Makale

Birlik ve Beraberliğimizin Vazgeçilmez Teminatı CAMİLERİMİZ

Birlik ve Beraberliğimizin Vazgeçilmez Teminatı
CAMİLERİMİZ
Halit GÜLER

DİYANET İşleri Başkanlığı camilere ilgiyi artırmak, çevresini bakımlı ve canlı tutmak amacıyla, her yıl kutlanmak üzere 1-7 Ekim tarihleri arasını 1989 yılında CAMİLER HAF-TASI olarak kabul ve ilan etmiştir. Kızılay Haftası, Yeşilay Haftası ve Sakatlar Haftası... gibi.
1989 yılından beri Ekim ayının ilk yedi günü, camilerin manevî varlığına ilginin ve saygının artmasını sağlayıcı programlarla, CAMİLER HAFTASI olarak kutlanmaktadır.
Takdir edersiniz ki, belli bir zamanı malum bir konuda hafta olarak ilan etmek meseleyi halletmiyor. Haftanın ilanına sebep olan konu ne kadar önemli olursa olsun, haftaya ilgiyi artırmak ve her yıl artarak devamını sağlamak bu kararı alanların gayretine, hazırlayacakları güzel programlarla kazandıracakları popülariteye bağlıdır. Demek ki, CAMİLER HAFTASI’NDA büyük sorumluluk taşıdığımızı hemen kabullenmeliyiz ve ona göre hazırlıklara girişmeliyiz.
Her sayısında önemli bir konuyu dinî açıdan ele alan dergimiz, bu sayısında hafta münasebetiyle cami konusuna ağırlık vermiştir. Camilerimiz çeşitli yönleriyle ele alınmış, tarih boyunca ifa ettikleri hizmet dile getirilmeye çalışılmış ve bundan böyle camilere daha çok iş düşeceği vurgulanmıştır. Camilerimiz, sanat tarihimizin ve dinî hayatımızın önemli bir parçası olduğu ve dinî kültürümüzün başlangıç noktası ve yayılma mahalli sayıldığı için, bu zengin kültürü ve engin sanatı aylık bir derginin sayfalarına aktarmak mümkün değildir. Bu çabamızla bu kültür bahçesine bir pencere açabilirsek ne mutlu bizlere.
Bilindiği gibi cami kelimesi toplayan, bir araya getiren anlamına gelir. Terim olarak cami, müminlerin genç-ihtiyar, zengin-fakir, mukim-misafir, kadın-erkek... farkı gözetmeden bir araya geldikleri, gönül gönüle, omuz omuza ibadet ettikleri, Kabe’ye yöneldikleri kutsal me-kandır.
Camiler, dua ve ibadetlerin Allah’a topluca arz edildiği, gönüllerin aydınlandığı, kalplerin yıkandığı, elem ve sevinçlerin paylaşıldığı, mü’minlerin kucaklaştığı mübarek yerlerdir.
Camiler, bilmediklerimizi öğrendiğimiz, irfanımızı yükselttiğimiz, nefsimizi ve âlemi tanıdığımız ilim ve hikmet yuvalarımızdır.
Camiler, dünyanın çeşitli problemleri ve sosyal sıkıntılarına karşılık gerçek mutluluğu bulabildiğimiz manevî sığınaklardır.
Camiler, dargınların barıştığı, kin ve nefretin unutulduğu, öksüz ve yetimlerin sevindirildiği, açların doyurulduğu, fakirlerin giydirildiği, yolcu ve misafirlerin ağırlandığı, hastaların tedavi ettirildiği yardım ve İyilik merkezleridir.
Süleymaniye, Fatih, Sultanahmet, Selimiye camileri ve benzerlerinin planında görüldüğü gibi.
Camilerimiz, kendimizden ayrı düşünemeyeceğimiz, koparıp atamayacağımız değerlerimizdir. Bayrak gibi. Sancak gibi. Gazilik ve şehitlik gibi. İstiklâl aşkı ve hür yaşama duygusu gibi. Haysiyet ve şeref gibi.
Camiler, vatanımızın temel taşı, millî bütünlüğümüzün teminatı, dinî ve millî birliğimizin ilham kaynağı, ahlâk ve aşkımızın heyecan pınarıdır.
CAMİLER HAFTASI ise bütün bunların konuşulacağı, anlatılacağı ve yazılacağı zaman parçasıdır.
Şükürler olsun ki, milletimiz yukarıda dile getirmeye çalıştığımız hususların farkında. Yalnız camilerimizin değil, medreselerin, türbelerin, köprülerin, kervansarayların, çeşmelerin, kütüphanelerin ne zengin birer dinî ve millî miras olduğunun idraki içinde. Selçuklu ve Os-manlı dönemlerinde inşa edilen camiler, müştemilatıyla dimdik ayakta. Zamanın eskitemediği, tabiatın yıpratama-dığı ve ihmalin yok edemediği görkemli bir tablo. Kaybettiklerimiz kalanlara sahip çıkmamızı sağlarsa müteselli oluruz. Aksi takdirde üzüntümüz çok büyüktür.
CAMİLER HAFTASI’ nda kaybettiklerimizi hatırlamakla beraber, mevcut olanların nasıl muhafaza edileceği konusuna ağırlık verilmelidir.
Aşağıdaki ayet-i kerimeler, camilerin üzerinde durulmaya ve geliştirilmeye değer birer kıymet olduklarını bize ne güzel hatırlatıyor. Allahu Tealâ mealen şöyle buyuruyor:
"Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekat veren ve yalnız Allah’dan korkan kimseler onarır. İste onlar doğru yolda bulunanlardan olabilirler." (Tevbe S. ayet: 18)
"Allah’ın mescitlerinde (camilerinde) O’nun isminin anılmasını yasak eden ve oraların yıkılmasına çalışan kimseden daha zalim kim vardır? Onların oralara korkmadan girememeleri gerekir. Dünyada rezillik onlaradır. Ahirette büyük azap da onlaradır." (Bakara S. ayet: 114)
Ayet-i kerimelerde belirtilen önemli hususlara ek olarak aşağıdaki hadis-i şerifte camilerin Allah’ın rahmetinin yer yüzüne ulaşmasına vesile teşkil ettiğini veciz bir ifade ile ortaya koyuyor. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S.) şöyle buyuruyor:
"Ben yeryüzü halkına azap etmeyi murat ettiğimde, mescitleri inşa, tamir, tanzif ve tenvir edenleri, benim rızam için sevişenleri ve seher vaktinde istiğfar edenleri görünce onlara azap etmekten vazgeçerim." (İlahi Hadisler. Diy. İşi. Bşklığı Hadis No: 43)
Yukarıdaki ayt meallerinden caminin önemini ve camiye hizmet vermenin değerini öğ-renmiş bulunuyoruz. Hadis-i şerifte CAMİLER HAFTASI’NDA yapılması gereken işleri sanki özetlemiş: Cami inşa etmek, inşa edilen camileri, özellikle tarihî camileri tamir ettirmek, iç ve dışının temiz tutulmasını sağlamak, çevresini tanzim ettirmek, bahçesini park olarak düzenlemek, iç ve dışını aydınlatmak... gibi.
Bunlar, CAMİLER HAFTASI’NDA yapılacak çalışmalarla ilgililerde ve cemaatte alışkanlık haline getirilmesi istenilen hususlardır.
Peygamber Efendimizin bir hadis-i şeriflerinden öğrendiğimize göre, yer yüzünde Uk kurulan mabed, Mescid-1 Haram’dır. İslâm’ın ilk mabedleri ise Küba Mescidi ve Mescidi Nebi olarak bilinen Medine Mescidi’dir. Bu iki mescid, aralarında Hz. Peygamberin de bulunduğu sahabiler eliyle yapılmıştır. Bu bakımdan diğer mescitlerden farklı ve üstün yönleri vardır. Sevgili Peygamberimizin alın teri ve el emeğinin bulunduğu bu iki mescidi takiben yer yü-zünde onbinlerce mescit ve cami inşa edilmiştir. Bu binlerce mabedde o iki mescidi inşa eden mübarek insanların ruhaniyeti ve himayeleri vardır. Başta Kazan, Taşkent, BUHARA-Semerkant, Bakü, Erzurum, Konya, Bursa, İstanbul ve Edirne gibi medeniyet merkezlerinde yükselen tarihî mabedleri bu gözle görmek ve bu ruhla değerlendirmek gerekir.
Hicrette Resûlüllahın, Medine’yi Münevvere’ye gelir gelmez hemen bir mescit inşa ettirmek ihtiyacını duymuş olmaları, hiç şüphesiz vahyin camiye verdiği önemin açık bir delilidir. Ayrıca Peygamber Efendimizin evinin mescidle bir arada bulunması, camiye yakın olmasının, mescide gönül vermenin ve toplu halde ibadet üzere bulunmanın değerini göstermektedir.
Şu nokta da çok önemli: İslâm’ın camiye bakışı hiç şüphesiz orayı sadece namaz kılınan yer olarak görmek şeklinde değildir.
Müslüman toplumlarda camiler, İnsanları ibadet niyetiyle bir araya getiren yer olmakla beraber, zamanla bu fonksiyonun yanında sanat değerlerinin ve mimari hünerlerin sergilendiği eserler haline de gelmiştir. Bugün sanat yönünden geçmişimizi zenginleştiren kaynaklar camileri-mizdir. Özellikle Osmanlı döneminde inşa edilen eseılerde bunca hüner ve sanat zevki zirve noktasına ulaşmıştır.
İmparatorluk devirlerinde sultanlar adına yapılan selâtin camilerde sanatın her dalının şaheser örnekleri verilmiş, bu sayede ünlü ustalar, mimarlar ve hattatlar yetişmiştir. Süleymaniye, Selimiye ve Sultanahmet bu becerinin eseridir. Peki Anadolu’yu Cumhuriyet döneminde bir baştan bir başa süsleyen mütevazi camiler neyin eseri? Türk milletinin iman aşkının ve ibadet gayretinin eseridir. Bugün Avrupa’nın değişik yerlerinde hizmete açılan yüzlerce cami aynı ruhu kıtalara taşıyan Türk işçisinin eseridir. CAMİLER HAFTASI’ nın sahibi olan Diyanet İşleri Başkanlığı bu haftayı millete maletmek niyetiyle aşağıdaki hizmetleri hedeflemiştir:
Takdir edersiniz ki, cami hizmeti çok yönlü bir hizmettir. Sadece imamet ve hitabet hizmeti değildir. Cami hizmetlerinin gereği gibi omuzlanıp götürülmesinde din görevlilerinin yanında gönüllü kişi ve kuruluşların yardımlarına da büyük ihtiyaç vardır.
Cami hizmetleri denilince akla gelen bir başka konu da, camilerin bakım ve onarımıdır. Başta İstanbul, Bursa ve Edirne illerimizdeki camiler olmak üzere tarihî eser niteliğinde çok sayıda cami bulunmaktadır. Bu abidelerin mimarî özelliklerini bozmamak kaydıyla bakım, temizlik ve onarımları ayrı bir uzmanlık konusudur. Bu sahada uzmanlaşmış kurumlara ihtiyaç vardır.
CAMİLER HAFTASI’ nda din görevlileriyle cemaat anlaşmalı, devlet-millet işbirliği sağlanmalıdır.
Camilerin hiç olmazsa yılda bir defa halısına, kilimine varıncaya kadar her şeyi gözden geçirilmeli ve kubbelerin, camlarının tozuna varıncaya kadar temizliği yapılmalıdır.
Temizlemeye ve onarıma, çevre ve bahçe tanzimine yalnız selatin camileri değil, bütün cami ve mescitlerimizin layık ve muhtaç olduğu kanaati yaygınlaştırılmalıdır. Bu işleri yapabilmek için resmî ve özel maddî potansiyel sağlanmalıdır.
Ulu mabedlere hizmet ederek, o eserleri bize emanet
bırakan ecdadın duasını almak kadar güzel bir şey olabilir mi?
Bu noktalardan CAMİLER HAFTASI isabetli bir karar ve hayırlı bir hizmete baş-langıçtır. Güzel hizmetlere vesile olmasını dileriz.

Mabedler Hakkında Ayetler

Müşriklerin, kendi inkârlarına kendileri şahit olup dururlarken, Allah’ın mescidlerini imar etmeleri mümkün değildir. Onların bütün yaptıkları boşunadır. Ve onlar ateş içinde ebedî olarak kalıcıdırlar.
(Tevbe-17)
Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, zekat veren ve Allah’dan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır.
(Tevbe-18)
Ta ilk gününden temeli takva üzerine kurulan mescit, elbette içinde namaza durmana daha lâyıktır. Onun içerisinde, temizlenmeyi seven kişiler vardır.
(Tevbe-108)
Allah’ın mescitleri içinde, Allah’ın isminin anılmasını meneden ve o mescitlerin harab olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? İşte o zalimler yok mu, onların bu mescitlere korka korka girmekten başka hakları yoktur. Bunları yapan o zalimlere, dünyada büyük bir felaket ve mahrumiyet, ahirette de pek büyük bir azap vardır.
(Bakara-114)
Zarar vermek, inkâr etmek mü’minlerin arasını ayırmak, Allah ve Peygamberine karşı savaşanlara daha önceden gözcülük yapmak üzere bir mescid kurup; "Biz sadece iyilik yapmak istedik" diye yemin edenlerin, yalancı olduklarına şüphesiz ki, Allah şahittir.
(Tevbe-107)
İt
Mescitler şüphesiz Allah’ındır, öyleyse oralarda Allah’a yalvarırken başkasını katmayın.
(Cin-18)