Makale

Ramazan'da kandil ve Mahya Geleneği

Ramazan’da Kandil ve Mahya Geleneği

Mahyalar ve kandiller, Ramazan Ayı’nın toplumumuza kazandırdığı gönül coşkunluğu ve kalp sevgisinin iki temel taşıdır. Şair ne güzel söylemiş:
"Sahur, iftar, teravihler,
Kur’an, mevlit, İlâhiler,
Sevinir toşar gönüller,
Hoşgeldin Mübarek Ramazan".
Mahyalar, iki minare arasına asılan bir bez, ya da ışıklı levha üzerine yazılan ve bir kısmı "Yâ Allah", "Ya Gafûr", "Ya Kerîm", "Ya Rahim" gibi Allah’ın sıfatları; Elhamdülillâh", "Şefaat Ya Resûlallah", "Hoşgeldin Mübarek Ramazan", "Elveda Ey Ramazan Ayı" gibi gönül okşayıcı, sevgi tazeleyici güzel sözler; bir kısmı da Ay-yıldız, cami, lâle, kuş gibi güzel resimlerdir.
Bunlar, göz zevkini inanç zenginliğine ilmik ilmik, gergef gergef işleyen birer yıldız topluluğudur.
Bu keşif, Müslüman Türk’te varolan ruh zenginliğinin ince eseridir. İman coşkunluğunu, gecenin karanlıklarında minare aralarında parlatmak... Ne güzel bir buluş, ne güzel bir zevk ve zekâ mahsulü...
Minarelerde kandil yakma geleneği ise ilk defa İstanbul-Kocamustafapaşa’daki Sünbüllü tekkesi Şeyhi Haşan Necmeddin Efendi tarafından başlatılmıştır. Fakat o, kandilleri sadece Mevlid (Peygamberimizin doğumu) gecelerinde yaktırıyordu. Sultan I. Ahmet bunu gördü ve çok hoşuna gitti. Ve bundan böyle de mübarek gecelerde bütün minarelerde kandillerin yakılmasını emretti ki, bu güzel gelenek bugün de bütün canlılığıyla, bütün tazeliğiyle yurdumuzun her köşesinde devam etmektedir.
Nur içinde yatsın bu güzel Türk-İslâm geleneğini başlatanlar, nur içinde yatsın bu geleneği geliştirip yayanlar, yaşatanlar...

GAFFAR TETİK