolculuğuna çıkarttı. Prof. Dr. Mustafa Kara “Kişi Noksanını Bilmek Gibi İrfan Olmaz” diyerek, dinî hayatta irfanı ve marifeti yakalamak, irfan mertebesine ulaşabilmek ve arifler arasına girebilmek için yapılması gerekenleri kaleme aldı. Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç ile irfan geleneği üzerine yaptığımız söyleşiyle de zihnimize takılan pek çok sorunun cevabını bulmaya çalıştık.
Dergimizi ilginize sunarken, ramazanın bize kazandırdığı bütün güzelliklerin bir ömür boyu devam etmesini diliyorum. Bayramınız mübarek olsun.